Ana Sayfa / Yazarlar / Çözüm Bakanda Değil Bıkanda

Çözüm Bakanda Değil Bıkanda

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Çözüm Bakanda Değil Bıkanda

Osmanlı’nın son dönemlerinden beri en çok konuşulan, tartışılan konulardan biri eğitim..
En çok ümit bağlanan, en çok emek ve para harcanan, ve en çok hayal kırıklıklarının yaşandığı alan, yine eğitim..
Ülkemizde pek çok konuda sorunlar çözüldü, başarılı icraatlar yapıldı ama Milli Eğitimdeki sorunlar bir türlü çözülemedi, çözülemiyor.
Eğitim bürokrasi, öğretmenler, öğrenciler, veliler ve hatta bakanlar da dahil toplumun çoğunluğu eğitim sorunlarıyla boğuşmaktan, eğitim sorunlarını konuşmaktan bıkmış durumda..

Görünüşte en çok eğitim sorunlarını konuşuyoruz,
Ancak ne yazık ki sorunları bakanlar, bürokratlar, teknokratlar, binalar, derslikler, maddi tedbirler gibi tâlî konular uzerinden tartıştığımız için asıl soruna inemeden birbirimizi tüketiyoruz, zamanımızı tüketiyoruz, firsatları tüketiyoruz, enerjilerimizi ve en önemlisi de nesillerimizi tüketiyoruz..

Sorunun teşhisi de tedavisi de iki kelimede saklı; Milli Eğitim
Yani en temel sorulardan ilki;
Türkiye’de Milli Eğitim gerçekten milli midir, değil midir?
Millidir ya da değildir diyebilmek için de ilk önce adamakıllı bir millet tarifimiz olmalıdır..
Kastedilen millet hangi millettir?
Türk milleti..
Peki hangi Türk?
“Türkiye’de yaşayan herkes Türktür” deyip kanun emriyle Türk yaptığımız Ermeni Türk, Rum Türk, Yunan Türk, Romen Türk, Yahudi Türk, Kürt Türk, Abaza, Boşnak, Gürcü, Arap, Çerkez Türk, Türk Türk..

Bitti mi?
Hayır bitmedi..
Müslüman Türk, Hristiyan Türk, Komünist Türk, Ateist Türk, Şamanist Türk, Feminist Türk, Laik Türk, Kemalist Türk..
Milli Eğitim Bakanlığı yahut Türkiye Cumhuriyeti Devleti Türk Milleti derken
hangi türkü esas alarak millet tarifi yaptı-yapıyor?
Eğitimdeki sorunların çözümü adına Türk Milleti tanım ve algısını doğru tarif etmek, gerekiyorsa değiştirerek işe başlamak gerekiyor..

En temel ikinci soru ve sorun;
Hangi eğitim?
Nasıl bir eğitim.
Hangi dinin, hangi medeniyetin, hangi ideolojinin değerlerine göre eğitim?

Türklük beden, İslam ruhumuzdur diyen, bin yıldır bu uğurda üç kıtada at koşturan Müslüman Türk’ün eğitimden anladığı ile,
Marksist, Leninist, Komünist Türk’ün eğitimden anladığı hedeflediği şey aynı mıdır?
Laik, Kemalist, Feminist, Komünist, Materyalist Türk’ün eğitim öncelik ve hedefleri ile milliyetçi, maneviyatçı Müslüman Türk’ün eğitimden anladığı, amaçladığı şey aynı olmadığına göre hangi değerler ekseninde eğitim?..

Milli Eğitim kavramındaki milletten ve eğitimden kastedilen anlamlar açıkça ve yeniden tarif edilmeli artık..
Ve o tanım ve tarife uygun bir sistem yenibaştan tasarlanmalı ve bir an önce uygulamaya konulmalı..

– Allah demeyen nesil yetiştirmek üzerine kurgulanan eğitim sistemi milli olabildi mi, olabilir mi?

– 1947’de Fulbright Sistemi üzerine oturtularak Amerikan zihniyetine teslim edilen, batıya uşak yetiştiren devşirme merkezlerine, acemi oğlanlar ocağına donüştürülen okullarımız ve eğitim sistemimiz yerli ve milli olabildi mi, olabilir mi?
Batılı devletlerin Zencilere, Kızılderililere, Aborjinlere, Hintlilere vs uyguladıkları sömürgeci eğitim sisteminin kopyası bir sistem uyguladığımızı artık sağır sultan da duydu, kör olan gözler de gördü..
Bu sistemle yetişen çocukların yerli ve milli olmak bir yana kendi tarihlerine, milletlerine, milli değerlerine düşman ve yabancı, batı hayranı olarak yetiştiklerini herkes görüyor..

– Bütün insanlık tarihinde sadece bu yüzyılda uygulanan ve dayatılan karma eğitim gibi bir ucube sistem yerli ve milli olabilir mi?

– Pozitivizt-materyalist, modernist, sekülarist, laik bir felsefe temeline oturtulan ve eğitim süresi uzadıkca dini, milli, insanî, ailevî, ahlakî değerlerinden, örfünden, adetinden uzaklaşan nesiller yetiştiren eğitim sistemi yerli ve milli olabilir mi?

– Feminizm’in, LGBT’nin, egoizmin, erotizmin, Pompei ahlakının sızmaya, esir almaya çalıştığı okullarda yerli ve milli bir eğitim mümkün olabilir mi?

– Çocuklara okutulmaya, dayatılmaya çalışılan yüz temel eserden sekseninin batılı yazarların, geriye kalanlarının da batı hayranı yerli! yazarların eserleri olduğu okullarda yerli ve milli bir eğitim olabilir mi, çocuklara milli bir ruh verilebilir mi, verilebildi mi?

Eğitim sistemleri iklim gibidir, fabrika gibidir..
Her iklimde o iklime uygun ürünler yetiştir..
Her fabrikadan o fabrikanın kuruluş amacına göre ürünler çıkar,
Kereste fabrikasında televizyon, tablet,
şarap fabrikasında bal şerbeti üretilemez..

Aynen onun gibi, modern köleler, uşaklar yetiştirmek üzere kurgulanmış bir eğitim sisteminden de aklı hür, vicdanı hür, milli sevdaları, milli değerleri, milli davaları, milli sevdaları, ülküleri olan yerli, milli nesiller üretilemez, yüz-yüzelli yıldır da üretilemiyor..

Sistem öyle ustaca ve sinsice kurgulanmış ki; üçüncü dünya ülkelerinin yeraltı, yerüstü servetlerinin sessiz sedasız çalınıp götürülmesi gibi;
Akıllı, başarılı gençlerimiz batılı devletler-şirketler tarafından devşirilip bilim, sanat, teknoloji, ar-ge işlerinde kullanılmak üzere alınıp götürülüyor..

Orta beyinlerimiz devşiriliyor ve ülkemiz siyasetinin, bürokrasisinin, medyasının, stklarının dizaynında kullanılıyor..

Mektep medrese eğitimine elverişli olmayanlar devşirilip ülke içersinde mafya, uyuşturucu, eğlence, fuhuş vb sektörlerin dizaynında kullanılıyor..

Ulaşılması zor kırsal kesimlerde yaşayan insanlarımız da tarım ve askerlik hizmetleri için kullanılıyor..
Onlardan da faydalanıyor..
Biz doğuruyoruz, biz besliyoruz, kahrını, masrafını biz çekiyoruz onlar kullanıyor, safasını onlar sürüyorlar..

Milli Eğitim kılıfına sokularak uygulanan bu sisteme direnen kim varsa onlara da yobaz, çağdışı, marjinal, gerici, mürteci, tutucu, köprüaltı vb yaftalar takılarak itibarsızlaştırılıyor, toplumun ve sistemin dışına itilmeye, uzaklaştırılmaya çalışılıyor..

Bilinçli ve sistemli beyin göçü bu sistemin neticesi..
Bürokrasideki, siyasetteki tıkanıklığın sebebi bu sistemin ürettiği insanlar..

Hapishaneleri, meyhaneleri, batakhaneleri dolduran,
Uyuşturucuya, kumara, içkiye bulaşan, adeta sokakta sevişen nesil de bu sistemin ürünü nesiller..

Piyasada alınıp satılan herhangi bir ürünün garantisi var, servis hizmeti var.
Bozuk çıkan ürün tamir ediliyor, değiştiriliyor..
Sürekli bozuk ürün, hileli ürün üreten firma denetleniyor, ceza kesiliyor, mühürleniyor. Devlet mühürlemese bile müşteri bulamıyor, piyasada tutunamıyor, silinip gidiyor..

Devlet için, millet için, yarınlar için en değerli, en lüzumlu şey olan insan üreten eğitim sistemimiz ve okullarımız ne yazık ki sürekli bozuk ürün üretiyor.
Piyasaya sürdüğü bozuk ürünü tamir de etmiyor, edemiyor..

Eğitim sistemi tekel..
Rakibi yok, alternatifi yok, ikamesi yok..
Daha sağlam, daha kaliteli, daha yerli, daha milli insan üretecek bir sisteme izin de vermiyor..

Boylesi bir sistem var olduğu, bu şekilde işlediği sürece hiç bir bakan hiç bir sorunu kalıcı ve kesin olarak çözemez..
Yer değiştirir, yön değiştirir, şekil değistirir, ertelenir ama var olmaya, can yakmaya devam eder.
Okulları, sıraları altın kaplama yapsanız, çocuklara ipekten formalar giydirseniz, kitapları altın yaldızlarla süsleseniz, çocukları en lüks arabalarla taşıyıp en lezzetli, en sağlıklı, en pahalı gıdalarla besleseniz yine de bir şey değişmez, değişmiyor..

Eğitim gerçek manada yerli ve milli olmalı.
Terbiye yerli ve milli olmalı..
İlim, irfan, iman, ruh, şuur yerli ve milli olmalı..

Sisteme Türk giren çocuk sistemden İngiliz gibi, Fransız gibi, Amerikan gibi, Bizanslı gibi çıkıyorsa bu sistem elbette sorgulanmalı, gerekiyorsa ıslah edilmelidir..

Kitaplar, defterler, binalar, bahçeler, kılık kıyafetler, dersler, müfredatlar milli mimariye, milli kültüre, milli değerlere göre dizayn edilmeden Milli Eğitimden, millet olmaktan, milli değerlerden, sağlam nesillerden bahsedilemez..

Hasılı kelam; Eğitim sorunlarının çözümünü sadece bakanlarda aramak yanlış..
Sistemden bıkanlara, sistemin mağdurlarına, damdan düşenlere de kulak vermek gerekiyor.

Batıdan devşirilmiş akademik sistemler..
Batıdan alınmış müfredatlar..
Batıdan tercüme edilmiş kitaplar..
Batılı üniversitelerden aldıkları diploma ve sertifikalarla millete sistem dayatan burnu havalı eğitim uzmanları, psikologlar, pedogoglar bu milletin eğitim sorunlarına çare olamazlar, yerli ve milli bir eğitim sistemi kuramazlar..

Selçuklu, Osmanlı, Endülüs eğitim sistemlerine dönüşün yolları, formülleri üzerinde çalışmak, yarınlarımızı kuracak-kurtaracak bir sistem oluşturmak ve uygulamak zorundayız..

Oğuz Candarlı

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Klasik Tefsirler ve Risâle-i Nur’da Tefsir Anlayışı: Şûrâ Sûresi 28. Âyet Örneği

KLASİK TEFSİRLER VE RİSALE-İ NUR’DA TEFSİR ANLAYIŞI -ŞURA SURESİ 28. AYET ÖRNEĞİ- Bediüzzaman, Risale-i Nur …

Kapat