Ana Sayfa / Yazarlar / Bir Âyet ve Allah’ın Rahmeti

Bir Âyet ve Allah’ın Rahmeti

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

“(O,) dilediğine (hak ettiği üzere) azâb eder; dilediğine de merhamet eder. Ve (sizler, sonunda) ancak O’na döndürüleceksiniz.” Ankebut-21
Ayet-i celilesi rahmete münafi midir?..

Söz konusu ayetin bulunduğu ANKEBUT Suresinin,
önceki ayetlerinde azap, zulüm de ısrar edene;
merhamet ise, Allah’a ﷻ karşı gelmekten sakınana ve tövbe edene Vaadedilmiştir!…
Zulüm, önce vaki olduğundan, âyet-i celilede vukua gelme sırası takip edilmiş ve bu sebeple azap önce, merhamet ise sonra zikredilmiştir!..
Âyet-i celileden maksat, Allah’ın ﷻ kudretini açıklamaktır!..
Dilediğine azap etmekteki KUDRET, affetmedeki KUDRETten daha büyüktür!..
Âyetteki makam, korkutma ve tehdit makamı olduğundan bu makamda azabın aftan önce zikredilmesi daha uygundur!..
Şimdi bahsi geçen ayetten önceki ayetlere bakalım;

14. “Andolsun, biz, Nûh’u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik. O da dokuz yüz elli yıl onların arasında kaldı. Neticede onlar zulümlerini sürdürürlerken tûfan kendilerini yakalayıverdi.” (Ankebut)
15. Biz de onu (Nûh’u) ve gemide bulunanları kurtardık ve bunu âlemlere bir ibret kıldık.
16. İbrahim’i de peygamber olarak gönderdik. Hani o, kavmine şöyle demişti:
“Allah’a ﷻ kulluk edin, O’na karşı gelmekten sakının. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.”

“Peki görmediler mi, Allah ﷻ (mahlûkatı) yaratmaya nasıl başlıyor,” (Ankebut-19)
Cenâb-ı Hakk’ın yaratması insanları insanlık meziyetleri ile terbiye edip, zariyat suresin de beyan buyurduğu gibi, KULLUK la vazifelendirmekle başlar;
“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zâriyât-57)
ve
“O, hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek için ölümü ve hayatı yarattı.
O, üstündür, bağışlayandır.” (Mülk,2)
diyerek
“Allah ﷻ inanıp iyi işler yapanlara mağfiret ve büyük bir mükâfat vaad etmiştir.”
(Fetih-29) Kelam-ı Kadim’iyle Rahmetini ve Cemâl’ini müjdelemiş,
“Kim de Allah’a ﷻ ve Peygamberine karşı gelir, O’nun sınırlarını aşarsa, Allah ﷻ onu ebedî kalacağı ateşe sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır.” (Nîsa, 4/14).
Fermanıyle de azabını ve Celâl’ini hatırlatmıştır!..
“(O,) dilediğine (hak ettiği üzere) azâb eder; dilediğine de merhamet eder. Ve (sizler, sonunda) ancak O’na döndürüleceksiniz.” (Ankebut-21)

“Bu âlemin Mutasarrıf’ının madem nihayetsiz böyle bir keremi,
nihayetsiz böyle bir rahmeti, nihayetsiz öyle bir celâl ve izzeti vardır;
nihayetsiz celâl ve izzet, edebsizlerin te’dibini ister!..
nihayetsiz kerem, nihayetsiz ikram ister;
nihayetsiz rahmet, kendine lâyık ihsan ister!..” (28. Lem’a)

İnkâr ve küfür ile Allah’dan kaçanlar bu yoldan sapmaya,
bu Hakk’ın hükmünü bozmaya ve Allah ﷻ ile mücadele etmeye savaşmış olduklarından dolayı, Allah’dan ﷻ ve Allah’ın ﷻ Rahmetinden uzaklaşmış olurlar!..
Halbuki Allah ﷻ Şâkir ve Alîmdir!..
Şâkirdir; yani azıcık bir taate büyük sevab ile karşılık verir.
Alimdir; Ezeli Ebedi İlim sahibidir, kullarının gizli ve açıkta işledikleri işlerini ve kalplerindeki niyetlerini iyi bilir!..

Zira Allah Azze ve Celle;
Rahimdir, kullarına merhamet ve mağfiret eder!..
Hakimdir, abes iş yapmaz!..
Adil’dir, hak sahibinin hakkını, zulüm ve küfür edenin cezasını verir!..
O halde;
“O celâl ve izzete uygun –Cehennem gibi- bir dâr-ı mücâzât olacaktır.
Çünkü, ekseriya, zalim izzetinde,
mazlum zilletinde kalıp, buradan göçüp gidiyorlar.
Demek, bir mahkeme-i kübraya bırakılıyor, tehir ediliyor;
yoksa bakılmıyor değil!…
Bazen dünyada dahi ceza verir. Kurûn-u salifede cereyan eden asi ve mütemerrid
-zulmünde ve küfründe ısrar eden-
kavimlere gelen azaplar gösteriyor ki,
insan başıboş değil; bir celâl ve gayret sillesine her vakit maruzdur!…” (28. Lem’a)

“Evet, hiç mümkün müdür ki,
insan, umum mevcudat içinde
–kulluk gibi-
ehemmiyetli bir vazifesi,
ehemmiyetli bir istidadı olsun da,
insanın Rabbi de insana bu kadar muntazam masnuatıyla Kendini tanıttırsa,
mukabilinde insan iman ile Onu tanımazsa;
hem, bu kadar rahmetin süslü meyveleriyle Kendini sevdirse,
mukabilinde insan ibadetle kendini O’na sevdirmese;
hem, bu kadar bu türlü nimetleriyle muhabbet ve rahmetini O’na gösterse,
mukabilinde insan şükür ve hamd ile Ona hürmet etmese,
cezasız kalsın, başıboş bırakılsın,
o izzet, gayret sahibi Zat-ı Zülcelâl,
-CEHENNEM -bir dâr-ı mücâzât hazırlamasın?..” (28. Lem’a)

“Hem, hiç mümkün müdür ki,
O Rahman-ı Rahîm’in kendini tanıttırmasına mukabil
iman ile tanımakla
ve sevdirmesine mukabil ibadetle sevmek ve sevdirmekle
ve rahmetine mukabil şükür ile hürmet etmekle
mukabele eden mü’minlere –CENNET- bir dâr-ı mükâfatı, bir saadet-i ebediyeyi vermesin?” (28. Lem’a)

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Hadislerle Aile Mahremiyeti

عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ سَعْدٍ قَالَ: سَمِعْتُ أَبَا سَعِيدٍ الْخُدْرِيَّ يَقُولُ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ (صَلَّى …

Kapat