Ana Sayfa / Yazarlar / Cihad-ı Manevî Sadaka-yı Makbule / Eyyup EKMEKÇİ

Cihad-ı Manevî Sadaka-yı Makbule / Eyyup EKMEKÇİ

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Eyyüp EKMEKÇİ

CİHAD-I MANEVİ SADAKA-YI MAKBULE

  بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ Esselamü aleyküm ve Rahmetullhi veberekatühü

Ramazan-ı Şerifin en bereketli günlerinde manevi maddi azami bereketlere nailiyetleriniz dualarıyle…

“İman, İslam, İhsan nedir?” Hazret-i Cebrail Alayhisselamın Hazret-i Rasûlullah (A.S.M) ile bir mükalemesi. 

Demek İHSAN’ın en büyüğü Müslim ve Mümin olmak. Sonra Kur’anda İslam ümmetine teklif edilen:”Bir de içinizde bir cemaat bulunsun ki emr-i bilmarufu ifâ etsinler.” Peygamberlere ittibaen. “Kur’an ayine ister vekil istemez.” sırrıyla lisan-ı hali yani nefsiyle cihad-ı ekberi yine Rasûlullah’a ittibaen meslek-i Kur’aniyesinde esas yapmıştır Hazret-i Bediüzzaman mesleğinin her meselesinde olduğu gibi.  Lahikalarda pek çok defa:”Umum Alem-i İslam namına” tabirini zikreder. Yani eğer o hizmet, o cemaat asrın Hizbül Kur’anı ise, umum Alem-i İslam namına bir mücahededir. Fakat bunun temel esası:Dünyaya ve siyasete ferdi ve camaati menfaatlere asla alet edilmemesi, İN’ECRİYE İLLA ALALLAH sırrıyla,”azami ihlasla” yani kudsiyetine tam riayetle yapılması ders veriliyor İHLAS RİSALELERİNDE ve LAHİKALARDA. Ve meslek-i kudsiyesindeki bu imana Kur’ana hizmet tarzına CİHAD-I MANEVİ ismini vermiştir Hazret-i Üstad.  Hazret-i Mehdi mektubunda,Hazret-i Mehdi’nin birbiri içinde üç daire halinde cereyan eden hizmetinin bu birinci has dairesi için şöyle tabir ediyor: “Yalnız;İHLAS, SADAKAT,TESANÜD sıfatlarına tam sahip bir kısım şakirtlerdir ki, ne kadar az da olsalar, manen bir ordu kadar kuvvetli ve kıymetli sayılırlar.”

Haddimizi aşarak bir cümle koyalım: Cidden ihlas,sadakat ve livechillah halis tesanüde seciye halinde muvaffak  olabildiği nisbette bu HAS DAİRE,sair diğer dairelerin,hatta maddi orduların nokta-i istinadı olmaktadır. (Allah o bahtiyarlardan etsin.Amin) Asr-ı Saadetten sonra “Hizbül Kur’an” manasında en ulvi bir cemaat hizmet ve daire olarak bu keyfiyetin Nur Dairesinde tahakkuk etmesi,Kur’ana ayine olan ve manevi mucizesi olan ve imanı bütün meratibiyle tam kudsiyetle ders veren bir tefsir-i Kur’an üzerine hizmetinin müesses olmuş olmasıdır.  Öyle bir ders ki: Ahirzamanın tuğyanı olan materyalizmin,  fenlerin ecnebi diyarında,teslis hurafesinin muhitinde gelişmesiyle, teslisi mağlup ederek firavunlaşan ve inkara sapan bir zihniyet beşer tarihinin en dehşetli dalaleti ve tuğyanı olmuştur. İşte o ders,ezeli ebedi mu’cize olan  Kur’anın arşından nüzul eden ve ilim ve hikmet nuruyla açılımı olan,İmanı bütün meratibiyle müsbet ilimler muvacehesinde izah ve isbat ederek, o materyalizm deccalını da öldürmüştür.

Peygamber (A.S.M) ferman buyurmuşlar:”Ahirzamanda silah, kılıç yerine HAK ve HAKİKAT’ın bürhanları düşmanları mağlup edip dağıtacak.” İşte Hazret-i Mehdi’nin elmas kılıncından “Tabiat Risalesi”, “Ayet-ül Kübra” (Kainattan Halikını soran bir seyyahın müşahedatıdır.) ve sair dersler alemde zerrelerden yıldızlara kadar (mikro ve makro alemlerde) mutlak  kudretin tam suhulet ve kolaylık lisanıyla hükmettiğini göze göstererek ders vermektedir. Okuyanlar kainat safahatındaki Rububiyetin tasarrufatını,Azeri Nur Talebesi Merhum Rauf Doktorun dediği gibi göğüs kafesini zorlayacak bir inşirah-ı sadırla müşahede etmektedirler.  İşte bu keyfiyette yani bu kudsiyet ve kudrette bir dersi ellerinde tutup azami ihlasla yani Rıza-yı İlahiden başka hiçbir fani emele (ferdî-cemaatî) asla alet etmek hatır ve hayallerine gelmeden hizmet eden NUR CEMAATİ asrın HİZBÜL KUR’ANIDIR.

Bu keyfiyette yapılan hizmet,hususen Hazret-i Üstad en ağır şartlar altında Eski Türkiye’nin devlet terörü şartları altında azami bir ihlas,ululazmane bir  gayret yirmi kere zehirlenme,bir o kadar suikastlar ve menfi propagandalara rağmen en küçük bir menfi hareketi asla VELA TEZİRU VEZİRATU VİZRA UHRA ferman-ı ilahisi mucibince “İslamiyet selm ve müsalemettir dahilde niza ve husumet istemez.” diyerek, değil menfi harekete tevessül,şiddetle menederek kavli, kalbi,fiili dualar halinde en halis bir fıtri ubudiyyet makamında Hadim-i Kur’an olarak mücahidane hizmetler etmiş ve ettirmiştir. İşte bu tarzdaki bir hidemat-ı kudsiye CİHAD-I MANEVİ ismini alıyor. O cemaata ahir vakitte, en azami manasıyla HİZBÜL KUR’AN deniyor ve manen peşin kabul edilmiş bir dua manasıyla SADAKA-YI MAKBULE  oluyor. İşte o SADAKA-YI MAKBULE; istibdadları parça parça etmiş, yetişdirdiği “nesl-i cedid” ile,  cemiyetin can damarı hükmünde,bu ahirzamanın insafsız şartlarına ve fitnelerine rağmen bu İslam cemiyetinde ahlak-ı Muhammediyenin inkişafına medar olmuş ve olmaktadır.  Bu itibarla o sadaka-yı makbule, hikmet-i hilkatin beşerde tahakkukuna medar olmakla arzi ve semavi belaların o cemaat ve cemiyet ve millet üzerinden def u ref’ine medar olmaktadır. 

Baştaki has daire tarifine dönersek “yalnız; ihlas,sadakat,tesanüd sıfatlarına tam sahip yani adeta bu sıfatlar kendilerinde karakter haline gelmiş zatlardan müteşekkil çekirdek halinde o cemaat, asrın Hizbül Kur’anı olup sair halisane  İslami hizmetlerin de hayat bulmasına medar olmakta,”umum Alem-i İslam” namına bir mücahede hükmünü alarak, evvela memleket ve milletimize,bununla beraber Alem-i İslam çapında bereketleri görülmektedir. Hedefinde adalet ve sulh-u umumi de bir esas olduğu lahikalarda ifade edilmektedir.  SADAKA-YI MAKBULE’nin millet ve memleket üzerinden belaları def etmesine dair Üstadımızın beyanları:İstibdad-ı Mutlakların memlekette ve dünyada hükmettiği zamana ait Üstadımızın bir beyanları:”Benim bir Miralay talebem Kars’ta habbeciklerle Nur’u neşrederek (asker talabesi Albay Hulusi Ağabey’in hizmetlerinden bahsediyor) komunizme set çekmiştir.” İkinci Cihan Harbinde herkes o dehşetli harbin Türkiyeye gireceğinden endişe ederken ve bazıları iddia ederken, Hazret-i Üstad girmeyeceğini beyan etmiş ve girememiştir.

Şu anda Emperyalist gaddarların siyasi manevralarla ve terör örgütleriyle en birinci  hedefleri Türkiye olduğu halde, ateş çemberi içinde kalmışken, anarşi kıvılcımlarından başka zarar verilememesi, o sadaka-yı makbulenin makbuliyetini gösteriyor.Niye!. Zira: O kudsi hizmet ve Kur’ani mücahede-i maneviye, hikmet-i hilkatin tahakkukuna medar olduğundan, şaz nevinden nazar ve himayet ve inayet-i İlahiye altında bulunmaktadır. Üstadımızın beyanı:”Şaz nevinden nazarı İlahi Risale-i Nur üzerindedir.”  Elbette sebebi var:Kur’anı Azimüşşanın Asr-ı Saadetteki “Nur-u Nübüvvetle açılışından sonra, bir de bu ilim ve fen asrında o Kur’an-ı Azimüşşanın bihakkın ilim ve hikmet nuruyla açılımı olan,aynı zamanda Kur’anın arşından nüzul etmiş manevî dersi olarak imanı bütün meratibiyle ders vererek, en halis ve mukaddes makamda bir mücahede-i maneviye hizmeti olmasıyla hikmet-i hilkatin tahakkukuna medar olmaktadır.  

Evet “İnsanın bu dünyaya gönderilmesinin hikmeti ve gayesi, Halık-ı Kainatı tanımak ve ona iman edip ibadet etmektir.” İşte bu hikmet-i hilkat Risale-i Nur okuyanlarda ve has dairesindeki “cihad-ı ekberi” merkeze alan cihad-ı maneviyesiyle yani lisan-ı hali esas almasıyla tahakkuk etmektedir.  Ne mutlu o çekirdek cemaatte “taksimül âmal” ve “teşrik-i mesai” ile manevi mücahede saflarında “istihdam” edilenlere!

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Önceki yazıyı okuyun:
Radikal dini akımlara karşı Bediüzzaman’ın çözüm önerileri-2 / Niyazi BEKİ

Niyazi BEKİ Radikal dini akımlara karşı Bediüzzaman’ın çözüm önerileri-2 Radikal/menfi yorumlara karşı Bediüzzaman'ın müspet yorumları …

Kapat