Ana Sayfa / Yazarlar / Çokbilir “Adem”

Çokbilir “Adem”

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

    Çok iyi hatırlıyorsun; o meşhur köprüden, nehrin -daha henüz kıyıları tanzim edilmemiş- “maviş” sularına bakıyor, batı ufkuna göz atıyordun.

     Öğleyi kılıp çıktığından bugün gibi aklında, vakit öğle ikindi arası idi. Direksiyonda bulunmadığın için bayağı rahattın. Ama için bir değişik sıkılıyordu o gün, zaten 28 Şubat’ın – muhitindeki tabirle- “com comulu” günlerindeydiniz.

    Direksiyondaki “akraba”,

    “İnsan biraz da kendini satmayı bilmeli…” diyordu.

    “O ne demek?”

    “Yani olmadığı gibi görünüp onu para ya da makama kavuşturacak yerlere bazen nanik çekmeli, ama hissettirmeden ve hedefini sezdirmeden…”

     “Yani?..”

    “Çevir kazı yanmasın, kaz sahibi uyanmasın, gibi…”

     Yüzünü buruşturdun; daha sonra etkisinden çekmeye çalıştığın ama hem iş sahibi olmada, hem de türlü vesilelerle “onlardan” para kazanmış -güya- İslami yapı ağzıyla konuştuğunu fark edip uyardın onu.

    “Böyle konuşma birader! Demek istediğini anlıyorum da… Fakat her zaman olduğun gibi görünmek insanı zararlardan korur.”

    İyimserlik ve diğergâmlığını devam ettiriyordun gene de…

    Güzel bir ikna metodu bildiğin, sanki menfilikleri duymuyormuş gibi devam ettin.

     Orta tahsil yıllarından beri tanıdığın, o yıllarda bile bazı huylarından istifade ettiğini gördüğün, ama “birilerinin” hatırı için onları fark etmez göründüğün “akraba”nın sanki umurundaymış gibi,

    “Kalbi belki hâla pörsümez, elimden geleni yapmalıyım.” diye düşündün yine. Biraz yumuşamış edası da takınmalıydın.

    “Gerçi dediğin yapmacıklığa, o da riyaya, o da iman ile küfür arasındaki en büyük fark “kizb”e, yani yalana kayıyor ama zarara uğramamak için arada bir istimale de izin verilmiş dinimizde…”

     Meseleyi eksik bıraktığını fark ederek aceleyle ekledin.

    “Bazı hükümler Müslümanların çoğunlukta olduğu “dahil”de ve idarecileri imanlı bir ülkeyle ‘hariç’ denen dış ülkelerde farklı oluyor ama…”

    “Nasıl mesela…”

    “Misal olarak en iyi bildiğimi söyleyeyim. Dışarıya karşı Müslüman gerektiğinde ordusuyla sırt sırta silahla hareket edebilir. Ama “dahil” denilen bir Müslüman çoğunluklu ülkede birine fiske bile vuramaz.”

    “Kastım, böyle büyük meseleler değil. Ohooo ağabey, eğer elinin uzatacağı daireden başka bir şey düşünürsen bu şekilde, en yakın daire için bile böyle düşünmezsen yani, hayatta rezilliği kabul etmiş sayılırsın. Öylesi bir zamanda yaşıyoruz ki ekmek aslanın ağzında ama zenginlik, makam, şöhret o yırtıcı hayvanın midesinde artık. Hele, ne yolla olursa olsun onu bir çıkar önce, daha sonra o kavramları ne için kullanırsan kullan!..”

    Köprü çıkışındaydınız artık. “Salavat Yokuşu”na vurmadan önce BMYO tabelasından sağa kıvrıldı otomobil. Yol epey bozuktu, otomobil tekerleri bir tümsekten geçti önce, sonra bir çukura girerek sarstı seni.

    “Bu köy yoluna kimin, hangi kurumun, hangi ilçenin bakacağı karmaşası malum da, ilçe belediyesi en azından birer parça çağıl attıramaz mı buraya?” şeklinde düşündün garnitür nevinden.

     Sağ yanda, “Fırat Kavaklarının küllü yeşiline hele…” mısraını hatırladın onları görünce… En iyisi meselerine yabancılaşmış o “birader”i biraz daha konuşturmak için inisiyatifi ele almaktı.

    “Sizin oralarda ne var?”

     “Her zamanki gibi işte… Hocacıları inek gibi sağıyorum.”

    Bunu duyunca hafifçe gülümsedin. O “herifler”de kaz gelecek yerden tavuğu esirgemeyen bir Yahudi mantığı vardı. Sağılıyormuş gibi görünerek, karşıdakinin durumuna göre asıl kendileri sağmadan kimseyle irtibat kurmazlardı. İflas eden “imam” mevkiindeki birini bile, artık sağılamayacağını” öğrenince kovmaları muhitte ibretle konuşulmuştu günlerce…

   “Boş ver onları. Sorduğum okulun, evin, çevren. Onlarla ilgilenmiyorum çünkü … Bana karanlık bir yüzleri var gibi geliyor…”

    “Niye öyle diyorsun akey? Ne güzel eğitim yapıyorlar…”

    “Bence eğitim falan yapmıyorlar da hem bize, hem para kaynaklarından biri olan bu masum millete öyle gösteriyorlar…”

     Anlıyorum ki “âdem” görünümlü “zamane genç” hâlâ kendini farklı gösterme derdinde. Açıkça dile getirmede bir beis görmedim.

     “Hani bir mesel vardır. ‘Bana da mı lo lo?’ sorusuyla biten fıkranın baş kısmını bilirsin… Diyorsun, diyorsun da, bana da mı lolo. Hem onların, hem senin ciğerini bile bilirim zannedersem.”

     Sesi küçümserdi bu sefer “birader”in.

    “Enişte de böyle dedi de ne oldu. BİZİM elimize bakacak kadar küçüldü. Sen hangi noktadasın? Madem ki ‘enişte’ canibi BİZİ soyuyor, benim de BİZİMKİLERİN MALINI’  bir şekilde aşırmama nasıl bakarsın?”

    Ellerim gayriihtiyari yana açılmıştı.

   “İstesem de engel olamam ki… Bir defa ŞEHZADEmiz(!) sayılıyorsun, müdahalem mümkün mü?”

    Otomobilin istikameti “şehrime” çevrildiğinde güneş guruba gidiyor, Fırat nehrinin sularını daha koyu gösteriyordu…

Yazar : Mehmet Nuri BİNGÖL

BİYOGRAFİ
1961’de Şanlıurfa/Birecik’te doğdu. İlkokul ve ortaokulu aynı ilçede okudu. 1982’de İstanbul Edebiyat Fakültesinden mezun oldu. Anadolu’nun çok yöresinde Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği yaptı.
Yazgı, Köprü, Bizim Külliye dergilerinde hikâye, deneme ve makaleleri yer aldı. Gap Gündemi, Tasvir, Yeni Nesil gazetelerinde yazıları yayımlandı. Birecik yıllıklarına alınmış şiirleri, yaptığı derlemeleri ve değişik site ve kitaplara alınmış makale, mülakat ve köşe yazıları bulunuyor.
Kitaplaşan iki eseri ve tefrika romanları Mehmet Nuri EMİNLER mahlasıyla yayımlanmıştır. Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliğine devam ediyor. Birecik’te temsilciliği açıldığı ilk günden beri Eğitim-Bir-Sen üyesi. Dört kızı ve üç torunu bulunuyor. Şanlıurfa/ Birecik’te ikâmet ediyor.

Tarık Buğra ile yaptığı mülakatın iktibas edildiği eserler:
Politika Dışı (Tarık Buğra)
Tarık Buğra’yla Söyleşiler (Mehmet Tekin)

Hikâyelerinin İktibas Edildiği Eserler:
Kedinâme (M. Nuri Yardım, 2019)
Dergizan Yıllığı (Ramazan Seydaoğlu, 2020)

İktibas edilen mahalli derlemeleri:
Cumhuriyetin 50. Yılında Birecik Yıllığı
Cumhuriyetin 70. Yılında Birecik Yıllığı

Tefrika Romanları:
Yokuşta ( 1986)
Yokuşta Tırmanış-1 (1984)
Yokuşta Tırmanış- 2 (1988)
Kafkasya’da Sarp Ufuklar (1981)

Kitapları:
Sürgündeki Çeçenya (1. Baskı: 1996; 2. Baskı: 2000) Gençlik Yayınevi
Nur Üstad (Biyografi- Deneme; 2002) Erguvan Yayınevi
Siyahtan Turkuaza (15 Temmuz) [Hikâyeler] 2021. KDY yayıncılık
Ver Elini Türkmeneli [Gönül Sayhası-1] (Roman) 2021, KDY Yayıncılık
Azada Yürüyüş [Gönül Sayhası-2] (Roman), 2021, KDY Yayıncılık, "Bir Başka Çeşme" (2022- KDY- Öyküler)

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
“Muhakkak ki Allah, insanı Rahmân sûretinde yaratmıştır.”

“Bir hadis-i şerifte vârid olmuş ki “Muhakkak ki Allah, insanı Rahmân sûretinde yaratmıştır.” (Buharî, İsti’zân: …

Kapat