Ana Sayfa / KASTAMONU / Kastamonu Yazıları / Çankırı’dan Kastamonu’ya Bir Yol Hikâyesi / Melek Varvar

Çankırı’dan Kastamonu’ya Bir Yol Hikâyesi / Melek Varvar

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Çankırı’dan Kastamonu’ya Bir Yol Hikâyesi / Melek Varvar

…..

İnsan bir yaprak misali… Hayatımın bir bölümünü Kastamonu’da geçireceğim aklıma gelmezdi. Aralık ayının son günü Kastamonu İhsangazi Lisesi’ne atandığımı öğrendim. 2010 yılının bana sunduğu hediyeyi sevinçle karşıladım. On sekiz yıllık Ankara maceram böylelikle sona eriyordu. Dile kolay tam on sekiz yıl… Dostlarla vedalaşıp “Hakkınızı helal edin.” demenin ne kadar zor olduğunu anladım o gün.

Kastamonu bana ilk sürprizini Ankara otogarında gösterdi. Yol arkadaşım Güney Koreli “Young hee” idi. Güler yüzlü yol arkadaşım çok az Türkçe biliyordu ve elindeki sözlükten kelime arayarak benimle sohbet etmeye çalışıyordu.

Ankara sınırlarından ayrılmanın hüznüyle birlikte Çankırı sınırlarına girmenin heyecanını yaşıyordum. “Yaren Kapısı”ndan geçen her Çankırılının kalbi böyle hızlı atar mı? Gözümü bile kırpmadan izliyor ve otobüsün içinden Çankırı’nın fotoğraflarını çekmeye çalışıyordum. Benim bu uğraşımı gören bir arkadaş şaşkınlıkla izledi beni. “Çankırı’nın mı fotoğrafını çekiyorsun, bildiğin Çankırı işte nesi var ki çekilecek?” dedi. Ona nasıl anlatabilirdim ki bir taşının, bir avuç toprağının bile benim için özel olduğunu. “Memleket işte.”demekle yetindim.

Çankırı Merkez’den uzaklaşarak Korgun sınırlarına girdik. Korgun’a üç yıl önce gitmiş ve düşman izleme kayasını gezmiştim. Elimi tutup kayaya bizimle birlikte gitmeye çalışan, ayağında yeşil lastik ayakkabısı, saçı dağınık, eteği çamurlu bir kız çocuğunu aradı gözlerim. Bu hatıra değil de sanki birkaç dakika önce yaşanmış bir olaydı.

Yolumuz devam ederken karşıma kartpostal güzelliğinde bir manzara çıktı. Burası Zeki Ömer Defne’nin bahsettiği, yıldızların çamlara değip de geçtiği Ilgaz olmalıydı. Bu güzellik yıllar öncesinden keşfedilmişti. Ne diyordu şair: Başında bir tavus tuğ gibi çamlar / Yollara dizilmiş tığ gibi çamlar / Karşımda bir zümrüt çığ gibi çamlar / Bir Ilgaz, Er Ilgaz, Yâr Ilgaz…” Karlara bürünmüş çamların fotoğrafını çekmeye çalıştım. Daha önce görmediğim, uzağında yaşayıp hayranı olduğum ve tercihlerimde ilk sıranın sahibi olan Ilgaz işte tam karşımdaydı. Dinlenme tesislerine geldik ve Young hee bana “hoşça kal, güle güle” dedi gülümseyerek. “Yolumuz bitmedi, mola verdik. Yine otobüse bineceğiz,” dedim. Kastamonu yolculuğumu ve çekik gözlü bu güzel kızı hiç unutmayacağım. Bana hediye ettiği çekik gözlü bebeği gördükçe onu hatırlayacağım.

Kastamonu Merkez’e 30 km kala açan güneş, karla bürünmüş ağaçların üzerini aydınlattı. “Kastamonu’ya hoş geldin” dercesine bir bahar havası yaşattı içimizde.

Atandığım ilçe olan İhsangazi, Kastamonu’nun en şirin ilçelerinden biri. Yaz aylarında yeşilin her tonunu görmek mümkünmüş burada. Benim için en önemli özelliği ise Ilgaz Dağı’nı kuzeyinden görebiliyor olmam.

15 Ocak 2010 tarihinde göreve başladım. Bir haftalık eğitim- öğretimden sonra öğrenciler tatil sevincini yaşarken bizler de eğitim seminerlerine katılmaya başladık.

Kastamonu halkının yardımseverliği ve içtenliği geçmişte aynı kültüre ve topraklara sahip olduğumuzu hatırlatıyor bana. “Çankırılıyım” dediğimde “Hemşerimizsin o zaman.” diyorlar. Kastamonu’dan İhsangazi’ye giden yol arabasında yaşlı bir amca ile tanıştım. Cemal Yaslı adında Çankırılı bir asker arkadaşı olduğunu ve kırk dört sene önce tanıdığı arkadaşının ayakkabıcılıkla uğraştığını bir daha kendisinden haber alamadığını söyledi. “Tanır mısın kızım?” dedi. “Tanımıyorum; ama sizin için araştıracağım. İnşallah bulurum.” dedim.

Kastamonu halkının kullandığı kelimelere aşina olduğum için şanslıyım. Onları anlayabiliyorum. Bizi buraya getiren amcanın “Cıggada (azıcık) acele ediverin.” demesi tatlı bir tebessüm oluşturuyor dudaklarımızda. Kastamonu halkı sondan bir önceki heceyi epeyce uzatarak konuşuyorlar. “Gelemeeeya, gidemeeeya” diyorlar. Sabah erkenden hastaneye giden amca ve teyzelerin konuşması ayrı bir tat katıyor yolculuğumuza. “Adam sığır gütmesini bilmeeeya, altında arabası oluya” diyor amcanın biri.

Alışmakta zorluk çekmeyeceğim bir şehirdeyim. Burada birçok Çankırılı olduğunu da öğrendim. Üç gün süren çevreye uyum semineriyle de Kastamonu’yu hemen her yönüyle tanıdım. Çekme helvası ve kel simidini tattım. Âşıklı Sultan Türbesi’ni, Hz. Pir Şeyh Şaban-ı Veli Hazretlerini, Nasrullah Camii’ni, Kastamonu Kalesi’ni ve Münire Medresesi’ni gezdim. Ancak Nasrullah’ın suyunu henüz içmedim. Bu suyu içenin ya 7 yıl Kastamonu’da kalacağına ya da 7 yıl sonra buraya döneceğine inanılıyor. Şehit Şerife Bacı da Kastamonu’nun unutulmazları arasında yer alıyor. Seminerde kültüründen, tarihine, coğrafyasına, turizmine kadar her yönüyle tanıttılar Kastamonu’yu. Çankırı tanıtım seminerinde de bulunmayı çok isterdim. Acaba hangi özellikleriyle, nasıl tanıttılar memleketimi? Görüldüğü gibi, iki sözümden birisi Çankırı oluyor burada. (“Bülbülü altın kafese koymuşlar yine vatanım demiş.”)

Hakkımda hayırlı olan yer Kastamonu’ymuş diyerek atandığım için şükrediyorum. Çankırı’ya atanan arkadaşlarıma da başarılar diliyorum. Bir memleketi en iyi tanıtan ve sevdiren o yörenin halkıdır. Çankırılı hemşerilerimin ilimize gelen her misafire hem kapısını hem de gönlünü açacağına inanıyorum. Herkesin huzuru bulacağı bir memlekette yaşaması dileğiyle…

 

cansaati org

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Çatalzeytin’de Bayram

Çatalzeytin’de Bayram İlçemizin 41 adet köyü var. 1965 yılına kadar bu köylerin belki ancak on …

Önceki yazıyı okuyun:
Gelincik (D)ağında Barla’yla / Mustafa ORAL

Mustafa ORAL mustafaoral74@hotmail.com Gelincik (D)ağında Barla’yla Barla’daki Sevgiliye Mektuplar-3 Bir taş ocağıydı tenim; kır, kır; …

Kapat