Ana Sayfa / Yazarlar / Cuma Hutbesi Arapça Okunmalıdır / Vehbi KARA

Cuma Hutbesi Arapça Okunmalıdır / Vehbi KARA

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Vehbi KARA

Cuma Hutbesi Arapça Okunmalıdır

Çünkü: Cuma hutbesinin makamı, ihtar ve ikaz makamıdır. Yoksa nazari ve siyasi veya dinin detay konularının talim edildiği bir makam değildir.

Zaten ihtar ve ikazda da tafsil ve izaha ihtiyaç hasıl olmaz, kısa ve öz bir şekilde okumak esastır. En etkili ve hülasa ifade ise; ayet ve hadislerin yorumsuz bir şekilde orijinal şekli ile zikredilmesidir.

Bu sebeple Cuma hutbelerinde ayet ve hadislerin zikredilmesi kafidir. Bunun dışında yapılan şeyler makbul değildir, bidattir. Lakin bidatın olması, Cuma namazının sıhhatine zarar vermez, sadece sevabını azaltır. Bu bidatleri bahane ederek Cuma terk edilemez.

Cuma hutbesinin Arapça okunmasının hikmetlerini madde madde olarak sıralanırsa:

1.      Cuma hutbesi İslam aleminin bir şiarı bir sembolüdür. Ümmetin ortak bir parolası hükmündedir. Tıpkı ezan ve kamet gibi, ümmetin ve dinin dili de Arapça olunca, Arapça okunması ümmet arasında birlik için elzemdir.

2.      Cuma hutbesi dinin zaruri ve muhkem olan meselelerinin ihtar ve ikaz edildiği bir makamdır. Yoksa nazari ve teferruatın talim ve ders verildiği bir makam değildir. Bu yüzden, orijinal Allah kelamı ile yapılan ihtar ve ikaz, Türkçe yapılan vaazdan daha etkili ve müessirdir.

3.      Zaten dinin teferruat ve nazariyatını insanlar on beş yirmi dakikalık Cuma hutbesinden öğrenecek değildir. Onların talimi ve öğrenilmesi başka vasıtalara verilmiştir. Medrese ve okullar gibi.

4.      Allah’ın bir kelimesindeki haşmet ve müessiriyet, insanların bir kitabına bedeldir. Bu yüzden, tezkir ve ihtar makamı olan hutbede Allah ve Resulünün kelamını okumak daha manidardır.

5.      Müslümanların, hutbede okunan ayet ve hadislerin mealini öğrenmesi zor değildir. Kısacık dünya hayatı için yüzlerce, binlerce kelime ezberleyen, öğrenen adam, ebedi hayatının lazımı olan ayet ve hadislerin mealini öğrenmemesi mazeret değildir. Bizim tembelliğimiz ve keyfimiz için ibadetin şekli değiştirilemez, manası bozulamaz. Kaldı ki, hutbe de, namaz gibi bir ibadettir, yoksa vaaz ve talim makamı değildir.

6.      Arap dilinin farkı; çok zengin ve cami bir dil olmasıdır. Aynı zamanda beliğ ve fasih bir dildir. Dünya dilleri içinde hiçbir dil, zenginlik ve beyan keskinliğinde Arapça’ya yetişemiyor. Bunu dil bilimcileri kati delilleri ile ispat ediyorlar. Mesela, Türkçe’de yüz bin kelime varsa, Arapça’da milyonu geçiyor. Gramer açısından da Arapça çok zengin bir dildir. En önemli unsur da Kur’an’ın orijinal dili olması, Allah’ın tercihi olmasıdır.

Konuyu Bediüzzaman şu şekilde izah etmiştir:

Kur’ân âyine ister, vekil istemez. Ümmetteki cumhuru, hem avâmın umumu, burhandan ziyade mehazdaki kudsiyet şevk-i itaat verir, sevk eder imtisale.

Şeriat, yüzde doksanı müsellemât-ı şer’î, zaruriyât-ı dinî birer elmas sütundur.

İçtihadî, hilâfî, fer’î olan mesâil, yüzde ancak on olur. Doksan elmas sütunu, on altının sahibi

Kesesine koyamaz, ona tâbi kılamaz. Elmasların madeni, Kur’ân ve hem hadistir. Onun malı; oradan her zaman istemeli.

Kitaplar, içtihadlar Kur’ân’ın âyinesi, yahut dürbün olmalı. Gölge, vekil istemez o Şems-i Mu’cizbeyan (Sözler , Lemaat)

“Meselâ, bazı gafiller, hutbenin Türkçe okunmasını istihsan ediyorlar ki, halkın bilhassa siyasî ahvalden haberleri olsun. Halbuki bu gibi ahval-i siyasiye yalandan, hileden, şeytanî fikirlerden hâli değildir. Hutbe makamı ise, ahkâm-ı İlâhiyenin tebliği için ittihaz edilmiş bir makamdır.”

“Sual: Avâm-ı nâs Arabîden haberdar değildir; fehmedemez.”

“Cevap: Avâm-ı nâs, zaruriyat ve müsellemat-ı diniyeye muhtaçtır. Ve hutbe makamı da bu gibi hükümlerin tebliği içindir. Bu hükümler kisve-i Arabiye içinde tafsilen değilse de icmâlen avâm-ı nâsa malûm ve mâruftur. Maahaza, lisan-ı Arapta bulunan şehâmet, yükseklik, meziyet, satvet diğer lisanlarda yoktur.”( Mesnevî-i Nuriye, Hubâb)

“Tâlim-i nazariyattan ziyade, tezkir-i müsellemâta ihtiyaç var.

Zaruriyât-ı dinî, müsellemât-ı şer’î, kulûblerde hâsıldır, ihtar ile huzuru, tezkir ile şuuru.

Matlup da hâsıl olur. İbare-i Arabî daha ulvî ediyor tezkiri, hem ihtarı.

Onun için Cumada hutbe-i Arabiye, zaruriyâtı ihtar, müsellemâtı tezkir, maalkifâye olur onun tarz-ı tezkiri.

 

Nazariyâtı tâlim onda maksud değildir. Hem İslâmın vicdanî simasında şu Arabî ibare bir nakş-ı vahdettir; kabul etmez teksiri.(Sözler, Lemaat.)

Yazar : Vehbi KARA

Dr. Vehbi KARA, 1965 Yılında İstanbul’da doğdu. İlk ve orta eğitimini yine İstanbul’da tamamladıktan sonra 1982 yılında Deniz Harp Okuluna girerek askeri öğrenci olarak eğitimine devam etti. 1986 Yılında Kontrol Sistemleri bölümünden Elektrik-Elektronik Mühendisi olarak mezun olduktan sonra Teğmen rütbesi ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı savaş gemilerinde ve karargâh birimlerinde deniz subayı olarak görev yaptı. Savaş gemilerinde güdümlü mermi ve top atışlarında birincilik kazanmıştır. 1997’de Yüzbaşı rütbesinde iken askerlik mesleğinden ayrıldı ve ticaret gemilerinde çalışmaya başladı. Gemi Kaptanı olarak çeşitli ülkelere ait 30’dan fazla ticari gemide görev yapmış çalıştığı firmalardan ödüller almıştır. 2011 Yılında Araştırmacı kadrosu ile İstanbul Üniversitesinde göreve başladı ve halen de bu üniversitenin Su Ürünleri Fakültesinde ve Mühendislik Fakültesinde denizcilikle ilgili meslek dersleri öğretmenliği görevini yürütmektedir. 1997 Yılında İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Bölümünde “Petrole Dayalı Stratejiler ve Uluslararası İlişkilerde Petrolün Rolü” isimli çalışması ile yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. 2015 Yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri ilişkileri Bölümünde “Çalışma İlişkileri Açısından Kapitalizm Sonrası Dönem: Malikiyet ve Serbestiyet Devri” başlıklı çalışması ile doktora eğitimini tamamlamıştır. Uzakyol Kaptanı yeterliliğinde gemi kaptanlığı, Denizci Eğitimci Belgesi ve Elektrik-Elektronik Mühendisliği sertifikaları mevcuttur. Denizcilik, askerlik, tarih ve iktisat konularında çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde makaleler yazan Vehbi KARA’nın “Bahriyede 15 Yıl” ve “Altı Ayda Altı Kıta” isimli iki kitabı bulunmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Önceki yazıyı okuyun:
Ben Tenezzül Etmem! / M. Numan ÖZEL

  M. Numan ÖZEL   Ben Tenezzül Etmem! “Zaman bir büyük müfessirdir; kaydını izhar etse, …

Kapat