Ana Sayfa / Yazarlar / Bu Ülkede Necip Fazıl’lar Tükenmez / Vehbi KARA

Bu Ülkede Necip Fazıl’lar Tükenmez / Vehbi KARA

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Derin Tarih Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Armağan hakkında derginin mayıs sayısında yer alan yazı sebebiyle “Atatürk’ün hatırasına alenen hakaret” suçundan 4 yıl 6 aya kadar hapis cezası istemiyle hazırlanan iddianame, mahkemeye sunuldu. İşte resmi tarih yalanlarını belgeleri ile ortaya koyan Necip Fazıl Kısakürek gibi Mustafa Armağan da korkutulup bezdirilerek köşeye sıkıştırılmaya çalışılıyor.

Necip Fazıl’ın hayatı hapislerde geçti. En büyük suçu da M. Kamâl’e karşı duruşuydu.  O da Tarihin çarpıtılmasına ve yalanlarla doldurulup halkın kandırılmasına tahammül edemiyordu. Özellikle Demokrat Parti gibi dindar siyasetçilerin yönetimde olduğu zamanları çoğunlukla zindanda geçirdi.

Şimdi de benzer bir durumu yaşıyoruz. 15 Yıllık Ak Parti iktidarı sonunda geldiğimiz durum gerçekten çok üzücü. Kamalistlerden daha çok hükümet yetkilileri ve özellikle de Başbakan Yıldırım, M. Kamâl hakkındaki övücü nutuklarından vazgeçmedi. Bilmiyor ki bu nutuklar artık kabak tadı veriyor. Özellikle Ramazan gibi mübarek bir ayda böyle konuştukça milletin nefretini kazandığının farkında değil. Sanki ülkeyi tek bir kişi kurtarmış gibi bütün İstiklal Savaşının şerefini M. Kamâl’e veriyor. Ordunun başarısını bire indirip başarısızlıkları bütün millete vererek büyük bir zulüm işliyor.

Bağımsız ve tarafsız dediğimiz mahkemeler ise faşizm adına yapılması gereken ne varsa yapıp ülkeyi demir yumrukla yöneten “tek parti diktatörleri” üzerine toz kondurmamak için var gücü ile çalışıyor. Akılları sırasınca bu milletin hamiyetli ve gayretli insanlarını susturup gözdağı verecekler.

Kısaca söylemek gerekirse “Menemen kışkırtmaları” bitmiyor. Ne zaman halk uyanıp bilinçlenmeye başladı, derhal mahkemeler kurulup “tiz kellesini vurun!” diyerek baskı ve dayatmayı sürdürmeye çalışıyorlar.

İşte Bakırköy Cumhuriyet Savcısı tarafından hazırlanan iddianamede, Mustafa Armağan‘ın “Derin Tarih” isimli derginin genel yayın yönetmeni olduğu belirtilerek, mayıs ayına ait 62. sayısının kapağında “Latife Hanım’ın 91 yıldır gizlenen mektubu”, “Kemal Paşa çakmaNapolyon‘dur” başlıklarıyla Latife Hanım‘ın fotoğrafının yer aldığı hatırlatılarak dava açılıyor. İddianamede, derginin 38-53 sayfalarında Armağan tarafından hazırlandığı anlaşılan “Latife Hanım konuşursa neler olur?” başlığı altında yazı dizisinin kaleme alındığı aktarılarak, yazı içeriğindeAtatürk‘e hakaret içeren ibareler bulunduğu gerekçesiyle İstanbulEmniyet Müdürlüğünce savcılığa adli yönden yasal işlemin yapılması talebinde bulunuluyor.

Dergide Atatürk‘e hakaret içeren ifadelere yer verildiği gerekçesiyle soruşturma başlatıldığı aktarılan iddianamede, derginin mayıs ayı sayısının toplatılmasına, basım, yayın ve dağıtımının durdurulmasına, el konulmasına yönelik nöbetçi Bakırköy sulh ceza hakimliğince karar alındığı, derginin 42 ve 43. sayfalarındaLatife Hanım ve Atatürk‘ün resimlerinin yan yana basılarak büyük puntolarla “Kemal Paşa büyük asker değil” başlığı, 46 ve 48. sayfalarında da büyük puntolarla yine Atatürk ile ilgili başlıklar yer alıyor.

Mustafa Armağan ise savcılıkta: “Alıntı yaptığım Rıfat N. Bali tarafından yazılmış ‘New Documents On Atatürk The Eyes Of American Diplomats’ adında 2007 basım tarihli kitabı delil olarak sunuyorum. Ben bu kitaptan alıntılar yaptım. Büyük insanların özel hayatları daima merak konusu olmuştur. Tarihteki devlet adamlarının özel hayatları her zaman araştırma konusu olmuştur. Yaptığımız işin formatı gereği tarihi konularla ilgili araştırmalar yapıyoruz. Yazımız araştırmaya dayanmaktadır. Yazının içeriği belgeye dayanmaktadır. Atatürk‘ün hatırasına alenen hakaret suçlamasını kabul etmiyorum. Yayında geçen Latife Hanım‘ın mektubunun fotokopisi ya da aslı elimde yoktur ama haberde belirttiğimiz yabancı gazetede röportaj konusu olmuştur ve yayınlanmıştır. Ayrıca Türkiye‘de çeşitli basın ve yayınlarda bu mektup defalarca gündeme gelmiştir.” Diyerek olaya açıklık kazandırmıştır.

İşte nasıl ki Ticaniler çıkıp Atatürk heykellerini kırması sonucunda dindar insanlar hakkında devamlı surette işletilen 5816 sayılı kanun bizzat Menderes hükümeti eliyle icraata sokulmuş şimdi de 60 yıl sonra aynı tezgâhı ortaya koymaya çalışıyorlar. Menemen’de olduğu gibi uyuşturucu müptelası zavallı insanları hastanede iyileştirmek yerine kışkırtıcı hadislerde azmettirerek dindar insanların ve özellikle de tarihçilerin başlarına çorap örmektedirler.

Aradan 100 yıl geçmiş olsa da bu provokasyonlardan bıkmadılar; utanmadan hala aynı yaygarayı koparıp “Atama hakaret ettin” diye araştırmacıları susturmaya çalışıyorlar. M. Kamâl’e bağlılıklarını anlayışla karşılıyorum zira neredeyse tapınacak kadar büyük bir sevgi ile yaşatmaya çalışıyorlar. Fakat benim anlayamadığım mesele şu; adalet kavramını parti ismi yapan Erdoğan ve arkadaşları “nasıl bu düzmece oyunlara alet oluyor?” işte bunu anlamakta güçlük çekiyorum.

O halde hükümet üyelerine şu hatıramı aktararak bu vatanda dindar insanların asla sindirilemeyeceğini göstereyim:

Deniz Harp Okuldaki ikinci yılımda orucun yasaklanması nedeniyle yaşanan rezillikler okul komutanlarını da rahatsız etmiş bu sefer  Ramazan orucu Türk öğrencilerine de serbest bırakılmıştı. Hatta oruç tutmak isteyen öğrencilerin isimlerini yazdırmaları istenmişti.

Sınıfımızdan 50–60 öğrenci ismini yazdırmıştı. Tabur komutanımız bu sayıdan hoşlanmamış olacak ki bütün öğrencileri bir araya topladı ve beklenen nutuğunu çekti. Yaz aylarına rastlayan Ramazan ayında oruç tutmanın çok güç olacağını spor ve askeri eğitimin yanı sıra derslerinde oruç tutmaya mani olduğunu söyledi. Daha bir sürü zırva şeyleri arkasına dizerek öğrencilerden açıkça oruç tutmamalarını istedi.

Bu esnada Okulun basketbol takımında oynayan ve başarılı bir oyuncu olan Volkan; “müracaatım var komutanım” diyerek taburun önüne çıktı. “Her türlü güçlüğe rağmen sınıf olarak oruç tutmak istediğimizi” söyledi.

Bütün sınıf arkadaşlarım onun bu hareketinden dolayı çok hoşlanmış daha sonra tebrik etmişti. Tabur Komutanı ise bir hayli sinirlenmiş “ne haliniz varsa görün” diyerek sınıfı selamlayarak ayrılmıştı.

İlginçtir, komutanın ayrılmasından sonra yeni bir liste yapılmıştı ve bu liste önceki listeye göre daha da çoğalmıştı. Bu olay bana şunu öğretti ki “Volkan’lar bitmez, bu asil millet; dinini ve namusunu daima koruyacaktır”.

İşte nice kıymetli insanla birlikte Necip Fazıl Kısakürek’i yetiştiren Bahriye Mektebi, şu hususu ispatlamıştır. Bu dindar millet; hamiyetli ve gayretli evlatlarını asla unutmaz hapiste süründürülmelerine tahammül edemez. Bunu yapanlara gereken dersi seçim meydanlarında vermiştir ve yine vermekten çekinmeyecektir.

İşte Ak Parti hükümeti bu durumdan ders çıkarmalı vatanperver insanların mahkeme kapılarında örselenmesine müsaade etmemelidir.  Özellikle de şu hususu unutmamalı; FETÖ örgütünün yargıya olan saygıyı yıkmak için sürdürdüğü çalışmaların farkına varmalıdır, vesselam…

Yazar : Vehbi KARA

Dr. Vehbi KARA, 1965 Yılında İstanbul’da doğdu. İlk ve orta eğitimini yine İstanbul’da tamamladıktan sonra 1982 yılında Deniz Harp Okuluna girerek askeri öğrenci olarak eğitimine devam etti. 1986 Yılında Kontrol Sistemleri bölümünden Elektrik-Elektronik Mühendisi olarak mezun olduktan sonra Teğmen rütbesi ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı savaş gemilerinde ve karargâh birimlerinde deniz subayı olarak görev yaptı. Savaş gemilerinde güdümlü mermi ve top atışlarında birincilik kazanmıştır. 1997’de Yüzbaşı rütbesinde iken askerlik mesleğinden ayrıldı ve ticaret gemilerinde çalışmaya başladı. Gemi Kaptanı olarak çeşitli ülkelere ait 30’dan fazla ticari gemide görev yapmış çalıştığı firmalardan ödüller almıştır. 2011 Yılında Araştırmacı kadrosu ile İstanbul Üniversitesinde göreve başladı ve halen de bu üniversitenin Su Ürünleri Fakültesinde ve Mühendislik Fakültesinde denizcilikle ilgili meslek dersleri öğretmenliği görevini yürütmektedir. 1997 Yılında İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Bölümünde “Petrole Dayalı Stratejiler ve Uluslararası İlişkilerde Petrolün Rolü” isimli çalışması ile yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. 2015 Yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri ilişkileri Bölümünde “Çalışma İlişkileri Açısından Kapitalizm Sonrası Dönem: Malikiyet ve Serbestiyet Devri” başlıklı çalışması ile doktora eğitimini tamamlamıştır. Uzakyol Kaptanı yeterliliğinde gemi kaptanlığı, Denizci Eğitimci Belgesi ve Elektrik-Elektronik Mühendisliği sertifikaları mevcuttur. Denizcilik, askerlik, tarih ve iktisat konularında çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde makaleler yazan Vehbi KARA’nın “Bahriyede 15 Yıl” ve “Altı Ayda Altı Kıta” isimli iki kitabı bulunmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

2 Yorumlar

  1. avatar
    Mustafa Çıkrık

    ALLAH RAZI OLSUN VEHBİ ABİCİM. HİSSİYATIMIZA TERCÜMAN OLMUŞSUNUZ. ZALİMLER KARŞISINDA GERİ ADIM ATMAKLA ONLARIN TECAVÜZ VE SALDIRILARIMA MÂNİ OLUNAMAZ. BU MİLLET 15 TEMMUZDA RÜŞDÜNÜ İSBAT ETMİŞTİR. ÜSTADIMIZ BEDİÜZZAMAN HAZRETLERİNİN DE DEDİĞİ GİBİ: “TÜKÜRÜN ZALİMLERİN HÂYÂSIZ YÜZÜNE!”

  2. avatar

    5876’nın çıkarılma telakkiniz yanlış. M.Kamal’a saldıran ama aslınca derin devletçe vazife verilen Pilavoğlu rolündekiler savcılar değil ki… Hakaretvari harekete izin bize kadar ulaşır. Mesleğimizde özel hayat üzerinden tebliğ NEREDE var. Bizde tenkit ilmi ve icra ile alakalıdır. Onun bunun indi görüşlerini Nur adına sahiplenmeyelim.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Sağ Omuzu Risale Yazmaktan Kamburlaşmıştı

Yakup Cemal (rh) Yakup Cemal ismi Risale-i Nur'da dört yerde geçmektedir. Geçen asrın tam başında, …

Kapat