Ana Sayfa / KASTAMONU / İz Bırakanlarımız / İbrahim Şevki Efendi / Abdulhalim DURMA

İbrahim Şevki Efendi / Abdulhalim DURMA

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İbrahim Şevki Efendi (1834-1897)

İbrahim Şevki Efendi Bolu’da dünyaya gelmiştir. Babası Mehmet Efendi’dir. İlk tahsilinden sonra Bolu’da medrese tahsilini de ikmal edip ulema camiasına dahil olmuştur. Bolu müftüsü Sıbgatullah Efendi’den özel ders okuyup icazet almıştır. Şair ruhlu olduğu için daha medrese tahsili sırasında yazdığı şiirlerle dikkatleri üzerine çekmişti. Son derecede zeki ve sağlam tahsil görmüş olduğundan henüz genç yaşta halka vaaz ve nasihat vermeye başlamıştı. Okuduğu tasavvufi kitaplar ve görüştüğü şeyhlerden etkilenerek tasavvufa karşı içinde kuvvetli bir arzu ve heves duyarak Şabaniyye şeyhlerinden Mudurnulu Halil Rahmi Efendiye intisab etmiş, bu zatın vefatı üzerine de aynı yerde irşad eden İbrahim Hilmi Efendiye müracaat ederek onun terbiyesi altında Batıni eğitimini tamamlayıp şeyhlik icazeti almıştır. Bolu’nun Soku köyünde irşada başlayan Şevki Efendiye Lala Şahin Paşa Vakfından şeyhlik vazifesi için araziler tahsis edilmiştir.

Bu sırada Kastamonu’da Hz. Pir Tekkesi Şeyhi Said Efendi’nin vefatı ve oğlu Mehmet Ataullah Efendi’nin reşit olmaması üzerine şeyhlik makamına alim ve layık bir zatın vekaleten getirilmesi icap eder. Bunun için zamanın Kastamonu Valisi Abdurrahman Paşa’dan işe el koyması rica edilir. Abdurrahman Paşa memleketin ilim adamlarıyla yakından temas halinde ve daima ilgili bulunduğu için bir çoğunu çok iyi tanımaktadır. Babası Kütahyalı Hacı Ali Paşa ve kendisi de Şabaniye tarikatı mensubu olduğundan özellikle bu tarikat şeyhleriyle ünsiyeti fazladır. Cuma namazını her hafta Hz. Pir Camii’nde kılmakta, mübarek geceleri de orada ibadetle geçirmektedir. Bolu sancağı o dönemde Kastamonu vilayetine bağlı bulunduğundan sık sık teftiş için gittiği bu bölgedeki şeyhler ve ilim adamlarıyla da görüşmeler yapmaktadır. İbrahim Şevki Efendi ile tanışması da böyle bir ziyaret sırasında vuku bulmuştu.

Bolunun tanınmış simaları paşayı ziyaret etmişler, fakat şöhretini duyduğundan dolayı tanışmak istediği Şevki Efendi gelenler arasında bulunmamıştır.

Abdurrahman Paşa mutlaka görüşmek istediği bu alimin ziyaretine kendisi gitmiş, uzun uzadıya görüşmüş, akli ve nakli ilimlerde uzman, tasavvuf mesleğinin bütün inceliklerine vakıf olduğuna kanaat getirdikten sonra kendisine mürid olmak istediğini bildirmiştir. Şevki Efendi ise kendisinin henüz irşada yetkili olmadığını belirtip Paşaya kendi şeyhi Mudurnulu Halil Rahmi Efendiye gitmesini tavsiye etmiştir. Bunun üzerine Abdurrahman Paşa Mudurnu’ya giderek Halil Rahmi Efendiye biat edip gerekli eğitim sürecinden sonra icazet almıştır. O sıralarda Halil Rahmi Efendi hayatının son günlerini yaşadığından bahsederek kendisine vefatından sonra her türlü problem için İbrahim Şevki Efendi ile görüşmelerini tenbih eder.

İşte Abdurrrahman Paşa’nın Şabaniyye tarikatına girişi ve İbrahim Şevki Efendi ile tanışması bu şekilde başlamıştır. Abdurrahman Paşa boş bulunan Şaban-ı Veli Tekkesi şeyhliği için en uygun zatın pirdaşı İbrahim Şevki Efendi olduğunu düşünerek kendisini hem seccadeye oturmak hem de küçük olan Mehmet Ataullah Efendi’yi yetiştirmek üzere Kastamonu’ya davet eder. Davetin kabul görmesi üzerine İbrahim Şevki Efendi 1890 tarihli karar gereğince günlük on bir akçe ücretle şeyhlik görevine atanır. Paşa İbrahim Efendiyi Araç’ta karşılar ve beraberce dergaha gelirler.

Şevki Efendi’nin Hz. Pir postuna oturacağını daha önceden haber almış olan Kastamonu uleması Müftü Emin Efendinin başkanlığında toplanmış ve içlerinden birisinin değil de Bolu’dan İbrahim Şevki Efendinin şeyhliğe getirilmesi karşısında duydukları rahatsızlığın tesiriyle dergaha gelip görüşme talep etmişlerdir.

Görüşmede müftü Efendi söze başlayıp Abdurrahman Paşa’ya hitaben şunları söyler:

-Müsaade edin lütfen Paşa! Ben bu beldenin müftüsü oldukça söz bendedir. Memleketin âlimleri benimle beraberdir. Sen karışma da şu dervişle ayıklayalım pirincin taşını.

Sonra İbrahim Şevki Efendiye dönerek söze devam eder:

-Bana bak derviş! Sen ne diye geldin buraya?

-Git dediler, çıktım yola…gel! Dediler, geldim.

-Git diyen kim, gel diyen kim? Her ne ise olan olmuş. Amma sen bu pirinseccadesine layık bir âlim misin ki?

-Hâşâ! Ben Şaban-ı Veli’nin kapısında kul değil köpek bile olamam.

-Peki öyle ise ne diye geldin?

-‘Emir Edebin Üstündedir’. Paşa Hazretleri ben fakiri vekaletle istemişler,

Şeyhülislamlık makamı da uygun görüp git demiş. Layık olduğum için değil, emr olunduğum için geldim Müftü Efendi!

-Gelmenin gitmesi de vardır. Önce sen buraya layık mısın, değil misin, bunu anlamak lazım. Şimdi sana âlimlerden bazıları üçer sual soracak.

Eğer bunların cevabını verebilirsen burada kalırsın, yoksa gidersin. Haydi sen Atabey müderrisi Keleşoğlu! Sor suallerini.

Şeyh İbrahim Şevki Efendi hemen iki diz üstüne gelerek söze girer.

-Müftü Efendi! Hiç biriniz sual soracağım diye zahmet etmeyiniz. Ben sual soracakları da suallerini de biliyorum. Atabey müderrisi Keleşoğlu Mehmet Efendi biri usülden, biri akaidden, biri de fıkıhtan olmak üzere üç sual hazırladı. Onları hazırlarken de şu şu kitaplara müracaat etti.

Cevapları şudur. Numaniyye Müderrisi Hoca Efendi suallerini şu şu kitaplardan hazırladı. Fakat şu anda bana sormaktan çekiniyor. Kendisini takdir ederim. Edepli davranıyor. Zatı alinize gelince..siz de üç sual hazırladınız. Çok arayıp taradınız, çok yoruldunuz. Cevap vermeye bile değmez. Talebe işi, hoca işi bile değil. İşte sualleriniz, işte cevaplarınız.

Bu sözler üzerine Müftü Efendi hocalara dönerek haykırdı:

-Arkadaşlar! Bu adam derviş değil, şeyh değil..bir veli…Bu bir derya…Bana bakın! Şevki Efendi’ye kanaat biçen, hatırına dokunan olursa karşısında beni bulur bundan sonra.

Ve imtihan için giden ulema teker teker İbrahim Şevki Efendiden özür dileyip saygılarını izhar ederler. Kalabalık bir alim grubu tarafından gerçekleştirilen ve o günden beri anlatılan bu görüşme, İbrahim Şevki Efendinin ilmi, edebi ve vakarı ile Şaban-ı Veli makamına gerçekten layık olduğunu göstermesi bakımından mühimdir.

Diğer velileri tanımak için tıklayınız >>>

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Seyyid Hasan Efendi

Müftü es-Seyyid Hasan Efendi 1083/1673 yılında Kastamonu Müftüsü olarak görev yapan es-Seyyid Hasan Efendi, aynı …

Önceki yazıyı okuyun:
Hattat Tevfik Kalp

Hattat Tevfik Kalp 1973 yılında Kastamonu’da doğdu. Orta ve lise öğrenimini 1992’de Kastamonu’da bitirdikten sonra …

Kapat