Mehmet Nuri BİNGÖL |
BULUT VE ÖRDEK BENZERİ BİR “ŞURİDE” HAL…
“Kardeşler arasına heyhat, sû-i zan düştü
Zedelendi sağduyu; körleşen iz’ân düştü
Şarkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın
İnsanlık bahçemize sensizlik hazân düştü”
mısralarına muhatap olan mevzulara sarihan temas etmeyi sevmediğim bilinir, sünnet-i Resulullah’a ittiba ile şahıs ismi vermeden “ortaya” konuşmanın dışında mevzubahis yolu tercih etmediğim bütün yazılarımda aşikardır.
“Bak Şu Konuşana” makalem ( hyilmaz.net) hemen hemen en “münekkid” yazım olmasına rağmen, orada bile sarih bir “has isim” bulamazsınız. Bunun hikmet açısından izahını yapmak sadet haricine çıkmak olur ki o da belağat ölçülerine uymaz elbet.
Son “dershane dönüştürme” meselesinde sarih şekilde “camia adını” vermeyi “garazsızlık ve hak namına” lüzumlu görüyorum. Çünkü iş mecraından çıkarıldı ve maksadını çok çok aşan noktalara gidiyor. “ Casus kulaklar”ın istifadelerine zemin hazırlayarak, hala pusuda bekleyip fırsat kollayan ve “sivil inisayif”” maskesini takmış “zındıka komitesi”nin “ifsat ve fitnesi”ni “teshil edici” bir hale getirildi ve geliyor.
Hemen hemen her kalemin temas ettiği “üniversiteye hazırlık dershaneleri” mevzuundan bahsediyorum..
Mesele yalnızca, “meşru ve mümkün” iktidar partisinin kazanacağı ya da kaybedebileceği oy mevzuu olsaydı, malum hadiseye hiç temas etmezdim. Dershanelerden –maddi yönden- muzdarip milyonu aşan velinin oyu AKP’ye akacak olsa, bu %2’yi aşmaz, malum camia hep birden oy vermeyecek olsa, bu nisbet de %1’i geçmez. Bu rakamları bağımsız anket kuruluşları söylüyorlar.
Bir iktidarın kendini sadece anketlerle ya da kazanıp kaybedebileceği oylarla bağlamayacağını dünya alem bilir. Hükumet programı, iktidarı müddetince vaad ettikleri, parti tüzüğü… Listeyi istediğiniz kadar uzatabilirsiniz.
“Cemaat mensubu kardeşlerim verdiğimiz mücadele karşılığında yediğimiz tokadı unutuyor mu? (………………..) Beraber yürüdüğümüz, birçok sorunu hallettiğimiz kardeşlerimizle ayrılığın içine düşmeyiz. Fitne odakları var, bunlara fırsat vermemek lazım.” diyen Muhterem Erdoğanın “müsbet” ve kararlı tavrını takdir etmemek mümkün mü?
Hem Twiter’de, hem Facebook sayfalarında, hem İnternet ve yazılı medyada –kendini cemaat mensubu diye lanse eden- “kimi”lerinin Hocaefendi’nin “Firavun” sözünü “bağlamından” kopararak, siyam-sıbakına bakmayarak kullananları görünce, “feyalil-acep” diyorum.
Ne diyor Gülen Hoca kendine gönül bağıyla bağlananlara?
“Sizin karşınızdaki insanlar Nemrut değil, Firavun değil, Sezar değil, Napolyon değil, deli teke Hitler değil… Hele başları yerde secde eden insanlarsa bunlar, onlara karşı bize düşen şey hep saygılı olmak, hep takdir etmek, hep tebcille yad etmek ve Cennetü’l-Firdevs’e beraber girme dilek ve temennisinde bulunmaktır.”
Bir sohbette bulunuyordum geçenlerde. “Muhali talep” ederek “mümkün her hükumete” muhalefet eden “gayr-ı memnun” bir eski dost, Zamancıların – dolma hikayesi- bu hükümetin askeri hükümetten de beter olduğunu fısıldıyordu yanındakinin kulağına. Takip ettiğini iddia ettiği Üstad’ının “müsbet hareket” emrini duyan ama bunu “yaşayamayan” birinden sudur eden manayı okulumdaki Eğitim-Sen’li “arkadaşlardan”, Bediüzzaman Hazretlerinin “Azam şer” dediği canip ve “ırkçılar” dediği taraftan da işitince bir düşündüm ki sormayın.
Bu talihsiz benzetme, bir gazetenin –camiaya ait gazetenin- manşetinde kullanılmıştı ve orada çalışan bir “gayretkeş”in şahsi yorumuydu. Bazı “ulusal ya da ulusallaşmış” gazetelerdeki “asparagas” haber yapanların yorumuyla bütün bir cemaatın mesul tutulamayacağı gibi…
“Askeri dönem” yorumuna ATV’deki canlı yayında ne güzel cevap vermişti Başbakan:
“ Dershaneleri teslim alma gibi teklif için diyeceğim ki ne münasebet. Bunu 28 Şubat askeri idaresine yapıp aynı teklifi bize de yapmaları manalıdır. Bunu talihsiz bir beyan olarak görüyorum.”
Hem bir veli, hem de eğitimci olarak üniversiteye hazırlanma haline “ devlet olarak” başka bir zemini denkleme dahil etme projeleri hazırlayıp velileri maddeten zorlayan bir rant kapısına dönen ve sadece dörtte biri camianın olan dershanelerin kapatılıp özel okula çevrilmesi kararını alkışlıyorum.
- Cemaat Değil Cemaattan Yana Olmak - 19 Eylül 2024
- Müzeden Ayasofya-yı Kebir’e… - 12 Eylül 2024
- Romancı Olmak – Olmamak – Olamamak - 25 Ağustos 2024
- Vâizler Neden “Etkisiz Eleman”? - 22 Ağustos 2024
- Nur Üstad ve Abdülhamid Meselesi - 11 Ağustos 2024
- Bahardan Sonra Yaz (Öykü) - 5 Ağustos 2024
- Sahabe Bir Sıfat; Hataları İse Ferdidir. - 4 Ağustos 2024
- İsmail Tohumu Fidana, Ardından Ağaca Duracaktır. - 31 Temmuz 2024
- Bazı Dikkatler-2 - 30 Temmuz 2024
- Adem-i Îtimat Meselesi - 29 Temmuz 2024