Cevher, bir şeyin maddesi demektir. Araz ise, o maddenin varlığın bağlı olarak ortaya çıkan bir özelliktir. Mesdela: demir bir cevherdir; onun sertliği ise bir arazdır. Gümüş bir cevherdir, onun beyazlığı ise bir arazdır.
Diğer bir ifadeyle, varlıkta kalabilmesi için başka bir şeye muhtaç olmayan maddeler cevherdir, başka şeye muhtaç olan hassalar, özellikler, sıfatlar arazdır. Meselâ elma, altın birer cevherdir. Bunların rengi, kokusu, şekli ise arazdır. Renk cisim ile vardır, onun üzerinde görünür, cisim olmazsa, renk olmaz. Kâinatın tamamı cevher ile arazdan meydana gelmiştir.
Bu gerçeği kavradıktan sonra, cevher ile arazın ezeliyetinden söz etmenin mümkün olmadığı kolayca anlaşılır. Çünkü cevher de araz da sonradan var edilmişlerdir.
Her şeyin bir değişmez özü, bir de sürekli değişime uğrayan dış kısmı, sureti vardır. Birincisine cevher, ikinciye âraz denilir. Bir çekirdeğin değişmeyen özü, ondaki genetik şifredir. Çekirdek parçalansa da, fidan, ağaç hâlini alsa da bütün bunlar, sonradan meydana gelen, ârızî şeylerdir. Esas program, hiçbir değişikliğe uğramaz. Bu mânâda bütün kanunlar cevher, onların uygulandığı sahalar ise arazdırlar.
Risale-i Nur Külliyatı’nda, ruhun emir âleminden gelmiş şuur ve hayat sahibi bir kanun olduğu bildiriliyor. Buna göre, insanın cevher denilmeye lâyık veçhesi ruhudur, beden ise ârazdır.
Bir adım daha ileri gittiğimizde, her varlığın bir mahiyeti, bir de sureti bulunduğunu görürüz. Mahiyet, o şey daha yaratılmadan, onun ilâhî ilimde teşekkül etmiş hâlidir. Bu ilimde bir değişme düşünülemez ve asıl cevher, ilâhî ilimdeki bu mahiyettir. O mahlukun yaratılmasıyla ortaya çıkan varlık, o ilk cevhere göre â’razdır. Değişmeye, büyümeye, gelişmeye, kemâle erip zevale ermeye ve sonunda ölümü tatmaya mahkûmdur.
Daha dar mânâda, her varlığın temel taşları demek olan atomlar “cevher” kabul edilmiş ve atoma “cevher-i fert” denilmiştir. O atomlardan yapılan varlıklar ise “araz” kabul edilmişlerdir. Önemli olan, gözünü sadece arazlar âlemine dikmiş ve maddede boğulmuş insanların nazarını cevherlere, yani ruhlara, kanunlar âlemine ve nihayet her şeyin ilk hareket noktası olan mahiyetlere çekmektir. O mahiyetler Allah’ın iradesiyle, ilmiyle vücut bulmuşlardır.
sorularlaislamiyet & sorularlarisale
- Mehmet Nuri BİNGÖL”ün Edebî Yolculuğu - 30 Ağustos 2024
- Risale-i Nur’da ve Hatıralarda Kurban Bayramı - 15 Haziran 2024
- Ramazan’dan Sonra - 24 Nisan 2024
- Ramazan Bayramı ve Peygamber Efendimizin Bayramı - 9 Nisan 2024
- Kadir Gecesi ile İlgili Yazılar - 5 Nisan 2024
- Saatler ve Manzaralar / Yahya Kemal BEYATLI - 30 Mart 2024
- Peygamberimizin (asm) İtikâfı - 29 Mart 2024
- Aydınların Dilinden Bediüzzaman Said Nursî / Vefatının 64. Sene-i Devriyesi Hatırasına (video).. - 25 Mart 2024
- Sükûtun Zarâfeti / İmam Süyutî - 23 Mart 2024
- “Oruç, Bıçağa Gerek Duyulmayan Bir Ameliyattır.” - 20 Mart 2024