Ana Sayfa / Yazarlar / Bütün kelimat-ı tayyibe Allah’a mahsustur…

Bütün kelimat-ı tayyibe Allah’a mahsustur…

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

-Burada “tahiyyatın hülâsası olan ‘El-mübareketû’, Ve mübarekâtın hülâsası olan ‘Es’sâlâvatû’, salâvatın hülâsası olan tayyibat…” (6. Şua)
tabiriyle nasıl bir anlam ifade edilmek istenmiştir, örneklebilir mi?..

“Bütün tahiyyeler, bütün mübarekler, bütün salâvat ve duâlar ve bütün kelimat-ı tayyibe Allah’a mahsustur.”
(Buhari, Ezân:; Dârimî, Salât: 84, 92; Muvatta’, Nidâ’: 53, 55; Müsned, 1:292, 376, 382… 4:409.)

Evet, nasıl ki, Resul-i Ekrem (ﷺ) ‘Ettâhyatû’ kelimesiyle bütün zîhayatın ibâdât-ı fıtrîyelerini niyet edip takdim ediyor. (6. Şua)
“Ettâhyatû’ kelimesiyle bütün zîhayatın ibâdât-ı fıtriyeleri”
ifadesi bütün hayat sahiplerinin fıtri ibadetlerini kapsadığına göre,
kainatı bir ağaca benzetirsek, ‘Ettâhyatû’ kelimesiyle, hayat sahipleri bu ağaçın hayatiyeti olur,
tahiyyat kelime-i mübarekesi, ise; nebatat, hayvanat ve insanın fıtri ibadetlerini temsil eder…
Nitekim;
“O, ﷻ öyle Allah´tır ki; Halik, Bari, Musavvir´dir. En güzel isimler O´nun ﷻ dur.
Göklerde ve yerde olanlar O´nu ﷻ tesbih ederler.
Ve O’ ﷻ ; Aziz´dir, Hakim´ dir.” (Haşr, 24) buyrulmuştur!..

“Öyle de, tahiyyatın hülâsası olan ‘El’mübareketû’ kelimesiyle de, bütün medar-ı bereket ve tebrik ve bârekâllah dediren ve mübarek denilen ve hayatın ve zîhayatın hülâsası olan mahlûklar, hususan tohumların ve çekirdeklerin, danelerin, yumurtaların fıtrî mübarekiyetlerini ve bereketlerini ve ubudiyetlerini temsil ederek, o geniş mânâ ile söylüyor.” (6. Şua)
‘El’mübareketû’ kelimesiyle; temsil deki kainat ağacının hayatiyetini oluşturan, ‘tohumların ve çekirdeklerin, danelerin, yumurtaların fıtrî olan mübarek bereket ve tesbihlerini temsil eder.
“her şey Cenâb-ı Hakkın nâmına hareket eder ki, zerrecikler gibi tohumlar, çekirdekler, başlarında koca ağaçları taşıyor, dağ gibi yükleri kaldırıyorlar.
Demek her bir ağaç “Bismillâh” der; hazîne-i rahmet meyvelerinden ellerini dolduruyor, bizlere tablacılık ediyor.
Her bir bostan, “Bismillâh” der, matbaha-i kudretten bir kazan olur ki, çeşit çeşit pek çok muhtelif leziz taamlar, içinde beraber pişiriliyor.
Her bir inek, deve, koyun, keçi gibi mübârek hayvanlar “Bismillâh” der, rahmet feyzinden bir süt çeşmesi olur.
Bizlere Rezzâk nâmına en latîf, en nazîf, âb-ı hayat gibi bir gıdâyı takdim ediyorlar.

Her bir nebat ve ağaç ve otların ipek gibi yumuşak kök ve damarları “Bismillâh” der, sert olan taş ve toprağı deler, geçer.
“Allah nâmına, Rahmân nâmına” der; her şey ona musahhar olur.” (1. Söz)

“Göklerde ve yerde olanların tamamı(nın),
(ayrıca) bölük bölük uçan kuşların Allah’ı tesbih ettiklerini görmedin mi?
Onlardan her biri, (nasıl) namaz kılıp tesbih edeceğini bilir.
Allah, onların yaptıklarını bilendir. (24/Nûr 41)
“Ve mübarekâtın hülâsası olan ‘Es’sâlâvatû’ kelimesiyle de, zîhayatın hülâsası olan bütün zîruhun ibâdât-ı mahsusalarını tasavvur edip dergâh-ı İlâhîye o ihâtalı mânasıyla arzediyor.” (6. Şua)
“Yedi gök, yer ve bunlarda bulunanlar O’nu tesbih eder;
O’nu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur.
Fakat siz onların tesbihini anlayamazsınız. O Halîmdir, Bağışlayıcıdır.” (İsra,44)
“Fahreddin er-Râzî bu ifadeyi şöyle açıklıyor:
Bir elma düşünelim; bu elma çeşitli atomlardan oluşmaktadır ve bu parçalardan her biri Allah Teâlâ’nın varlığına tam ve başlı başına bir delildir.
Bu atomlardan her birinin kendine özgü doğal yapısı (tab‘), tadı, rengi, kokusu, hacmi gibi nitelikleri vardır.
Atomun bu özel sıfatlarla belirlilik kazanması imkân dahilindedir ve bu belirliliği ona ancak kudretli ve hakîm olan bir belirleyici kazandırabilir.
Şu halde elmanın her bir parçası Yüce Allah’ın varlığına eksiksiz bir delildir!..” (Elmalılı)
“Ve ‘Et’tayyibat’ kelimesiyle de, zîruhun hülâsaları olan kâmil insanların ve melâike-i mukarrebînin, salâvatın hülâsası olan tayyibat ile nuranî ve yüksek ibadetlerini irade ederek Mâbuduna tahsis ve takdim eder.” (6. Şua)
“….Hem o, melek, cin ve beşerin seyyidi olan zat (ﷺ), şu kâinat ağacının en münevver
ve mükemmel meyvesi
ve rahmet-i İlâhiyenin timsali ve muhabbet-i Rabbaniyenin misali ve hakkın en münevver bürhanı
ve hakikatin en parlak siracı ve tılsım-ı kâinatın miftahı ve muamma-i hilkatin keşşafı
ve hikmet-i âlemin şârihi ve saltanat-ı İlâhiyenin dellâlı
ve mehasin-i sanat-ı Rabbaniyenin vassâfı; ve camiiyet-i istidad cihetiyle,
o zat mevcudattaki kemâlâtın en mükemmel enmuzecidir.” (19. Mektub)
Kainatı bir ağaca benzetirsek,
‘Ettâhyatû’ kelimesiyle hayat sahipleri bu ağaçın hayatiyeti,
‘El’mübareketû’ kelimesiyle; zihayatın, tohumları, çekirdekleri ve yumurtaları,
Es’sâlâvatû’ kelimesiyle de o ağacın çiçekleri,
‘Et’tayyibat’ kelimesiyle de,
‘kâmil insanların ve melâike-i mukarrebînin,
salâvatın hülâsası olan tayyibat ile nuranî
ve yüksek ibadetlerini irade ederek Mâbuduna tahsis ve takdim’
eden, o kainat ağacının olgun ve tatlı bir meyvesi olur!..
“İnsan şu kâinat ağacının en son ve en cemiyetli meyvesi,..” (11. Şua, 7. Mesele)
“Muhakkak ki Allah ve melekleri, o peygambere salât ederler.
Ey îmân edenler! (Siz de) ona salât edin ve (ona) teslîmiyetle selâm verin!..” (Ahzab, 56)
“Kim Allah’a ve elçisine itaat ederse işte onlar, Allah’ın nimet verdiği peygamberler, sıddîkler, şehidler ve salihlerle beraberdir. Onlar ne güzel arkadaştır.” (Nisâ, 4/69)

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
“Şeytan şeytana tâbi olmuş”

Şeytan olmak ve şeytana tâbi olmak İbni Mâce’de geçen bir hadis-i şerifte, Enes bin Mâlik …

Kapat