Ana Sayfa / Yazarlar / Bunları Unutanlara Bin Teessüf…

Bunları Unutanlara Bin Teessüf…

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Osman Nuri Topbaş’a bir sual:

“Muhterem Efendim, İmam Hatip’te okuduğunuz yıllardaki İstanbul’un mânevî ve tarihî ahvâlini, bizlere bugünlerle mukayese ve ibretli bir tefekkür açısından anlatır mısınız?

“Tek parti hakimiyetindeki yıllar. Din toplumdan dışlanmıştı…
Sultanahmet’in ve Süleymaniye’nin avlusu top sahası idi. Camilerin mermerleri bakımsızlıktan kararmıştı. Halıları lif lif olmuştu. Kırılan pencerelerin yerine bir karton konuluvermişti. Bir saf cemaat vardı. Onlar da hamallardan ibaretti.

Vefa Bozacısı’nın yanındaki cami, bir nalbanta kiraya verilmişti. Allâh’ın evi olsun diye yapılmış binaya atlar girip çıkıyordu. Hâlâ duvarında halkalar durur.

Bunları yaşamayan insanlar, bu hâdiselere şimdi inanmakta bile zorluk çeknekte. Bunları bizzat yaşadık.

Ezan, zorla Türkçe tercümesiyle okutuluyordu. Aslî şekline çevrildiğinde, ben çocuktum, ailede hanımlar heyecan ve gözyaşlarıyla beklemişlerdi, dedikleri şuydu. ‘Bu gece uyumayalım, ezan-ı Muhammedî’nin bir kelimesini bile kaçırmayalım!’”

Osmanlı’ya ait ne varsa silinmeye çalışılıyordu o yıllarda. Kütüphanelerde, koskocaman bir medeniyetin mirası öksüz kalmıştı. Çünkü Osmanlı Türkçesi ve yazısı terk edilmişti. Osmanlı yazısını öğrenme hususunda dersler gizli kapaklı alınıyordu.
Tekrar Topbaş’a kulak verelim:
“Şehzadebaşı’nda Ramazan ayında, Ramazân-ı şerif ile te’lif edilemeyecek tiyatrolar ve eğlenceler düzenlenirdi. Toplum tezat içindeydi. Adam gece bu eğlencelere gider, gündüz oruç tutardı.

Hulûsi Amcam, müfessir Elmalılı Hamdi Efendi’nin damadıydı. Onun tefsirini 1000-2000 adet bastırmıştı. Fakat okuyacak kimse yoktu. Ezher’de tahsil görmüş bazı kimseler alırdı, onların da imkânları olmadığından çoğu hibe olarak verilirdi. Babam da; Hamdi Efendi’nin tefsirinden bir miktar almış, satmaya çalışmış. Bir senede 30-40 takım dağıtabiliyorlar. Onları da Mısır’da, Şam’da okuyup gelmiş bir avuç hocaya hediye ettiklerini söylemişti.”

O vakit bütün hafızlık kurslarının mevcudu, bugünkü tek kursun mevcudu kadardı. Hocaları da büyük fedâkârlıklarla Kur’ân hizmetlerine revaç vermek için hapse girmeyi göze alırlardı.

O zaman Kur’ân eğitimi veren hocalarla, karakollar arasında «Sûfî ile Komiser» romanındakine benzer bir kovalamaca yaşanırdı. Kur’ân okutuyor diye bir hocaefendiyi tevkif ederler, kimse ,«Nereye götürüldü, ne zaman döner?» sorularına cevap veremez, öğrenemez, bilemezdi; kimseye de soramazdı. O karanlık devri anlatmayı sürdürür Topbaş Hocaefendi:

“Babam nasıl Kur’ân öğrendiğini bize şöyle anlatırdı: “Peder, Kadınhanı’ndan bir hocaefendi getirdi. Bize evin bodrumunda Kur’ân-ı Kerim öğretirdi. Gündüzleri de bahçeyi sulardı, yani bir bahçıvan sıfatı içinde bulunurdu.”
Bunları anlatmamızın bir sebebi var:
Bugün Kur’ân hizmetleri -elhamdülillâh- serbest. İmkânlar geniş ve rahat. Konforlu kurslar var. Sayısız ve çeşit çeşit İmam Hatipler var.
Fakat Kur’ân tahsiline rağbetimiz ne kadar? Nimetlerin kıymetini ne kadar bilebiliyoruz?”

Şu muhasebeyi dâimâ yapmak lâzım:
Necip Fazıl der ki:
“Tomurcuk derdinde olmayan ağaç, odundur!”

Bütün bu yaşananları yapanlara “şerrin ehveni” diyenlerle bunları icra edenler de “aynı” değil mi?

Yazar : Mehmet Nuri BİNGÖL

BİYOGRAFİ
1961’de Şanlıurfa/Birecik’te doğdu. İlkokul ve ortaokulu aynı ilçede okudu. 1982’de İstanbul Edebiyat Fakültesinden mezun oldu. Anadolu’nun çok yöresinde Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği yaptı.
Yazgı, Köprü, Bizim Külliye dergilerinde hikâye, deneme ve makaleleri yer aldı. Gap Gündemi, Tasvir, Yeni Nesil gazetelerinde yazıları yayımlandı. Birecik yıllıklarına alınmış şiirleri, yaptığı derlemeleri ve değişik site ve kitaplara alınmış makale, mülakat ve köşe yazıları bulunuyor.
Kitaplaşan iki eseri ve tefrika romanları Mehmet Nuri EMİNLER mahlasıyla yayımlanmıştır. Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliğine devam ediyor. Birecik’te temsilciliği açıldığı ilk günden beri Eğitim-Bir-Sen üyesi. Dört kızı ve üç torunu bulunuyor. Şanlıurfa/ Birecik’te ikâmet ediyor.

Tarık Buğra ile yaptığı mülakatın iktibas edildiği eserler:
Politika Dışı (Tarık Buğra)
Tarık Buğra’yla Söyleşiler (Mehmet Tekin)

Hikâyelerinin İktibas Edildiği Eserler:
Kedinâme (M. Nuri Yardım, 2019)
Dergizan Yıllığı (Ramazan Seydaoğlu, 2020)

İktibas edilen mahalli derlemeleri:
Cumhuriyetin 50. Yılında Birecik Yıllığı
Cumhuriyetin 70. Yılında Birecik Yıllığı

Tefrika Romanları:
Yokuşta ( 1986)
Yokuşta Tırmanış-1 (1984)
Yokuşta Tırmanış- 2 (1988)
Kafkasya’da Sarp Ufuklar (1981)

Kitapları:
Sürgündeki Çeçenya (1. Baskı: 1996; 2. Baskı: 2000) Gençlik Yayınevi
Nur Üstad (Biyografi- Deneme; 2002) Erguvan Yayınevi
Siyahtan Turkuaza (15 Temmuz) [Hikâyeler] 2021. KDY yayıncılık
Ver Elini Türkmeneli [Gönül Sayhası-1] (Roman) 2021, KDY Yayıncılık
Azada Yürüyüş [Gönül Sayhası-2] (Roman), 2021, KDY Yayıncılık, "Bir Başka Çeşme" (2022- KDY- Öyküler)

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
İsmail Bey’in Gölgesinde “Güzel Günler Göreceğiz”

Konusu yine Kastamonu olan bir dost sohbeti... Bu şehrin, dünü, bu günü, yarınları adına dertlenen, …

Kapat