Ana Sayfa / Yazarlar / Cennetin Sonsuzluğunda Mutluluğun Coşkusu

Cennetin Sonsuzluğunda Mutluluğun Coşkusu

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Ah cennet! Ben de bir gün sana kavuşabilecek miyim?
Bastığı yerler toprak değil, çamur değil, un gibi bembeyaz kum. Nehirleri enlemesine akan berrak, tertemiz, gümüş renkli sudan ırmak, lezzetine doyulmayan bal ırmak, kar gibi bembeyaz süt ırmak ve kırmızı şarab ırmak. Dört nehir cennet bahçelerinin altlarından ve yolların kenarlarından akıyor. Nefes aldıkça ciğerleri öylesine genişliyordu ki, ruhunda büyük bir inşirah hali oluyordu. Nasıl bir rahatlama nasıl bir hava teneffüs ettiğini tarif edemiyordu. Dünyadakine hiç benzemeyen bir genişlik göğsüne doluyor ve ruhuna huzur kazandırıyordu. Orada bir nefes bin nefesten bereketli. Her nefeste sonsuz rahatlama hissediliyor.
Yürürken sağındaki solundaki binalara baktı. Balkonlarda üçerli beşerli insanlar, ellerinde kadehler, dışarı bakıp yoldan geçenleri seyrediyorlar.
Öyle bir mülk ve zenginlikler diyarı ki, seyri bile cihana bedel.
Her taraf ışıl ışıl pırıtlılarla dolu. Sanki cila sürülmüş gibi ışığı yansıtıyor. Üstlerinde ne güneş var ne de ay. Arş-ı A’la’nın nuru cennetleri aydınlatıyor. Serçelerin, bülbüllerin, sakaların, yeşil kuşların hayat sevinciyle çırpınışları ile birlikte burada bütün cennet halkında bir sürur ve neşe hali, sürekli hiç bitmeyen bir coşkuyla devam ediyor. Herkesten sevinç çığlıkları yükseliyor gibi bir mana var ortalıkta. O mana insanların yüzlerine, kalblerine, ruhlarına sirayet etmiş. Yüzlerden ve gözlerden yansıyan nurani parlaklık ilk bakışta farkediliyor. Müjdelenmiş, muştulanmış, mutluluk haberleriyle koşuşan binlerce insan. Herkes dost ve herkes dosta müteveccih olmuşlar.
Cennet taşıtlarıyla hizmetliler evlere yiyecek ve içecek servisleri yapıyorlar. Kapıların önlerine koliler dolusu iaşeler yığılıyor. Kapıyı açan cennet sakinleri bunları evlerine taşıyor.
Bir binanın alabildiğine geniş balkonunda on kişi oturmuşlar. Ev sahibi onlara kızartılmış kuş etleri ve kuzu eti ikram ediyor. Son Nebi’nin dediği gibi: “Dünya ve cennet yemeklerinin seyyidi ettir.” (İbni Mace- Et’ime)
Sağlı sollu yüksek binaları, köşkleri, sarayları geçip ormanlık bir alana girdi. Orada camdan billurdan köşklerle karşılaştı. Öyle köşkler ki içinden dışı, dışarıdan içi görünüyor. Sekiz, on katlı geniş köşklerin içinin görüntüsü ve özenle seçilmiş eşyaların konforlu duruşu onu hayran bıraktı. Şu köşklerden biri de benim olsa diye iç geçirdi. Hemen o anda onu çağırdılar. Köşklerden birine buyur ettiler. Buyrun güzel insan bu köşk size ait. İşittiği sözlere inanamadı. Baktı gerçek bir davet. Sevinerek, şükrederek içeri girdi. En üst kattaki bir odaya yerleşti. Pencereden dışarı baktı. Orman alabildiğine uzayıp gidiyor. Ağaçlar arasında uçan kuşlar, ağaçtan ağaca zıplayan maymunlar, çeşit çeşit hayvanlar, bitkiler, rengarenk çiçekler mükemmel bir manzarayı oluşturuyordu. Orada dünyada hiç duymadığı sesleri, görmediği renkleri, hatırına bile gelmeyen manzaraları gördükçe hayranlığı kat kat artıyordu. Hayvanlar, insanlar, melekler, cinler hep birlikte hareket ve faaliyet içindeler.
Bu nasıl bir mülk ve saltanat ki, bitmeyecek, sonsuza dek sürecek. Acı yok, hüzün yok, elem yok, hastalık yok, ölüm yok, yok olmak yok ve yok yok.
Ah Cuma günü gelse de bütün bunlardan dolayı Rabb’ime teşekkür etsem diye düşündü. Her Cuma, cennette Rab ile buluşma ve görüşme günüdür. Baktı ki, cennette o gün Salı. Daha üç günü var. Gecesi olmayan, hep gündüz olan üç günü bekledi. Üç gün boyunca bu nimetlerle oyalandı, eğlendi, sevindi. O sevinç ve heyecan içindeyken Cumaya ulaştı. Beklenen an geldi. Etrafına baktı. Herkes heyecanlı, herkes mutluydu. İnsanlar edeble bir yere toplandılar. Sesler kısıldı. Çıt yok. Ortalığı bir heybet ve ciddiyet bürüdü. Makamın yüceliğini bütün ruhlar hissetti. Kalbleri, gönülleri, gözleri, yüzleri parlayan bir nur kapladı. “Selamun kavlen min Rabbin Rahim.” Rahim Rabb’lerinden onlara selam indi. Gözlerden yaşlar boşaldı. Herkes sevinçten ağlıyordu. İnsan yaradanını görüyor, O’nunla konuşuyor, konuşmaktan öte O’nunla sohbet ediyordu. Dostla sohbet ne güzel! Ne harika! Dostun güzelliğine bakmak ne güzel! Herşeyden daha güzel, cennetten daha güzel, güzellikleri yaratan ne kadar güzelmiş. Aman Ya Rabbi! Sen bu kadar güzel miydin? Ben dünyada bunun farkına varamadım. Affet beni! Sahte güzellere takıldı dünyada gözlerimiz. Bir saat sohbet, seyran ve sonu hayranlıkla biten Cuma demleri keşke hiç bitmeseydi. Neyse ki haftaya tekrar buluşma var.
Cehennemden cennete bakan bir günahkar bu manzaraları görünce şöyle der: “Ah cennet! Sana bir gün ben de kavuşabilecek miyim?” Ah burası için ölünmez mi, dövünülmez mi, işkenceye uğranılmaz mı, hakarete tahkire maruz kalınmaz mı, şehid olunmaz mı?
Cennette yetmiş katlı bir binanın yetmişinci katında, terasta düzenlenen bir eğlenceye katıldı.
Terastan bakınca muhteşem bir manzara görünüyordu. Cennet ayaklarının altındaydı ve istese oradan uçabilirdi. Her türlü imkanlar onlara sağlanmıştı.
Gezmek ve bu güzellikleri seyretmek insanı mutlu ediyor. Fakat yanında dostları ve sevdikleri olunca mutluluk kat kat artıyor. Her çeşit içecekten bol bol ikram ediliyordu. Adını ve tadını bilmediği ve ilk defa orada tattığı nice içecekler. Lezzeti damaktan hiç gitmeyen içecekler.
Bir tepside yedi farklı et çeşidi tabakları süslüyor. Kuş etinden kuzu etine, ceylan etinden hindi etine kadar çeşit çeşit sıralanmış kebaplar.
Bir başka tepsiyle meyveler sunuluyor. Dilimlenmiş çeşit çeşit meyveler. Lezzetleri dünyadakine benzemeyen meyveler. Damağına takılıyor, tadı ve kokusu ağızdan hiç gitmiyor.
Keyifli kahkahalar, sıcak dostluklar, muhabbetler, sohbetler. Dünyada dostluğunu gördügü temiz ve vefalı arkadaşlarıyla karşılaştı. Sevinci ve mutluluğu kat kat arttı. Dünyadaki hatıraları gözlerinde canlandı. O güzel anılarını yadettiler. Nasıl da dünya tünelinden geçtiler, haşirden, sırattan geçtiler, Cennetin geniş kapısından girip köşklerine yerleştiler. Nice tehlikelerden, tuzaklardan, nefis ve şeytanın hilelerinden kurtuldular. Buraya kadar geldiklerine şükrettiler. Vaktin nasıl geçtiğinin farkına bile varmadan eğlenceli parti devam edip gidiyordu. İstedikleri herşey önlerine seriliyordu.
Parti dönüşünde malikhanesine giderken sağında ve solunda beliren manzaraları seyre koyuldu.
Yol kenarlarına konmuş çeşmeler dikkatini çekti. İnsanlar muslukları açınca envai çeşit içecekler akıyor. Meyve suları, meşrubatlar, değişik tadlarda ve değişik renklerde yüzlerce çeşit içecekler. Billur bardaklara ve gümüş taslara dolduruluyor ve içenler tadına hayran kalıyorlar. O kadar çok çeşme var ki sıra ve izdiham olmadan, beklemeden buradan kana kana içiliyor. Yol arkadaşı ondan iki sene evvel Cennete girmişti. Tecrübelerini ve gördüklerini ona hatırlattı ve şöyle dedi: “Bu gördüklerin ne ki, daha sen deniz sahillerini, piknik alanlarını, karnavalları, bayramları, coşkulu festivalleri toplu katılımlı şenlikleri, görmedin. Seni burada çok sürprizler bekliyor.
Birkaç Cuma yaşadıktan sonra dünya hayatını hatırladı. Ne günler gelip geçti. Ne imtihanlara maruz kaldı. Dünyanın zor günlerinde sabretti, sebat etti, dayandı, direndi ve kazandı.
Şimdi bütün dünya hayatını baştan sona izlemeye karar verdi. Doğumundan ölümüne kadar bütün ömrünü izlemeye karar verdi. Odasına çekildi. Perdeyi kapattı. Kanepeye uzandı. Kaseti yerleştirdi. Ve başladı hayat macerası.

*Cennetten istediğiniz gibi bahsedin, nasıl olsa o sizin yapacağınız tasvirlerden çok daha üstündür.
Mürsel Hadis
Makdisi Cennet ve Cehennem hakkında naslarda bulunmayan tasvirleri yapanların bu hadise dayandıklarını söyler. (İslam Ans. 7. Cilt, 228. Sh.)

(Cevher İnci Altın)

Yazar : Abdullah ÖZTÜRK

1963 miladi ve 1383 hicri senesinde, Ankara’da dünyaya geldi.
Gazi Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümünden mezun oldu.
Memleketi Şeyh Ali Semerkandi Hazretlerinin yaşadığı ve medfun olduğu Şeyhler beldesidir.
Huccet, Hulasa, Fıkhul Kebir, Fıkhul Evsat, Fıkhul Asgar, Hıristiyanlara Mektuplar, Yol, Bir Şahıs Bir Olay, Cevher İnci Altın, Suristan, Kalbimin Aydınlığı 40 Hadis, isimli eserlerin yazarı, halen ilmi araştırmalarını devam ettirmektedir.

Web Sitesi
Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

2 Yorumlar

  1. avatar

    Allah razı olsun çok etkilendim

  2. avatar

    Hocam Allah razı olsun, gözlerim doldu okurken.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Seküler – Lâik Bilim ve Ders kitaplarındaki Gizli Tehlike

Fizik, kimya, biyoloji gibi bilim ve ders kitapları; Rabbimiz’in fiil ve eserlerini, konu olarak seçmişler …

Kapat