Ana Sayfa / Yazarlar / Cevşen Duasını Bir de Okuyanlardan Dinleyin

Cevşen Duasını Bir de Okuyanlardan Dinleyin

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Hayatımın epeyce bir kısmı denizde geçti. 15 Yıl Deniz Kuvvetlerinde 20 yıl da ticaret gemilerinde çalıştım. Bu kadar uzun bir süre içinde yanımdan ayırmadığım bir dua kitabı vardır, Cevşen duası kitabı.  Sefere gideceğim zaman ilk önce bu kitabı çantama yerleştirir sonrasında diğer eşyalarımı koyarım.

Denizler çok maceralı olduğu gibi aynı zamanda tehlikeli yerlerdir. Eğer denizde fırtına içinde bulunuyorsanız geminizde “ateist” kalmaz. Herkesin dilinde Allah’a dua vardır. En sefih denizciler dahi selametle sahile ulaşmak için dua ederler. Kuran-ı Kerim’de bu durum mealen şu şekilde geçmektedir:

“Sizi karada ve denizde gezdiren O’dur. Hatta siz gemilerde bulunduğunuz, o gemiler de içindekileri tatlı bir rüzgârla alıp götürdükleri ve bu yüzden neşelendikleri zaman, o gemiye şiddetli bir fırtına gelip çatar. Her yerden onlara dalgalar hücum eder ve onlar çepeçevre kuşatıldıklarını anlarlar da dini yalnız Allah’a halis kılarak:-Andolsun eğer bizi bundan kurtarırsan mutlaka şükredenlerden olacağız- diye Allah’a yalvarırlar. Fakat Allah onları kurtarınca bir de bakarsın ki onlar, yine haksız yere taşkınlık ediyorlar. Ey insanlar! Sizin taşkınlığınız ancak kendi aleyhinizedir; (bununla) sadece fâni dünya hayatının menfaatini elde edersiniz; sonunda dönüşünüz yine bizedir. O zaman yapmakta olduklarınızı size haber vereceğiz.” (Yunus Suresi 22-23)

Dikkatlice düşünüldüğünde böylesi fırtınalar; Allah’ın kudret ve azametini hissedebilmek için bir fırsattır. Eğer fırtına içine düşmüş iseniz Allah’tan başka sığınacak başka bir yeriniz yoktur. Zira hiçbir güç sizi fırtınanın içinden çekip kurtaramaz. İyi bir kaptanın yapacağı yegâne şey; geminin yapısına uygun bir rota çizip fırtınanın etkisinden en az şekilde etkilenmesini sağlamaktır.

Denizcilerin bazen günlerce fırtınanın etkisinde kaldığı dönemler hatta karaya çıktığında yürümekte dahi zorlandığı zamanlar olur. Bütün bu olumsuzluklara rağmen işin bir de güzel tarafı vardır. Ayette de geçtiği üzere insanın çok aciz ve daima Allah’ın yardımına ihtiyaç duyduğunu idrak etmeye bir vesiledir.

Böyle zamanlarda denizcilerin yaptığı gibi Allah’a sığınmak en akıllıca yoldur. Zira sebeplerin yaratıcısı da Allah’tır. Eğer, sabır göstererek O’na sığındığımız ve dua ettiğimiz takdirde; imtihan edilmek üzere gönderildiğimiz dünya sınavından başarı ile geçme imkânına sahip oluruz.

Allah Kuran’da mealen: “duanız olmasa ne ehemmiyetiniz var” (Furkan Suresi 77) buyurmaktadır. İşte ben de denizde her gün bu dua kitabından bir kısmını okurum. Ruhumun bunaldığı zamanlarda bazen bu dua kitabını 2-3 kez okuduğumu bilirim. Öyle ki bu alışkanlığım gemi seyahatleri bittikten sonra da devam ediyor. Her gün vakit namazlarından sonra bir parça okumaya gayret ediyorum.

Bu kadar istifade ettiğim ruhumun huzur ve sükunet bulduğu Cevşen duası hakkında bir parça bilgi vermek gerekiyor. Çünkü yanlış anlamalar ve çok hatalı değerlendirmeler çoktur. Umulur ki bunların hiç olmazsa bir kısmını gidermiş olurum.

Cevşen, Farsça kökenli bir kelime olup, “bir tür zırh, savaş elbisesi” manasına gelmektedir. Cevşen-i Kebir Musa el-Kazım-Cafer es-Sadık-Muhammed el-Bakır-Zeynelabidin-Hz. Hüseyin ve Hz. Ali tarikiyle Hz. Peygamber’e isnat edilir.

Cevşenü’l-Kebir ismindeki duâ Peygamber Efendimize, Uhud Harbi esnasında Cebrail (a.s) tarafından getirilmiştir. Cebrail, Hz. Muhammed’e (asm): “Üzerindeki zırhı çıkar ve bu duâyı oku. Bu duayı üzerinde taşır ve okursan zırhtan daha büyük tesiri vardır.” demiştir.

Cevşen-i Kebir duâsı 100 bölümden oluşur. Her bölümde Allah’ın isim ve sıfatlarıyla tavsif edildiği 10 parça bulunur. Her bölümün sonunda Allah’ın aczden ve şerikten münezzeh olduğunu ifade eden ve cehennem ateşinden Allah’a sığınılan dua yer alır (Sen bütün kusurlardan, aczden ve şerikten mukaddessin. Senden başka ilah yok ki, bize meded etsin. Aman diliyoruz. Bizi azap ateşinden ve cehennemden halas et!).

Duanın geneline bakıldığında Allah’ın isim ve sıfatlarının sıkça tekrarlandığı ve Rabb’e onun isimleriyle yönelindiği görülür. İstiaze, yani ateşten ve azaptan Allah’a sığınma da Cevşen’de önemli yer tutar.

Cevşen, Ehl-i beyt yani Peygamber Efendimizin (asm) torunları yolu ile bize ulaştırılan bir duadır. Fazileti çok fazladır ve bir kısmını bizzat müşahede etmişimdir. Bazı insanlar mübalağa karıştırıldığını zannetmiş ve bu rivayetlere karşı biraz çekingen davranmıştır.

Cevşen duası halis bir niyetle okunduğu zaman Allah’ın izni ile pek çok dertlere şifa olur. Devamlı olarak okuyup muhtevasına uygun amel edenler, hem dünyada hem de ahirette büyük bir mükafat kazanabilirler.

Duaların en güzeli Allah’ın isimleriyle yapılan dualardır. Bu konuda “En güzel isimler (el-Esmaü’l-Hüsna) Allah’ındır. O halde O’na o güzel isimlerle dua edin” (Araf Suresi 180) ve “De ki: ister Allah deyin, ister Rahman deyin. Hangisini deseniz olur. Çünkü en güzel isimler O’na özgüdür”  (İsra Suresi 110) mealindeki ayetler, bu gerçeği vurgulamaktadır.

Bazı alimlerin ifade ettiği gibi Allah’ın Kuran’da geçen 99 ismi ile beraber O’nun bin adet ismi vardır. Bu sayı, Cevşen’deki isimlerin ve duaların sayısına uygundur. Bunlardan başka Allah’ın daha pek çok isimleri vardır ki onların sayısı sınırsızdır. 

İşte Hz. Peygamber (asm)’in binler dua ve münacatlarından biri olan Cevşenü’l-Kebir duası da böyle dualardan bir tanesidir.  Numune olarak bu duanın sadece bir kısmının Türkçesini arz edeyim:

“Ey göklerde ve ecram-ı ulviyede (gök cisimlerinde) azameti görünen Zat-ı zü’l-Celal. Ey zeminde ve zeminin herbir mevcudunda vahdaniyetin delilleri, ayetleri müşahede edilen Zat-ı zü’l-Kemal. Ey herbir şeyde ve mahlukta vücub-u vücuduna delalet eden bürhanlar bulunan Zat-ı Vacibü ‘l- Vücud. Ey azametli denizlerde acibeleri yaratan Zat-ı Celîl-i zü’l-Kemal. Ey dağlarda zihayatların hacetleri için iddihar edilen hazineleri halkeden Hallâk-ı Kerim. Ey her bir şeyin yaradılışını güzel yapan, tedbirini güzel gören ve ona levazımatını güzel bir tarzda veren Zat-ı Cemil-i zü’l İkram. Ey her şey herbir hacetinde, herbir emrinde O’na müracaat eden ve herbir mevcud herbir keyfiyetinde O’na dayanan ve herbir hak ve hakikat ve hüküm ve hakimiyet O’na raci olan Zat-ı Kadir ve Rabb-i Külli Şey.  Ey her şeyde zahir bir surette lütfunun eserleri ve inayetinin cilveleri ve güzel sanatının latif nakışları ve rahmetinin letafetli hediyeleri müşahede edilen Zat-ı Latif-i Habir.  Ey zişuur mahlukatına kudretini göstermek için kainatı bir meşher-i acaib yapan ve umum masnuatını kudret ve hikmet ve rahmet gibi kemalatını teşhir etmek için birer dellal, birer ilanname hükmüne getiren Zat-ı Kadir-i Hakim! Sen aczden, şerikden, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilah yok ki bize imdad etsin. el-Eman, el-Eman, bizi azab ateşinden ve Cehennemden kurtar!”

Sırf Allah’ın rızasını kazanmak için okunan mübarek bir duanın elbette dünyevi faydaları da olabilir. Allah, kendi rızası için yapılan hizmetlerin ahiretteki karşılığının bir numunesini bazen şu dünyada da verebilir.

“Bana dua edin ki, icabet edeyim.” (Mümin Suresi 60) mealindeki ayette, Allah ile kulları arasındaki ilişkinin duadan geçtiğine işaret edilmekte bu duaların Allah katında ne kadar önemli olduğu anlaşılmaktadır.

Kalp, dil ve bütün bir hayat boyunca Allah ‘ı zikretmenin ne kadar karlı bir ticaret olduğunu anlamak için Hadis-i şeriflerdeki “Dua bir ibadettir”; ve “Dua, ibadetin özüdür.” Sözlerini anlamaya çalışmak gereklidir. Dua çok önemli bir ibadettir ve bir kulluğun en güzel göstergesidir.

Zikir, münacat ve dua, bir ibadet türü olduğuna göre, özellikle dünyevi maksatlardan ziyade Allah’ın rızasını kazanmak esas olmalıdır. Duanın en güzel yönü şudur: Dua eden adam bilir ki; Sonsuz merhamet sahibi bir yaratıcısı var ki onun sesini dinler, derdine derman yetiştirir, ona merhamet eder, O’nun gücü her şeye yetişir. Dilerse bir anda bütün isteklerini yerine getirir ve hiç kimse O’na engel olamaz. Çünkü O, bütün kainatın tek yaratıcısıdır. Dünya ve ahiretin mutluluk kapılarını açacak anahtarların hepsi O’nun elindedir.

Cevşen duası, da Allah’ a karşı yapılan en büyük münacatlardan bir tanesidir. Böyle bir münacatta bulunan kişi, her şeyden önce gafletten sıyrılmalı, Allah’ın huzurunda olduğunu düşünmelidir. Cevşen okurken de diğer ibadetlerde olduğu gibi Allah’ın rızasını kazanmak esas olmalıdır. Çünkü ibadetler Allah’ın emri olduğu için yapılır. Neticesi ise Allah’ın rızasını kazanmaktır. İnsana asıl büyük faydası ahiret hayatındadır. Dünyaya ait faydaları bizzat ibadetin bir gayesi olarak düşünmemek gerekir. O faydalar, özellikle zayıf kimselere birer teşvik edicidir. Aksi takdirde ihlası kaçar ve ibadetin önemli sevabından mahrum kalınır.

İşte bu sebepledir ki Cevşen duasını sırf bilinen faydalarından yararlanmak için okuyanlar, hiçbir zaman o faydaları göremeyecekler ve görmeye hakları da yoktur. Çünkü o faydaları görenler, o duaları Allah rızası için okuduktan sonra görmüş ve teşvik olsun diye haber vermişlerdir. Daha işin başında bizzat gözünü bu tür dünya ücretlerine çevirenlerin okuduklarının bir değeri yoktur ki geçmişteki salih insanların gördüğü o faydaları görsünler.

Cevşen duasını Arapça orjinalinden okumak çok önemlidir. Çünkü yapılan tercümeler hiçbir zaman aslının yerini tutamaz. Hele Arapça gibi çok geniş ve zengin yapıya sahip olan bir dilin ifadelerini olduğu gibi tercüme etmek imkânsız gibidir. Özellikle ifade tarzında çok değişik maksat ve manalar bulunan ilahi ve nebevi kaynaklı ifadelerin tam tercümesi bütün bütün imkansızdır, vesselam…

Yazar : Vehbi KARA

Dr. Vehbi KARA, 1965 Yılında İstanbul’da doğdu. İlk ve orta eğitimini yine İstanbul’da tamamladıktan sonra 1982 yılında Deniz Harp Okuluna girerek askeri öğrenci olarak eğitimine devam etti. 1986 Yılında Kontrol Sistemleri bölümünden Elektrik-Elektronik Mühendisi olarak mezun olduktan sonra Teğmen rütbesi ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı savaş gemilerinde ve karargâh birimlerinde deniz subayı olarak görev yaptı. Savaş gemilerinde güdümlü mermi ve top atışlarında birincilik kazanmıştır. 1997’de Yüzbaşı rütbesinde iken askerlik mesleğinden ayrıldı ve ticaret gemilerinde çalışmaya başladı. Gemi Kaptanı olarak çeşitli ülkelere ait 30’dan fazla ticari gemide görev yapmış çalıştığı firmalardan ödüller almıştır. 2011 Yılında Araştırmacı kadrosu ile İstanbul Üniversitesinde göreve başladı ve halen de bu üniversitenin Su Ürünleri Fakültesinde ve Mühendislik Fakültesinde denizcilikle ilgili meslek dersleri öğretmenliği görevini yürütmektedir. 1997 Yılında İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Bölümünde “Petrole Dayalı Stratejiler ve Uluslararası İlişkilerde Petrolün Rolü” isimli çalışması ile yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. 2015 Yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri ilişkileri Bölümünde “Çalışma İlişkileri Açısından Kapitalizm Sonrası Dönem: Malikiyet ve Serbestiyet Devri” başlıklı çalışması ile doktora eğitimini tamamlamıştır. Uzakyol Kaptanı yeterliliğinde gemi kaptanlığı, Denizci Eğitimci Belgesi ve Elektrik-Elektronik Mühendisliği sertifikaları mevcuttur. Denizcilik, askerlik, tarih ve iktisat konularında çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde makaleler yazan Vehbi KARA’nın “Bahriyede 15 Yıl” ve “Altı Ayda Altı Kıta” isimli iki kitabı bulunmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Mekke Müşriklerinin Ambargosu, Müşriklerin Kuraklık ve Kıtlık Azabına Uğramaları, Ayın İkiye Yarılması Mucizesi…

Önceki bölüm için tıklayınız  MEKKE AMBARGO UYGULUYOR M. Âsım KÖKSAL (rh) Müşriklerin Hâşim ve Muttalib …

Kapat