Borç Hakkında Âyet ve Hadisler

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

BORÇ İLE İLGİLİ AYETLER VE HADİSLER 

Borç nedir, ne demektir? Borç ile ilgili ayetler hangileridir? Kur’an’da geçen borç ayetleri…

Borç kelimesi sözlükte, “geri verilmek üzere alınan veya ödenmesi kabul ve taahhüt edilen para yâhut şey, deyn” anlamlarına gelir.

Kur’an-ı Kerim’de borç ile ilgili birçok ayet-i kerime vardır.

BORÇ HAKKINDA AYETLER

Eğer borçlu zor durumdaysa genişliğe çıkıncaya kadar ona mühlet verin. Darda olan borçluya alacağınızı bütünüyle bağışlamanız ise bir bilseniz, sizin için daha hayırlıdır. (Bakara / 280. Ayet)

***

Ey iman edenler! Belli bir vâde ile birbirinizden borç alıp verdiğiniz zaman onu hemen yazın. İçinizden biri onu doğru bir şekilde yazsın. Yazmayı bilenler, kendisine Allah’ın öğrettiği şekilde yazmaktan çekinmesin de yazsın. Borçlanan kimse de borcunu söyleyip yazdırsın. Rabbi olan Allah’tan korksun da ondan en küçük bir şey eksiltmesin. Eğer borçlu yarım akıllı veya küçükse yahut bizzat yazdırmaya güç yetiremiyorsa, o takdirde velîsi doğru bir şekilde yazdırsın. İçinizden iki erkeği de bu anlaşmaya şâhit tutun. İki erkek bulunmazsa o takdirde şâhitliğini kabul edeceğiniz kimselerden bir erkekle, biri yanılırsa diğerinin ona hatırlatabilmesi için iki kadın şâhit olsun. Şâhitler, çağrıldıkları zaman şâhitlik yapmaktan kaçınmasınlar. Az olsun, çok olsun borçları vâdesiyle birlikte yazmaktan üşenmeyin. Böyle yapmanız, Allah katında adâlete daha uygun, borcu ispat etmeniz için daha sağlam ve şüpheye düşmemeniz için daha elverişli bir yoldur. Ancak aranızda hemen o anda hazır mallar üzerinde yapacağınız peşin alışveriş olursa, bu takdirde yazmamanızda size bir günah yoktur. Fakat yine de alışverişlerinizi şâhit huzurunda yapmanız daha iyidir. Ancak ne yazana ne de şâhitlik yapana bir zarar verilmemelidir. Şâyet onlara bir zarar verirseniz, şüphesiz bu sizin için günah olur. Allah’a karşı gelmekten sakının! Allah size ihtiyaç duyduğunuz bütün hükümleri ve her işte uymanız gereken yolu öğretmektedir. Allah, her şeyi hakkiyle bilendir. (Bakara / 282. Ayet)

***

Seferde olur da yazacak birini bulamazsanız, borç karşılığında rehin alırsınız. Birbirinize güvenir de rehin almazsanız, kendine güvenilen kişi borcunu ödesin ve Rabbi olan Allah’tan korksun. Şâhitliği de gizlemeyin. Kim onu gizlerse, şüphesiz o, kalbi günaha batmış bir kimsedir. Allah, yaptığınız her şeyi hakkiyle bilendir. (Bakara / 283. Ayet)

***

Çocuklarınızın mirastan payları konusunda Allah size şu emirleri veriyor: Erkek çocuğun payı, kız çocuğun payının iki katıdır. Eğer çocukların hepsi kız ve ikiden fazlaysa, mirasın üçte ikisi onlarındır. Eğer kız çocuk tekse mirasın yarısını alır. Ölenin çocuğu varsa, geriye bıraktığı maldan ana-babasından her birine altıda bir pay düşer. Eğer çocuğu yoksa, tek vârisi de ana-babasıysa, o takdirde mirasın üçte biri annenindir. Ölenin kardeşleri varsa, o zaman annenin payı altıda birdir. Bütün bu taksimler, ölenin yaptığı vasiyet yerine getirildikten ve varsa borcu ödendikten sonra yapılacaktır. Ana babanız ve çocuklarınızdan hangisinin faydaları itibariyle size daha yakın olduğunu siz bilemezsiniz. Bütün bunlar Allah tarafından belirlenmiş ve mutlaka sahiplerine verilmesi gereken paylardır. Şüphesiz ki Allah, her şeyi hakkiyle bilen, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olandır. (Nisâ / 11. Ayet)

***

Hanımlarınızın çocukları yoksa, bıraktıkları mirâsın yarısı sizindir. Çocukları varsa, bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Fakat bu taksim, vasiyetlerinin yerine getirilmesinden ve borçlarının ödenmesinden sonra yapılacaktır. Sizin çocuklarınız yoksa, bıraktığınız mirasın dörtte biri dul eşlerinizindir. Çocuklarınız varsa bıraktığınızın sekizde biri onlarındır. Fakat bu taksim, vasiyetinizin yerine getirilmesinden ve borçlarınızın ödenmesinden sonra yapılacaktır. Eğer mirâs bırakan erkek veya kadının ana babası ve çocukları yok da sadece bir erkek veya bir kız kardeşi varsa, bu durumda onların her birine altıda bir pay düşer. Bundan fazla iseler, üçte bire ortak olurlar. Ama bütün bunlar da, ölenin vasiyetinin yerine getirilmesinden ve borçlarının ödenmesinden sonradır. Ancak vasiyetin yerine getirilip borcun ödenmesinde mirasçılar zarara uğratılmamalıdır. Bunlar, Allah’ın size olan emridir. Allah her şeyi hakkiyle bilendir, cezalandırmada acele etmeyendir. (Nisâ / 12. Ayet)

***

Allah İsrâiloğulları’ndan kesin ve bağlayıcı bir söz almıştı. Biz onlardan, her bir kabileye bir kişi olmak üzere on iki temsilci tâyin etmiştik. Allah şöyle buyurmuştu: “Ben elbette sizinle beraberim. Şayet namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, peygamberlerime inanır, onları bütün gücünüzle destekler ve Allah rızâsı için güzel bir borç verirseniz ben de mutlaka sizin günahlarınızı bağışlar ve sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere yerleştiririm. Artık bundan sonra hanginiz inkâra saplanırsa, dümdüz yolun ortasında kesinlikle sapıtmış olur.” (Mâide / 12. Ayet)

***

Zekâtlar ancak fakirlere, yoksullara, zekâtların toplanmasında görevli memurlara, kalpleri İslâm’a ısındırılacak olanlara, kölelere, borçlulara, Allah yolunda cihâd edenlere ve yolda kalmışlara verilir. Allah’ın bu konudaki kesin emri ve taksimi böyledir. Allah her şeyi hakkiyle bilen, her işi ve hükmü hikmetli ve sağlam olandır. (Tevbe / 60. Ayet)

***

Şöyle niyâz ederler: “Rabbimiz! Cehennem azabını bizden uzaklaştır. Doğrusu onun azabı bitip tükenmez, pek korkunç ve tahammülü zor bir azaptır.” (Furkan / 65. Ayet)

***

Yoksa sen, tebliğine karşılık onlardan bir ücret istiyorsun da bu yüzden onlar ağır bir borç altında mı eziliyorlar? (Tûr / 40. Ayet)

***

“Eyvâh, emeklerimiz boşa gitti, çok zarara uğradık.” (Vâkıa / 66. Ayet)

***

Kim Allah’a güzel bir borç verecek olursa, Allah onu, veren için kat kat artırır. Ayrıca onun için bol, pek değerli ve hiç eksilme­yecek bir mükâfat vardır. (Hadid / 11. Ayet)

***

Sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlarla Allah’a güzel bir borç verenlere, harcadıkları şey kat kat fazlasıyla geri ödenir. Üstelik onlar için bitmez tükenmez, pek değerli bir mükâfat vardır. (Hadid / 18. Ayet)

***

Eğer Allah’a güzel bir borç verirseniz, O sizin için bunu kat kat artırır ve sizi bağışlar. Çünkü Allah, iyiliklerin mükâfatını bol bol veren; kullarına sabırla ve yumuşaklıla muâmele ederek cezalandırmada acele etmeyendir. (Teğabün / 17. Ayet)

***

Yoksa sen onlardan tebliğine karşılık bir ücret istiyorsun da, bu yüzden onlar ağır bir borç altında mı eziliyorlar? (Kalem / 46. Ayet)

***

Rasûlüm! Rabbin, senin gecenin üçte ikisine yakın kısmını, bazan yarısını, bazan da üçte birini ibâdetle geçirdiğini, beraberindeki mü’minlerden bir kısmının da böyle yaptığını elbette biliyor. Geceyi ve gündüzü yaratıp sürelerini takdir eden Allah’tır. O, gece ibâdetini gerektiği şekilde yapamayacağınızı bildiği için size lutuf ve merhametiyle muâmele edip, kolaylaştırmaya gitti. Artık Kur’an’dan kolayınıza gelen miktarı okuyun. Allah şunu da biliyor ki, içinizden hastalar olacak; bir kısmınız Allah’ın lutfundan nasibini aramak üzere yeryüzünde dolaşacak; bir kısmınız da Allah yolunda savaşacak. Bundan böyle Kur’an’dan kolayınıza gelen miktarı okuyun, namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, bir de Allah’a gönül hoşluğuyla güzel bir borç verin. Kendiniz için iyilik olarak önden ne gönderirseniz, Allah katında onu daha hayırlı ve mükâfatı kat kat artmış olarak bulursunuz. Günahlarınız için Allah’tan bağışlanma dileyin. Şüphesiz Allah, çok bağışlayıcıdır, sonsuz merhamet sahibidir. (Müzzemmil / 20. Ayet)

Kaynak: kuranvemeali.com

BBORÇ HAKKINDA HADİS-İ ŞERİFLER

Müslüman, sırf Allah rızâsı için mü’min kardeşlerinin sıkıntısını gidermeyi gâye edinmelidir.

Böylelerine hadîs-i şerîfte şu müjde verilmektedir:

    • “Bir kimse, bir mü’minden dünya sıkıntılarından birini giderirse, Allah da kıyâmet gününde o mü’minin sıkıntılarından birini giderir.
    • Bir kimse darda kalana kolaylık gösterirse, Allah Teâlâ da ona dünya ve âhirette kolaylık gösterir.
    • Bir kimse, bir müslümanın ayıbını örterseAllah da onun dünya ve âhiretteki ayıplarını örter.
    • Mü’min kul, din kardeşinin yardımında olduğu müddetçe, Allah Teâlâ da o kulun yardımındadır… Amelinin kendisini geride bıraktığı kişiyi, nesebi öne geçirmez.” (Müslim, Zikr, 38; İbn-i Mâce, Mukaddime, 17)

“SADAKA VERMEK” Mİ DAHA ÖNEMLİ YOKSA “BORÇ VERMEK” Mİ?

Darda kalmış olan muhtâca borç vermek, mühim ve fazîletli bir ameldir. Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:

“Mîrac gecesinde cennetin kapısı üzerinde şu ibârenin yazılı olduğunu gördüm:

«Sadaka, on misliyle mükâfatlandırılacaktır. Ödünç para ise onsekiz misliyle…»

Ben:

«–Ey Cibrîl! Ödünç verilen şey, niçin sadakadan daha üstün oluyor?» diye sordum.

Cebrâîl -aleyhisselâm-:

«–Çünkü yoksul, (ekseriyetle) yanında az çok para bulunduğu hâlde sadaka ister. Borç isteyen ise, ihtiyâcı sebebiyle talepte bulunur.» cevâbını verdi.” (İbn-i Mâce, Sadakât, 19)

Bununla birlikte borçlulara elden geldiğince kolaylık göstermeli; bilhassa borçlu samîmî bir şekilde ödemeye gayret ettiği hâlde buna muvaffak olamıyorsa, ona mühlet vermelidir. Cenâb-ı Hak şöyle

buyurur:

“Eğer (borçlu) darlık içinde ise, bir kolaylığa çıkıncaya kadar ona mühlet vermek (gerekir). Eğer (gerçekleri) anlarsanız bunu sadakaya (veya zekâta) saymak sizin için daha hayırlıdır.” (el-Bakara, 280)

BORÇ VERMEK HAKKINDA HADİS-İ ŞERİFLER

Hadîs-i şerîflerde buyrulur:

“Kim bir borçluya mühlet verirse, her gün için bir sadaka sevâbı kazanır. Kim onun borcunu vâdesi geldikten sonra tehir ederse, tehir ettiği müddetçe, her geçen gün (alacağı mal kadar) sadaka yazılır.” (İbn-i Mâce, Sadakât, 14)

“Satışta, alışta ve borcunu istemekte kolaylık gösteren kimseye Allah rahmet etsin.” (Buhârî, Büyû, 16; İbn-i Mâce, Ticârât, 28)

“Allah Teâlâ sizden önceki ümmetlerden bir kişiyi bağışladı. Çünkü o sattığında kolaylaştırır, aldığında kolaylık gösterir ve borçludan alacağını isterken kolaylığı tercih ederdi.” (Tirmizî, Büyû, 75/1320; Nesâî, Büyû, 104; İbn-i Mâce, Ticârât, 28)

“Allah Teâlâ’nın kendisini, kıyâmet gününün sıkıntılarından kurtarmasını isteyen kimse, borcunu ödeyemeyene mühlet tanısın veya ondan bir bölümünü bağışlasın.” (Müslim, Müsâkât, 32; Ahmed, II, 23)

BORÇLUNUN GÖREVLERİ

Lâkin borçlu da bu iyiliği suistimâl etmemelidir. O da samîmî bir şekilde borcunu ödeme niyet ve gayreti içinde olmalıdır. Aksi takdirde toplumdaki iyilik hislerini söndürür ve pek çok insanın zarar görmesine sebep olur. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Şüphesiz sizin hayırlınız, borcunu en güzel şekilde ödeyendir.” (Buhârî, İstikrâz 4, Vekâlet 6, Hibe 23; Müslim, Müsâkât 120)

“Zenginin borcunu ödemeyi ertelemesi zulümdür…” (Buhârî, Havâlât 1, 2, İstikrâz 12)

İmâm-ı Rabbânî -kuddise sirruh- da şöyle der:

“Borcundan bir kuruşunu sâhibine vermen, pek çok altın sadaka vermenden daha hayırlıdır.”

 

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 2, Erkam Yayınları

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Tövbenin İlk Adımı ve Aşamaları

Tevbenin ve Allah’a yönelmenin başlangıcı   Ebu Cafer Muhammed b. Musa ile aramızda şöyle bir …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Heyetler Yılı

Önceki bölüm için tıklayınız HEYETLER YILI M. Âsım KÖKSAL (rha) Amr b. Âs'ın Umman Hükümdarı …

Kapat