Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Makaleler / Cebrail (as) Peygamberlerden Başkasına da Gelmiş midir?

Cebrail (as) Peygamberlerden Başkasına da Gelmiş midir?

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Vahiy sadece peygamberlere geldiği halde, nasıl oluyor da Hz. Meryem’e Cebrail (as) vasıtasıyla vahiy geliyor?

VAHİY VE KEYFİYETİ:

Beşer ötesi bir bilgi türü olan vahiy, Allah’ın insanlar içinden seçtiği kimselere mesajını bildirmesidir. Böyle bir olay, hiç şüphesiz düşünen kafaları derin bir hayrette bırakmaktadır. Bir mekânla mukayyed olan insana, zaman ve mekân kaydından uzak Zât-ı Zülcelâl’den mesaj gelmesi ve bu mesajın kelime ve ibare olarak temessül etmesi, ne kadar büyük bir hadisedir.

Kelime olarak vahiy, “Birisine sür’atle işarette bulunmak”anlamındadır. Bu işarette bir gizlilik, bir kapalılık söz konusudur. Yani, alıcı-verici dışındaki bir üçüncü şahıs, bu işarete muhatab olamaz. Böyle bir işaret; remizli bir kelâm, veya terkîpten mücerred bir ses veya bazı azaların işareti veya yazıyla olabilir.

Istılah olarak ise vahiy, “Allah’ın, irade ettiği bilgileri rasûllerine kelâm, söz ve mana olarak bildirmesi” Allah ile Peygamberi arasında, mahiyetini ancak Allah’ın ve peygamberinin bilebileceği bir iletişim vasıtasıdır.”

“Allah’ın, kullarından seçmiş olduğu kimseye, beşer için mutad olmayan gizli bir yolla, bildirmek istediğini bildirmesi, mesajını iletmesidir.”

Kur’an ayetlerine baktığımızda, Cenab-ı Hakk’ın:

1. Semaya, 2. Arza, 3. Meleklere 4. Arıya, 5. Hz. Musa’nın annesine, 6. Havarîlere, 7. Peygamberlere vahyettiğini görürüz…

Karşımıza çıkan bu tablo bize, Allah’ın bütün yaratıklarıyla, o varlığın kapasitesi nisbetinde konuştuğunu, mesajını bildirdiğini gösterir.

1. Allah’ın semaya vahyettiğini bildiren ayet, ilk yaratılış safhasından bahseden ve Allah’ın emriyle sema ve arzın yokluktan vücud sahasına çıkmalarını bildiren ayetin hemen peşine gelmiştir:

“Allah her semaya görevini vahyetti.”(Fussilet, 41/12)

mealindeki bu ayet, herbir semada yürürlükte bulunan kanunlara işaret etmekte ve orada bulunan sema ehline, taat ve ibadetle ilgili ilâhî emri bildirmektedir.

2. Allah’ın arza vahyettiğini bildiren ayet, dünyanın kıyamette şiddetli bir sarsılışla sarsılıp, içindeki ağırlıkları çıkarıp attığında; Allah’ın emriyle, üstünde ne olup bittiğini söylemesiyle alâkalıdır. Bu söyleyişin hikmeti,

“Çünkü Rabbin ona konuşmasını vahyetmiştir.”(Zilzal, 99/5)

şeklindeki talîl cümlesiyle açıklanır. Buradaki vahiyse, emir ve izin anlamındadır.

3. Allah’ın meleklere olan vahyi, Bedir savaşıyla ilgili ayetler içinde geçer:

“Hani, Rabbin meleklere, “Ben sizinle beraberim. Haydi, iman edenlere sebat ilham edin. Ben kâfirlerin kalplerine korku salacağım” diye vahyediyordu.”(Enfal, 8/12).

Görüldüğü gibi buradaki vahiy bir emir ve direktif verme anlamı taşımaktadır.

4. Allah’ın arı gibi küçük bir hayvana vahyetmesi gerçekten düşündürücü bir husustur. İlgili ayet şöyledir:

“Rabbin bal arısına ‘Dağlardan, ağaçlardan insanların yaptıkları çardaklardan evler edin. Sonra, her çiçekten ye de, Rabbinin yolunda inkıyad ile git.’ diye vahyetti.” (Nahl, 16/68-69).

Buradaki vahiy, ilham anlamı taşımakta olup, arının, değişmeyen fıtrî iç düzenine işaret etmektedir.

5. Allah’ın Hz. Musa’nın annesine olan vahyi, onun şiddetli endişe ve sıkıntı halinde iken olmuştur. Şöyle ki: Oğlunun, öldürülmesinden korkan ve üzülen Musa’nın annesine, Cenab-ı Hak şu teselli dolu mesajı gönderir:

“Onu emzir. Onun başına bir şey gelmesinden korktuğunda onu (sandık içinde) denize bırak. Korkma ve üzülme! Biz onu tekrar sana kavuşturacağız ve onu peygamberlerden yapacağız.” (Kasas Suresi, 28/7)

Buradaki vahiy, teselli verici bir ilham anlamı taşımaktadır.

6. Havariler, Hz. İsa (as)’ya, hayatında tâbi olan arkadaşlarıdır. Bunlar da,

“Hani havarilere ‘Bana ve Rasulüme iman edin.’ diye vahyetmiştim.”(Mâide, 5/111)

ayetinin ifade ettiği gibi, ilâhî mesaja muhatab olmuşlardır. Burada da vahiy, ilham anlamında kullanılmıştır.

Yere ve göğe, yerin ve göğün sakinlerine vahyedildiğini bildiren Kur’an ayetleri bizlere engin bir tefekkür ufku açmakta ve canlı-cansız bütün varlıkların Allah’tan gelen talimatla hareket ettiğini göstermektedir. Bir uzay aracının yerden gelen direktiflere göre yönlendirilmesi gibi, herşey Allah’ın Rububiyet arşından gelen direktiflerle yönlendirilmektedir. Bu direktiflerden cansız varlıklara, hayvanlara, meleklere, geleni “kevni vahiy”olarak görebiliriz. Bunların hepsi hiçbir isyanları olmadan İlahî program çerçevesinde hareket etmektedirler.

Allah’tan mahlukata doğru olan vahyin bu şekillerinden başka, bir de karşımıza, insandan insanlara ve şeytandan insanlara şeklinde, başka iki tür vahiy daha çıkmaktadır. Şöyle ki:

Yaşlılık halinde Cenab-ı Hakk’a erkek evlâd için dua eden Hz. Zekeriya (as), duasının kabulü üzerine mescidden çıkar ve kavmine,

“Sabah-akşam Allah’a tesbîh edin.”(Meryem, 19/11)

şeklinde vahyeder. Yani, onlara bu tarzda ima ve işarette bulunur. Çünkü Allah, üç gün boyunca remizle bir şey anlatması dışında, konuşmamasını emretmiştir. (Meryem, 19/10). Kelime burada, etimolojik anlamına bağlı olarak işaret ve ima yoluyla iletişim kurma anlamına delalet eder.

Kur’an’da sözü edilen bir başka vahiy şekli ise, şeytanların insanlara vahyetmesidir.

“Şüphesiz şeytanlar, kendi dostlarına sizinle mücadele etmelerini vahyederler.”(En’am, 6/121)

ayeti bunu dile getirmektedir. Buradaki vahiy ise, vesvese anlamında kullanılmıştır.

Görüldüğü gibi, vahiy kelimesi Kur’an’da sadece peygambere gelen vahyi göstermek için kullanılmamıştır. Arı bile ilâhî vahiyden nasibini almıştır.

Nasıl ki bir padişahın sadrazamla, bir askerle ve bir köylüyle konuşması farklı farklıdır. Sadrazamıyla bütün memleketi ilgilendiren meseleleri konuşur. Bir askere, “şunu şöyle yap!” diye emir verir. Bir köylüye de, onu ilgilendiren küçük bir meseleyi konuşur. Onun gibi, Cenab-ı Hak peygamberine bütün insanlığı ilgilendiren evrensel mesajını verir. Meleklere, yapmaları gereken şeyleri emreder. Kalbi mahzun salih bir kuluna da, gönlünü hoş edecek şeyleri ilham eder.

Demek ilâhî vahiy, vahye mazhar olanların kabiliyetine göre farklılık arzeder.

“Bir şey mutlak zikrolunca ondan kemâl murad olunur.” kaidesine göre,“Allah’ın vahyi” denildiğinde bundan peygambere gelen vahiy anlaşılır.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Leyle-i Berat Hakkında (Âyet, Hadis, Risale-i Nur)

BERAT: Nişan, rütbe ve imtiyaz için verilen resmî belge, kurtuluş. Sitemizde Berat Gecesi ile İlgili yazılar …

Önceki yazıyı okuyun:
18. Lem’a, Hz. Ali ve Cebrail (a.s) / İdris TÜZÜN

18. Lem’a, Hz. Ali ve Cebrail (a.s) Üstad Bediüzzaman’ın Risale-i Nur Külliyatın’da 18. Lema adlı …

Kapat