Ana Sayfa / Yazarlar / Çöp Nedir?

Çöp Nedir?

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Çöp Nedir?

Lisede, üniversitede okuduğumuz derslerin pek çoğu hafızamızdan silinip gitmiştir ama bazı hocalarımızla, bazı arkadaşlarımızla ilgili bir kaç hatıra unutulmaz hayat dersleri olarak aklımızda, dimağımızda kalmıştır..

Yıl 1995 olsa gerek.
Çok farklı bir insan, farklı bir karakter ve farklı bir değer olan Prof. Dr. Murat Bilal Özgüven hocamız Kamu Yönetimi Dersimize giriyor, derslerde bize ömür boyu lazım olacak bilgiler, anekdotlar anlatıyordu.

Hocamız bir gün bize “çöp nedir?” diye bir soru sordu..
Soru son derece basitti.
Hoca bizimle dalga geçiyor herhalde. Bu kadar basit bir soruyu neden sordu ki şimdi diyorduk adeta.
Cevabı hepimiz biliyorduk..
Kendinden emin bir şekilde söz alıp ayağa kalkan arkadaşlar kendilerinden emin bir şekilde tarifler yapıyorlar ama her defasında değil, olmadı, eksik, sen yaklaştın gibi cevaplar alıp şaşkın şaşkın yerlerine oturuyorlardı..

Hocamız her zaman sakin, mütebessim bir insandı. Arkadaşların şaşkın bakışları, yüz ifadeleri karşısında mütebessim yüz ifadesini değiştirmiyor, gülümseyerek cevaplara karşılık veriyor, kimseyi rencide etmiyor, kimse de hocamızdan rencide olmuyordu.

Birkaç denemenin sonunda başaramayınca pes ettik ve hocam doğru cevap nedir, siz söyleyin de öğrenelim dedik..
Hocamız sakinliğini bozmadan ama biraz daha ciddi bir ifade takınarak;
“Arkadaşlar!
Olmaması gereken yerde olan herşey çöptür..” dedi ve bir iki örnek verdi.
Mesela televizyon oturma odasında ihtiyaçtır ama banyoda çöptür.
Banyodaki şofben orada ihtiyaçtır ama oturma odasında çöptür..

Örneklerle birlikte tarif, kavram ve mesaj kafama, gönlüme, hayat algıma tam oturdu, yerleşti.
Aslında bu tarif sadece çöpün tarifinden çok öte psikolojik, sosyal, siyasal pek çok konuda yol işareti olacak bir mantık dersi, hayat dersi idi..

Bu olayı ve bu olaydan çıkarttığım dersleri uzun yıllardır yeri geldikçe pek çok yerde, pek çok dosta, arkadaşa anlattım, sosyal medyada da yazdım, paylaştım..
Son zamanlarda bu konu, bu tarif çok karşıma çıkmaya başladı..
Hikayenin değiştirilerek, bazen abartılarak, bazen çarpıtılarak bazen içerdiği mesajlar üzerinde oynanarak paylaşıldığını görüyorum, okuyorum..

Bu hikayeyi başka zaman ve zeminlerde, başka insanlar da yaşamış olabilirler elbette.
Ama Prof. Dr. Murat Bilal Özgüven hocamızın adı ve verdiği mesaj kayda geçsin düşüncesiyle bu satırları karalama gereği duydum.
Doğrusu kayda geçmeyince eğrisi yol alıp gidiyor..

Herneyse.
Bu yaşanmış hikayeden, bu tariften benim aldığım derslere, mesajlara gelelim..

✓ İnsan duygu, düşünce ve davranışları yerli yerinde kullanılmalı.
Cesaret gereken yerde merhamet, merhamet gereken yerde cesaret, yiğitlik gösterisi çöptür.
✓ Af gereken yerde ceza, ceza gereken yerde af çöptür.
✓ Vefa gereken insana sırt dönmek, sırt dönülmesi gereken insana vefa göstermek çöptür..
✓ Susulması gereken yerde konuşmak, konuşulması gereken yerde susmak çöptür..

✓ Aile hayatında kocalar kadınların, kadınlar kocalarının yerine geçtiklerinde çöp olurlar.
✓ Oğullar, kızlar anne-babanın, anne babalar oğul ve kızlarının yerine geçtiklerinde çöp olurlar.

✓ Eğitimde öğretmenin, öğrencinin, velinin vazgeçilmez değerleri ve yerleri vardır.
Herkes kendi yerini terkedip bir diğerinin yerine geçmeye kalkıştığında çöp olmaktan kurtulamazlar..
✓ İşyerinde işçinin, şefin, amirin, memurun, patronun yerleri, rolleri, görevleri bellidir..
Kendi işini, yerini bırakıp diğerinin konumuna oturan herkes çöptür..

✓ Siyaset ve ticaret toplumsal hayatın vazgeçilmez unsurlarındandır.
Siyasi partiler, siyasetçiler kendi işlerini bırakıp diyanete ve ticarete;
Ticaret ehli siyasete ve diyanete karıştıklarında çöp olurlar, orayı çöplüğe çevirirler..
✓ Toplumda en büyük ihtiyaçların başında din ihtiyacı, dini hizmet ihtiyacı gelir.
Dini hizmet yapmak için çabalayan, öyle olması gereken şahıslar, gruplar ve kurumlar ticaret ve siyaset sahasında çöptürler..

✓ Kelimeler, kavramlar, anlamlar da öyledir..
Medeniyetler ve medeniyetlerin kültürel öğeleri de böyledir.
Batı kültüründe değerli olan pek çok şey bizim kültürel iklimimizde, sosyal hayatımızda ancak çöp olabilir..
Herkes, herşey yerinde önemlidir, değerlidir..
Taş yerinde ağırdır..

Adaletin bir anlamı da budur aslında; herşeyi yerli yerinde, yerli yerince yapmak..

Allah gözlerimizi, kulaklarımızı, ağzımızı, burnunuzu, midemizi ve bütün organlarımızı en doğru, en faydalı yerde yaratarak adaletini yaratılışta da göstermiş, gösteriyor..
Atmosferdeki hava, doğalgazın yerinde, toprak havanın yerinde olsaydı dünyada hayat olabilir miydi?

Dünya hayatının devamı için herşeyin yerli yerinde olması;
İnsan hayatının devamı için bütün organların, cihazların yerinde olması gerektiği gibi sosyal hayatta da herkesin, her kurumun, her grubun, her şahsın olması gereken yerde olması, yerinde kalması aynı derecede önemlidir..

Başka alanlara geçmek gerektiğinde yerinin, zamanının, dozunun son derece iyi ayarlanması gerekmektedir..
Ahseni takvim ifadesinin anlam yelpazesinde bu da var; doğru kıvam..
Yemeğin içine katılan malzemeler, tadı, tuzu, baharatı, pişme seviyesi yemeğin kıvamını etkiler. Herşeyi yerli yerinde olan, yeteri kadar olan, yeteri kadar pişmiş olan yemek kıvamını bulmuştur, tadından yenmez..

İlacın, tedavinin de kıvamı, en doğru seviyesini yakalamak gereklidir..
Yanlış ilaç kullanmak bir yana dozundan fazla verilen ilaç zehir bile olabilir..

Bizim medeniyetimizde, irfan gelenegimizde, tasavvuf geleneğimizde bunlara çok ehemmiyet verilir.
İlim, irfan, hikmet, feraset, adalet, itidal, kıvam, ahseni takvim, edep, ahlak..

Bütün bu kavramlar, anlamlar, edepler, incelikler insanı çöp olmaktan, hayatı çöplük olmaktan kurtarmak için öğretilen, anlatılan, yaşatılan haller idi..

Medeniyet değerlerimizi, kavramlarımızı, anlamlarımızı ve bize bunları öğretip nasihat edecek büyüklerimizi, ariflerimizi kaybettikçe biz de hayatın içinde kayboluyoruz..
Duygu ve düşünce dünyamız, sosyal hayatımız adeta cöplüğe dönüşüyor, çöplerin içersinde kayboluyoruz.
Bazen de çöp evlerde yaşayan ve orada yaşamaktan mutlu olan insanlar gibi davranıyoruz farkında olmadan..

Hayatta çöp olmamak..
Hayatı çöplüğe çevirmemek..
Çöplük gibi bir hayat yaşamamak..
Hayatı kıvamında yaşamak..
İlimle, edeple, tefekküre, ferasetle, basiretle hayatın dengesini ve ahengini yakalamak..
Doğru insan..
Dahası; kâmil insan olmak, öyle kalmak ve huzura öyle varmak..
Nasibolur inşaallah..

Selam ve dua ile..

Orhan SALCI 

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

2 Yorumlar

  1. avatar

    Asya’da İslam’ın yayılmasında en büyük etken müslüman tüccarlardır.

  2. avatar

    Uyarı ve tashih için çok teşekkür ediyorum hocam..
    Yazıyı yazarken aynı şeyi ben de düşündüm..
    Uzak Asya’ya,dünyanın pek çok yerine İslami gotuten müslüman tüccarlar..
    Ahilik terbiyesiyle İslam’la yoğrulan hayatlarıyla İslam’a hizmet eden esnaflar, tüccarlar, zanaatkarlar…
    Pek çoğu pek çok alimden daha fazla hizmet etmişler..

    Ve aslında bizim dinimizde ruhban sınıfı olmadığı için her müslüman dinini yaşamakla, anlatmakla, emri bil ma’ruf ve nehy-i anil minker ile mesuldür.

    Biz ticaret yapan, çobanlık yapan, savaşan, komutanlık yapan, hocalık, rehberlik yapan, devlet başkanlığı yapan ilh bir Peygamberin ASM ümmetiyiz.
    Dolayısıyla her müslüman hangi işi yaparsa yapsın önce dinini öğrenir, yaşar, dinine hizmet eder, tebliğ eder, irşad eder, nasihat eder..

    Sonraki yüzyıllarda meslek sınıfları olustu. İlmiye sınıfı, memur sınıfı, esnaf sınıfı, tüccar sınıfı vb..

    Özellikle günümüzde dinden uzaklaşan, dünyevileşen, aklı ve kalbi başka başka izmlerle karışan pek çok sınıf dini hayata, din ilimlerinde, dini yaşamaya yabancilaştı, uzaklaştı.
    Ama para insana yürüme ve konuşma öğrettiği için dine ve dindar tepeden bakar, caka satar, hava atar, bütün kıvırır, beğenmez, emrindeki işçiye emreder gibi emretmek, hükmetmek, kendi arzusuna göre dizayn etmek, uydurmak, eyip bükmek yahut dini sahada görünüp oradan nemalanmak ister bir pozisyona düştükleri için onların olumsuz etkilerine karşı uyarmak, uyanık olmak adına o ifadeleri kullandım..

    Hata ettiysem Rabbim affetsin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Fibonacci’nin Tavşanları ve Ağaçların Yaprakları

Fibonacci’nin Tavşanları ve Ağaçların Yaprakları Tarık USLU “Mankafa” Fibonacci’nin tavşan problemi Söylentilere bakılırsa komşularının gözünde …

Kapat