Yazar: Soner DUMAN
Bazen olur bir konuda sizden birileri yardım ister. Bu yardım bazen maddî konuda olur. Bazen de bir adres sorma, dine ilişkin bir meselede görüş sorma, dünyevi bir meselede danışma şeklinde olabilir. Sizin ise maddî imkânınız, bilginiz, konuya ilişkin fikriniz yoktur. Mesela maddî durumunuz iyi değil veya sorduğu adresi bilmiyorsunuz yahut sorduğu dinî konuda bir malumatınız yok ama yardım edecek birilerini bilirsiniz ve ilgili kişiyi o şahıslara yönlendirirsiniz. Bu durumda eğer yönlendirdiğiniz kimseler o kişinin ihtiyacını giderirse siz de buna vesile olmanızdan dolayı o ihtiyacı karşılayan kişi kadar sevap alırsınız.
Tebük savaşı öncesinde Allah Resûlü (s.a.v.) uzun bir yolculuğa çıkacaklarını, herkesin savaş hazırlıklarını yapmasını ashabına duyurmuştu. Bu sırada fakir olan bazı kimseler, uzun çöl yolculuğuna çıkacak binek hayvanları olmadığından cihada çok çıkmak istedikleri halde çıkamıyorlardı. İşte bunlardan birisi peygamberimize gelerek “Ey Allah’ın elçisi, benim binek hayvanım yok. Ben de cihada çıkmak istiyorum. Bana temin edebilir misiniz?” dedi. Peygamberimiz, kendisinde bu imkânın olmadığını belirttikten sonra “falan kişiye git, belki onun böyle bir imkânı vardır” buyurdu. Daha sonra bu adam gelerek “Ey Allah’ın elçisi, dediğiniz kişiye gittim. Onda fazla binek hayvanı varmış, bana verdi” deyince Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Bir hayra aracılık eden kimse için o hayrı bizzat yapan kişinin sevabı gibi sevap vardır.” (Ebu Davud, Edeb, 123)
Bu hadisten ne anlıyoruz?
Müslüman, dâima iyilik peşinde koşan kimsedir. Bir şeye muhtaç olan bir kardeşini gördüğünde kendisi onun ihtiyacını gideremeyecek durumda ise onu o haliyle bırakmaz. Onun o ihtiyacını giderebilecek kimselere yönlendirir. Sadece bunu yapmakla kalmaz, aynı zamanda yardım edebilecek durumda olanlara da ihtiyaç sahiplerine yardımda bulunmalarını teşvik eder. Böylece ihtiyaç sahibi ile ona yardım edebilecek durumda olan kimseler arasında köprü vazifesi görür. Hayrı bizzat yapma imkânının olmadığı durumda hayra vesile olmanın imkânı vardır.
Rabbimiz Kur’an’da, yoksulu doyurmayan ve buna başkalarını teşvik etmeyenleri kınayarak şöyle buyurmuştur:
“”Yok yok, siz ne yetime ikramda bulunuyorsunuz ne de yoksulu doyurmaya teşvik ediyorsunuz.” (Fecir, 17-18)
“Dini yalanlayanı gördün mü? İşte o yetimi itip kakar, yoksulu doyurmayı teşvik etmez.” (Maun, 1-3)
Her bir hayrın ecrinin kat kat arttırıldığı bu mübârek zaman dilimlerinde bizler de bundan en üst derecede nasiplenmek için yapabildiğimiz hayırları yapmalı, yapamadığımız hayırlar konusunda yapabilecek durumda olanları teşvik etmeli, hayır yapanlara gıpta etmeliyiz.
Rabbimiz hayrı yapan, yayan ve buna aracılık edenlerden eylesin.
- Mehmet Nuri BİNGÖL”ün Edebî Yolculuğu - 30 Ağustos 2024
- Risale-i Nur’da ve Hatıralarda Kurban Bayramı - 15 Haziran 2024
- Ramazan’dan Sonra - 24 Nisan 2024
- Ramazan Bayramı ve Peygamber Efendimizin Bayramı - 9 Nisan 2024
- Kadir Gecesi ile İlgili Yazılar - 5 Nisan 2024
- Saatler ve Manzaralar / Yahya Kemal BEYATLI - 30 Mart 2024
- Peygamberimizin (asm) İtikâfı - 29 Mart 2024
- Aydınların Dilinden Bediüzzaman Said Nursî / Vefatının 64. Sene-i Devriyesi Hatırasına (video).. - 25 Mart 2024
- Sükûtun Zarâfeti / İmam Süyutî - 23 Mart 2024
- “Oruç, Bıçağa Gerek Duyulmayan Bir Ameliyattır.” - 20 Mart 2024