Bir iyilik tutar eğler beni

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Yazar: Selim GÜNDÜZALP

GÖZLERİMİZ ufuklarda, kulaklarımız rüzgârda…
Gidiyoruz, biteviye gidiyoruz…
Yaşadığımız her şey hatırlanacak ve hatırlatılacak bir gün. Neden, niçin bu dünyadayız, soracaklar bir gün.

Gençliğimizin aşkla parıldayan günleri, ihtiyarlığımızın yokuşları hesaplayan günleri de sorulacak. En küçük, en önemsiz zannettiğimiz şeyler de sorulacak.
Bir kalbe koyduğumuz sevinç de…

Hayatı yeni baştan yaşatacak kadar güzel, anlamlı kılan nice sözler, nice hatıralar duyarız. Nice bin hatıra tutar eğler beni… İşte onlardan bir tanesi:

Cafer b. Muhammed (ra) babasından, o da dedesinden (ra) naklediyor:

Rasulullah (asm) buyurdu ki:

“Kişi bir mümini sevindirdiğinde, Allah o sevinçten bir melek yaratır ve o melek yüce Allah’a hamd ederek, onu dinleyerek ibadet eder. O kul ölüp de kabrine konduğunda bu sevinç meleği gelerek, ‘Beni tanıyor musun?’ diye sorar. O da ‘Sen kimsin? Tanımadım’ der.
Sevinç meleği, ‘Ben falana verdiğin sevincim, bugün senin yalnızlığını giderip delillerini temkin edeceğim, seni şahadet üzere sabit kılacak, kıyamet gününde sana şahitlik yapacak, Rabbinin katında sana şefaatçi olacağım ve cennette sana tahsis edilen yeri göstereceğim,’ der.” (İbn Edü’d-Dünya; Kazâi’l Hâce, no.115; Muttakî-i Hindî, Kenz,no.19409)

Bu hatırayı duyar da, iyilikten geri kalır mı insan?
İyiliği Allah için yapmaz mı?

Hz Peygamber (asm) yine buyuruyor ki:

“Her türlü iyilik sadakadır. Bir hayra çağıran kimse onu işleyen gibidir. Allah, hayrete düşmüş, sıkışmış vaziyettekilere yardım edilmesini sever.” (Beyhakî, Şuâbü’lİman, no.7658)

Allah’ın sevdiklerinden biri olmak için çokça iyilik işlemek gerek.

Yine Ebû Hureyre’den (ra):
Rasulullah (asm) buyurdu ki:

“Güneşin doğduğu her günde, insanların azalarının her biri için (şükür olarak) bir sadaka vermesi gereklidir. İki kimse arasında adalet etmek sadakadır. Hayvanına binen birine yardım edip bindirmek ve yükünü hayvanına yüklemek veya eşyaları kendisine ulaştırmak sadakadır. Güzel söz bir sadakadır. Namaza gitmek için attığın her adımda sana bir sadaka vardır. Yoldan eziyet verici şeyleri uzaklaştırman da sadakadır.” (Buharî, Cihat, 128. Müslim, Zekat, 56)

Evet, iyilik yolları çoktur. İyilik sahipleri tanınır. İnsanların ihtiyaçları için koşanlar, kendilerini ne kadar gizleseler de bilinir. Gerçi onlar bilinmek için yapmazlar yaptığı iyilikleri. Başa da kakmazlar; Allah için yaparlar.
Gizli gizli yaparlar ama ne hikmetse, yine de bilinir onlar.

***

Sevdiğim bir öyküyü paylaşayım sizinle hemen:
Bir çoban ile bir şair geceleyin bir tepede buluşmuşlar. Çoban şairi tanıyormuş. Ufak tefek bir adammış şair.

Çoban sormuş ona:
“Anlayamadığım bir şey var.” demiş. “Sen benden çok küçük bir adamsın. Benim üstesinden geldiğim işleri yap desem yapamazsın. Elinden pek bir iş geleceğini de sanmam doğrusu. Ama ne hikmettir ki insanların pek çoğu seni tanır ve seni sever. Merak ediyorum, nedir bunun hikmeti?”

Beklemiyordu böyle bir soruyu şair. Durup düşünür ve çobana şöyle der:
“Yukarıda ne var?”
“Ay var.” der çoban da.
“Nasıl bir ay?”
“Güzel, yuvarlak bir ay.”
“Evet” der şair. “Ben de öyle görüyorum. Şimdi gözlerini kapa ve tekrar bak.”
Çoban gözünü kapatır, başını ayın olduğu noktaya çevirir. Bu arada şair sorar:
“Şimdi ne görüyorsun?”
Çoban da hiçbir şey göremediğini söyler. Bunun üzerine şair de gözünü kapatır, o yöne doğru başını çevirir ve şöyle der:
“Oysa şimdi ben, semadaki ayı eskisinden daha güzel görüyorum.”

***

Kıssadan hisse:

Ne gördüğümüzü değil, ne görmek istediğimizi bize, içimizdeki güzellik gösterir.

Ne güzel der Mevlânâ:
“Hiç kimsenin bakmadığı yönden bak cihana.”

Böyle bakınca ay da içindedir, iyilik de içindedir insanın. Kâinatta asıl olan iyiliktir, hayırdır, güzelliktir. İnsanın bunlar için yaratılmış olması gerçeğidir.

Bu gerçek tutar eğler beni…

İyilik sahibinde bir sanatçı gözü vardır âdeta. Kimsenin görmediğini görür. Allah onun kalbine öyle bir göz vermiştir ki o gözle görür. Dertliyi bulur, ona deva olur. Hastayı bulur, ona şifâ olur. Onun dost eli şifâlıdır. Onun sesi devalıdır. Kaç gönlün, harap olmuş kaç hanenin sinesini sarar.

Yaptı mı iyiliği, nefes almak gibi yapar. O kadar fıtrî, o kadar içten, o kadar samimî… Bir teşekkür bile beklemez onlar. Ne yaparlarsa Allah için yaparlar. Onun rızası için koştururlar. Böyle güzel insanlar tutar eğler beni.

***

Hz Aişe (ra) buyuruyor:
Rasulullah (asm) bana sıkça gelirdi. Bir defasında;

‘Ey Aişe, şu beyitleri (şiirleri) ne yaptın?’ diye sordu. Ben de ‘Hangi beyitleri soruyorsun yâ Rasulullah? Çünkü bende beyitler çoktur.’ dedim.
Rasulullah (asm) ‘Şükür hakkındakileri.’ dedi.
Ben, ‘Evet, anam babam sana feda olsun yâ Rasulullah, onlar yanımda.’ deyip kendisine şükür hakkındaki beyitleri (şiirleri) okudum.

Rasulullah (asm) şöyle buyurdu:

‘Ya Aişe, yüce Allah (cc) insanları kıyamet gününde haşrettiğinde, kulları tarafından kendisine iyilik yapılmış olan bir kuluna, ‘Ona teşekkür ettin mi?’ diye sorar.
O kul da, ‘Ya Rabbi, ben o iyiliği senden bildim ve sana şükrettim.’ der. Cenab-ı Hak ‘Sana eliyle nimetimi ulaştırdığım kuluma teşekkür etmedikçe, bana şükretmiş sayılmazsın.’ buyurur.” (Taberânî, es-Sagîr, no.454)

Peki, insan bu teşekkürünü nasıl yapacaktır diye sorarsanız, ona da bir cevap var.

Yine Ebû Hureyre’den (ra):
Rasulullah (asm) buyurdu ki: “Kişi, kendisine iyilik yapan bir kimseye, ‘Allah seni hayırla mükâfatlandırsın’ derse, onu övmüş ve kendisine teşekkür etmiş olur.” (Tirmizî, Birr, 87. Taberânî es-Sagîr, no.1184).

***

Evet, ölümle hayat arasında durur iyilik. Yapanın yanına kâr kalır, yanında götürür. Upuzun yollarda, ebediyet yollarında ise azık olur insana. Bu dünyada yaptıklarımız, ötelerde yankılanır.

Yollar, azıksız aşılmaz. İyilikler, güzellikler, hayırlar yol azığımızdır. Azıksız çıkmayalım o uzun yollara. Bak meyvesiz ağaçlar bile yuva olur kuşlara. Yakışmaz insana kol kanat germeden bu dünyada yaşamak, yakışmaz.

İyilik yapıldı mı, ana gibi olmalı. Kollar ardına kadar açılmalı. Sarmalı bir zayıfın, bir fakiri. Ana gibi olmalı, şefkatle kucaklamalı. Çok müjdeler var yaprakların anlatacağı.
Çiçeklerin söyleyeceği baharlar var.

Ölüm sanma geceyi; gecenin sabahı var. Üzülme sevdiğin dünyadan ayrıldı diye; ebedî bir âlem var, Allah var. Her şey hatırlanacak bir gün, her şey hatırlatılacak. Kapatma kendini içine, odalara, gizlenme oralarda. Aç ruhunun kapılarını iyiliğe, fırla yataktan. Bak ellerine, sonra yüzüne ve ayaklarına. Unutma Allah’ı, unutma Peygamberimizin (asm) o güzel dileklerini.
Vur yokuşlara ayaklarını, yokuşlar düz olsun. Yolda iyilik meleği nice kardeşlerin var, katıl aralarına, katıl o kervana. Yorgunluk mu?
Geç…
İmkânsızlık mı?
Geç…
“Doğruluğuna inandığın meselede imkân düşünme.”

Yoksul ve imkânsız günlerin anlatacağı güzel şeyler var ilerde. Gençlerin, çocukların anlatacağı çok şey var ilerde. Bu yolun sonu, gayene, oraya çıkar. “Yol doğru ise, maksuda ulaştırır.” (Bediüzzaman) Kalbinde güzellik ve iyiliğin tohumu varsa sende, çürütme, öldürme, söndürme. Paylaş, çiçeğin yaptığı gibi. Paylaş, dalların, ağaçların sunduğu meyveler gibi. Paylaş hayatını, arının yaptığı gibi. Kanaatkârca, içten, ihlâsla… İyilik bir sudur, nice kirleri yıkar durur. Nice kirler arınır bu sularda.

Seni maksadından uzaklaştıran küçük işleri meraka değmez dünyanın. Bırak geride kalsın. Cennete müşteri olmak, cennete yol bulmak, cennet yolcusu olmak varken, oyalanmak yakışmaz.

Güneş; uzaklığını, verdiği sıcaklığı unutabilir, ışığını da. Dünya da döndüğünü unutabilir. Ama unutma ki, en küçük bir iyilik, en küçük bir söz, Allah için oldu mu, unutulmaz. Hatırlanır bir gün, hatırlatılır bir gün.

Bir söz, bir hatıra tutar eğler beni. Bir iyilik tutar eğler beni…

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Saatler ve Manzaralar / Yahya Kemal BEYATLI

SAATLER VE MANZARALAR Yahya Kemal BEYATLI   Sütunların Dibinde Duâ Edenler Ayasofya’da, ikindiden sonra, yerle …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
“Nâbî’yi Nâbî Eden Hüsn-ü Nazar…”

Nâbî, edebiyatımızda hikmetli sözleri, düşündürücü şiirleri ile tanınmış bir divan şairimiz. 1600’lü yılların sonlarında yaşamış …

Kapat