Bütün zorluklara, sıkıntılara, işkence ve azablara insan ancak bir umud ile dayanabilir ve sabreder.
Cehennemlikler ateşin şiddeti ve dayanılmaz azabı içinde çareler aramaya başlarlar. Önce cennet ehlinden nimetleri, serin suları, içecekleri kendilerine de akıtmalarını isterler. Cennet ehli bunun yasak olduğunu söyleyince umud pencereleri bir miktar kapanır. Zebanilere bakıp onlardan azabın biraz hafifletilmesini isterler. Size peygamber gelmedi mi sorusuna “evet geldi” cevabını verdiklerinde bu ihtimal de ortadan kalkar. Cehennemin reisi Malik onlar için bir umud olur. Nida ederler: “Ya Malik! Rabb’in bizim işimizi bitirsin.” Malik der: “Siz hep böyle kalacaksınız.” Sonsuza dek devam edecek bir azaba nasıl dayanılır, ızdırabın şiddetinden böğüren insanlar arasında, ateşte yanarak yaşamaya nasıl katlanılır! Bir çare daha arayıp sağa sola bakışırlarken son ihtimal akıllarına gelir. Tek bir umudları kaldığını fark ederler. Rabb’imize yalvaralım da bizi buradan kurtarsın diyerek Allah’a dua ederler. Oradan kurtulmak için son umudları kalmıştır. Allah onları şöylece azarlar: “Sinin orada! Benimle konuşmayın.” Umud kapıları artık tamamen kapanmıştır. Bu durum onlar için Cehennemin sonsuzluğunda ümidin tükenişidir. Artık sabretmek için, azaba dayanmak için hiçbir tesellileri ve umudları kalmadığından yeis içinde kıvranırlar. O andan itibaren azab onların üzerinde kat kat artmış ve dayanılması mümkün olmayan bir hal almıştır.
İşte bu azabın en kötüsüdür. Sonsuza kadar sürecek bir ceza ve en ufak bir kurtuluş ümidinin kalmaması. Bu nasıl ağır bir azab ve tahammülü mümkün olmayan bir ceza! “Allah’ın azabı şediddir.” ayetinin manası bu olsa gerek.
Azab bitmeyecek. Sonsuza dek sürecek!
Hiçbir söz ile sözün manası arasında bu kadar uçurum olmasa gerek!
Ateş ehlinin bu durumu, Rasulullah’ın (s.a.v.) dilinden Tirmizi hadisinde şöyle anlatılmaktadır:
Ebu Derda’dan (r.a.) rivayetle, Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Cehennem ehline açlık musallat edilir. Bu, içinde bulundukları azaba eşit dereceye ulaşır. Açlığa karşı yardım talep ederler. Onlara besleyici olmayan ve açlığı gidermeyen dikenli bir ot verilir. Onlar tekrar yiyecek isterler. Bu sefer de boğazda tıkanıp kalan bir yiyecek verilir. Bu da boğazlarında takılır kalır, ne ileri geçer, ne de geri gelir. Onlar, dünyada iken bu durumda, bir içecekle, takılan lokmaları kaydırdıklarını hatırlarlar ve bir içecek isterler. Kendilerine, demir kancaları bulunan kaplarda kaynar sular verilir. Bu kaplar, yüzlerine yaklaştırılınca, yüzlerini haşlar ve dağlayıp atar. Su karınlarına girince içlerini parçalar.
Onlar: “Cehennemin bekçilerini çağıralım, belki azabımızı biraz hafifletirler!” derler. Onları çağırırlar. Melekler onlara: “Size peygamberleriniz bu halleri açıklayan haberleri getirmemiş miydi?” derler. Onlar: “Evet getirmişti (ama dinlemedik)” derler. Bunun üzerine Cehennemin bekçileri: “Öyle ise yalvarın. Nankörlerin yalvarması hep çıkmazdadır.” dediler.
Cehennemlikler bekçilerden ümidi kesince: “(Cehennem zebanilerinin başı olan) Malik’i çağıralım!” derler. (Malik gelince): “Ey Malik! Rabbin bizim işimizi bitirsin!” derler. Malik de onlara: “Siz hep burada kalacaksınız!” diye cevap verir.
Cehennemlikler bu sefer aralarında: “Rabbinize dua edin, sizin için O’ndan daha hayırlı kimse yoktur!” diyecekler ve şöyle yalvaracaklar: “Ey Rabbimiz, bedbahtlığımız bize galebe çalmıştı, biz gerçekten sapıtmış kimselerdik. Ey Rabbimiz, bizi buradan çıkar. Eğer yine küfre dönersek artık hiç şüphesiz ki zalimlerden oluruz.” Rab Teala onlara şöyle der: “Sinin orada! Benimle konuşmayın!” Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki: “İşte o zaman cehennem ehli her türlü hayırdan ümitlerini keserler; hıçkırmaya, nedamet etmeye ve dövünmeye başlarlar.” (Tirmizi- Cehennem Hadis No: 2712)
İlgili Ayetler:
1) (A’raf: 50.)
2) (Mü’min: 50.)
3) (Zuhruf: 77.)
4) (Mü’minun: 108.)
Siyah Ateş
Ateşin son devresinde o yakıcı azab simsiyah olur. Ondan nur ve ışık çekilir. Karanlık içinde bir azaba dönüşür. Kainatta kara delik dediğimiz ateşin son evresi olan o mekanlar, cehennemden bir menzil olarak kafirlerin ve facirlerin geleceği günü beklemektedir. Yokluk karanlığına en yakın varlık, karanlık ateş olsa gerek. Kara deliklerin haberi bize ta asırlar öncesinden asr-ı saadetten geliyor. Rivayette açıkça buna işaret ediliyor.
Ebu Hureyre’den (r.a.) rivayetle, Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Cehennem ateşi bin sene yakıldı. Öyle ki kıpkırmızı oldu. Sonra bin sene daha yakıldı, öyle ki beyazlaştı. Sonra bin sene daha yakıldı. Şimdi o simsiyah ve karanlıktır.” (Tirmizi- Cehennem Hadis No: 2717) (Muvatta- Cehennem Hadis No: 2)
(Cevher İnci Altın)
- Yalan ve Yılan - 11 Eylül 2024
- Firavun ile Ferdi Bey - 2 Eylül 2024
- Nâsih ve Mensuh - 29 Ağustos 2024
- Sülb ve Teraib (Tarık Suresi 7. Ayet) - 6 Ağustos 2024
- Cihat - 23 Temmuz 2024
- Tesadüf Testi - 20 Haziran 2024
- İslam’da, Kadına Şiddet Var mıdır? - 13 Haziran 2024
- İmtihanın Kodları - 28 Mayıs 2024
- Ayet Berkenar Mucizesi - 12 Mayıs 2024
- Hasetçi Adam - 20 Nisan 2024