Birinci Şua Âyetleri / Bilal TUNÇ

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Bu Şuâ‘da Âyetlerden istihrâc edilen târîhler üzerindeki tedkīkātımda büyük ekseriyetinin Rûmî olduğu kanâatine vardım.. Bununla berâber kıyaslama imkânı olsun diye hem Rûmî hem Hicrî olma ihtimâlleri dikkate alınarak Mîlâdîye çevrildiler..
Nazar-ı tedkīklerinize arz olunur.

Birincisi:

R. 1349 // 14 Mart 1933/13 Mart 1934
H. 1349 // 28 Mayıs 1930/17 Mayıs 1931
(…) Resâili’n-Nûr’un en Nûrânî cüzlerinin te’lîfi hengâmı ve tekemmül (…) târîhine tam tamına tevâfukla işâret eder.

R. 1345 // 14 Mart 1929/13 Mart 1930
H. 1345 // 11 Temmuz 1926/29 Hazîran 1927
(…) Resâili’n-Nûr’un intişârı ve iştihârı ve parlaması târîhine tam tamına tevâfuk eder.

R. 1322 // 14 Mart 1906/13 Mart 1907
H. 1322 // 17 Mart 1904/6 Mart 1905
(…) Risâlei’n-Nûr Müellifi, mukaddemât-ı Nûriyyeye başladığı aynı târîhe tam tamına tevâfuk eder.

R. 1311 // 13 Mart 1895/12 Mart 1896
H. 1311 // 14 Temmuz 1893/3 Temmuz 1894
(…) Resâili’n-Nûr Müellifi Risâletü’n-Nûr’un mübârek şecere-i kudsiyyesi olan Kur’ân’ın basamakları olan ulûm-i Arabiyyeyi tedrîse başladığı aynı târîhe tam tamına tevâfuk ederek remzen bakar.

R. 1280 // 13 Mart 1864/12 Mart 1865
H. 1280 // 17 Hazîran 1863/4 Hazîran 1864
“(…) Onun zamânı yakındır.” Yani, 1280 târîhine yakındır. İşte, bu cümle ile nasıl ki, elektriğin [elektrik lambası] hilâf-ı âdet keyfiyyetini ve geleceğini remzen beyân eder. Aynen öyle de, ma’nevî bir elektrik olan Resâili’n-Nûr dahî gāyet yüksek ve derin bir ilim olduğu hâlde, külfet-i tahsîle ve derse çalışmaya ve başka üstadlardan taallüm edilmeye ve müderrisînin ağzından iktibâs olmaya muhtaç olmadan, herkes derecesine göre o ulûm-i ‘âliyyeyi, meşakkat ateşine lüzum kalmadan anlayabilir, kendi kendine istifâde eder, muhaqqiq bir âlim olabilir. Hem işâret eder ki, Resâili’n-Nûr Müellifi dahî ateşsiz yanar, tahsîl içün külfet ve ders meşakkatine muhtaç olmadan kendi kendine Nûrlanır, âlim olur.

R. 1284 // 13 Mart 1868/12 Mart 1869
H. 1284 // 4 Mayıs 1867/22 Nîsan 1868
(…) hem elektriğin taammümünün kurbiyetini, hem Resâili’n-Nûr’un yakınlığını (…)

R. 1279 // 13 Mart 1863/12 Mart 1864
R. 1293 (1279+14) // 13 Mart 1877/12 Mart 1878
H. 1279 // 28 Hazîran 1862/16 Hazîran 1863
H. 1293 (1279+14) // 27 Ocak 1876/15 Ocak 1877
(…) hem ondört sene sonra müellifinin velâdetini (…) tam tamına aynı târîhe tevâfukla işâret eder.

Resâili’n-Nûr’a İşâret Eden İkinci Âyet

  1. 1303 // 13 Mart 1887/12 Mart 1888
    R. 1309 // 13 Mart 1893/12 Mart 1894
    H. 1303 // 10 Ekim 1885/29 Eylûl 1886
    H. 1309 // 7 Ağustos 1891/25 Temmuz 1892
    (…) o târîhde umûm muhâtabları içinde birisine, husûsan Kur’ân hesâbına iltifât edip istikāmetle emreder ki, birinci târîh ise, Resâili’n-Nûr Müellifinin Risâle-i Nûr’u netîce veren ulûmun tahsîline başladığı târîhtir.

    Üçüncü Âyet-i Meşhûre
  2. 1344 // 14 Mart 1928/13 Mart 1929
    H. 1344 // 21 Temmuz 1925/10 Temmuz 1926
    (…) o târîhde Risâle-i Nûr’un şâkirdleri gibi bu âyetin ma’nâsına dahâ ziyâde mazhar olanlar zâhiren görülmüyor.
    (…) Fir’avn’âne emsâlsiz bir tuğyan, bir inkâr çıkacak.R. 1324 // 14 Mart 1908/13 Mart 1909
    H. 1324 // 24 Şubat 1906/12 Şubat 1907
    (…) Hürriyetin i’lânı hengâmında mücâhede-i ma’neviyye ile tezâhür eden Risâlei’n-Nûr Müellifinin görünmesi târîhidir.

    Dördüncü Âyet-i Meşhûre
  3. 1335-36 // 1 Mart 1919/29 Şubat 1920
    H. 1335-36 // 27 Ekim 1916/5 Ekim 1918
    (…) İşarâtü’l-İ’câz tefsîrinin Fâtiha Sûresiyle el-Bakara Sûresinin başına âid kısmı basmakla intişâr târîhi olan 1335 veya 6’ya tevâfukla remzî bir perdeden ona baktığına bir emâredir.Beşinci Âyet

    R. 1334 // 1918
    H. 1334 // 8 Kasım 1915/26 Ekim 1916
    (…) o aynı zamânda (Arabî târîhle) Saîd, Umûmî Harb’de, maddî ve dehşetli bir mevtten dahî hârika bir tarzda kurtulması ve felsefe ve gafletten gelen ma‘nevî ve şiddetli bir ölümden necât bulması ve Kur’ân’ın âb-ı hayâtıyla tâze bir hayâta girmesi târîhidir.

    R. 1294 // 13 Mart 1878/12 Mart 1879
    H. 1294 // 15 Ocak 1877/3 Ocak 1878
    (…) velâdetinin ve hayâtının birinci senesidir.

    R. 1316-17 // 14 Mart 1900/13 Mart 1902
    H. 1316-17 // 21 Mayıs 1898/29 Nîsan 1900
    (…) Birinci Şuâ’da yedi, sekiz âyâtın ehemmiyetle gösterdikleri 1316 ve 7 târîhi –ki, Kur’ân’a karşı olan sû-i kasdın mebdeidir (…).

    R. 1357 // 14 Mart 1941/13 Mart 1942
    R. 1347 // 14 Mart 1931/13 Mart 1932
    H. 1357 // 2 Mart 1938/19 Şubat 1939
    H. 1347 // 19 Hazîran 1928/7 Hazîran 1929
    (…) bu asrın tâgiyâne fa‘âliyet târîhidir.

    R. 1387 // 14 Mart 1971/13 Mart 1972
    H. 1387 // 10 Nîsan 1967/29 Mart 1968
    (…) dehşetli bir cereyanın müntehâsı târîhi olmak ihtimâli var.

    R. 1361 // 14 Mart 1945/13 Mart 1946
    R. 1351 // 14 Mart 1935/13 Mart 1936
    R. 1331 // 14 Mart 1915/13 Mart 1916
    H. 1361 // 18 Ocak 1942/6 Ocak 1943
    H. 1351 // 6 Mayıs 1932/24 Nîsan 1933
    H. 1331 // 11 Aralık 1912/ 29 Kasım 1913
    (…) Harb-i Umûmî âfetinin feryâd ü fîzar içindeki yangınını göstererek Cehennem ateşinde zefîr ve şehîq eden ehl-i şekāvetin azâbını haber verip, ehl-i îmânı fitnelere düşüren şakīlerin hem dünyâda, hem âhiretde cezâlarına işâret eder.

    Altıncı Âyet

    R. 1318 // 14 Mart 1902/13 Mart 1903
    H. 1318 // 30 Nîsan 1900/18 Nîsan 1901
    (…) Resâilü’n-Nûr Müellifi tedrîsden te’lîf vazîfesine ve mücâhidâne seyâhate başladığı zamânın beş sene evvelki zamânına (…).

    R. 1316 // 14 Mart 1900/ 13 Mart 1901
    H. 1316 // 21 Mayıs 1898/10 Mayıs 1899
    (…) târîhindeki mühim bir inkılâb-ı fikrîden iki sene sonraki zamâna tevâfuk eder ki, o zamân istihzârât-ı Nûriyyeye başladığı aynı târîhtir.

    Yedinci Âyet

(…) şu âyet-i Meşhûrenin küllî ma’nâsının bu zamânda zâhir bir mâsadakı Risâletü’n-Nûr olduğu gibi, Lâfzullâh’daki şeddeli lâm, bir lâm; ve () deki melfûz ‘yâ’ sayılmak şartıyla 998 adediyle Risâletü’n-Nûr’un 998 adedine tam tamına tevâfukla münâsebet-i ma’neviyyeye binâen remzen ona bakar. Ve bu remzi latîfleştiren ve kuvvet veren münâsebetlerin birisi şudur ki, Risâletü’n-Nûr’un eczaları “Sözler” nâmıyla iştihâr etmişler. Sözler ise Arabca “Kelimât”tır ve o kelimât ile Kur’ân’ın hakāiqini o derece mahz-ı hak ve ayn-ı hakīkat olduğunu isbât etmiş ki, bu zamânın dinsiz filozoflarını tam susturuyor.

Sekizinci Âyet

  1. 1316 // 14 Mart 1900/ 13 Mart 1901
    H. 1316 // 21 Mayıs 1898/10 Mayıs 1899
    (…) Risâle-i Nûr Müellifinin tedrîsiyle istihzârât-ı Nûriyede bulunduğu en harâretli târîhi olan 1316 adedine tam tamına tevâfuk eder.Dokuzuncu Âyet
  2. 1347 // 14 Mart 1931/13 Mart 1932
    H. 1347 // 19 Hazîran 1928/7 Hazîran 1929
    (…) ederek Risâletü’n-Nûr intişârının fevkal‘âde parlaması târîhine tam tamına tevâfukla bakar (…).Onuncu Âyet
    On birinci Âyet
    On ikinci Âyet

    R. 1322 // 14 Mart 1906/13 Mart 1907
    H. 1322 // 17 Mart 1904/6 Mart 1905
    (…) ederek makām-ı ebcedî ile Risâlei’n-Nûr Müellifinin doğrudan doğruya ulûm-i âliyyeden başını kaldırıp hikmet-i Kur’âniyyeye müteveccih olarak hâdimü’l-Kur’ân vaz’iyyetini aldığı târîhtir ki, bir sene sonra İstanbul’a gitmiş, mânevî mücâhedesine başlamış.

    R. 1302 // 13 Mart 1886/12 Mart 1887
    H. 1302 // 20 Ekim 1884/8 Ekim 1885
    (…) Risâle-i Nûr Müellifinin Kur’ân dersini aldığı târîhe tam tamına tevâfukla remzen Kur’ân’ın bâhir bir bürhânı olan Resâili’n-Nûr’a bakar.

    R. 1338 // 1922
    H. 1338 – 25 Eylûl 1919/13 Eylûl 1920
    (…) hikmet-i Kur’âniyyeyi Avrupa hükemâsına karşı parlak bir sûretde gösterebilen ve gösteren Risâlei’n-Nûr Müellifi Dârü’l-Hikmeti’l-İslâmiyye’de hikmet-i Kur’ânîyyeyi müdâfaa etmekle, hattâ İngilizin Başpapazı suâl ettiği ve 600 kelimeyle cevâb istediği altı suâline altı kelimeyle cevâb vermekle berâber inzivâya girip bütün gayretiyle Kur’ân’ın ilhâmâtından Risâle-i Nûr’un mes’elelerini iktibâsa başladığı aynı târîhe tam tamına tevâfukla remzen bakar.

    On üçüncü Âyet
    On dördüncü Âyet

    R. 1344 // 14 Mart 1928/13 Mart 1929
    H. 1344 // 21 Temmuz 1925/10 Temmuz 1926
    (…) Resâili’n-Nûr ve şâkirdlerinin meydân-ı mücâhede-i ma’neviyyeye atılmaları târîhine tam tamına tevâfukla onları da bu âyetin harîm-i kudsîsinin içine alıyor. Hem haşrin en kuvvetli ve parlak bir bürhânı olan Onuncu Söz’ün etrâfa yayılması târîhine ve Kur’ân’ın kırk vecihle mu‘cize olduğunu beyân eden Yirmibeşinci Söz’ün iştihârı hengâmına, hem (…) adedine tam tamına tevâfukla bakar.

    R. 1360 // 14 Mart 1944/13 Mart 1945
    H. 1360 // 28 Ocak 1941/17 Ocak 1942
    (…) Risâletü’n-Nur şâkirdlerinin bundan onbeş yirmi sene sonraki râsihâne ve muhaqqiqâne olan ilimlerine ve îmânlarına remzen baktığı gibi, (…).

    R. 1212 // 12 Mart 1798/11 Mart 1799
    H. 1212 // 25 Hazîran 1797/13 Hazîran 1798
    (…) bundan birbuçuk asır evvel Mevlânâ Hâlid Zülcenâheyn’in Hindistan’dan getirdiği parlak bir ilm-i hakīkat rusûhuyla o zamânda meydan alan te’vîlât-ı fâsideyi ve şübehâtı dağıtarak yüz senede elli milyondan ziyâde insanları dâire-i irşâdına aldığı ve tenvîr ettiği zamânın târîhine tam tamına tevâfukla bakar.

    R. 1344 // 14 Mart 1928/13 Mart 1929
    H. 1344 // 21 Temmuz 1925/10 Temmuz 1926
    (…) her asra baktığı gibi, bu asra da husûsî remzen bakar. Ve ilm-i hakīkatde râsihâne çalışan ve kuvvetli îman eden bir tâifeye işâret eder.

    On beşinci Âyet

  3. 1360 // 14 Mart 1944/13 Mart 1945
    R. 1310 // 13 Mart 1894/12Mart 1895
    H. 1360 // 28 Ocak 1941/17 Ocak 1942
    H. 1310 // 25 Temmuz 1892/13 Temmuz 1893
    Demek bu asra da hitâb eder. (…) Resâili’n-Nûr’a ve Risâleti’n-Nûr adedine tevâfukla o semâvî bürhân-ı kudsînin yerde bir bürhânı, Resâili’n-Nûr olduğunu remzen haber veriyor.On altıncı Âyet
  4. 1346 // 14 Mart 1930/13 Mart 1931
    H. 1346 // 30 Hazîrân 1927/18 Hazîrân 1928
    (…) Resâili’n-Nûr dahî bu şifâdâr âyetin bir medâr-ı nazarı olduğuna kuvvetli bir emâre şudur ki: Bu âyetin makām-ı cifrîsi olan 1346 adedi Resâili’n-Nûr’un 1346’da şifâdârâne etrâfa intişârının târîhine ve Mu‘cizât-ı Ahmediyye Aleyhissalâtü Vesselâm nâmında olan Risâle-i hârikanın zamân-ı te’lîfine tam tamına tevâfukudur.On yedinci Âyet

    R. 1329 // 14 Mart 1913/13 Mart 1914
    H. 1329 // 1 Ocak 1911/20 Aralık 1911
    (…) Harb-i Umûmî’nin başlangıcı zamânında Resâili’n-Nûr’un başlangıcı olan İşârâtü’l-İ’câz tefsîrinin târîh-i te’lîfine tam tamına tevâfukla berâber (…).

    R. 1349 // 14 Mart 1933/13 Mart 1934
    H. 1349 // 28 Mayıs 1930/17 Mayıs 1931
    (…) Harb-i Umûmî nin verdiği sarsıntılar zamânında Resâili’n-Nûr’un (…) diyerek ehl-i dünyâdan hiçbir yerde himâye görmeden, belki tehâcüme hedef olmakla berâber çekinmeyerek yalnız başlarıyla müşkilât içinde envâr-ı Kur’âniyyeyi neşrettikleri aynı târîhe tam tamına tevâfuku ise, (…).

    On sekizinci Âyet

  5. 1350, -51, -52 // 14 Mart 1934/13 Mart 1937
    H. 1350, -51, -52 // 18 Mayıs 1931/14 Nîsan 1934
    (…) Resâili’n-Nûr şâkirdlerinin zâhirî mağlûbiyetleri ve bir sene sonra mahbûsiyetleri içinde ma‘nevî galebeleri ve metânetleri ve haklarında yapılan müdhiş imhâ planını akīm bırakan ihlâsları ve kuvve-i ma’neviyyeleri tezâhür etmesinin Rûmî târîhi olan 1350 ve 51 ve 52 adedine tam tamına tevâfuku elbette şefkatkârâne, teselliyetdârâne bir remz-i Kur’ânîdir.

    On dokuzuncu Âyet
    R. 1326 // 14 Mart 1910/13 Mart 1911
    H. 1326 // 3 Şubat 1908/21 Ocak 1909
    (…) o târîhdeki hürriyet inkılâbından neş’et eden fırtınaların hengâmında herşey’i sarsan o fırtınaların ve harblerin zulümâtından kurtulmak içün Nûr arayan mü’minler içinde, Resâili’n-Nûr şâkirdleri az bir zamân sonra tezahür ettiklerinden, bu âyetin efrâd-ı kesîresinden bu asırda bir mâsadakı onlar olduğuna bir emâredir.

    R. 1360 // 14 Mart 1944/13 Mart 145
    H. 1360 // 28 Ocak 1941/17 Ocak 1942
    Demek bundan beş altı sene sonra istiğfar devresidir. Resâili’n-Nûr şâkirdleri o zamânda istiğfar dersini vereceğini remzen bir îmâdır.

    Yirminci Âyet

  6. 1339 // 1923
    H. 1339 // 14 Eylûl 1920/2 Eylûl 1921
    (…) aynı târîhde Kurân’dan ilhâm olunan Resâili’n-Nûr bu asrın ma’nevî ve müdhiş hastalıklarına şifâ olmakla meydana çıkmaya başlamasından, bu âyet ona husûsî remzettiğine bana kanâat veriyor. Ben kendi kanâatimi yazdım; kanâate i’tirâz edilmez.

Yirmi birinci Âyet veyâ Âyetler

  1. 1316 // 14 Mart 1900/13 Mart 1901
    H. 1316 // 21 Mayıs 1898/10 Mayıs 1899
    (…) Risâletü’n-Nûr Müellifinin ihtiyârsız olarak istihzârât-ı Nûriyyede bulunduğu ve umûm ma’lûmâtını Kur’ân’ın fehmine basamaklar yaptığı en harâretli târîhi (…).

    Yirmi ikinci Âyet ve Âyetler
  2. 1316-17 // 14 Mart 1900/13 Mart 1902
    H. 1316-17 // 21 Mayıs 1898/29 Nîsan 1900
    (…) Resâili’n-Nûr Müellifi bir inkılâb-ı fikrî ile ulûm-i mütenevviayı, Kur’ân’ın hakāiqine çıkmak içün basamaklar yaptığı bir târîhe tam tamına tevâfuku (…).

    Yirmi üçüncü Âyet
  3. 1345 // 14 Mart 1929/13 Mart1930
    H. 1345 // 11 temmuz 1926/29 Hazîran 1927
    (…) ehemmiyetli Risâleler te’lîf ile beraber, fevkalâde hadiseler vukua gelmeye hazırlandılar. Ve o Resâili’n-Nûr’un merkez-i intişârı olan Barla karyesinde ziyâde sıkıntı müellifine verildi.

    Yirmi dördüncü Âyet ve Âyetler
    R. 1342 // 14 Mart 1926/13 Mart1927
    H. 1342 // 13 Ağustos 1923/31 Temmuz 1924
    (…) ederek bu asrın şu târîhine nazar-ı dikkati celb etmekle berâber, Kur’ân’ın tenzîliyle çok alâkadâr bir Nûra parmak basıyor. Ve o târîhden az sonra Mu‘cizat-ı Ahmediyye (a.s.m) Risâlesi ve Yirminci ve Yirmidördüncü Mektublar gibi Risâletü’n-Nûr’un en Nûrânî cüzleri meydân-ı intişâra çıkmaları ve Kur’ân’ın kırk vecihle i’câzını isbât eden Mu‘cizât-ı Kur’âniyye Risâlesiyle haşre dâir Onuncu Söz’ün ikisinin ’42’de intişârları ve ’46’da fevkalâde iştihârları aynı târîhte olması bir kuvvetli emâredir ki, bu âyet ona hususî bir iltifâtı var.

    R. 1370 // 14 Mart 1954/13 Mart 1955
    H. 1370 // 12 Ekim 1950/30 Eylûl 1951
    Acabâ onbeş-yirmi sene sonra başka bir Nûr-i Kur’ân zuhûr mu edecek, yâhud Resâili’n-Nûr’un bir inkişâf-ı fevkal‘âde ile bir fütuhâtı mı olacak, bilmediğimden o kapıyı açamıyorum.

    Yirmi beşinci Âyet

    R. 1354-5 // 14 Mart 1938/13 Mart 1940
    H. 1354-5 // 4 Nîsan 1335/12 Mart 1937
    (…) tam tamına Resâili’n-Nûr’un te’lifce bir derece tekemmülü ve fevkalâde ehemmiyet kesb etmesi ve fırtınalara tutulması ve şâkirdleri kudsî bir tesellîye muhtaç oldukları Arabî târîhiyle, şu 1355 ve 54 târîhine, hem otuzbir adet Lem’alardan ibâret olan Otuzbirinci Mektûbun te’lîf zamânına, hem o mektûbun Otuzbirinci Lem’asının vakt-i zuhûruna ve o lem’adan Birinci Şuâ‘ın te’lîfine ve o Şuâ‘ın yirmidokuz makāmında otuzüç adet âyâtın Risâle-i Nûr’a işâretleri istihrâc edildiği hengâmına ve yirmibeşinci âyetin Risâle-i Nûr’a îmâları yazıldığı şu zamâna, şu dakīkaya, şu hâle tam tamına tevâfuku ise, Kur’ân’ın i’câz-ı ma’nevîsine yakışıyor, gāyet latîf ve müjdeli bir tevâfuktur.

    R. 1304 // 13Mart 1888/12 Mart 1889
    H. 1304 // 29 Eylûl 1886/17 Eylûl 1887
    (…) Risâle-i Nûr’un tercümânı, Risâle-i Nûr’un basamakları olan mebâdî-i ulûma besmele-keş olduğu ve fütûhât-ı Nûriyyede besmelesini çektiği ve fâtiha-i hayât-ı ilmiyyede () okuduğu zamânına tam tamına tevâfukla parmak basıyor, arkasını sıvatıyor, “Haydi git, selâmetle çalış” remzen diyor.

    R. 1293-4 // 13 Mart 1877/12 Mart 1879
    H. 1293-4 // 28 Ocak 1876/4 Ocak 1878
    (…) o tercümânın besmele-i hayât-ı dünyeviyyesinin iptidâsına tam tamına tevâfuk sırrıyla îmâ eder ki, onun hayâtı çok dehşetli dağdağaları ve fırtınaları görmek ve çekmekle berâber, dâimâ Rahmân ve Rahîm isimlerinin mazharı olarak rahmetle muhâfaza ve şefkatle terbiye edileceğini remzen mün‘imâne haber veriyor.

    Yirmi altıncı Âyet

    R. 1352 // 14 Mart 1936/13 Mart 1937
    H. 1352 // 25 nîsan 1933/14 Nîsan 1934
    (…) Resâili’n-Nûr şâkirdlerinin en me’yûsiyetli ve musîbetli zamânları olan 1352 târîhine tam tamına tevâfukla, o acınacak hâllerinde kudsî ve semâvî bir tesellî, bir beşârettir.

    R. 1349 // 14 Mart 1933/13 Mart 1934
    H. 1349 // 28 Mayıs 1930/17Mayıs 1931
    (…) beşâretle remzen haber verir. Ve o târîhde bulunan Kur’ân hizmetkârlarından bir tâifenin ashâb-ı Cennet ve ehl-i saâdet olduğunu ma’nâ-yı işârîsiyle ve tevâfuk-ı cifrî ile ihbâr eder ve bu târîhde Risâle-i Nûr şâkirdleri Kur’ân hesâbına fevkal‘âde hizmetleri ve tenevvürleri ve çok mühim Risâlelerin te’lîfleri ve başlarına gelen şimdiki musîbetin, düşmanları tarafından ihzârâtı tezâhür ettiğinden, elbette bu târîhe müteveccih ve işârî, tesellîkâr bir beşâret-i Kur’âniyye en evvel onlara baktığını gösterir.

    Yirmi yedinci Âyet

  4. 1316-7 // 14 Mart 1900/13 Mart 1902
    H. 1316-7 // 21 Mayıs 1898/29 Nîsan 1900
    (…) aynı târîhe bil’ittifak muvâfakatları elbette remizden, işâretten, delâletten ziyâde bir sarâhattir ki, Risâle-i Nûr o Nûr-i İlâhî’nin bir lem’ası olacağını ve düşmanları tarafından gelen şübehât zulümâtını dağıtacağını ma’nâ-yı işârîsiyle müjdeliyor.Yirmi sekizinci Âyet

    R. 1324 // 14 Mart 1908/13 Mart 1909
    R. 1334 // 1918
    R. 1354 // 14 Mart 1938/13 Mart 1939
    H. 1324 // 25 Şubat 1906/13 Şubat 1907
    H. 1334 // 8 Kasım 1915/26 Ekim1916
    H. 1354 // 4 Nîsan 1935/22 Mart 1936
    (…) Avrupa zâlimleri Devlet-i İslâmiyye’nin Nûrunu söndürmek niyetiyle müdhiş bir sûikasd planı yaptıkları ve ona karşı Türkiye hamiyetperverleri, hürriyeti ’24’de i’lânıyla o planı akīm bırakmaya çalıştıkları hâlde, maatteessüf, altı-yedi sene sonra, Harb-i Umûmî netîcesinde yine o sûikasd niyetiyle, Sevr Muâhedesi’nde Kur’ân’ın zararına gāyet ağır şerâitle kâfirâne fikirlerini yine icrâ etmek olan planlarını akīm bırakmak içün Türk milliyetperverleri cumhûriyeti i’lânla mukābeleye çalıştıkları târîhi olan 1324’e, tâ ’34’e, tâ ’54’e tam tamına tevâfukla, o herc ü merc içinde Kur’ân’ın Nûrunu muhâfazaya çalışanlar içinde Resâili’n-Nûr Müellifi ’24’de ve Resâili’n-Nûr’un mukaddemâtı ’34’de ve Resâili’n-Nûr’un Nûrânî cüzleri ve fedakâr şâkirdleri ’54’de mukābeleye çalışmaları göze çarpıyor. Hattâ hakīkat-i hâli bilmeyen bir kısım ehl-i siyâseti telâşa sevk ettiler ve bu itfâ sûikasdine karşı tenvîr vazîfesini tam îfâ ettiklerinden, bu âyetin ma’nâ-yı işârîsi cihetinde bir medâr-ı nazarı olduklarına kuvvetli bir emâredir. Şimdi İslâmlar içinde Nûr-i Kur’ân’a muhâlif hâletlerin ekserîsi o sûikasdlerin ve Sevr Muâhedesi gibi gaddârâne muâhedelerin vahîm netîceleridir.

    R. 1284 // 13 Mart 1868/12 Mart 1869
    H. 1284 // 4 Mayıs 1867/22 Nîsan 1868
    O târîhde Avrupa kâfirleri Devlet-i İslâmiyye’nin Nûrunu söndürmeye niyet ederek on sene sonra Rusları tahrîq edip Rus’un ’93 muhârebe-i meş’ûmesiyle Âlem-i İslâm’ın parlak Nûruna muvakkat bir bulut perde ettiler. Fakat bunda Resâili’n-Nûr şâkirdleri yerinde Mevlâna Hâlid’in (k.s.) şâkirdleri o bulut zulümâtını dağıttıklarından, bu âyet bu cihette onların başlarına remzen parmak basıyor.

    Yirmi dokuzuncu Âyet

    R. 1338-9 // 1922-3
    H. 1338-9 // 25 Eylûl 1919/2 Eylûl 1921
    (…) Harb-i Umûmî zulümâtında te’lîf edilen Resâili’n-Nûr’un fâtihası olan İşârâtü’l-İ’câz tefsîri, o zulmetler içindeki zuhûru târîhine tam tamına tevâfuku (…).

    R. 1372 // 14 Mart1956/13 Mart 1957
    H. 1372 // 20 Eylûl 1952/8 Eylûl 1953
    (…) bu asrın zulümleri, zulmetleri ne vakte kadar devam edeceğini, o zulmetlerin içinde bir Nûr dâimâ tenvîre çalışacağını îmâ ile Risâle-i Nûr’un tenvîrine remzen için (?) en dehşetli asır, altıncı asır ile Hülâgû fitnesi ve onüçüncü asrın âhiri ve ondördüncü asır ile Harb-i Umûmî fitneleri ve netîceleri olduğu münâsebetiyle, bu cümle makām-ı ebcedî ile altıncı asra ve evvelki cümle gibi ()
    kelimeleri ile bu asra, Sultan Abdülazîz ve Sultan Abdülhamîd devirlerine îmâ eder.

    R. 1345 // 14 Mart 1929/13 Mart 1930
    H. 1345 // 11 Temmuz 1926/29 Hazîran 1927
    (…) Kur’ân’dan gelen bir Nûr ile insanlar karanlıklardan ışıklara çıkarılacak.” Bu meâl ise, 1345’te fevkalâde tenvîre başlayan Resâili’n-Nûr’a tam tamına cifirce, hem meâlce muvâfık ve mutâbık olmakla, Risâle-i Nûr’un makbûliyetine îmâ, belki remzediyor.

    Yirmidokuzuncu Âyetin sehvine dâir tafsîlât

    R. 1339 // 1923
    H. 1339 // 14 Eylûl 1920/2 Eylûlş 1921
    (…) o tefsîrin fevkal‘âde iştihârı ve Dârü’l-Hikmet tarafından ekser müftülere gönderilen nüshalar, müteaddid ve maddî ve ma‘nevî inkılâpların sarsıntılarından vikāye noktasında -çok emâreler ve müftülerin i‘tirâfıyla -birer kal‘a ve ekser müftülerin ellerinde birer elmas kılıç hükmüne geçmeleri târîhine tevâfukla takdirkârâne bakar.

    R. 1341 // 14 Mart 1925/13 Mart 1926
    H. 1341 // 23 ağustos 1922/12 Ağustos 1923
    (…) Risâle-i Nûr’un mebde-i zuhûruna tam tamına tevâfukla bakar.

    R. 1359 // 14 Mart 1944/13 Mart 1945
    H. 1359 // 9 Şubat 1940/27 Ocak 1941
    (…) o tuğyanlı tâifenin savletli zamânını göstererek tam tevâfukla bakar.

    R. 1209 // 12 Mart 1795/11 Mart 1796
    H. 1209 // 28 Temmuz 1794/16 Temmuz 1795
    (…) Şerîat-ı İslâmiyye’ye sûikasd olarak ecnebî kānûnlarını adliyeye sokmak fikri ve teşebbüsü târîhine tam tamına tevâfukla bakar.

***

Mühim Not:

Aziz ve Muhterem İsmâil Yazıcı Bey Kardeşimin bir tesbit ve tashîhi:

Aziz ve muhterem kardeşim Bilâl bey

Evvela selam ve muhabbetlerimi takdîm ederim.

Zaman zaman sitenizi ziyaret ediyorum. Gayretiniz ve çalışmalarınızı tebrik ederim.

Bu fakir de nâçizâne bazı tashih çalışmaları yapmaktayım. Şualar Mecmûası’nda, ‘BİRİNCİ ŞUA’da‘ ‘Yirmidokuzuncu Âyetin sehvine dair tafsilât’ kımındaki (Dördüncü âyetin) diye olan bahiste altı çizilen kısımda eskidenberi kafama takılan bir eksiklik vardı. Orada Risale-i Nur’un beş devresine işaret edildiği söylenmesine karşılık 4 tarih çıkmakta idi. Cenab-ı Hakka şükürler olsun ki bir nüshada o eksik kalan kısmı lutfetti. Size metnin son tashih edilen şeklini gönderiyorum. Sitenize aktarırsınız. Cenab-ı Hak Calişmalarınızı âsân ve semeredâr eylesin.

Selam ve muhabbetlerimle

İsmail Yazıcı

***

Dördüncü Âyetinوَمَا أَرْسَلْنَا مِنْ رَسُولٍ إِلَّا بِلِسَانِ قَوْمِهِ لِيُبَيِّنَ لَهُمْ

Evet bunun makamı رَسُولٍ deki tenvin “ن” sayılmak ve şeddeli “ل” birsayılsa bin üçyüz otuz sekiz (1338) ve şeddeli “ل” iki ve “ى” bir sayılsa bin üçyüz ellisekiz (1358), her ikisi birer sayılsa bin üçyüz yirmisekiz (1328);şeddeliler iki sayılsa, tenvin sayılmazsa, bin üçyüz onsekiz (1318); hem tenvin hem şeddeliler sayılsa bin üçyüz altmışsekiz (1368) ederek Risale-i Nur’un beş devresine ve beş vaziyetine remzen ve imâen bakar.

***

Yeni ulaştığımız bu bilgilere göre buradaki târihlerin Mîlâdî karşılıkları şöyle oluyor.

1/a- R. (Julyen) 1338 // 14 Mart 1922/13 Mart 1923

1/b- R. (Gregoryen)1338 // 1 K.sânî (Ocak)1922/31 K.evvel (Aralık)1922

2-   R. 1358 // 14 Mart1943/13 Mart 1944
3-   R. 1328 // 14 Mart 1912/13 Mart 1913
4-   R. 1318 // 14 Mart 1902/13 Mart 1903
5-   R. 1368 // 14 Mart 1952/13 Mart 1953

1- H. 1338 // 26 Eylül 1919/14 Eylül 1919

2-  H. 1358 // 20 Şubat 1939/8 şubat 1940
3-  H. 1328 // 12 Ocak 1910/31 Aralık 1910
4-  H. 1318 // 30 Nîsan 1900/18 Nîsan 1901
5-  H. 1368 // 2 Kasım 1948/22 Ekim 1949

(…) Risâle-i Nûr’un beş devresine ve beş vaz’iyyetine remzen ve îmâen bakar.

R. 1351 // 14 Mart 1936/13 Mart 1937
H. 1351 // 6 Mayıs 1932/24 Nîsan 1933
(…) Risâle-i Nûr’un şimdilik beyânına iznim olmayan ehemmiyetli vazîfesinin ve bu evâmir-i Kur’âniyyeyi imtisâlinin târîhine tam tamına tevâfuk-ı cifrî ve muvâfakat-ı ma’neviyye karînesiyle ve kıssadan hisse almak münâsebât-ı mefhûmiyye remzi ile Risâle-i Nûr’a îmâen bakar. Dahâ yazılacak çok gaybî İşâretler var; fakat izin verilmedi, şimdilik kaldı.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin Manevî Hayata Hizmetleri

Üstad Said Nursi’nin Manevi Hayata hizmetleri   Bedîüzzaman Hazretleri hayatını ‘eski Said’ ve ‘yeni Said’ …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Timur ve Hâfız (Tebessümlük)

Timur, İran’ı istîlâ edip Şîraz’a girdiğinde halkı haraca bağlar. Vergi memurları Hâfız-ı Şîrâzî’den de vergi …

Kapat