Ana Sayfa / Yazarlar / Dağ Leylağı

Dağ Leylağı

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Bir sabah kalkıyorum şükrünü eda edemediğim dakikaların kazasını yapmadan farzı yerine getirmenin yükümlülüğü ile seccade başında teşekkür etmeye duruyorum. Dua ile yola koyuluyorum. Yanımda küçük bir deftere kaydettiğim kazaların yapılmaması da üzse de kaydetmenin huzuru ile koşuyorum yeni sabahlara. Gün ortasında güneşin ihtişamından gözümü açamıyorum. Adımladığım toprağın zemininde hayat bulmuyor hiçbir canlı. Bir söz söylesem titremiyor yapraklar.Bir bakış atsam yıldızlara hiçbiri de parlamıyor bulunduğu yerden. Acizliğimi anlıyorum. Adımlarım sözlerimden, sözlerim gözlerimden kifayetsiz. Anlam veremiyorum değil veriyorum, ama itiraf edemiyorum.

Toroslar’da bir dağ leylağının kokusuna müptela yaşıyorum günlerce. Buram buram kokusunu içime çekiyorum, fakirliğimi hissediyorum. Bir leylağın tüm Toros’a yaydığı kokuyu kıskanıyorum utanmadan. Renk cümbüşü üzerinden hayretimi alamıyorum. Kendi renksizliğime hayıflanıyorum yine de yüzsüzlüğe vuruyorum renk cümbüşünü de talep etmeden duramıyorum. Gövdesinden tutuyor çekmeye çalışıyorum. Onu vatanından koparmaya çalışıyorum. Ellerim kanıyor da kopmuyor leylak. Ben güç verdikçe daha da kuvvetli bağlanıyor toprağa. Ben bir daha yükleniyorum daha çok korku saçıyor etrafa. Mis gibi buram buram torosları dolanıyor o müthiş koku. Bırakıyorum en sonunda anlıyorum ki vatanından koparılmak istenen her bir leylak toprağa daha sağlam bağlanıyor ve daha fazla koku saçıyor etrafa.

Farkediyorum ki beni toprağımdan koparmaya çalışan bir şeytan yok şu aralar. Renksizliğim, kifayetsizliğim bundan. Günahlar rengimi almış sözlerime kifayetsizlik kefenini giydirmiş. Eksiğim, yarımım… Bir yanımda virane olmuş cihazatım bir yanımda afaktan gelen malumatlar. Kapıyorum gözlerimi umursamıyorum. Oturuyorum Toros dağlarındaki leylak başına. Başımı önüme alıyor düşüncelere dalıyorum. düşünceler kemiriyor beynimi sorgular zihnimde dönüyor. Kalbimdeki karalar bağlayan her şeye sırtımı dönüyorum. Yarım kalan hikayelerin sonunu yazamıyorum. Hangi kelamın düğümünde sözlerim bilemiyorum. Duraklarında beklediğim hayallerimin hangi birine danışayım şimdi. Rabbimin merhamet dergahına sığınmanın  bir vakti zamanı olmadığını bilerek çaldığım kapının önünden hiç ayrılmadığımı fark ediyorum. Gözlerimde buğulu bulutların haber ettiği damlacıklar hangi çöllere düşecek bilemiyorum. Ama süzülerek inecekler gözlerimin önünden bunu biliyorum. Hakikatle hayale karışır diyorlar işte ben de gözlerimin her gördüğünü hakikat addetmenin cahilliğine düşüyorum.Belki de hata ediyorum. Yine üstüme çöken tüm hüzünlerin mevsimsiz gelişi ile mücadelesinde çekiyorum tüm bu eziyetleri. Rüzgarın uçurduğu her şeyin artık geri gelmeyeceği gibi her biri fenada kaybolup gitse de beka rengini bırakıyordu gözlerde.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Mealciler Ümmeti Neden Cezbediyor?

Yazar: Burhanettin ÇAĞIRICI Hayli zamandır bir kısım sosyal medya platformlarında, bazı belediyelerce tertiplenen kültür faaliyetlerinde, …

Kapat