Ana Sayfa / Yazarlar / Bir İdrâk Denemesi / Mehmet Nuri BİNGÖL

Bir İdrâk Denemesi / Mehmet Nuri BİNGÖL

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Âhirzaman’ın ehemmiyetini ihtâr eden bir demet Hadis-i Şerif’le başlayalım:

“Biz ‘Abdulmuttalib oğullarıyız. Cennet ehlinin efendileriyiz: Ben (asm), Hamzâ, Ali, Câfer, Hasan, Hüseyin ve Mehdî.” (Kütüb-i Sitte Muhtasarı; c.17, shf: 558)

Dikkat buyurursanız burada sayılan bütün isimler canıyla kanıyla yaşayan veya yaşayacak fertlerdir. “Mehdî”nin şahs-ı mânevi olacağını diyen zevât, demek ki indî konuşuyorlar. (Şahs-ı mâneviyeye dayanması, ayrı bir meseledir.)

“Ahirzaman’da bir halife gelecek, malı taksim edecek, saymayacaktır.” (Müslim; 2914)

Yukarıdaki Hadis-i Şerif’in yanına şöyle bir şerh düşmüşüz zamanında: (Bunun te’vilini nasıl yapacak yahud yaptıracaksın azîzim?!)

…Ve bir diğer Hadis: “Kâhtan kabilesinden bütün insanları sopası ile sürüp sevkedecek biri çıkmadıkça kıyamet kopmaz.” (Buhari, Fiten)

Bir Hadis daha:

“Cehcâh denilen bir adam MELİK olmadıkça günlerle geceler gitmez.” (Müslim; 2911)

Hadis alimleri son iki hikmetteki şahısların, aslında aynı kişi olduğunu; “Kâhtanî”nin tamamiyle “Cehcâh”tan gayrı olamayacağı neticesine varmışlar. (Mesela İbni Kesir ve Mevdûdi)

Hadis usulüyle alâkalı olanları, bu zamanın “müddea değil bürhan” asrı olduğunu unutmadan ve devamlı hatırlatarak diyoruz ki Risale-i Nur “külliyatı”nın 24. Sözün Sekizinci Dalı’ndaki, 19. Mektub, İçtihad Risalesi ve diğer eserlerindeki hakikat üstü hakikatlara havale ediyoruz.

Bu dünya mâdem ki imtihan meydanıdır. Mâdem ki gaybı Allah’tan başka kimse bilemez; O’nun “bildirdiği” sâlih ve vazifeli Zât’lar müstesna, “gaybî umûr” ancak işaretler nevinden iş’ar edilir. O vazifeli “kimseler” de bunları öyle bir tarzda ihbar edecekler ki “ne tamamıyle meçhul kalsın”, ne de hikmet-i imtihanı bozacak şekilde âşikâr olsun!

Meselâ, yukarıya aldığımız üçüncü Hadis’teki “sopası” ile tâbirini ele alalım. Bu ve bundan sonraki çağlarda, hiçbir ordu veya insan grubunu “sopa ile” sevketmek mümkün olmadığına göre, bununla kudret -ekonomik, teknolojik vb. güç- kastediliyor demektir; bizce elbette. (Allahu’alem-bissevab)

En son aldığımız Hadis metninde açıkça “melik” (sultan, devlet başkanı) tâbiri geçiyor ki Üstad Hazretleri buna “Halife-i Zîşan” diye parmak basıyor. Abdullah Yeğin’in Büyük Lügat’ı “melik” kelimesine şu mânaları da veriyor:

“1- Mülk ve melekut sahibi ( Allah’ın esmaülhüsnasından…) 2- Padişah, mutasarrıf, tasarruf eden. 3- Bir kavmin başı…”

Bir diğer sözlük ise bu mânalara “sultan”ı da ilave ediyor. Buradan da anlıyoruz ki (Üstad’ın îzahları da bu merkezdedir) bir şahs-ı mâneviye dayanmayan, devlet başkanı ya da ordu komutanı olmayan bir kişi Mehdilik iddiasında bile bulunamaz!

İlave olarak, mâlumunuz olan diğer bir cihete temas etmeyi münasip buluyorum. Mehdînin lügavî manalarından biri de “hidayete erdirilmiş kişi” oluyor. Hadis’çe bu “hidayete erdirilme” bir gecede vukuâ gelecekir. Bu “hidayet”, mehdilik vazifesinin farkına varması demektir belki de…

Buradan da -âcizâne- şunu fehmediyorum: Allah’ın askerleri, cünudu, reculü, emri istikametinde uğraşan kuvvetleri hesapsızdır, hatta nihayetsiz… Asr-ı Saadette ilk başlarda İslâm’a darbeler vuran Halid bin Velid, (mesela Uhud’da), nasıl ki daha sonra “bir nevi mehdî” olmuş ve “fütûhat-ı İslâmiye’nin” en mümtaz bir kılıcı hâline gelmişse, bu “hârikalar asrı”nda da ona benzer bir vaziyet neden görünmesin; neden tekerrür etmesin?!

Hem Hadis-i Şerif, “Allah bu dini bir fâsık-ı mütecahirin eliyle bile gâlib eder” (evkamekal) demiyor mu? Bu fısk u fücûr, maslahat icabı verilecek kimi tavizler olabilir.

Üstad Bediüzzaman’ın (ra) da sıfatlarını müteaddid eserlerinde saydığı, en nihayetinde ise “Hilâfet ünvanıyla” – veya sıfatıyla- hüküm süreceğinin serlevhasını astığı Âhirzaman Mehdisi, ilk vazife devresinde o makama liyakatı yokken, “bir gecede doğruya sevk” edilen hiç umulmayan biri de olabilir ki, Mevdudî tefsirinde bunu, “Gelelim Mehdi mevzuuna…” diyerek aynı şekilde îzah etmiştir.

Müslim’deki uzunca bir Hadis’ten de şunu anladım:

Âhirzaman’da çıkacağı ihbâr edilen ve emâreleri de görülen “Harb-i Mecidûn” veya Batılıların deyişiyle “Armegedon” harbi, sâdece dinî bir savaş değil, Haçlı Seferleri gibi din kılıfına sarılmış ekonomik bir boğuşmadır. Hicaz’a hücum edilmesinin altında bile dinî sebepler değil, ekonomik niyetler yatmaktadır.

Bilhassa mevzubahis Hadis’te “su” ile alâkalı hususlara dikkat çekilmesi bana cây-ı dikkat göründü. Mâum; petrol da sıvıdır, İsrail’in ele geçirmek istediği yerler hep su kaynaklarının bolluğuyla meşhûrdur.

“Cenab-ı Hakk Ye’cüc ve Me’cüc’ü gönderir. Bunlar yüksek yerlerden (yani dağ ya da dağ gibi yüksek gökdelenlerden) akın edecekler!”

Maddî ve ekonomik terör yuvalarının (eko-baronların da) mekânları nedense hep yüksek yerlerdir.

“…İlk kafile Tâberiye gölüne uğrayıp oradaki suları tamamen içecekler. Sonra geridekiler bu göle uğrayacaklar ve vaktiyle burada çok su varmış diyecekler…”

Demek ki “su” olmasa da, “su” gibi hayatî maddelerden biridir bütün olan bitenin sebebi. Yahud da suyu bile satın alabilecek bir kıymet…

Allah bizleri öylesi bir “Melhame” çukuruna yuvarlamaması temennisiyle burada noktalayalım. Zira ârif olana işaret yeter.

Yazar : Mehmet Nuri BİNGÖL

BİYOGRAFİ
1961’de Şanlıurfa/Birecik’te doğdu. İlkokul ve ortaokulu aynı ilçede okudu. 1982’de İstanbul Edebiyat Fakültesinden mezun oldu. Anadolu’nun çok yöresinde Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği yaptı.
Yazgı, Köprü, Bizim Külliye dergilerinde hikâye, deneme ve makaleleri yer aldı. Gap Gündemi, Tasvir, Yeni Nesil gazetelerinde yazıları yayımlandı. Birecik yıllıklarına alınmış şiirleri, yaptığı derlemeleri ve değişik site ve kitaplara alınmış makale, mülakat ve köşe yazıları bulunuyor.
Kitaplaşan iki eseri ve tefrika romanları Mehmet Nuri EMİNLER mahlasıyla yayımlanmıştır. Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliğine devam ediyor. Birecik’te temsilciliği açıldığı ilk günden beri Eğitim-Bir-Sen üyesi. Dört kızı ve üç torunu bulunuyor. Şanlıurfa/ Birecik’te ikâmet ediyor.

Tarık Buğra ile yaptığı mülakatın iktibas edildiği eserler:
Politika Dışı (Tarık Buğra)
Tarık Buğra’yla Söyleşiler (Mehmet Tekin)

Hikâyelerinin İktibas Edildiği Eserler:
Kedinâme (M. Nuri Yardım, 2019)
Dergizan Yıllığı (Ramazan Seydaoğlu, 2020)

İktibas edilen mahalli derlemeleri:
Cumhuriyetin 50. Yılında Birecik Yıllığı
Cumhuriyetin 70. Yılında Birecik Yıllığı

Tefrika Romanları:
Yokuşta ( 1986)
Yokuşta Tırmanış-1 (1984)
Yokuşta Tırmanış- 2 (1988)
Kafkasya’da Sarp Ufuklar (1981)

Kitapları:
Sürgündeki Çeçenya (1. Baskı: 1996; 2. Baskı: 2000) Gençlik Yayınevi
Nur Üstad (Biyografi- Deneme; 2002) Erguvan Yayınevi
Siyahtan Turkuaza (15 Temmuz) [Hikâyeler] 2021. KDY yayıncılık
Ver Elini Türkmeneli [Gönül Sayhası-1] (Roman) 2021, KDY Yayıncılık
Azada Yürüyüş [Gönül Sayhası-2] (Roman), 2021, KDY Yayıncılık, "Bir Başka Çeşme" (2022- KDY- Öyküler)

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Abdülkâdir Geylânî(ks) ve Bedîüzzamân(ra)

Bazı isimler vardır asırlara damgasını vurur. Belki de kıyamete kadar ismi ve unvanı devam eder. …

Kapat