Ana Sayfa / KASTAMONU / Kastamonu Bilgi-Belge / Boğaz’a Kadar Kastamonu

Boğaz’a Kadar Kastamonu

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

1266 (1849-50) OSMANLI SALNAMESİNDE KASTAMONU

Takdim

Büyüklerimizin dilinden zaman zaman “Üsküdar’a kadar Kastamonu” sözünü duyarız. Ancak sözün doğruluk derecesi nedir pek bilinmez. Kastamonu, Anadolu tarihinin en kadim şehirlerinden biri olmasının yanısıra, Anadolu’daki İslam medeniyetinin de omurgasını oluşturan bir kaç şehirden biridir.

Tarihin dalgalı seyri içersinde iniş-çıkışlar yaşayan her varlık gibi Kastamonu Vilayeti de zaman zaman ve özellikle Cumhuriyet Türkiyesi tarihinde inişler ve çıkışlar yaşamıştır, yaşamaktadır.

Bilinen sekiz bin yıllık tarihinde bölgesinin idari, siyasi, iktisadi, ilmi ve medeniyet başkenti olan Kastamonu, 1461 yılında savaşsız bir şekilde Osmanlı’ya katıldıktan sonra da Batı Karadeniz Bölgesi’nin merkezi olma özelliğini sürdürmüştür.

Dört yıl kadar Fatih Sultan Mehmed Han’ın oğlu Cem Sultan, yirmi yıl kadar Yavuz Sultan Selim Han’ın kardeşi Şehzade Mahmud ve ardından oğlu Şehzade Orhan’ın valilik yaptıkları birkaç şehzade şehrinden biridir.

Önemli çalışmalara konu olmakla birlikte akademisyenler, tarihçiler, araştırmacılar için Kastamonu henüz bakir bir alan sayılır.

Tanzimat sonrası basılmaya başlanan Salnameler üzerinden daha derli toplu ve resmi bilgiler elde edilmekle birlikte, ne yazık ki Kastamonu bu alanda da yeterince araştırılmış değil. Bazı Salnameler, bazı araştırmacılar ve akademisyenler tarafından araştırılmış ve yayınlanmış olsa da, bütüncül-mukayeseli, nitelikli araştırmalar ve yayınlara ihtiyaç var. Salnameler öncesi dönemdeki Kastamonu Vilayeti tarihi çok daha bilinmezlerle doludur.  İstanbul’a çok uzak olmayan, İstanbul ve Osmanlı idari, siyasi, manevi, askeri, bürokrasi hayatında derin izler bırakmayı başaran şehirlerin önde gelenlerinden olmasına rağmen bilinmezliği, görülmezliği bu kadar başarabilen başka bir şehrimiz var mıdır, bilemiyorum.

İncelememize konu olan 1266 Hicri, 1850 miladi yılına ait Osmanlı Salnamesine göre Kastamonu Eyaleti’nin idari sınırları, İstanbul Boğazı’ndan başlayıp Samsun ilimize kadar uzanıyor.

Tarihi boyunca neredeyse her devirde Kuzey – Batı Anadolu’nun merkezi olan, 1840’lı yıllardaki düzenlemeye göre Kastamonu Eyaleti olarak adlandırılan bölge, bu günkü İstanbul’un bir kısmı, Kocaeli, Adapazarı, Düzce, Bolu, Zonguldak, Bartın, Karabük, Kastamonu ve Sinop ilimizden oluşuyor. Kısa da olsa değişik dönemlerde Bolu’dan yönetildiğini, Ankara’ya bağlandığını da öğrendiğimiz Kastamonu Vilayeti, 1841 ile 1860’lı yılların ortalarına kadar “Eyalet” olarak kabul edilmiş.

Tanzimat sonrası yayınlanan salnamelerin neredeyse tamamına yakınında sınırlarının değiştiğine şahit olduğumuz Kastamonu’nun 1850 yılı sınırları hususunda en ilgi çeken ayrıntı, Kastamonu sınırlarının batı yönünde Bolu’nun ötesine geçip Boğaz’a ulaşıyor; 
Doğu yönünde Samsun ilimize kadar uzanıyor olmasının yanısıra; yüzyıllar boyu Kastamonu Vilayeti sınırları içersinde yer alan Çankırı’nın ve dahası Tosya’nın Kastamonu Eyalet ve vilayet sınırları dışında tutulmuş olmasıdır.

Elimizde bulunan 1266 yılı Osmanlı Salnamesinin, Kastamonu Eyaleti sınırlarının İstanbul’un Şile, Kartal, Beykoz gibi Anadolu yakası topraklarını da içine aldığını göstermesi; “Üsküdar’a Kadar Kastamonu” sözünün bir şehir efsanesi değil, tarihi bir gerçeklik olduğunu isbat ediyor.

1266 (1850) yılı Osmanlı Salnamesi, Kastamonu hakkında epeyce bilgi içermekle birlikte, orjinal metin 70,71 ve 72. sayfası, Kastamonu Eyaleti idari sınırlarına ayrılmış. İlerleyen zamanlarda salnamenin tamamını olmasa bile, Kastamonu’ya ait bilgilerin tamamını yayınlamayı ümit ediyor, siz okuyucularımızı salname ile başbaşa bırakıyoruz.

       29 Mart 2020
         Orhan Salcı

KASTAMONU EYALETİ

A) LİVÂ-İ KOCAELİ

İzmit mea Nevâhî-i Ayvacık ve Bahçacık ve iki köy, Nâhiye-i Karamürsel, Yalakâbad, Nâhiye-i Pazarköyü mea Görele, Adapazarı mea Sapanca, Akhisar köyü, Sarayçayır, Taraklı Yenicesi, Dodurga, Hendek (nâmı diğer Akyazı), Karasu (nâmı diğer Pazarsuyu) Şeyhler, Nâhiye-i Kandıra, Nâhiye-i Gımas, Nâhiye-i Şile, Nâhiye-i Beykoz (namı diğer Yoros) Nâhiye-i Kartal mea Aydos, Nâhiye-i Kökbüze, Nâhiye-i Taşköprü, Beşdivan, Nâhiye-i Ağaçlu, Nâhiye-i Akabad

B) LİVÂ-İ BOLU

Bolu, Nâhiye-i Dörtdivan, Çufa, Gerede, Mudurnu, Nâhiye-i Kıbrıscık, Pavlî-i Bolu, Düzce mea Gökarpa, Kiş mea Efnani, Üskübi, Akçaşehiri Bolu, Bender Araklı, Alaplı mea Samaku, Hisarönü (nâmı diğer Filyos) Yılanlıca, Devrek, Derkene mea Sekizdivan, Seken (Singin)

C) LİVÂ-İ VİRANŞEHİR

Viranşehir, Şehabeddin, Karesi Kavak mea Kızılbel, Yenice-i Eflani, Aktaş, Oğlakdere, Topraklı, Borlu (nâmı diğer Safranbolu, Yığın (Gölpazarî-i Bolu), Eflanî-i Borlu, Ovadüzü, Keçenos (namı Diğer Ulus), Zerzene, Amasra, Bartın (namı diğer Oniki Divan), Çarşambayolu, Perşembe (namı diğer Yedidivan), Yörükânı Taraklı

D) LİVÂ-İ  KASTAMONU

Kastamonu mea Nevâhî-i Azdavay, Boyalu, Sırt, Araç, Eflani, Daday, Çakılna, Zarı, Hoşalay, Cide, Devrekani, Küre-i Hadid, Göl mea Daday, Küre-i Nühas, Nâhiye-i İnebolu, Sorgun, Kastamonu, Taşköprü mea Kevni, Nâhiye-i Gökçeağaç mea Akyürek, Mergüze

E) LİVÂ-İ SİNOP

Sinop mea Nevâhî-i Saray ve Gerze ve Karasu ve Yayıklı ve Çarşamba ve Gregor, İstefane (namı diğer Sahil, Ayandon (Ayancık), Ginolu nâmı diğer Abana mea Evrenye, Akkaya, Çakullu, Boyabad mea Nevâhî-i  Kuluz, Sakûd ve Yurtan, Nâhiye-i Durağan.

Kastamonu Eyalet Valisi;
Vezir Selim Paşa

Kocaeli;
Kaymakam, Mîri Mîrân Osman Paşa

Bolu;
Kaymakam, Mîri Mîran Hamdi Paşa

Viranşehir;
Kaymakamı Sâniyeden Es’ad Efendi

Sinop;
Kaymakamı Mîri Mîran Tufan Paşa

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Kaçacak Yer mi Var?

Ne, ne zaman nerede doğacağımızı, ne de nasıl öleceğimizi biliyoruz. Dünya koşullarında, başımıza ne zaman …

Kapat