Ana Sayfa / RİSALE-İ NUR & BEDİÜZZAMAN / Nurdan Hatıralar / Bir Sigara Yüzünden Kaçırılan Fırsat

Bir Sigara Yüzünden Kaçırılan Fırsat

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İhsan Barutçu Hocamız Trabzon’un Akçaabat Kazasının Kadahor Köyündendir. Askere geç gitmek için doğum tarihi 1942 yazdırılsa da, aslında 1937 doğumludur. Hâfızdır, hocadır. Uzun yıllar Kırşehir’de Kur’an kursu hocalığı yapmış ve şimdi emekli olarak Kırşehir’de ikamet etmektedir.

Risale-i Nur’u ilk defa, 1952 senesinde, İstanbul’da, Şûle Yüksel Şenler Hanımın da Ağabeyi olan Üzeyir Şenler vesilesiyle tanımış ve Yenikapı’da Üzeyir Şenler tarafından açılan dersanede beraber kalarak eserleri birlikte okuyup mütalaa etmişlerdir. Kendisi, Üzeyir Şenler’in bende çok emeği vardır diyor.

İhsan Barutçu Üstad Hazretlerini ilk defa İstanbul’da görmüş ve Emirdağ’ında ikinci ziyaretini yapmıştır.

Ömer ÖZCAN

İHSAN BARUTÇU ANLATIYOR

(…)

Üzeyir (Şenler) benden biraz daha büyüktü. Yani O da çok genç daha. Evden babasından kaçıp geliyordu oraya. Babası bazen gelip gidiyor: “Benim oğlumu kandırdılar, kaçırdılar” diye bağırıp çağırıyordu. Üzeyir o anda kaçıyor. Sonra tekrar geliyordu dersaneye. Allah razı olsun. Onun bende çok emeği vardır. Çok güzel risale okurdu. Gider Üstadın yanında kalırdı. Onlar aslen Kıbrıslıdır. Ama İstanbul’da ikamet ediyorlardı. Üzeyir ile Risaleleri baştan sona kadar okudum ben. O anlattı bana risaleleri. Şule Hanım ise o zamanlarda daha devrede yoktu… 

Ben Risale-i Nur’u okudukça, o zamana kadar hissetmediğim, farkına varmadığım duygularım inkişaf etmeye başlamıştı. Ruhumda ve bedenimde değişiklikler hâsıl olmaya başladı. Hayata, hadiselere bakışım değişmişti. Üzeyir bunu benden sezdi ve: “Seni buraya alalım” dedi. Ben camiden oraya, yani Yenikapı’daki dersaneye taşındım ve yerleştim. Artık biz Üzeyir’le beraber mütemadiyen mütalaalı dersler okuyorduk. O kadar ki, mesela; 30. Söz Ene ve Zerre Risalesini ezber etmiştik. Öyle bir aşk ve şevkle okuyorduk ki akıl dimağ dururdu yani… Daha o zaman lâhikalar basılmamıştı. Benim hafızam iyidir. Kısa zamanda Risaleleri anlamak nasip oldu elhamdülillah. O sıralarda Üstad Emirdağ’ında idi.

(…)

Üstada ziyaretim ve sigara yüzünden kaybettiğim fırsat

Biz böyle devam ederken 1956 senesi geldi… Üzeyir bir gün bana: “Seni üstada gönderelim… Üstad yanına gelenlere dua ediyor. Git sen de duasını al” dedi. “Ama benim param yok. Yalnız Elli liram var bu yeter mi?” dedim. “Fazlasını ben sana veririm. Sonra ödersin bana” dedi. Üzeyir Şenler çok fedakâr bir insandı. Çok emeği vardır üzerimde. Emirdağ’a üstada ziyaretim seksen liraya mal olmuştu bana. Otuz lirasını Üzeyir vermiştir.

Önce Ankara’ya gittim. Mamak’ta bir dersane vardı. Atıf Ural dershanede kalıyordu. İki akşam kaldım burada. Atıf Ural ayrı, ben ayrı odalarda kalıyorduk. İkinci sabahın sonunda baktım, yan tarafımda, yatakta birisi yatıyor. “Bu Sungur ağabey” dediler. Kalktık. Sungur ağabey, Atıf ağabeyle Cevşeni okuyup manalarını konuşmaya başladı. Sonra beni uğurladılar. Bana dediler ki: “Üstad belki kabül etmeyebilir. Sana en iyisi matbaada yeni basılan kitaplardan bir form verelim Üstad onları görünce çok memnun oluyor. Onları Üstada götür. O zaman hemen kabül eder” dediler. O tarihte kitaplar yeni harflerle Ankara’da basılmaya başlamıştı. Aldım kitabı çantama koydum. Emirdağ’ın adresini verdiler ve yola çıktım. Tabi o zaman bugünkü gibi garajlar, otobüsler yoktu… Taksinin büyüğü bir arabaya bindik. Araba eskiydi, epey zahmetlerle Emirdağ’a vardık.

Emirdağ’ında sabah namazından sonra çorbamı içtim. Babam rahmetli tütün satardı, onun için sigaraya alışmıştım ben. Çorbadan sonra bir sigara içtim. Fakat ağzım üstadın yanında kokmasın diye bir buçuk saat kadar oyalandım. Hemen gitmedim üstadın yanına. Tabi ben ne bileyim… Bir sigara hissetti mi babam ortalığı velveleye veriyordu. O sebeple babamdan sigara yüzünden korkardım. Üstadı da öyle zannetmiştim. Üstad da aynısını yapar diye düşünüyordum…

Üstada yakın bir dükkan adresi vermişlerdi bana. Oraya gittim. İki dakika geçmedi ki bir kardeş geldi, beni aldı, Üstadın kaldığı eve götürdü. Tahta merdivenlerden üstadın yanına çıktık. Baktım üstad karyolanın üzerinde, yorganı sırtına almış, başı örtülü vaziyette oturuyordu. Mübarek elini öptüm, yanına oturdum. İsmimi sordu. “Nereden Geliyorsun?” dedi. “İstanbul’dan geliyorum, gelirken Ankara’ya uğradım. İstanbul’da dersanede kalıyorum üstadım” dedim. Sonra bana: “Senin anan baban dersanede kalmana razı mı?” diye sordu. Ben durumu anlattım… Zaten Üzeyir bana iyice talim ettirmişti. “Sorduğu sorulara şöyle cevap ver” diye talim ettirmişti. “Ben seni mânevî evlatlığa kabül ettim. Kardeşlerle iyi geçin” dedi. Ben sevinçten, “artık bize yol açık” diye düşündüm o anda. Çok sevinmiştim. Üstad bizi manevi evlat olarak kabül etmişti. Sonra üstad: “Bir saat evvel gelseydin seni yanıma alacaktım. Senin yerine Hüsnü’yü aldım” dedi. Ben bir sigara yüzünden neleri kaybetmiştim… Bu sefer bunu düşündüm… Ayrıca sigara için üstadın cevabı babam gibi olmamış, başka türlü mesaj vermişti… “Sen sigara yüzünden geç kalınca, Hüsnü Bayram kardeşi yanıma aldım” demek istemişti herhalde…

Tekrar elini öptüm ve ayrıldım. Bu ikinci görüşüm olmuştu Üstadı. Sonra ben askere gittim. Askerde iken Üstad vefat etmiş. Bir daha göremedim kendisini.

Ben bu sigara meselesini Erzurum’da bir derste Hüsnü Kardeşe de dedim… Anlattım… “Sen benim yerime gittin haberin olsun” dedim gülerek. O da güldü…

Risale-i Nur eserlerini herkes okumalıdır

(…)

Risale-i Nur eserlerini herkes okumalıdır. O dünya ve Ahiret hayatının mahiyetini Kur’anın nurundan, ışığından haber veriyor. Allahın varlık ve birliğini, Ahiretin varlığını iki kere iki dört katiyetinde ispat ediyor. Allah rahmet etsin. Ord. Prof. Ali Fuat Başgil, TBMM de: “Risale-i Nur sahasında tek eserdir” demiştir. Bugün bütün dünya ilim meclislerinde Risale-i Nur kabül görmüştür ve artık dünyanın her yerinde okunmaktadır. Hiç kimseye de zararı yoktur. Olmamıştır… Olamaz da…

Ağabeyler Anlatıyor’dan

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

“Bediüzzaman’a İlk Ziyaretimi Yeis İçinde Yaptım”

Merhum Prof. Dr. Zekeriya KİTAPÇI anlatıyor: BEDİÜZZAMAN’A İLK ZİYARETİMİ YEİS VE BİTKİNLİK İÇİNDE YAPTIM Bediüzzaman …

Yorumlar

  1. avatar

    Ağzının kokusundan Üstadımızın rahatsız olmasını İstemyen inceliğini gösterip Hz Üstadın ziyaret fırsatını kaçıran ve güzellikle üstada ve hizmetkarlarına yaklaşanlardan ve hizmeti yazan ve yayanlardan Allah razı olsun

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Ehl-i Beyt ve Râfizîler

Ehl-i Beyt ve Râfıza  Ebubekir SİFİL'in makalesi İmam Ebû Hanîfe (rh.a), bir hacc sezonunda Ehl-i …

Kapat