Ana Sayfa / Yazarlar / Cuma Hutbesinin Tesirli Olması İçin

Cuma Hutbesinin Tesirli Olması İçin

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Cuma hutbesi, nazari ve siyasi veya İslam’ın detay konularının okunduğu bir makam değildir. İhtar, ikaz yeridir. İhtar ve ikaz içinse tafsil ve izaha çok fazla ihtiyaç yoktur. Kısa ve öz bir şekilde okunması ve anlaşılması yeterlidir.

Hutbenin en etkili yolu ise; ayet ve hadislerin orijinal şekli ile yani Arapça zikredilmesidir. Bu sebeple Cuma hutbelerinde ayet ve hadislerin zikredilmesi yeterli görülmüştür. Bunun dışında yapılan izah ve açıklamalar İslam alimleri tarafından uygun görülmemiştir. Hatta İslam’ın temel şartlarının ihtar ve ikazı dışında yapılan hutbeleri bidat olarak görenler dahi vardır.

Cuma hutbesinin önemi hakkında ayet ve hadisler bulunmaktadır. Hutbenin Arapça okunması hususunda mezhep imamları ve İslam  alimlerinin görüşleri çok açık ve belirleyicidir. Bir çok eserde bu husus dile getirilmiştir.

Fakat Türkiye’de dine müdahale etmek modadır. Devlet yöneticileri ve siyasetçiler işlerine geldikleri zaman Diyanet İşleri Başkanlığına talimat vererek siparişle hutbe okutabilmektedirler. Halbuki Cuma hutbesi farz-ı ayn olan bir ibadettir. Dünya işlerinden ziyade Allah’a iman ve ibadet konularından bahsedilmelidir.

Bunun yanında Kuran terminolojisinin akıl ve ruhumuza işlemesi için de ulvi kelam olan Kuran’ı ve hadisleri dinlememiz gereklidir. Kuran ve hadisler ise Arapçadır. Bu nedenle imam hatiplerin hutbeye çıkıp dünya ahvalinden bahsetmeleri bu çok önemli ibadetin ruhuna uygun değildir.

Hutbelerin ciddiyetle dinlenmesi gerekirken cemaatten bir çok kişi ayrı hülyalara dalmaktadır. Hatta bir kısım kişilerin uyuduğu da görülmektedir. Bunun nedenlerinden bir tanesi hatibin üslubu ve hitabeti olsa da asıl neden mehazdaki kutsiyetin olmamasıdır. Yani Allah’ın ayetleri yerine çeşitli bakanlıkların tamimleri insanın ruhunu etkilemez. Keza Kuran ayetlerinden sonra en beliğ söz olan hadislerin yerine şairlerin şiirleri Hutbe makamına yakışmamaktadır.

Hutbede bazı ayet ve hadislerin kısa bir meallerini vermenin bir mahzuru yoktur. Lakin bunu abartarak bir cümle ile ayet hadis okuyup yarım saat dünya ahvalinden bahsetmek hiç doğru bir davranış değildir.

Ülkemizde namaz konusunda çok büyük bir duyarsızlık vardır. Halkımızın büyük çoğunluğu beş vakit zamanda farz olan namazın önemini idrak edememektedir. Cuma hutbelerinde namaz konusunda ihtar ve ikaz vazifesini yapan hatipler, ne yazık ki bu önemli ibadetin gereğinin yapılması hususunda etkili olamamaktadır.

İşte Hutbelerin Arapça okunduğu takdirde namaz başta olmak üzere diğer ibadetlerin de daha ciddi bir şekilde yapılacağından şüphe duymamaktayım. Bu sayede umulur ki namaz ibadetinin savsaklandığı ülkemizde namaz kılma oranlarının yükselmesi mümkün olur.

Medine’ye hicretten sonra Cuma ve Bayram Namazlarında hutbe okunması günümüze kadar süregelen önemli bir vecibedir. Yüzyıllar boyunca Müslüman ülkelerde, cemaatle yani topluca kılınan bu namazlarda hutbelerin Arapça okunması bir gelenek halini almıştır.

Hutbelerin Türkçe okunması, Osmanlı Devletinin son döneminde gündeme gelmiş bir konudur. İslam alimleri “İlahi hükümlerin tebliğ makamı” olduğu için hutbenin Arapça okunması gerektiğini söylemişlerdir.

Ehli sünnet mezhepleri yani Şafilere, Malikilere, Hanbelîlere ve Hanefilerden Ebu Yusuf ve İmam Muhammed’e göre hutbenin Arapça okunması gerekir. Bazı Hanefî âlimler ise hutbenin Arapçadan başka bir dil ile okunmasına cevaz vermişlerdir. Bu durum istisnai olup belirli şartlar altında uygun görülmüştür. Fakat hutbenin Arapça okunması hususunda neredeyse bütün İslam âlimleri müttefiktir.

Türkiye’de yaşayan insanların en önemli hastalıklarından bir tanesi namazsızlıktır. Dini hassasiyetler konusundaki birçok temel problemin kaynağında bu husus yatmaktadır.

İnsanlarımız; çok büyük oranda abdestsiz, taharetsiz gezmektedir. Çünkü kimse hocalarımızı, diyanet görevlilerini, imam ve vaizleri dinlememektedir. Özellikle de Cuma hutbelerinde imam hatipleri ciddiyetle takip etmemektedirler. Halbuki hutbeler Arapça okunmuş olsa insanlar namazın önemini daha iyi anlayacaklardır. 

Namaz kılmama hastalığının doğru olup olmadığını, isteyen her insan test edebilir. Örneğin bulunduğu yerde sokaktan geçen 10 kişiye şu suali sorarak rakamların doğruluğu anlaşılabilir: “Hanımefendi- beyefendi; günde 5 vakit farz olan namazınızı kılıyor musunuz?” denildiğinde cevap olarak sadece 1 kişinin “evet namazımı kılıyorum” dediğini, duyacaktır.

Bu konuda çeşitli yerlerde ve mekanlarda anket yapan araştırmacılar; namaz kılma oranının %5 ile % 22 arasında olduğunu tespit etmişlerdir. 

Hâlbuki Kuran-ı Kerim’de 88 ayet direkt olarak namazın öneminden bahsetmektedir. “Salat” yani namazdan bahseden daha başka ayetler dahi vardır. Ahirzaman Peygamberi Şanlı Nebi Hazreti Muhammed Aleyhissalatü Vesselam ise “Namaz dinin direğidir” buyurarak daha birçok hadis-i şerifte bu hususu dile getirmiştir.

İnsanın tüylerini diken diken eden şu hadiste ise Hz. Âişe radıyallahu anha’dan rivayet edildiğine göre Peygamber (asm) şöyle buyurdu: “Sabah namazının iki rekat sünneti, dünya ve dünyadaki her şeyden daha hayırlıdır (Müslim, Müsâfirîn 96)

Namaz kılmama hastalığının tedavisinde İlk başta akla gelen hususlardan bir tanesi anne ve babaların çocuklarına güzel örnek olması gelmektedir. İkinci hususta ise bu abdestsiz, taharetsiz toplumun; namazın önemini anlayıp kavrayabilmesi için “hatiplerin sözlerine değer vermesi” sayılabilir.

Bu iş; sözlerinin yarıdan çoğunun uydurukça konuştuğu hatiplerle olmamaktadır. Özellikle Hıristiyanlara ve Yahudilere benzeyen; haftada bir kez camiye Cuma namazına giden insanlara anlatmak çok güçtür.

Uydurukça ile Türkçe öylesine yozlaştırılmış ki; birçok insan öz dedesinin sözlerini dahi anlamamaktadır. İşte böylesine acıklı bir hale getirilmişiz. O halde bu feci durumdan kurtulmanın çarelerinden önemli bir tanesini dile getirmek gerekiyor.

Yeteri kadar Arapça kelime bilmeyen bir imam hatip dahi Ayet ve hadislerden en az bir tanesini okusa, hutbenin farzı gerçekleştirilmiş olur. Sözün güzelliği kısalığındadır. Cuma hutbesini dinleyen her mümin; okunan bu ayet ve hadisin manasını anlamaya çalışıp düşünmeye çalışacaktır. İşte dinimizde imandan sonra en önemli hakikat olan namazın önemi mehazdaki kutsiyet nedeni ile çok daha iyi anlaşılıp idrak edilebilecektir.

“Ben namaz kılmıyorum ama kalbim temizdir” diyen kişilerin sözü çok değersizdir. Zira ayet ve hadisler ile önemi zikredilen bir hususu anlayamayan birisi; mümin olamayacağı gibi aklı başında bir insan olarak kabul edilemez.

İşte İslam’ın beş şartından biri olan namazın ihmal edilmesinin sadece bir iki tanesinin sebepleri üzerinde düşünmeye çalıştık. Sadece Cuma hutbelerinin Arapça okunması dahi insanlarımızın namaz hakikatını daha iyi idrak etmesi açısından faydalı olacağını düşünüyorum, vesselam….

Yazar : Vehbi KARA

Dr. Vehbi KARA, 1965 Yılında İstanbul’da doğdu. İlk ve orta eğitimini yine İstanbul’da tamamladıktan sonra 1982 yılında Deniz Harp Okuluna girerek askeri öğrenci olarak eğitimine devam etti. 1986 Yılında Kontrol Sistemleri bölümünden Elektrik-Elektronik Mühendisi olarak mezun olduktan sonra Teğmen rütbesi ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı savaş gemilerinde ve karargâh birimlerinde deniz subayı olarak görev yaptı. Savaş gemilerinde güdümlü mermi ve top atışlarında birincilik kazanmıştır. 1997’de Yüzbaşı rütbesinde iken askerlik mesleğinden ayrıldı ve ticaret gemilerinde çalışmaya başladı. Gemi Kaptanı olarak çeşitli ülkelere ait 30’dan fazla ticari gemide görev yapmış çalıştığı firmalardan ödüller almıştır. 2011 Yılında Araştırmacı kadrosu ile İstanbul Üniversitesinde göreve başladı ve halen de bu üniversitenin Su Ürünleri Fakültesinde ve Mühendislik Fakültesinde denizcilikle ilgili meslek dersleri öğretmenliği görevini yürütmektedir. 1997 Yılında İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Bölümünde “Petrole Dayalı Stratejiler ve Uluslararası İlişkilerde Petrolün Rolü” isimli çalışması ile yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. 2015 Yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri ilişkileri Bölümünde “Çalışma İlişkileri Açısından Kapitalizm Sonrası Dönem: Malikiyet ve Serbestiyet Devri” başlıklı çalışması ile doktora eğitimini tamamlamıştır. Uzakyol Kaptanı yeterliliğinde gemi kaptanlığı, Denizci Eğitimci Belgesi ve Elektrik-Elektronik Mühendisliği sertifikaları mevcuttur. Denizcilik, askerlik, tarih ve iktisat konularında çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde makaleler yazan Vehbi KARA’nın “Bahriyede 15 Yıl” ve “Altı Ayda Altı Kıta” isimli iki kitabı bulunmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Nefsime Diyorum Ki;

Sürekli insandan yiyen, çalan ve hiç doymayan bir düşmanı var insanın ve bu düşman kendi …

Kapat