Ana Sayfa / Yazarlar / ‘Bilmediğiniz Durumlar Var’ Sapması

‘Bilmediğiniz Durumlar Var’ Sapması

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

‘Bilmediğiniz durumlar var’ sapması

Şu meşhur ‘büyük resmi’ görebildiği için ilkeden sapmayı ‘iş bilirlik’ sanan büyük bir kitle var maalesef. İşte bunları veya bunların bu feci yanlışlarına karşı yapılan hak, hukuk, ilke, ahlak, vicdan gibi hatırlatmaları “bilmediğiniz durumlar var!” diye gülüp geçiştirmelerini (hatta gülmekten de öte “şimdi sırası mı bunların?!” diye kızarak linçe varan tepkilere imza atmalarını) her gördüğümde, Dostoyevski’nin o meşhur temsili geliyor aklıma.

 Ünlü romanı Karamazov Kardeşler’de geçen bu temsille birlikte, Dostoyevski okuyucunun hafızasından zannedersem kolay kolay silinemeyecek bir bölüme de imza atmış olur. Ee kolay mı, Hz. İsa aleyhisselam yeryüzüne inmektedir bu bölümde!

İşte bu hayali senaryoya göre (ve aklımda kalan özetiyle), insanlar mucizelerini gördükleri o nur çehreli mübarek Nebi’ye hemen iman edip etrafında kümelenmeye başlarlar. Tam da o an, Hz. İsa böyle büyük bir kalabalığın içindeyken o yörenin en büyük kardinali üzerinde gösterişli kıyafeti ve arkasında askerlerle çıkagelir. Ve hiç beklemeden, verdiği bir emirle Hz. İsa’yı tutuklatır!

Devamında ise bu kardinal zindana konulan Hz. İsa’nın hücresine gelerek onunla konuşmaya başlar. Daha doğrusu, herhangi bir cevap beklemeden sadece kendisi konuşur. Devrin kendine has şartlarının izahı ve ‘bilmediğiniz şeyler var efendim’ mahiyetindeki bu konuşmasında, kardinal efendi İncil’den, Hz. İsa’nın insanın irade özgürlüğünü ders verdiği bir bölümü okur ve peşi sıra bu fikrin zararlı olduğunu, çünkü insanların artık çok değiştiğini, üstelik kendi iradeleriyle ve özgür düşünmeleri halinde soracakları sorularla mutsuz olacaklarını, dolayısıyla buna mahal vermemek için de kitlelerin bu şekilde kendilerince yönetilmesinin lüzumunu anlatır.. Cevap duymaya zaten ihtiyaç duymayan kardinalin artık kurumsallaşmış bir hal alan o ‘hikmetli’ tavrı Hz. İsa’ya karşı savunuşunda “üstelik biz özgürlüğe tam da senin adına son verdik” demesi ise durumun vahametini özetler niteliktedir. Hatta belki ondan da fena bir “durum göstergesi”, az önce Hz. İsa’nın etrafına toplanmış olan kalabalıkların kardinalin Hz. İsa’yı tutuklattığını gördüklerinde bu kez tamamen o engizisyoncuya yönelip ona saygı gösterme sırasına girmeleridir.

Konu -başta da değindiğim üzere- tatsız bir şahitliğim vasıtasıyla aklıma geldi. Sosyal medyada ilkelerin ve ilkeli olmanın önemine vurgu yapan vicdanlı bir hocanın (M.Emin Yıldırım) en çok da kendi mahallesindeki ‘bilmediğiniz durumlar var’cılar ve ‘şimdi sırası mı’cılar tarafından adeta linçe tabi tutulduğunu görünce, hem o kardinali ve temsil ettiği fikrin gücünü hatırladım, hem de karşılarında yeryüzüne yeniden inmiş Hz. İsa olsa bile türlü sebeplerle onu değil de o kardinalin yoluna devam eden ‘inananları’…

Zaten Dosto arkadaşın olaya zaman ve mekan olarak Katoliklik adına (ama en çok da hanedanlaşmış kurumları, fikirleri için) icabında memleketi-yedi düveli harap eden on altıncı yüzyıl İspanya’sını seçmesi boşa değildir. Zira bu seçim, söz konusu temsilin vereceği dersi daha da etkili kılmıştır: Buna göre, doğru adına doğruluktan sapmayı güncel doğru olarak belleten o türden fikir ve kurumların kökleştiği öylesi bir toplumda; kazanımların muhafazası, memleket hassasiyetleri, gizli-derin projeler ve bunların gerekleri gibi daha pek çok ‘mazeret’, insana ilkeyi ve ahlakı öyle bir küçümsetir ki, iman ettiği peygamber çıkıp gelse ona dahi “ama artık şöyle durumlar ve bizim de onlara karşı oluşturduğumuz şöyle ince stratejilerimiz var efendim, sizi seviyoruz ama inanın öyle dürüstlük, vicdan, hak, ahlak falanla olmaz bu işler bu devirde!” deme divaneliğine düşürür onu. Doğruluk hele hakkın hatırını hiçbir şeye değişmeme tercihi, en hafif bedel olarak bir garipsenme nedeni olur…

Demem o ki, temsil de olsa, sanırım bir “durum değerlendirmesi kıstası” olarak bizim için de hayli faydalı olabilecek ibretlik bir parçadır bu.

Ve ah, haksız olsaydın keşke sevgili Dosto..

Mustafa H. Kurt, 12.2021

Yazar : Mustafa H. KURT

Mustafa H. Kurt: 1974 yılında Gaziantep'te doğdu. Cumhuriyet Lisesi (1992) ve Gaziantep Üniversitesi Tarih bölümünden mezun oldu (2000). Türkiye’de ve Almanya’da eğitimcilik yanında farklı iş kollarında çalıştı. Yazarımız, kastamonur.com yanında hâlihazırda çeşitli dergi ve haber sitelerinde yazıyor.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Din Anlatımı ve Bediüzzaman’ın Getirdiği Yenilikler

Din anlatımı ve Bediüzzaman’ın getirdiği yenilikler Bizde geleneksel İslâm düşüncesi Kur’an ve Hadislere dayanarak ilahi …

Kapat