Ana Sayfa / RİSALE-İ NUR & BEDİÜZZAMAN / Nurdan Hatıralar / “Bunlara Sizin Kadar Önem Veriyorum”

“Bunlara Sizin Kadar Önem Veriyorum”

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Bayram YÜKSEL Ağabey Anlatıyor:

ÜS­TAD ÜÇ ŞE­Yİ HİÇ SEV­MEZ­Dİ

“Üs­tad üç şe­yi hiç sev­mez­di:

1. Has­ta­lı­ğı, 2. Yor­gun­lu­ğu, 3. İşi ha­va­le et­me­yi… ‘Bun­lar nef­sin de­si­se­si­dir’ der­di.

“Ye­mek ye­dik­ten son­ra iki sa­at su iç­mez­di.

“Hay­va­na­ta ba­kar, ‘Bun­la­ra si­zin ka­dar önem ve­ri­yo­rum’ der­di.

“‘Ben gı­da­sız ya­şa­rım, fa­kat ha­va­sız ya­şa­ya­mam’ der­di. Onun için çok sık dağ­la­ra kır­lara çı­kar­dı. Git­ti­ği yer­ler­de kuş­la­ra kap­lum­ba­ğa­la­ra ba­kar, ‘Ma­şa­al­lah! Süb­ha­nal­lah! Şun­la­ra ba­kın! Sa­nat-ı İlâ­hi­ye­ye ba­kın! Bun­la­ra si­zin ka­dar önem ve­ri­yo­rum…’ der­di.

KE­Dİ İLE FA­RE­YE AY­NI KAP­TA YE­Dİ­Rİ­YOR

“Üs­tad’ımı­zın Is­par­ta’da­ki evi du­ru­yor. Ay­nı as­lı gi­bi çok gü­zel ta­mir ol­du. Pen­ce­re­ler­de o za­man şim­di­ki gi­bi per­de fi­lan yoktu, kâ­ğıt ya­pış­tır­mış­tık pen­ce­re­le­re. Kâ­ğı­dı yağ­lar­dık, ışık ora­dan ge­li­yor­du. Ora­da pen­ce­re­nin önün­de po­lis­ler du­rur­du.

“Bi­zim yat­tı­ğı­mız oda­da do­lap var­dı. Do­la­bın çek­me­ce­si var­dı, çek­me­ce­nin ka­pa­ğı­nı çıkart­mış kâ­ğıt ya­pış­tır­mış­tık ve bir de­lik aç­mış­tık. Do­la­bın için­de fa­re­ler var­dı. Ya­nın­da­ki bü­yük do­lap­ta bi­zim ma­kar­na­mız, bul­gu­ru­muz, unu­muz var­dı. Fa­re­ler katî su­ret­te on­la­ra iliş­mezler­di. Hat­ta şe­ke­ri­miz var­dı, şe­ke­re de iliş­mi­yor­lar­dı. Biz şe­ker atar­dık içi­ne. Fa­re ora­dan bakardı böy­le… Üs­tad da ge­lip sey­re­der­di, ho­şu­na gi­di­yor­du.

 “Bir gün ya­zı ya­zı­yo­rum. Ya­zar­ken fa­re de kar­şım­da. Do­lap­tan çık­tı, evin için­de hop­lama­ya baş­la­dı. Dı­şa­rı­dan kor­na çal­dı. Ağa­bey­ler ge­lir­ken kor­na ça­lar­dı, ben de ga­raj ka­pı­sı­nı açar­dım. Git­tim aç­tım. İki gün son­ra ben yi­ne ya­zı­yo­rum… Dı­şa­rı­dan ser­çe kuş­la­rı tık tık tık vur­ma­ya baş­la­dı. Üs­tad’tan ha­ber ve­ri­yor­lar, ben bil­mi­yo­rum… Fa­re çık­tı, hop­la­ma­ya baş­ladı. “Ke­çe­li git!” de­dim, git­ti. Kor­na çal­dı, ben yi­ne aşa­ğı­ya in­dim. Bi­ze alış­tı çün­kü…

“Bir­kaç gün son­ra ben yi­ne ab­dest alı­yo­rum; dı­şa­rı­da Cey­lan Ağa­bey fa­re­yi al­mış süpür­gey­le ko­va­la­yıp du­ru­yor. ‘Bay­ram, Bay­ram! Fa­re çık­mış’ de­di. Ben de fa­re­yi tu­ta­cak di­ye sü­pür­ge­yi atı­ver­dim, öl­dü fa­re. Üs­tad da gel­di. Ci­na­yet be­nim elim­de kal­dı… Fa­re­yi hemen bah­çe­ye at­tım. Üzül­düm, Üs­tad’ın yü­zü­ne na­sıl ba­ka­ca­ğım? Üs­tad duy­sa kat’iyen ra­zı ol­maz. Ney­se Üs­tad ya­ta­ğın üze­ri­ne uzan­dı. Korktum bir şey di­ye­cek di­ye. Ney­se böy­le geç­ti…

“Bir­kaç gün son­ra… Ta­van­da ri­sa­le­ler var­dı. Ora­da fa­re­ler iliş­me­sin di­ye on­la­ra ba­kıyor­dum. Üs­tad üç met­re­den yüksek ta­va­na çık­tı gel­di. Mer­di­ven var­dı. ‘Ke­çe­li, ke­çe­li, ne ya­pıyor­sun?’ de­di. ‘Efen­dim, fa­re­ler iliş­me­sin di­ye ki­tap­la­ra ba­kı­yo­rum’ de­dim. ‘On­lar ri­sa­le­le­re dost­tur. Eğer biz­de bir ha­ta ol­maz­sa iliş­mez­ler. Kas­ta­mo­nu’da be­ni çok sı­kış­tır­dı­lar, Be­şin­ci Şua’yı arı­yor­lar­dı. Fa­re­ler be­nim ço­ra­bı­mın içi­ne Be­şin­ci Şua’yı sak­la­mış­lar, tâ odun­la­rın içine ka­dar gö­tür­müş­ler…’ dedi.

 “Bi­zim Sa­dık (Çalışkan) çocuk­la­rıy­la be­ra­ber Na­zil­li’den İz­mir’e gi­der­ken, bir öğ­ret­men an­latmış­. ‘Baş­ça­vuş, ‘Üs­tad’ı ka­ra­ko­la ça­ğı­rı­yor. Üs­tad git­mi­yor, kı­zı­yor baş­ça­vuş. ‘Ben ona gös­te­re­yim!’ di­yor, gi­di­yor Üstad’a. Bir de ba­kı­yor ki Üs­tad, fa­rey­le ke­di­ye bir ya­lak­ta ye­mek ye­di­riyor… Üs­tad da ba­şın­da… Ka­pı­nın ar­ka­sın­da böy­le bir av­lu var. ‘Al­lah, Al­lah!’ di­yor, ‘Ben mi de­li­yim!’ Cid­di cid­di ba­kı­yor, fa­re ile ke­di bir kap­ta be­ra­ber ye­mek yi­yor­lar, Üs­tad da ora­da. Di­yor: ‘Bu adam­la ba­şa çı­kıl­maz. Bu ada­ma ili­şil­mez. Kal­kıp gi­di­yor.”

HİÇ Sİ­NEK KON­MAZ­DI VE ISIR­MAZ­DI

“Üs­tad’a hiç si­nek kon­maz­dı ve ısır­maz­dı. Bi­zi siv­ri­si­nek­ler, tah­ta­ku­ru­la­rı mah­ve­der, Üs­tad’ın yü­zü­nün önün­den ‘vız, vız..’ di­ye uçar­lar, fa­kat kat’iyen kon­maz­lar­dı.

“Bir ye­re gi­der­ken kö­pek­ler sal­dır­dı­ğın­da biz taş atar­dık. Üs­tad at­tır­maz, ‘On­lar sa­hiple­ri­ne sa­da­kat­le­ri­nin ge­re­ği­ni ya­pı­yor­lar’ der­di.”

Ömer ÖZCAN, Ağabeyler Anlatıyor – 1

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

“Bediüzzaman’a İlk Ziyaretimi Yeis İçinde Yaptım”

Merhum Prof. Dr. Zekeriya KİTAPÇI anlatıyor: BEDİÜZZAMAN’A İLK ZİYARETİMİ YEİS VE BİTKİNLİK İÇİNDE YAPTIM Bediüzzaman …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Çatalzeytin’de Bayram

Çatalzeytin'de Bayram İlçemizin 41 adet köyü var. 1965 yılına kadar bu köylerin belki ancak on …

Kapat