Bizim şiirimiz Divan şiirdir, köksüz ve yanlış bir ağaca aşılanmış Batı şiiri değil, ama Osmanlıyı yıkanlar onun kültürel zenginliğini de yıkmış, klasik şiirimizi eski Türk edebiyatı diye mahkum etmişler, hatta bir ara kaldırmayı düşünmüş bu frenk serpuşlu adamlar. Derler ki padişah Nef’î’nin uzun süre düşünüp şiirlerini söylediğini fikrederler. Bir gün bahçede Nef’î’den bir şiir ister sultan, Nef’î de irticalen bu şiiri söyler. Bizi yıkmaya çılışanlar âbâd olmasın, hâlâ yıkmak için komşu bazar, yazar bozar, yıkmak için çabalayan bu güruh-ı dâlle inşallah bizi yıkamayacak. Allah büyük kalenin yıkılmaması için büyük bir kumandan göndermiş; bütün ümmeti Muhammedin savunucusu, dininin ihyacısı, Bediüzzaman. Büyük milletin büyük savunucusu olur, kumandan-ı Azam Nebiyyi Zîşan bu asrın Peygamber-i Âlişan’dan izinli ve mezun müdafii Bediüzzaman, Onun himmeti ve siyaneti ile kaleyi savunuyor ne mutlu asker olanlara… Himmet
BAHAR KASİDESİ
(Der Medh-i Sultân Murâd Hân Aleyhi’r-rahmeti Ve’l gufrân)
(NESİB)
Esdi nesîm-i nev-bahâr açıldı güller subh-dem
Açsın bizim de gönlümüz sâkî meded sun Câm-ı Cem
İlkbahar rüzgârı esti, sabahleyin güller açıldı
Bizim de gönlümüz açılsın, sâki, Cemşid’in kadehini sun.
~
Erdi yine ürd-i behişt oldu havâ anber-sirişt
Âlem behişt-ender-behişt her kûşe bir bâğ-ı İrem
Yine Nisan ayı geldi, hava amber kokularına büründü
Dünya bir katmerli cennet haline geldi, her köşe bir cennet bağı oldu.
~
Gül devri ayş eyyâmıdır zevk u safâ hengâmıdır
Âşıkların bayramıdır bu mevsim-i ferhunde-dem
Gül devri, yeme içme günleridir, zevk ve safa zamanıdır,
Bu mübarek mevsim, aşıkların bayramıdır.
~
Dönsün yine peymâneler olsun tehî hum-hâneler
Raks eylesin mestâneler mutrıbler etdikçe nagam
Yine büyük kadehler dönsün, meyhaneler boşalsın
Çalgıcılar ahenkle çalarken sarhoşlar dansetsin.
~
Bu demde kim şâm u seher meyhâne bâğa reşk eder
Mest olsa dilber sevse ger ma’zûrdur şeyhu’l-Harem
Bu zamandır ki akşam ve sabah meyhane, bahçeye gıpta eder
Eğer Haremin reisi mest olsa, güzel sevse mazurdur.
~
Yâ neylesin bî-çâreler âlüfteler âvâreler
Sâgar sunar meh-pâreler nûş etmemek olur sitem
Ya çaresizler, aşıklar, başıboş olanlar ne yapsın
Ay parçası gibi güzeller kadeh sunarsa içmemek zulüm olur.
~
Yâr ola câm-ı Cem ola böyle dem-i hurrem ola
Ârif odur bu dem ola ayş u tarabla mugtenem.
Sevgili var, Cemşid’in kadehi var, böyle neşeli bir vakit var,
Arif odur ki bu vakitte yiyip içip eğlenmeyi ganimet bilir.
(TEGAZZÜL)
Zevkı o rind eyler tamâm kim tuta mest ü şâd kâm
Bir elde câm-ı lâle-fâm bir elde zülf-i ham-be-ham
Lutf eyle sâkî nâzı ko mey sun ki kalmaz böyle bu
Dolsun sürâhî vü sebû boş durmasın peymâne hem
Her nev-resîde şâh-ı gül aldı eline câm-ı mül
Lutf et açıl dahi gül ey serv-i kadd-i gonca-fem
Bu dürd ü bu sâfî deme dönsün piyâle gam yeme
Kânûn-ı devr-i dâime uy sen de mey sun dem-be-dem
Meydir mihekk-i âşıkân âşûb-ı dil-ârâm-ı cân
Sermâye-i pîr-i mugân pîrâye-i bezm-i sanem
Mey âkili irşâd eder âşıkları dil-şâd eder
Seyle verir berbâd eder dillerde koymaz gerd-i gam
Mey âteş-i seyyâleder mînâ kadehle lâledir
Yâ gonca-i pür-jâledir açmış nesîm-i subh-dem
Sâkî meded mey sun bize câm-ı Cem ü key sun bize
Rıtl-ı pey-â-pey sun bize gitsin gönüllerden elem
Biz âşık-ı âzâdeyiz ammâ esîr-i bâdeyiz
Âlüfteyiz dil-dâdeyiz bizden dirîg etme kerem
(GİRİZGÂH)
Bir câm sun Allâh içün bir kâse de ol mâh içün
Tâ medh-i şâhenşâh içün alam ele levh u kalem
O âfitâb-ı saltanat ol şehsüvâr-ı memleket
Cem-bezm ü mâtem-mekremet memdûh-ı esnâf-ı ümem
Ablak-süvâr-ı rûzgâr-âşûb-ı Rûm u Zengbâr
Leşker-şikâr-ı kâm-kâr Behrâm-ı Âferîdûn-alem
Pîrâye-i mülk ü milel sermâye-i dîn ü düvel
K’olmuş nasîbi tâ ezel tâc-ı Ferîdûn taht-ı Cem
Hâkân-ı Osmânî-neseb kim münderic zâtında hep
İslâm-ı Fârûk-ı Arab ikbâl-i Pervîz-i Acem
(MEDHİYYE)
Sultân Murâd-ı kâmrân-efsürde vü kişver-sitân
Hem pâdişeh hem Kahramân sâhib-kırân-ı Cem-haşem
Şâhenşeh-i ferhunde-baht ârâyiş-i dîhîm ü taht
Bahtı kavî ikbâli saht İskender-i Yûsuf-şiyem
Şâh-ı cihân-ârâ mıdır mâh-ı zemîn-pîrâ mıdır
Behrâm-ı bî-pervâ mıdır yâ âfitâb-ı pür-kerem
Şâhâne-meşreb Cem gibi sâhib-kırân Rüstem gibi
Hem Îsî-i Meryem gibi ehl-i dil ü ferhunde-dem
“Dünyâ ve mâ-fîhâ” nedir cennet olursa yâ nedir
Lutf eylemek zîrâ nedir yanında bir nakd u selem
Cümle hünerden bâ-nasîb sırr-ı aceb sun’-ı garîb
Meclisde şûh u dil-firîb cenk edicek şîr-i ücem
Gâhî ki ol şîr-i yele hışm ile tîg alır ele
Olur cihân pür-zelzele basdıkça meydâna kadem
Ol dem ki kasd-ı ceng eder sahrâları gül-reng eder
Dünyâyı hasma teng eder olursa Sâm u Güstehem
Sürdükçe hasma yek-tene bakmaz silâh u cevşene
Yer kalmaz aslâ düşmene illâ beyâbân-ı adem
Ey Husrev-i âlî-nijâd vey dâver-i pâk-i’tikâd
Ey şâh-ı sâhib-adl ü dâd ey pâdişâh-ı muhterem
(FAHRİYYE)
Sen bir şeh-i zî-şânsın şâhenşeh-i devrânsın
Ya’nî ki sen Hâkânsın devrinde ben Hâkâniyim
Ben gerçi bir bî-hâsılım şâkird-i ders-i müşkilim
Hem mekteb-i ehl-i dilim halk olmadan levh ü kalem
Sözde nazîr olmaz bana ger olsa âlem bir yana
Pür-tumturâk u hoş-edâ ne Hâfızım ne Muhteşem
Hâkânîyim ben Muhteşem yanımda serheng-i haşem
Hâfız olur leb-beste dem hâmem edince zîr ü bem
(TAC)
Nef’î yeter da’vâyı ko dünyâ ile gavgâyı ko
Eflâke istiğnâyı ko hâke yüzün sür lâ-cerem
(DUA)
Kaldır elin eyle duâ buldu kasîden intihâ
Şimdi duâ etmek sana hem müstehabdır hem ehem
Nice kasîde bir kitâb mecmû’a-i pür-intihâb
Her nüktesi Faslu’l-Hitâb her beyti bir genc-i hikem
Tâ kim cihân ma’mûr ola geh emn ü geh pür-şûr ola
İkbâl ile mesrûr ola ol Husrev-i vâlâ-himem
(Dîvân, S. 94-97)
Nef’î (1572 – 1635)
- Muhsin Kalkışım, Işığın Büyüsü, S. 208 -211
- Çanakkale Şehitlerine - 18 Mart 2023
- 12 Mart Erzurum’un Düşman İşgalinden Kurtuluşu ve İstiklâl Marşı - 11 Mart 2023
- Mustafa Kavurmacı ile İlgili Bir Hatıra - 20 Kasım 2022
- Zafer Ayı Ağustos - 28 Ağustos 2022
- Kırkıncı Hoca, Hikmet Parıltıları - 22 Temmuz 2022
- Orhan Pamuk Maceram - 28 Ocak 2022
- Bir Yayıncıdan Rica - 3 Kasım 2021
- Resim ve Heykel Sanatı ve Denizli - 25 Ekim 2021
- Türkiye’nin Romanı Olarak Gün Doğmadan.. - 20 Ekim 2021
- Henri Troyat ve Lev Tolstoy Biyografisi - 9 Eylül 2021
Dönsün yine peymâneler olsun tehî hum-hâneler
Raks eylesin mestâneler mutribler ettikçe nagam
[Yine kadehler dönsün, şarap mahzenleri boşalsın. Hocam bu beyitte hangi edebi sanatlar kullanılmıştır?