Ana Sayfa / KASTAMONU / Kastamonu Yazıları / Bir Şehri Kitaplaştırmak

Bir Şehri Kitaplaştırmak

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Bir Şehri Kitaplaştırmak

Dr. Necdet Subaşı
MEB Müşavir

Kastamonu, klasik medeniyetimizin, yüzü bu yüzyıla dönük şehirleri arasında yer alır. O, her gün yeniden şekillenen çehresiyle, geçmişi ve bugünü verimli bir buluşmaya dönüştürecek özgün bir arayış içindedir. Bütün şehirlerimiz gibi Kastamonu da Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Beş Şehir’ini (2001) hatırlatmaktadır. Hatta pek çok şehir monografisine yansıyan toplam ruh hali, aynı köklerden beslenen Kastamonu için de geçerli sayılabilecek ortak bir imgeye dâhil olmuştur.

Öte yandan Kastamonu da diğer şehirlerimiz gibi kendine özgüdür. Onu diğer şehirlerimizden ayrı saymak için, tarihine, iklimine coğrafi düzenine, insan sermayesine göz atmak yeterlidir. Bununla birlikte Kastamonu, farklılıklarıyla ayrışmaz, aksine o, bütün bu öz(n)ellikleriyle medeniyet dairemize bir ucundan tutunmaya çalışır, onunla tamamlanmaya çalışır. Onun medeniyetimizin belli başlı merkezlerinde içkin olan tasavvuratla sürdürdüğü ortaklık, bizi, şehrin maddi ve manevi gerçekliğini örten her türden perdeyi kaldırma konusunda verimli olabilecek bir şehir hermeneutiğine davet etmektedir. Hiç kuşkusuz şehirler de kendi bütünlüğü içinde anlamlı birer metin olarak okunabilir (Tatar, 2007).

Klasik kent incelemelerine esaslı katkı sağlayabilecek pek çok özelliğiyle bugün Kastamonu, Hitit’lerden Frig’lere oradan da Kimmer’lere, Lidya’lılara ve Pers’lere, ardından Romalılara, Pontus ve Bizans hakimiyetine kadar sarkan uzun ve geçmiş tarihiyle, Anadolu uygarlığının en köklü yerleşim alanları arasında yer alır (Şahin, 2001: 585-588). Başlangıcından beri, farklı coğrafya ve kültürler arasında bir eşik, geçiş ve güvenlik alanı olarak dikkat çeken Kastamonu, bu bağlamda ağırlıklı olarak Anadolu’nun İslamlaşmasındaki en büyük karşılaşmalardan birine tanıklık etmesiyle ve son olarak da Kurtuluş Savaşı’nda Milli Mücadelemize verdiği yüksek ve derinlikli katkılarıyla hatırlanmaktadır (Çiçek, 1991). Anadolu’nun, Türk ve Müslüman yurdu sıfatıyla sahiplendiği tarihsel misyonunu yok etmeye yönelik güçlü düşman akışının zayıflatıldığı bir yerdir. Düşman işgalinin oldukça yakıcı, ıstırap verici ve sınır tanımaz tazyiki karşısında Anadolu, varlığını en çok da Kastamonu sathı üzerinden korumaya almıştır.

Böylece Kastamonu, hem tarih öncesi zamanlardan beri taşıdığı kimliğiyle hem de Türkiye’nin bağımsızlık tarihinde üstlendiği sıra dışı rolleriyle artık bir anıt şehir hüviyetindedir. Nitekim Kastamonu, Milli Mücadeleyle pekiştirilen her daim bağımsız kalma irade ve isteğiyle, tarih içinde sahip olduğu tüm rol ve imajlarını geride bırakan yeni bir itibar ve statüyle taçlanmıştır. Artık Kastamonu isminin anıldığı her seferinde, bağımsızlık şiarını yükselten bir şehir algısı zihnimizde yer etmektedir (Çiçek, 1991).

Bugün canlı bir tarih müzesi görünümündeki Kastamonu, bilinen özelliklerinin pek çoğuna Müslüman fetihleriyle ulaşmıştır. Her haliyle bir İslâm şehri olarak kısa sürede ünlenen Kastamonu’nun dini ve kültürel harcında Selçuklulardan başlamak üzere, Candaroğulları ve Osmanlı deneyiminin izlerini sürmek mümkündür. Şehrin, bilinen kimliğine damgasını vuran ve efsanevi mutasavvıf Şaban-ı Veli gibi pek çok simayla özdeşleşen tarihi, Müslüman Türk dünyasının fetih tasavvurunun beslendiği manevi dinamikleri yansıtmaktadır. Başlangıçta bir beylik merkezi olarak Müslüman dünyaya eklemlenen Kastamonu, tarihsel süreç içinde bu coğrafyaya tanıklık eden başta pek çok seyyahın da teyit ettiği gibi muhkem, mağrur ve mutaassıp bir kent olarak kalıcı bir izlenim bırakmıştır. Kastamonu seyyahların geçiş güzergâhı üzerindeydi. Bu kadim şehrin en eski misafirlerinden İbn Batuta verdiği bilgilerle (İbn Batuta, I, 439-440) bizi 14. yüzyıl Kastamonu’suna hayran bırakmaktadır (Koçyiğit, 2009: 53-73). Yine yüzyılın ünlü seyyahı Evliya Çelebi kenti âlimi evliyası bol bir diyar olarak tasvir etmektedir (1985). Evliya’nın çağdaşı Kâtip Çelebi’ye göre ise kent her şeyden önce “Türkmenlerin kaidesi”dir (Maden 2015; Kankal, 2004).

Kastamonu, farklı kültür ve inançların toplu halde yaşamalarını mümkün kılan sınır ve limitleriyle tipik bir Türk şehridir. Bu bağlamda Kastamonu da diğer abide şehirlerimiz gibi, birlikte yaşamın belli başlı gereklilikleri içinde varlığını sürdüren, bu bağlamda hem maddi hem de manevi güvenliğin herkes için sağlanmasının öncelendiği seçkin bir yerleşim merkezidir. Zaten Kastamonu pek çokları için de sağlam bir mevzi ve korunaklı bir güvenlik şeridinin kopmaz bir halkası olarak görülmüştür (Çiçek,1991; Kankal, 2004).

Kastamonu, Müslüman tarihi içinde tipik bir Anadolu taşrası hüviyetiyle belli başlı İslam şehirlerinin hepsinde içkin olan sadeliği ve asûdeliğiyle dikkat çekmiştir. Geleneksel yapılanmasıyla heterojen nüfus dağılımına sahip olmasına rağmen, farklı inanç ve kültürlerin ortak bir zeminine ulaşmış bir şehir olarak Kastamonu, bu çeşitlilikten kayda değer bir terkip üretebilmeyi de başarmıştır. Kastamonu, Müslüman ve gayr-ı Müslim unsurlarından mürekkep nüfus dağılımıyla, birlikte yaşamanın imkânlarını göstermektedir (Tosunoğlu, 1984; Öz, 2005).

Osmanlı milletler sisteminin karşılıklılık ve ilişkisellik zemininde şekillenen otonom yapısı, mikro düzeyde Kastamonu için de fazlasıyla geçerlidir. Kastamonu ahalisinin yekpare bir görüntü sunmayı başaran yapılanmasının arkasında, çok kültürlü bir eksende gerçekleştirilen yaşam stilleri yer almaktadır. Siyasi kültürümüzle asla bir karşılığı bulunmayacak formlarıyla “öteki”ni var etmeyi ve bu yolla da onu hedef haline getirip aşındırmayı amaçlayan tipik dışlama yöntemlerine (getto ve asimilasyon) asla izin vermeyen atmosferiyle Kastamonu, diğer Müslüman şehirleri gibi tekmil bir huzur haritasıdır.

Aslında Kastamonu, yaşayan ve yaşanan bir tarihtir. Şehirde geleneğin ağırlığı her zaman kendini hissettirmektedir. Bu ağırlık, toplumsal bağlamla ilişkilendirilmeyen pek çok tutum ve davranışı toplumsalın dışına savurmaktadır. Şehrin kadim kültür içinde billurlaşan yaşama deseni (Bkz. Doğru, 1995; Faroqhi, 1997, 2000; Tosunoğlu, 1984), modernleşme sürecinde kayda değer huzursuzluklara bağlı olarak pek çok noktada rota değişimiyle karşı karşıya gelse de mevcut havanın yaslandığı referans dünyası hala temel belirleyici olma özelliğini korumaktadır. Şehrin kadim tarihi ısrarla kendi ağırlığını hissettirmekte ısrarlı gibidir. Başta Kastamonu’nun meşhur kalesi olmak üzere, şehrin her yanına özenle serpiştirilmiş mimari yapı ve mekânlar, geçmişle şimdi arasındaki hatları sık sık hatırlatan görsel bir hareketliliğe yol açmaktadır.

Bugün heybetli görünümüyle Kastamonu Kalesi tarihin erken dönemlerinde yaşayan insanların birbirlerine karşı duydukları endişe ve korkuları yansıtan bir anıt gibidir. Neyse ki Kastamonu, tarih içinde, bu korkuları hatırlamak yerine bütün bunları alt edecek özgün bir yaşam stili arayışı içinde olmuştur. Bugün hiç kimsenin yaşamadığı Kastamonu Kalesi, pek çok efsane ve hikâyeye, ezgi ve türküye konu olmuştur. Artık herkesin aşina olduğu tarihiyle Kastamonu, bu korkuları boşa çıkaran yeni gündelik hayat formlarıyla maluldür. Bütün bir Kastamonu, Anadolu’da mazbut ve sükûnetle şekillenmiş bir denge arayışının prototipi olmuştur.

Tarihsel zemine dikkat edildiğinde Kastamonu’yu temel birkaç özelliğiyle ele almak mümkündür:

Buluşma, Kesişme ve Ayrışma

Kastamonu bir buluşma, kesişme ve ayrışma noktasıdır. Göç trafiği burada kesişir, birleşir ve ayrışır. Her şeyden önce şehir, verili coğrafya içindeki her tür hareketliliğin kavşak noktası olarak görülür. Kastamonu’nun bu özelliği onu, seferberlik zamanlarından ticari transferlere kadar pek çok alandaki geliş gidişlere şahit kılar. Bu nedenle herkes için Kastamonu hem bir geçişlilik hem de kalıcılık özelliği taşır. Sonuçta bu hareketlilik, şehrin duyarlılık alanlarını da çoğaltır. Esasen Kastamonu’nun kültürel envanterine göz gezdirildiğinde bu çeşitliliği takviye eden dikkati ve üslup arayışını görmek pekâlâ mümkündür. Toplumsal hareketliliği kontrol eden kültürel filtreler, koydukları rezervleriyle, şehrin kimliğini günümüze taşımayı başarmışlardır. Bununla birlikte şehir, sürekli olarak devridaim halinde olsa bile, sükûnet onun fiili gerçeğidir.

Estetize Edilmiş Yaşam

İncelmiş ve fazlasıyla içselleştirilmiş bir yaşama alanı olarak Kastamonu, entelektüel ve sanatsal üretimiyle dikkat çekmiştir. Bu çerçevede dinsel duyarlılık ve bundan beslenen organizasyonlar, gündelik yaşama damgasını vuran maneviyat, son tahlilde Kastamonu’nun sivil toplumsal reflekslerini besleyen ana damarlara işaret etmektedir. Geleneksel sanatlara açık bir ilgi ve duyarlılık halinin temerküz ettiği şehirde, insan ilişkileri de bu estetik arayışlarla paralel bir şekilde gelişmiştir. Mütedeyyin-orta halli dindarlıkların pratik bir dil, ahenk ve forma dönüştüğü açıkça gözlenen şehirde, maneviyatı bir hayli zengin ilgi ve yönelimleriyle aidiyet, gündelik yaşamı takviye eden güçlü bir referansa dönüşmüştür. Şehirde genel Müslüman tahayyülünün gündelikleşmesinde vazgeçilmez etkileriyle tasavvuf, başta Halvetilik olmak üzere, Bayramilik, Mevlevilik ve Celvetiyye, Kadiri ve Nakşibendî gelenekleri, gündelik hayatın akışını sadece kontrol etmekle kalmaz aynı zamanda da mütemadiyen yönlendirir. Şehrin sivil muhafızları da denebilecek bu unsurlar, dinselliğin estetik formlarını vücuda getirmekle yetinmeyip, bir şehir imgesinin yaratılmasında da etkili olur. Bilindiği gibi gündelik hayat gerçekte açıkça fark edilmeyen bir rutinler dizgesidir. Şehrin gündelik yaşamında güçlü birer dip akıntısı işlevi gören bu yapılar, gerçekte yapay ve iğreti unsurları hızla dışarı atan kendine has düzenekler oluşturur (Subaşı, 2007).

Kendini Bulan Şehir

Şehrin kendini bulması zaman almıştır. Müslüman fetih hareketleriyle İslam şehirleri arasına katılan Kastamonu, uzunca süre tam bir takas şehir muamelesi görmüştür. Şehrin sürekli el değiştiren tabiatı, gerçekte onun çekici özelliklerinden kaynaklanır. Yanı sıra özellikle farklı beylikler dönemindeki konumu, şehrin kayda değer bir resim üretmesini sürekli geciktirmiştir. Şehir tam bir ahenge Osmanlı fetihleriyle birlikte ulaşmıştır.

Fetihçiler, Kastamonu’ya her zaman sahip olmak istemişlerdir. Bununla birlikte sadece stratejik özellikleri, bu çekiciliği açıklamakta yetersizdir. Yerüstü ve yer altı zenginlikleri, zengin maden yatakları insan malzemesinin bu bölgeye has “hasbî” nitelikleri oldukça önemlidir.

Selçuklu ve Osmanlı imparatorluklarının bütün şehirlere yansıyan etkileri Kastamonu’da da belirleyici olmuştur. Bugün Kastamonu dendiğinde akla gelen pek çok imge, imaj ve algıların esas ağırlığı, Osmanlı kent yapılanmasıyla doruk noktasına ulaşır. Bu çerçevede Kastamonu, Müslüman Türk şehridir. Şehrin ana unsurları, bize İstanbul’u hatırlattığı kadar Endülüs’ü, Şam’ı hatırlattığı kadar da Bosnayı, Bağdat’ı ve Konya’yı hatırlatır.

Müstahkem Bir Şehir

Kastamonu’nun bugün hatırlanması ve asla unutulmaması gereken en önemli özelliği, Kurtuluş savaşında gösterdiği kahramanlıktır. Türklerin bağımsızlık tarihlerinde son ağır savaş kaydıyla tarihe geçen ve haklı olarak Kurtuluş Savaşı olarak bilinen savaşta, Türk ordusunun nihai sonuç aldığı cepheler arasında Kastamonu, kıyas kabul etmez bir destek hattı olarak öne çıkmıştır. Öte yandan işgal görmeyen yapı ve tabiatı ve şapka devrimiyle birlikte öne çıkan keyfiyeti her daim hatırlanması gereken özellikleri arasında yer alır (Akgün, 1981). Onun Said-i Nursi’yle ve çok bilinen eseri Kastamonu Lahikasıyla özdeşleşen sürgün hayatı da şehir monografileri açısından önemli bir özellik olarak dikkat çekmektedir.

Kastamonu bugün, gelenekle modernlik arasındaki gidiş gelişleriyle bütün Türk şehirlerinin yaşadığı gelgitleri yaşamaktadır. Gelenekten devralınan miras, yeni zamanların diline tahvil edilemeyecek kadar aşınmıştır. Geçmişle şimdi arasındaki mesafe bir hayli açılmıştır. Artık daha düne kadar “şehir büyüklüğünde muazzam bir aile ocağı” (Çizmeciler, 1977) ifadeleriyle tasvir edilen Kastamonu, bugün daha çok modern kaygılarla biçimlenen katmanlara ayrışma tehdidi altındadır. Bununla birlikte modern deneyim, Kastamonululara geçmişle şimdi arasındaki uygun bir dengenin nasıl sağlanacağı konusunda pek çok şey öğretmiştir. Geçmişten kalan her şey tazelenemez. Güncelleme fikriyatı ihtiyaç ve arayışlarla ilgilidir. Kastamonu, tevarüs edilen gelenekle yarınların nasıl tahayyül edileceği konusunda hiç de fantastik olmayan arayışlarıyla hem haldir. Sahici beklenti ve arayışların dayattığı karşılaştırmalar, haklı olarak hem geleneğe hem de modernliğe karşı uygun bir mesafe bilincini gerektirmektedir

Türk modernleşmesinin bir hayli heyecanlı ve zaman zaman tam bir fırtınaya dönüşebilen serüveni içinde taşra dünyası, kök hafızayla modern paradigmalar arasında gerçek bir epistemolojik dönüşümle yüz yüze gelmiştir. Belli başlı kültürel kodların gözden geçirildiği, toplumsal belleğin tam bir operasyonel müdahaleye tâbi tutulduğu bir süreçte Kastamonu, gerçekliğin yeniden kurulması konusunda kendi deneyimlerinden yararlanmak durumundadır. Artık “bugün için yaşanılan hayatı anlamlı kılacak olan nedir?” sorusuna verilen cevaplar, toplumu tatmin etmemeye başlamıştır. Hatta bu altüst oluşlar, sonuçta iki arada bir derede kalmışlıkla ancak açıklanabilecek muğlâk birtakım sonuçlar yaratmaya başlamıştır (Jusdanis, 1998; Kara, 2001).

Bugün klasik kent dokusunu mekânsal düzeyde korumayı başaran Kastamonu, modernleşmenin ezici dalgasına hemen her alanda maruz kalmıştır. Gündelik hayatın gramerine yönelik müdahaleler, hiç kuşkusuz Kastamonu’da da kendini hissettirmiştir. Aslında değişme kaçınılmazdır. Eşyanın tabiatı durağanlığa değil hareketliliğe aşinadır. Ne var ki Türk modernleşmesindeki radikal yönelimler, eskiyle yeni arasındaki yumuşak geçişleri pek fazla tolere etmemişlerdir. Köklü dönüşüm ekseni, kültürel bagajda yer alan referans öğelerinin pek çoğuna ancak bir nostaljik unsur olarak bakmakla yetinmeyi seçmiştir. Öte yandan toplumsal değişmenin sosyo-ekonomik yönelimleri de süreç içinde pek çok Anadolu kentinde ortaya çıkan ve ancak 80’lerin sonunda bir canlılık üretmeyi başaran belli bir ritmik hareketliliğe Kastamonu’yu da katmayı da başarmıştır.

Anadolu’da merkez kenar farklılaşması çerçevesinde somutlaşan bir dinamizm, kendi varlığını yeniden gözden geçirmeyi önceleyen, geçmişle şimdi arasındaki kopuklukları gidermeye imkân veren yeni güzergâhların çoğalmasına imkân vermiştir. Artık Kastamonu için kültürel geçmişin maliyeti, yeni zamanları inşa edecek ruhun, yegâne heyecanı olmuştur. Modern yönelim artık bu hassasiyetleri ihmal edememektedir. Böylece geçmiş, erişilmez birer gurur abidesi olarak, gündelik hayatın asla göz ardı edilemeyecek unsurları arasına katılmıştır. Kastamonu’nun sokaklarında gerçekleştirilecek tipik bir seyir bile, bize, Selçuklu-Osmanlı bileşenleriyle harmanlanmış bir kültürel muhayyilenin nasıl dipdiri kaldığını göstermeye yetmektedir. Bununla birlikte şehir, yeni bir çehreye de yeni bir kurguya da sahiptir. Artık geleneği ve geleceği birlikte tasarlayan yeni bir kent tasavvuru, somut pek çok örnekte gözlendiği gibi sahici bir yapılanmanın mayasını üretmektedir.

Ancak kabul etmek gerekir ki artık dünya da eski dünya değildir ve bugünün değer ve dinamikleri içinde geçmişin farklı okumalarına ihtiyaç hâsıl olmuştur. Kastamonu’yu anlamlı bir metin gibi gördüğümüz takdirde, şehir bize kendini anlatmaya başlayacaktır. Artık hayata bakış, dünya algısı, gelecek beklentileri ve insan ilişkileri bütünüyle farklılaşmıştır. Ekonomik ve sosyal yapılarda gözlenen değişim, insan ve toplum yapılanmasını, evlilik rejimlerini, aile ve mahalle yapılarını sarsmıştır. Sözgelimi tipik Türk şehrinde mevcut statüleriyle toplumu anlamada birer anahtar sayılabilecek aile, komşuluk ve mahalle yapıları şimdi artık sadece teknik bir iş bölümüne işaret etmektedir (Gölcük, 2007; Tandoğan-Abel, 2002; Alada, 1989). Bu sarsıntının ağırlığı gündelik hayatın bütün bölgelerinde hissedilmiştir.

Kent incelemeleri açısından Kastamonu, belki de en şanslı illerimiz arasında yer
almaktadır. Eldeki arşiv kayıtları incelenmekte ve Kastamonu’nun yaslandığı tarihsel zemin hakkında her seferinde yeni bilgi ve kayıtlarla karşı karşıya gelme imkânlarımız artmaktadır. Salnameler, tahrir defterleri ve diğer kayıtlar deşildikçe Kastamonu hakkındaki bilgilerimiz daha da netleşmektedir.

Bir şehri kitaplaştırmaktan söz edildiğinde artık onun sadece tarihsel kimliğiyle yetinmeksizin yanı sıra onun kültürel ve dinsel müktesebatı, bıraktığı sosyo-politik bakiye ve bugün işleyen hayat tarzının dayandığı belli başlı parametrelere de bakmak gerekecektir. Kastamonu bu bağlamda bize güçlü bir kent tecrübesi ve sosyal gerçekliği şekillendiren sağlam bir birikim ve tecrübe sunmaktadır.

Kaynakça
Akgün, Seçil (1981). “Şapka Kanunu”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt: XIV, Sayı: 25, ss. 69-79.
Alada, Adalet Bayramoğlu (1989). Osmanlı Türk Şehrinde Mahalle, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi.
Alkan, Ahmet Turan (1992). Altıncı Şehir, İstanbul: Ötüken.
Çadirci, Musa (1991). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentlerinin Sosyal ve Ekonomik Yapıları, Ankara: Türk Tarih Kurumu.
Çiçek, Rahmi (1991). Milli Mücadelede Kastamonu, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara: Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü.
Doğru, Halime (1995). XVIII. Yüzyıla Kadar Osmanlı Kentlerinin Sosyal ve Ekonomik Görüntüsü, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi.
Dumont, Paul; Georgeon, François (Ed.) (1996). Modernleşme Sürecinde Osmanlı Kentleri, Çev. Ali Berktay, İstanbul: Tarih Vakfı Yurt.
Esi (2005). İslâmi Kalvinistler -Orta Anadolu’da Değişim ve Muhafazakârlık, Berlin-İstanbul.
Evliya Çelebi (1985). Evliya Çelebi Seyahatnamesi, Sad. Mümin Çevik, İstanbul: Üçdal.
Faroqhi, Suraiya (1997). Osmanlı Kültürü ve Gündelik Yaşam, Çev. Elif Kılıç, İstanbul: Tarih Vakfı Yurt.
Faroqhi, Suraiya (2000). Osmanlı’da Kentler ve Kentliler, 3.b., Çev. Neyyir Kalaycıoğlu, İstanbul: Tarih Vakfı Yurt.
İbn Batuta (2000). İbn Battuta Seyahatnâmesi I-II, Çev. A. Said Aykut, İstanbul: YKY.
Jusdanis, Gregory (1998). Gecikmiş Modernlik ve Estetik Kültür, Çev. Tuncay Birkan, İstanbul: Metis.
Kankal, Ahmet (2004). Türkmen’in Kaidesi Kastamonu (XV-XVIII. Yüzyıllar Arası Şehir Hayatı), Ankara: Zafer Matbaası.
Kara, İsmail (2001). “İslâm Düşüncesinde Paradigma Değişimi -Hem Batılılaşalım Hem de Müslüman Kalalım”, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce: Tanzimat ve Meşrutiyet’in Birikimi, Ed. Mehmet Ö. Alkan, İstanbul: İletişim, Cilt: 1, ss. 234-264.
Maden, Fahri (2015). Seyyahların Gözüyle Kastamonu, İstanbul: Roza.
Koçyiğit, Tahsin (2009). “İbn Batuta’nın Karadeniz Seyahati üzerine Mülahazalar”, Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, Cilt: IX, sayı: 4, ss. 53-73.
Öz, Mehmet (2005). “Osmanlı Klasik Döneminde Anadolu Kentleri”, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 6, ss. 57-88.
Subaşi, Necdet (2007). “Şehir Kimliği ve Gündelik Hayat”, Yerel Yönetimler Kültür Şurası, Konya, 01-02 Eylül 2006, Konya: Konya Büyükşehir Belediyesi, ss. 125-151.
Şahin, İlhan (2001). “Kastamonu”, TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt: XXIV, ss. 585-588.
Tandoğan-Abel, Işık (2002). “Osmanlı Döneminden Günümüz Türkiyesine Bizim Mahalle”, İstanbul Dergisi, Sayı: 40, ss. 66-70.
Tanpinar, Ahmet Hamdi (2001). Beş Şehir, 16. b., İstanbul: Dergâh.
Tatar, Burhanettin (2007). “Şehir Hermenötiğine Doğru”, Yerel Yönetimler Kültür Şurası, Konya, 01-02 Eylül 2006, Konya: Konya Büyükşehir Belediyesi, ss. 177-184.
Tosunoğlu, Ayşe (1984). XVI. Yüzyılda Kastamonu Sancağı, Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul; İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Türkiye Yazarlar Birliği
İnsan Tarih ve Şehir Özel Sayısı’dan..

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Seyyid Kurtşeyh Dede ve Devrekâni

SEYYİD KURTŞEYH DEDE VE DEVREKÂNİ Ülkemizin her köşesi tarih, kültür ve medeniyet barındırmakta. Tarihte önemli …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Doktor Mehmet Akay

Erzurum’da lise talebesiydim, Şener Abi’nin Taşmağazalar'da güzel bir dershanesinde kalıyoruz, yanımızda lise öğrencileri var, rüya …

Kapat