Ana Sayfa / Yazarlar / Bursa Ulu Cami Minberindeki Sır!

Bursa Ulu Cami Minberindeki Sır!

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

BURSA ULU CAMİ MİNBERİNDE Kİ SIR!

3. Osmanlı Sultanı Yıldırım Beyazıd Han, Haçlılarla yapılan Niğbolu Savaşı öncesinde zafer kazanmak için Dualarda bulunur ve Zaferi kazanınca Allah’a şükür nişanesi olarak da 20 cami yaptırmayı adar.
Savaşın kazanılmasından sonra damadı Emir Sultan’ın önerisi ile 20 cami yerine 20 kubbeli tek bir cami yaptırmaya karar verir. Cami zaferden elde edilen ganimetler ile 1396 tarihinde yapılmaya başlanır, 1399 yılında Bir Cuma Günü Somuncu Baba Hz.’nin Gizli Sırlarla dolu olan Minbere çıkıp İlk Hutbeyi okumasıyla Ulu Cami açılır.
Somuncu Baba Hazretleri’nin hutbesi gibi çıkmış olduğu minber de farklı sırları barındırmaktadır. Bu tarihi caminin minberindeki gizli sır güneş sisteminin daha bilimsel olarak keşfedilmediği bir yılda, ayrıntılı olarak bu minbere işlenmiş olmasıdır.
9 gezegenle birlikte ayın, uzaklık yakınlık ilişkisine dayanılarak minbere işlenmiş olması güneş sisteminin 1399 yılında Türkler tarafından keşfedildiği anlamına geliyor.

ULU CAMİ’NİN AÇILIŞI VE SOMUNCU BABA
Yıldırım Beyazıd Han, Bursa Ulucami’nin açılışına başta Emir Buhari (Emir Sultan) olmak üzere bütün meşâyıhı ve ulemâyı davet etmişti.
Bir Cuma sabahıydı. Herkes yapılacak merasim için toplanmıştı.
Bir müddet sonra Sultan Yıldırım Beyazıd teşrif etti ve damadı olan Emir Buhari Hazretleri’ne:
“Ey Emir! Buyur, cami-i şerifin kapılarını sen açıp namazı da sen kıldır! Bu şeref, ümmetin büyüğü olarak sana aittir.” Dedi.
Ancak Emir Buhari büyük bir tevazu ile itiraz etti:
“Hayır sultanım! Benden çok daha büyük kimseler var. Bu şerefi, Somuncu Baba Hz.’ne vermelisiniz.” dedi. O vakte kadar bu isimde bir şahsı duymamış olan Beyazıd Han sordu:
“Bu zat da kim ola ki?”
Emir Buhari hazretleri: “Sultanım! Belki duymuşsunuzdur; Somuncu baba namıyla maruf bir ekmekçidir. Ulucami işçilerine de bol bol ekmek infak eylemiştir. İşte o kişi, evliyaullahın büyüklerinden Ebu Hamidüddin-i Velidir.”
Bunun üzerine Sultan, teklifi tasdik etti. Emir Buhari de, ayağa kalkarak cemaate Somuncu Baba’yı tanıttı ve onu minbere davet eyledi. Somuncu Baba mahcup bir şekilde:
“Emirim Ne ettin? Bizi ifşa ettin..” diyerek son derece mahviyet içerisinde minbere yürüdü.
O gün minberde Fatiha’nın yedi ayrı işari tefsirini yapan Somuncu Baba Hazretleri, manevi sırrının ortaya çıkması sebebiyle talebesi Hacı Bayram-ı Veli’yi de yanına alarak Bursa’yı terk etti.
Önce Aksaray’a ordan da kabrinin bulunduğu Malatya’nın Darende ilçesine yerleşti
ve 1412 yılında Darende’de vefât etti.
Günümüzde Türbesinin bulunduğu Darende Somuncu Baba Külliyesi yılda 500.000 ziyaretçinin uğradığı manevi bir merkez haline gelmiştir.
Manevi sırrı ortaya çıkan Şeyh Hamid-i Veli Hazretleri Ulu Camii’nin açılışı sonrasında Bursa’dan ayrılmıştır.
Şeyh Hamid-i Veli Hazretlerinin ilk hutbeyi irâd ettiği
Bursa Ulu Camii’nin ilk imamı, mevlidi kaleme alan ve hayatının sonuna kadar
Ulu Camii’de imamlık yapacak olan
Süleyman Çelebi¸ ilk müezzini ise Aziz Mahmut Hüdayihazretlerinin
Hocası Üftade Hazretleri olmuştur.

Güneş ve etrafında dönen gezegenlerin gerçek uzaklıklarına göre işlendiği tarihi minber, bugün dahi bilim dünyasının görevini net tespit edemediği çift yıldızlar hakkında da ip uçları veriyor.
Bursa Ulu Cami’nin minberi, Galileo’nin “Dünya dönüyor” dediği için engizisyon mahkemesince idam edildiği tarihten tam 230 yıl önce yapıldı.
Minberdeki güneş sisteminin planını, Osmanlı’nın ilk şeyhülislamı büyük İslam âlimi Molla Fenari’nin tasvir edip ustaya verdiği tahmin ediliyor.
Bursa’da kendi adını taşıyan semtte medfun bulunan Molla Fenari hazretlerinin el yazması bir astronomi kitabının İngiltere’de olduğu biliniyor.
Yüzlerce parça ahşabın çivi kullanılmadan bir araya getirilmesiyle oluşturulan minber adetâ göz kamaştırıyor.
1980 yılında Ulucami’nin minberindeki güneş sistemini ilk fark eden emekli öğretmen
Feyzi Ülgü, “Ulucami’nin içini dolaşırken minber dikkatimi çekti. Minberi incelemeye başladım. Cuma namazını kıldım, yine gözlemeye başladım.
İkindi, akşam ve yatsı namazından sonra da incelemeye devam ettim.
Biri yanıma geldi,
‘Camiyi kapatacağız’ dedi.
Sanat tarihi öğretmenim bana çok önemli bir tavsiyesi vardı;
‘Geniş yüzeye yapılan ahşap süslemelerde simetri yoksa o yapıda mutlaka mesaj vardır’ derdi.
Ben minberin üzerinde inceleme yaparken gördüm ki simetri yok, hemen o öğretmenimin sözü aklıma geldi ve burada ne mesaj var diye araştırmaya başladım.
Minberin doğu cephesine baktım.
On tane küresel kabartma motifi var, bunlardan bir tanesinin çevresinde boyutları farklı dokuz tane küresel kabartma var.
Ben eski bir fen öğretmeniyim, hemen aklıma güneş ve dokuz gezegen geldi.
Daha sonra Ulucami’ye çok sık gelerek bunları dikkatlice inceledim. Bunları astronomi bilgileriyle karşılaştırdığımda bire bir büyüklük, uzaklık
ve yakınlık ölçülerine uygun olarak yerleştirilmiş olduğunu belirledim. Güneş ve dokuz gezegen olduğunu gördüm” dedi.

1402 tarihinde (Hicri 804) inşa edilen Bursa’nın tarihi sembollerinden

Ulu Caminin minberinin Doğu yakasında (mihraba bakan yüz) Güneş sistemi,
Batı yakasında ise Galaksi Sistemi yer alırken evrenin kül olarak tasvir edildiği ileri sürüldü.
602 yıllık tarihi minberdeki şekiller bu tespiti doğrular nitelikte.
Hem de minberin her iki yüzünde şaşırtıcı şekilde evrenin haritalarının adeta bir krokisi var.

Bu kadar büyük bir tesadüf olabilir mi, yoksa bu minberin banisi gerçekten bir astronomi hayranı mıydı?

İlginç şekillerin sırrını çözen kişi Araştırmacı Fevzi Ülgü Alsancak. 1980 yılından bu yana minber üzerinde yaptığı çalışmalarla tarihin derinliklerinde kalan gerçeklere ışık tuttuğunu söyleyen Alsancak,
“Alan süsleme motiflerinde simetri yoksa mutlaka bir mesaj vardır”
ilkesinden yola çıkarak, minberdeki şekiller üzerine yapılan yorumların tutarsız olduğunu söylüyor.
Bilim teknoloji ve uzay bilimleri araştırma tekniklerine kafa yoran bir öğretmen olduğunu belirten Ülgü,
motifleri dikkatlice incelediğinde minberin mihraba bakan yüzünde güneş sistemini keşfettiğini söylüyor.

Mihrapta yer alan Güneş Sisteminde 9 gezegen var. Bunun da ötesinde gezegenlerin güneşe göre konumlarının ve büyüklükleri gerçek ölçülerle örtüşür oranlarda.
Güneş ve gezegenler arasındaki mesafe büyük olduğu için yıldız gezegenlerden farklı olarak 9 damlacıklı kurs olarak işaretlenmiş.

Ülgü, yine Kündekari sanatının bir özelliği olan parçaların birleşmesiyle oluşan çukur kanal çizgilerinin de gezegenlerin yörüngesini temsil ettiğini söylüyor.
Bu yüzeyde yer alan bir başka gizem ise serpiştirilmiş halde yıldız motifleri yer alması ve bunların içinda kuyruklu yıldızların da bulunması.

Ülgü’nün dikkat çektiği en önemli detaylardan bir de Plüton gezegenin tek başına ayrı bir platformda ve bir açı farkı ile gösterilmiş olması. Bilindiği üzre güneş siteminin aynı düzlem üzerinde olan ilk 8 gezegeninin aksine Plütao ayrı düzlemde dolanmaktadır.

Minberin Batı Cephesinde ise 7 adet Galaksi formatı tespit ettiğini söyleyen Ülgü,
galaksi platformlarının 5 ayrı renkte sedef kakma ile gösterildiğini söylüyor.
Ancak ne yazık ki bugün hatalı boyama teknikleri ile bu önemli detay büyük ölçüde yok edilmiş durumda.
Ama kayıtlardan bunu doğrulamak mümkün…

Ülgü’nin bir diğer iddiası ise minberin her iki yüzünde yer alan 3’lü ve 12’li dolap kapaklarının Türk boylarını temsil ettiği yönünde.

Sırlarla dolu minberin giriş kapısı üzerinde Murat Han oğlu Yıldırım Beyazıt Hanın emriyle Hicri 804 yılında minberin yapıldığı bilgisi yer alıyor.

Ülgü, kayıtlarda minberin ustası ile ilgili çelişkili bilgiler bulunduğuna dikkat çekiyor.

Ülgü’ye göre minberi yapan kişi adını tırabzan süsleme motifine göre tırabzanın sağ ikinci sülüsle yazan Devaklı Abdülaziz oğlu Mehmet. Devak Tebriz yakınlarında bir Türk köyü.

O tarihte Mülki amir olan Kadızade Rumi efendi, beceri ve bilgi alış verişi için 300 kadar sanat erbabını Tebriz’e göndermiş ve bir o kadar ustayı da oradan Bursa’ya getirmiştir.
Oradan gelen Kündekari sanatçılarının başı Abdülaziz oğlu Mehmet’tir.

Bu minber de onun ve ustalarının camiye bir hediyesidir.
Kündekari sanat açısından eşsiz bir değere sahip olan minberin ilginç bir özelliği de 6666 adet abanoz ağacı parçasından vücuda gelmesi.

Bu rakamda halk arasında yaygın inaçla Kuran’ı Kerimdeki ayet sayısına tekabül etmektedir…

O dönemdeki İslam ve Türk alimlerinin matematik ve gök bilimlerine yönelik ilminin Batıya nazaran hayli ilerde olduğu da göz önüne alınırsa Ülgü’nün tezleri pek de tutarsız değil.

Ne dersiniz bütün bu benzerlikler sadece bir tesadüf olabilir mi?

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Bağışlayan Bir Rabbiniz Var

“… Bağışlayan bir Rabb(iniz var)." (Sebe Suresi, 15) Yüce Rabbimiz çok bağışlayan, çok esirgeyendir. Sonsuz …

Kapat