Ana Sayfa / Yazarlar / Cenazede Yemek

Cenazede Yemek

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Cenazede Yemek

Cenaze merasimlerinde, mezarlıklarda, taziye ziyaretlerinde vefat eden kişinin yakınları tarafından yemek vb. ikramlarda bulunulması çokça tartışılan konular arasında yer almaktadır.

Konunun detaylarına girmeden bir iki hususun zihinlere yerleşmesinde fayda var..

Baş ağrısı şikayetiyle doktora başvuran yüz kişinin tamamı ağrıdan şikayet etseler de ağrıya neden olan hastalıkları farklı olabilir.
Baş ağrısına neden olan bin değişik hastalıktan bahsediyor uzmanlar.

Hakeza karnım ağrıyor diye gelen insanlar için de aynı durum söz konusudur; yüz kişiden her birinin hastalığı farklı olabilir.
Birinde gaz vardır, biri üşütmüştür, birine yedigi bişey dokunmuştur, birinde çok daha ciddi bir hastalık olabilir vs..
Uzman bir doktor, kan, idrar, ultrason, MR vs gerekli bütün tetkikleri yapmadan, bütün hastalara aynı teşhisi koymaz, aynı ilacı yazıp aynı dozda kullananaksınız deyip göndermez.
Hastanın yaşı, cinsiyeti, yeyip içtikleri, kullandığı diğer ilaçlar, yaşadığı hayat şartları, iklim, mevsim vs onlarca etken hastalığın nedenleri arasında yer alabilir.

Uzman bir hekim bütün bunları ve çok daha fazla ihtimali hesaba katarak teşhis koyar, tedavi için ilaç yazar, ilacın dozunu, kullanım süresini de ona göre ayarlar.
Zaman zaman ilaç değiştirir, zaman zaman dozunu değiştirir. İyileşme sağlanmışsa ya da daha tehlikeli yan etkiler oluşmaya başlamışsa ilacı kestiği de olur..

Mahkemelerde hakimlerin karar verme süreçleri de benzer şekilde işler.
Hakimler davacı tarafı, davalı tarafı eksiksiz dinler. Bütün delilleri toplamaya çalışır, olayı tüm ayrıntılarıyla inceler, bilirkişilere danışır, şahitleri dinler..
Tüm verileri toplayıp inceledikten, tüm tarafları dinledikten sonra konuyu aydınlatacak anayasa, yasalar, benzer konulardaki mahkeme kararları, üst mahkemelerin ictihadi kararları gibi hukuki metinlerin ışığında hükmünü verir, gerekçeli kararını da açıklarlar..

Önlerine gelen pek cok benzer davada hakimlerin farklı hükümler verdikleri de olur..
Olaylar her ne kadar benzer olsa da her olay birbirinden farlıdır..

İslam Hukuku Ekolleri olan mezheplerin ortaya çıkış nedenleri de burada yatar..
Bu girizgahtan sonra konumuz olan
cenaze evlerinde yemek ikram edilmesi, mezarlıklarda simit-pide ikramı meselesine gelelim.

Cenaze evlerinde, mezarlıklarda yemek ikram edilmesi ve ikram edilen yemeğin yenmesi;
Bazı durumlarda haram,
Bazı durumlarda bid’at,
Bazı durumlarda mekruh,
Bazı durumlarda da caizdir..

Bir hükme varabilmek için
Bu yemeği neden ikram ediyorsunuz?
Adet olduğu için mi,
Zaruret-ihtiyac olduğu için mi,
Elalem ne der diye mi,
Dinimizin emridir, yemek vermezsek günaha gireriz diye düşünerek mi bu ikramları yapıyorsunuz?
Bu yiyeceklerin parasını kim ödüyor, nasıl ödüyor?
Bu ve benzeri doğru sorular, doğru şekilde sorulmadan, doğru cevaplar alınmadan konu hakkında fetva verilmez, verilirse isabet olmaz, derde deva, sadra şifa olmaz..

Cenaze evinde yemek hazırlamak, gelenlere yemek vermek doğrudan helal ya da haram değildir.
Ancak dolaylı yollar, dolaylı sebeplerden ötürü haram olabilir.
Şöyle ki;
1. Vefat edenin geride bıraktığı yetimleri varsa ve o yetimlerin mallarını ve haklarını korumak diğer müminlere farz, haklarını yemek ve yedirmek haram olduğu halde bazen düşüncesizlikten, bazen cehaletten, bazen işgüzarlıktan cenaze yemeği veriyoruz diye o yetimlerin mallarını ihtiyacı olmayan insanlara, zaruri olmadığı halde yedirmek, bu yemeği yemek haram kapsamında değerlendirilir..

2. Bir diğer konu; kişi vefat ettiğinde malı mirasçılara kalır.
Geride bıraktığı maldan önce borçları ödenir, ardından mirası bölünür, hak sahiplerine hakları teslim edilir.
Vefat edenin ardından bu tür zaruri işler yapılmadan, alacaklıların hakları ortada dururken, mirasçıların her birine sorulup rızaları alınmadan, onların hakkı olan mallar, paralar ile başkalarına yemek ikramında bulunmak da helal dairesinin dışına çıkan bir uygulama olur..
İnsanların mallarını rızaları dışında yemek ve yedirmek helal olmaz..

3. Cenazeye ve taziyeye gelenlere yemek yedirmek için faizli kredi çekerek yemek ikram etmek de (bilmediği için) yiyen için olmasa bile ikram eden için harama bulaşmaktır..

4. ‘Zaruretler haramları mübah kılar” hükmü gereğince ikram yapmanın zaruri olduğu durumlarda en sade, en kolay, en masrafsızını tercih etmek mümkün ve gerekli olduğu halde lüks lokanta ve restoranlarda yemek ikram etmek israf kapsamına gireceği için kabul edilebilir değildir, vebalden, günahtan hâli değildir..

Cenaze yemeği meselesinin bir de Bid’at boyutu vardır..

Sosyal hayatta var olan her adete, her geleneğe, her faaliyete bid’at demeyi hikmetli, hakikatili, insaflı bulmak mümkün değildir..
Ancak alimlerimiz cenaze yemeği vermeyi dinimizin, kitabımızın, Peygamberimizin emri olarak görmeyi, yapmazsak günaha gireriz vs diye inanmayı bid’at kapsamında değerlendirirler.
Dinimizde emir ve yasak koyucu, günah ve sevabı belirleyici olan Rabbimiz ve Peygamberimizdir. Rabbimiz, kitabımız, Peygamberimiz, İslam hukukçularımız cenaze yemeği vermeyi emretmedikleri hatta yasakladıkları halde birileri kendi kafalarına göre “yemek vermezsek Allah günah yazar” derse, buna inanırsa dinde olmayan bir iş icad etmiş olacağı için vebale girer, Peygamber Efendimiz sav’in “her bid’at dalalettir, yoldan sapmaktır. Ve her sapışın sonu Cehennemdir” diye uyardığı durumla karşı karşıya kalınabilir.
O yüzden cenazelerde yemek ikramı konusunda kılı kırk yarar şekilde titiz davranmak gerektir.

Cenaze Yemeğinin mekruh olduğu durumlar..

1. Cenaze merasimleri insanlara ölümü, ahireti, kulluğu, tövbeyi, Rabbimize, dinimize yönelmeyi hatırlatması gereken, bol bol tefekkür edilmesi gereken çok özel anlardır.
Bu anları hayırlı işlerle değerlendirmek varken kabir başlarında vs yemek içmek gibi o an için gereksiz, faydasız işlerle meşgul olmak, insanları bunlarla meşgul etmek son derece hikmetsiz, hakikatsiz, kimseye faydası olmayan görgüsüzce işler olduğu için mekruhtur denilebilir..

2. Peygamber Efendimiz (s.a.v) üzüntü ve telaşları nedeniyle cenaze evlerinde yemek pişiririlmesini doğru bulmamış, bunun yerine komşuların üç gün cenaze evine yemek götürmelerini tavsiye etmiştir..

Peygamberimizin tavsiyesini duyduğu, bildiği halde duymazdan gelmek, itaat etmemek elbette müslüman ahlakına, edebine yakışmayacağı için mekruh sayılmıştır..
Ancak, Peygamber Efendimiz (sav), cenaze evinde yemek yapılmasını yasaklamaktan öte cenaze evine yemek götürmeyi tavsiye etmiştir diye anlamak daha doğru olabilir.

Bu hadis çerçevesinde cenaze sahiplerinin acılarını, yüklerini hafifletmek, paylaşmak adına cenaze evine hiç bir şey götürmeyip onları yemek yapmaya, sofralar kurmaya, misafir ağırlamaya mecbur etmek, Peygamber Efendimizin “kardeşinizin evine yemek götürün” tavsiyesini duyduğu halde uymamak da komşuların hanesine yazılacak veballerdendir.

Sünnetteki bu edep, bu asalet, bu saygı, merhamet, dayanışma yaşanmadığı, yaşatılmadığı için insanlar cenazeye gelen misafirlerine simit, pide gibi ikramlar yapmaya mecbur kalıyorlarsa bu insanları ne diye suçlayabilir, ne diye konayabiliriz?

Köylerde, kasabalarda, şehirlerde, apartmanlarda, sitelerde var olan ve gitgide çığırından çıkmaya başlayan cenaze yemeği-ikramı konusundaki yanlış uygulamayı kaldırmanın yolu; yapmayın, etmeyin, ayıptır, günahtır, haramdır, bid’attir, mekruhtur demek değildir.
Peygamber Efendimiz sav gibi alternatif çareler üretmek, Peygamberimizin sav ürettiği o harika çözüme sahip çıkmaktır.
Yanlışa yanlış diyerek hiç bir sorunun çözülmedigini herkes bilir, bilmelidir.
Yanlışı düzeltmenin en güzel, en etkin, en sühûletli yolu, alternatif yolu, doğru yolu göstermekten, yaşamaktan geçer.

Buraya kadar cenaze yemeğinin dinen yasak ve mahzurlu şekillerini sıraladık.
Cenazelerde yemek ikram etmenin caiz görüldüğü durumlar da vardır.
Bir;
Komşular tarafından yemek verilmesi caizdir hatta sünnettir, edeptir, inceliktir, asalettir, sevaptır.
Pek çok komşu yerine hayır sahibi bir kişinin ikramda bulunması, bütün masrafları karşılaması da aynı sekilde cömertlik tür, asalettir, caizdir, sevaptır, sadakadır.

Bazı köylerde, mahallelerde bu tür durumlar için ortak bütçe oluşturulup masrafların oradan karşılandığı görülmektedir ki bu da çok güzeldir, sünnete uygundur.

İki;
Cenaze için uzak diyarlardan gelenler, cenaze evinde misafir olarak yatıya kalacak insanlar varsa, onlar için cenaze evinde yemek pişirilip ikram edilmesi de caizdir denilmiş..
Neticede aç yaşamak mümkün değil. Acı varsa da açlık da var.
Çevreden yemek gelmiyorsa insanlar mecburen evlerinde yemek pişirip karınlarını doyuracaklardır.

***

İlk başta verdigimiz hasta karnı ağrıyan hastalar örneğinde olduğu gibi Türkiye toplumunda cenazelerde yemek konusunda tek tip uygulama yoktur, yöreden yöreye farklı uygulamalar sözkonusudur.

Şehir şehir, köy köy, her yöre insanının yaptıkları işi izah edecekleri farklı farklı gerekçeleri, nedenleri vardır.
İnsanlar dinlenilmeden, yaptıklarının gerekçeleri bilinmeden siz harama girdiniz, siz bid’at ehlisiniz, sizin yaptığınız mekruhtur denilmez.
Caizdir, bir sakıncası yoktur da denilemez.

Şartların değişmesi hükümleri değiştirmez. Ama hükmün uygulamasını değiştirebilir.
Mesela:
İslamın ilk yıllarında Peygamberimiz (asm) kabir ziyaretlerini yasaklamıştır. Daha sonra tevhid inancı insanların kalplerine ve hayatlarına yerleşince serbest bırakmıştır. Günümüzde de kabirleri kutsal sayma durumu ortaya çıkarsa, bu durum düzelinceye kadar ziyaretler yasaklanabilir, bu arıza ortadan kalktığında yeniden serbest bırakılır.

Yine Peygamberimiz (asm) kurban etinin üç günden fazla evde bulundurulmasını yasaklamıştır. Çünkü o yıl halk arasında kıtlık hakimdi ve bir çok insan yiyecek sıkıntısı içerisindeydi.
Ancak ertesi yıl bolluk olunca isteyenin istediği kadar eti evinde bulundurması serbest bırakmıştır.

Bu örnekler gösteriyor ki Peygamberimiz (s.a.v.) şartlara göre emir ve tavsiyelerde bulunmuş, şartlar değiştikçe emir, yasak ve tavsiyelerini güncellemiştir..
Dört halife döneminde de benzer uygulamalar olmuş, İslam hukukçuları da bu yolu uygulamışlardır.

Buna da bir örnek verelim.
Eski ulema, insanları namazda tembelliğe teşvik edebileceği, namazı kazaya bırakmayı masum gösterebileceği endişesiyle camilerde kaza namazı kılınmasını mekruh saymışlardır.
Bu günkü ulema ise, insanların büyük çoğunluğu namazlarına dikkat etmiyorlar, kazaya bırakıyorlar.
Pek çoğu kılamadıkları namazlarını kaza etmeleri gerektiğini de bilmiyorlar.
Onları hiç olmazsa kaza borçlarını ödemeye teşvik için camilerde kaza namazı kılmak caizdir hatta güzeldir diyorlar..

Müslümanların şahsi ve içtimai hayatlarında
varolan sorunların alt yapıları, arka planları, gerekçeleri vb iyice araştırılıp bilinmeden, doğru zamanda, doğru kişilere, doğru sorular sorulup doğru cevaplar alınmadan çözüm üretebilmek, fetvalar verebilmek, ürettiğimiz çözümleri insanlara ve topluma kabullendirmek zordur.

Cenaze yemeğini kaldırmaya çalışan bir imama yaşlı bir teyzemiz şunu söylemişti;
“Ben ömrümü bu eve, çoluk çocuğuma adamışım, onlara hizmet etmişim.. Öldüğüm gün benim canım için bir ekmek verilmeyecek mi?”
Bu köydeki insanlar cenaze yemeği vermeyi dinimiz böyle emrediyor, yemek vermezsek günaha gireriz diye değil,
ölen aile ferdine vefa borcu olarak görüyorlardı.
Bazı insanlar yaratılış itibariyle, bazıları atadan-babadan kalma bir haslet olarak çok cömerttirler. Hangi şart altında olursa olsun misafirlerine mutlaka ikram etmek isterler, misafirini ikramsız uğurlamaktan haya ederler.. Bu insanları bu ahlaklarından dolayı harama bulaşmış, bid’akar olarak degerlendirmek mümkün müdür?

Bunun yanında elalem ne der diye, ayıp olmasın diye, belki nam olsun diye borca girip, kredi çekip ikramlarda bulunanlar vardır.
Bilmeden de olsa başta saydığımız yetimlerin hakkına, mirasçıların hakkına girerek ikramlarda bulunuyorum diye vebale, harama girenler vardır.
Dinimizin emir ve tavsiyelerini dinlemeyenler, unursamayanlar vardır ve bu insanlar elbette vebaldedirler..
Bu insanlara dönüp, sorun yok, yaptığınız hoştur, siz yapmışsanız doğrudur vs denilemez elbette..

Sonuc olarak;
Peygamber Efendimiz sav, “Ümmetimin fesada uğradığı, bozulduğu bir zamanda benim bir sünnetimi ihya eden yüz şehid sevabı kazanabilir” hadisini rehber edinip
cenazelerde yemek mevzusundaki faydasız polemikleri terkederek sünnet dairesinde güncel, uygulanabilir çözümler üretme çabasına girişelim..
Belediyeler su faturalarına ya da çevre temizlik vergilerine çok cüzi bir ilave yaparak cenaze hizmetleri gider kalemine simit ikramını da ekleyebilirler.
Ya da daha doğru bir kararla, belediyeler şehir mezarlıklarında simit, pide vs ikramını tamamen yasaklayabilirler.

Cenaze evlerine yemek götürme işini üstlenip, toplum adına bir sünneti ayakta tutacak vakıf ya da dernek kurup onlar üzerinden bu hizmet yürütülebilir, bu sorunun üstesinden gelinebilir..

Bazı köylerimiz cenaze masrafları için ortak bir bütçe oluşturmuşlar. Köydeki cenazelerin masrafları oradan karşılanıyor, eksildikce takviye yapılıyor.
Bir nevi imece usulüyle herkesin hayrı karışıyor, kimse mağdur olmuyor, dayanışmaya vesile oluyor.
Bu da Peygamberimizin sünnetine, tavsiyesine uygun bir çözüm..

Rabbim cümleye hayırlı uzun ömürler ihsan eylesin.
İmanlı, Kur’anlı hayırlı bir ölüm, hayırlı akıbetler ihsan eylesin..

Orhan SALCI

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Biyoloji Tarihi Notları

Biyoloji Tarihi notları Biyoloji tarihi özellikle batılı tarihçiler tarafından büyük araştırmalara sahne olmuş. Bunlardan bazılarına …

Kapat