Ana Sayfa / KASTAMONU / Kastamonu Bilgi-Belge / Bir Zamanların Mücevheri: Tiftik Keçisi

Bir Zamanların Mücevheri: Tiftik Keçisi

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

BİR ZAMANLARIN MÜCEVHERİ: TİFTİK KEÇİMİZ

1329 (1913 ) yılında Kastamonu Vilayet Matbaası’nda basılan ”Tiftik Keçisi Terbiye ve Teksîri” (Üretimi) adlı eserin yeni yazıya aktarımı tamamlandı. Dil açısından ağır sayılacak terkib ve ibareler olsa da genelde anlaşılır Türkçe kullanılmış. Bir kısmını sadeleştirerek bir kısmını da dipnot’la açıklayarak yazdım..

Eseri özel kütüphanesinden istifademize sunan Mustafa Gezici arkadaşıma teşekkür ederim.. Bir nüshasını isteyen değerli başkanım veteriner hekim Fazıl Deligözoglu’na çevirisiyle birllikte ithaf ediyorum..

Anayurdu Ankara olan ve bu nedenle bütün dünyada Ankara Keçisi olarak tanınan bu değerli varlık, diğer kıl keçisi türlerinden farklı olarak ipeksi bir yüne sahiptir. En seçkin kısmına muhayyer denirdi. Bu kelime İngilizce’ye ” moher” olarak geçmiştir..
Tiftikten imal edilen ve en güzelleri Ankara ve Tosya’da dokunan ”sof” tabir edilen kumaş, kuşak yapımından ferace ve kaftana kadar pek çok dokumada kullanılırdı.

Tiftik keçisini bütün yönleriyle anlatan bu kitap 32 sayfadan ibaret risâle şeklinde olup Kastamonu Vilayeti Baytar Müfettişi Abdurrahman Rıfkı tarafından kaleme alınmış.
2 kuruştan satılan kitabın geliri de Osmanlı Donanma Cemiyeti’ne bağışlanmıştır. (Çanakkale’de namını duyuran Nusret Mayın Gemisi ve birçok savaş gemimiz, ülke çapında toplanan bu bağışlarla alınmıştır.)

O tarihlerdeki sayımlara göre Kastamonu Vilayeti ve ona bağlı Bolu Sancağı’nda SEKİZ YÜZ BİN civarında tiftik keçisi bulunuyor.
BİR BUÇUK MILYONLA Ankara birinci sırada yer alıyordu. Anadolu genelinde toplam DÖRT MİLYONA yakın tiftik keçimiz vardı.
Şimdi ne kadar dersiniz?
2018 itibarıyla sadece ”yüz yetmiş bin” civarında. Yani yok denecek kadar azaldı.

Tiftiğin kıymetini 17. yüzyıl’dan itibaren keşfeden ve ona ”mücevher” lakabı veren İngilizler, küçük sürüler halinde kaçırdıkları keçileri sömürgeleri Cape Town’da (Avustralya) geniş çiftliklerde çoğaltmış , 1913’e gelindiğinde sayı ve kalite bakımımdan bizi geçmişler. Keza ABD’de bundan aşağı kalmamış.
Yazar, verileri karşılaştırmalı olarak da açıklamış.

Yazarımız tiftik keçisinin yetiştirilmesindeki püf noktaları, et, tiftik ve süt açısından önemini, maya ve peynir yapımı gibi birçok konuya değinmiş..

Abdurrahman Rıfkı kitabın önsözünde bazı endişelerini de dile getirmiş.
Bunlar aslında günümüzdeki benzer sıkıntıların başlangıcı sayılır.
Mesela Ziraat Bankası’ndan tiftik keçisi kredisi alan çiftçinin önemli bir kısmı bu parayı farklı işlerde kullanıp çarçur ediyor. Daha sonra borçlarını ödeyebilmek için tarlalarını satıyor. Kalan arazi de geçimlerini sağlamaya yetmiyor.
Ondan sonra şehre göç ediyorlar.

Eser yazılalı bir asrı geçti..
Verilen bilgilerin bir kısmı bugün için eskimiş, sentetik elyaf tiftiğe rağbeti azaltmış olsa da bu kitapçık zamanın şartlarında önemli bir hizmet sayılır.

Avrupalılar’ın ”mücevher” olarak tanımladıkları, yününden boynuzuna kadar herşeyinden yararlanılan bu kıymetli yerli ırkımıza yeniden sahip çıkmak dileği ile..

Tuncay Sakallıoğlu

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
“Kaleminin ucunu incelt, satırları sık tut..”

Ömer İbn-i Abdülaziz, halife olur olmaz, devlet dâirelerine gönderdiği bir tamimle, "Yazışmalarda, bundan böyle tomar …

Kapat