Ana Sayfa / Yazarlar / Deprem Düşünceleri

Deprem Düşünceleri

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Deprem Düşünceleri..
Ölen Kutuldu, Kurtulan Öldü..

Deprem sarsıyor.
Yeri sarsıyor.
Yurdu sarsıyor.
Evleri, yurtları, yuvaları, hayatları, huzurları, umutları, duyguları..
Ekonomik, sosyal, siyasal, insani tüm sistemleriyle ülkeleri..
Hasılı deprem herşeyi sarsıyor.

Sarsıldık ki hem de ne sarsılma..
Kıyamete benzer manzaralar izledik, izliyoruz, izlemeye dayanamayıp ekranları kapatıyoruz.
Peki ya bizzat o kıyameti yaşayanlar, yaşamaya devam edenler, edecek olanlar neler hissettiler, hissediyorlar, hissedecekler?..
Adeta ölenin kurtulduğu, kurtulanın öldüğü haller, günler, çileler yaşanıyor..
Rabbim halimizi, akibetimizi hayretsin, merhamet etsin, tez vakitte hayır kapıları, kurtuluş kapıları açsın..
Herseyleri halden hale çeviren Rabbimiz afetzede kardeşlerimizin, ülkemizin, milletimizin halini de en güzel hallere çevirsin, önümüzde hayır kapıları açsın, bu ızdıraplı yolun ve yolculuğun sonunu hayırlara, safalı günlere çıkartsın inşaallah.

Yürekler yangın yeri..
Duygu ve düşüncelerimiz deprem bölgesi gibi toz duman, darmadağın..
Dillerimiz lâl, boğazlarımız düğüm düğüm..

Bütün bunlara rağmen umutluyuz, umutlu olmak zorundayız
Umutlu olmazsak ayağa kalkamaz, ayakta dik duramayız.
Şairin dediği gibi
Ne gam bâki, ne dem bâki..
Huzur demlerinin baki olmadığını hayatın rutin seyri içinde yaşanan hastalık, ölüm, ayrılıklarla az çok hissedebiliyorduk.
Lakin kıyameti hatırlatan bu deprem kulaklarımızı sağır eder derecede yüksek bir sada ile bir kez daha haykırdı;
Mutluluk, huzur demleri daimi değil..

Gamların baki olmadığını da tarih boyunca onlarca, yüzlerce kez gördük, biliyoruz..
Bu millet, bu memleket ne savaşlar, ne yıkımlar, ne afetler gördü ama halen ayakta hamdolsun..
Eminim ki çok kısa zamanda yeniden ayağa kalkacağız, ayakta olacağız, ayakta kalacağız..
“Yangında ot çabuk biter” demiş atalarımız..
Rabbimizin izni ve yardımıyla, el ele, omuz omuza, gönül gönüle vererek kısa zamanda tüm yaraları sararak, daha sağlam, daha güçlü yarınlar göreceğiz, o mutlu yarınları hep birlikte kuracağız diye ümit ediyorum, dua ediyorum..

“Her zorluktan sonra bir kolaylık vardır” der Rabbimiz..
“Allah’ın rahmetinden umidinizi kesmeyin” der..
Dert, yara, azap, çile, afet ne kadar büyük olursa olsun Rabbimiz hepsinden ve herşeyden daha büyüktür.
Rahmeti sonsuz, kudreti sonsuz, nimeti sonsuz, ihsanı sonsuz, cömertliği sonsuz bir Rabbimiz var.
Allah var, gam yok, umutsuzluk yok.
“Bu da geçer Yâ Hû..”

Umutsuzluk Şeytandandır.
Umutsuzluk aşılayan, moral bozan, felaket tellallığı yapan Şeytana yoldaş olur, oyuncak olur ancak..

Her zaman ve özellikle zor zamanlarda hakkı tavsiye eden, hayrı tavsiye eden, sabrı tavsiye eden kazanır, kurtulur..
Allah sabredenlerle, sabır tavsiye edenlerle, güç veren, destek veren, moral verenlerle beraberdir..

Böylesi zor günler kazanmanın en kolay olduğu zamanlardır bir bakıma.
Zaten ölmek için, Rabbine dönmek için dünya hanına gönderilmiş binlerce can ölümlerin en şereflisiyle huzura vardı, şehitlik gibi hayal edilemez bir makam kazandı..
Malı giden ömrü boyunca kazanamadığı, yüz yıl daha yaşasa yine de kazananayacağı kadar sadaka, zekat sevabı kazandı.
Sabreden, rıza gösteren milyonlarca insan defterler dolusu günahının silinmesi gibi büyük bir mükâfat kazandı.

Depremin birkaç dakikalık, birkaç saatlik, birkaç günlük azabı mı daha elîmdir, Cehennem ateşinin bir kaç dakikalık, bir kaç günlük azabı mı?
Kıyas bile mümkün olmayacak derecede ateş azabı çok daha çetindir elbette.
Cehennemden, ateşten azat olup Cenneti kazanan zarar eder mi?
Huzura vardıklarında “çok küçük bedel ödedik, çok büyük mükafatlar kazandık” diyecekler belki musibetzede kardeşlerimiz..

Bu gün yardıma koşan kazandı.
Maddi manevi yardım gönderen kazandı.
Dua eden kazandı.
İbret alan kazandı.
Dünyanın faniligini idrak edip evbe eden, Rabbine dönen kazandı..

Bu günün kaybedeni yok, olmamalı diye geçiyor içimden.
Yok mudur?
Elbette vardır.
Akbabalar gibi, afetzedelerin canı, malı üzerinden kazanç devşirmeye çalışan hırsızlar, soysuzlar kaybettiler..
Adeta afetzedeler üzerinde tepinerek kaos, kriz, polemik peşinde koşanlar kaybettiler..
Sıcak evinde, sosyal medyadan saçma sapan, asılsız haberler paylaşanlar, moral bozanlar kaybettiler..
Şahsi, siyasi, ideolojik hesaplar yapanlar kaybettiler..
Yardım için çırpınan kurum ve şahısların işini zorlaştıranlar, ayağa dolaşanlar kaybettiler, kaybedecekler.
Ders almayan, ibret almayanlar, nefis muhasebesi yapmayanlar kaybettiler, kaybediyorlar, kaybedecekler..
Allah’a isyan edenler, kadere isyan edenler kaybettiler..

Kazandıklarımız listesinin baş taraflarına kaydedilmesi gereken milli birlik, kardeşlik, dayanışma duygularımızın yanısıra çok önemli bir şey daha var; gençlerimiz..

Bilirsiniz, filmlere, belgesellere de konu olmuştur, dilencilik şebekeleri, fuhuş şebekeleri tertemiz ailelerin çocuklarını kaçırır, sahiplenir, esir eder, mahkum eder zorla dilendirir, satar, onlar üzerinden paralar kazanırlar..
Terör örgütleri, suç örgütleri hakeza..
Gençleri ya kandırarak ya tuzağa düşürerek ya zorla dağa kaçırır kendi kardeşine, devletine, milletine silah çektirirler..

Seksen öncesi yabancı istihbarat örgütleri, ideolojik gruplar, felsefi akımlar da bizim çocuklarımızı sağcı, solcu, Marksist, Leninist, Modernist, Darvinist, falanist, filanist etiketleri, kimlikleri vererek bizden çaldılar, bize düşman ettiler, devşirdiler, bizim evlatlarımızı bize karşı silah olarak kullandılar..

Bu oyun deşifre olduğu, kullanım süresi dolduğu için yeni adlar, yeni sloganlar, yeni taktiklerle gençlerimizi bizden çalmanın yollarını aradılar, buldular.
X Kuşağı, Y Kuşağı, Z Kuşağı gibi etiketlerle, tanımlamalarla yine bizim çocuklarımızı bizden çalmanın hesabını yapmaktaydılar.

Bu afet gösterdi ki bu çocuklar falan filan kuşağının çocukları değil, öz be öz bu toprakların çocuklarıdır, Müslüman Türk Milletinin çocuklarıdır, bizim çocuklarımızdır..

Dinimizden, milli-manevî değerlerimizden, ailelerinden, çevrelerinden aldıkları ruhla, şuurla yara sarabilmek için nasıl da koşuyorlar..
Mayaları bizden..
Ruhları bizden..
Öz be öz bizim olan nesillerimizi kimseye kaptıramayız, çaldıramayız, teslim edemeyiz.
Umut kesemeyiz, vazgeçemeyiz, sırt dönemeyiz.
Kendi cocuklarımızı başkalarının kütüğüne, defterine yazdıramayız..
Diyarbakır anneleri gibi çocuklarımızı geri almak için nöbet tutmamız gerekiyordu ama ihmal ediyorduk ki bu deprem sayesinde kaybolmanın eşiğine gelmiş yüzbinlerce gencimizi kazandık diye düşünüyorum..
Deprem binlerce canımızı aldı ama aldığından çok daha fazlasını kazanmamıza vesile oldu, olacak inşaallah..

Şehitlik mertebesi kazanarak aramızdan ayrılanlara kayıp gözüyle bakılmasa gerek.
Ama rahat döşeğinde, konfor içinde, kafelerde, barlarda, sosyal medyanın karanlık dehlizlerinde kimliğini, kişiliğini, ruhunu, özünü, imanını kaybeden nesiller hakikaten kayıptır..
Asıl kayıp onlardır.
Rabbini kaybeden, imanını kaybeden, milli kimligini kaybeden herşeyini kaybetmiş demektir.
Zira asıl afet, asıl musibet dine gelen, dindarlığımıza gelen musibettir.

Bana öyle geliyor ki bu afet gençlerimizin kaybolup gitmesinin önüne geçti, geçecek inşaallah..
Rabbim ölüden diri, diriden ölü çıkartandır..
Öldük ama diriliyoruz.
Öldük ama oluyoruz..
Acılar, musibetler de öğretmendir, belki en iyi öğretmendir.
Dinimiz, imanımız, irfanımız, insanlığımız, varlık bilincimiz, kulluk bilincimiz, dünya ve ahiret algımız adına binlerce öğretmenin, vaizin veremediği dersleri böylesi afetler, musibetler sayesinde alır insanoğlu bazen..

“Sizin şer zannettiklerinizde hayır, hayır zannettiklerinizde şer vardır” buyuruyor Rabbimiz.
Herşey hayırdır, her şeyde, hatta her şerde hayırlar vardır.
“Her şey ya bizzat hayırdır ya neticeleri itibariyle hayırdır..”

Hepimizin yüreklerini yakan, yemekten içmekten kesen, sıcak yuvalarımızı zindan, sıcak yataklarımızı diken eden bu afetin devletimiz, milletimiz, medeniyetimiz, nesillerimiz, yarınlarımız adına binlerce hayrın müjdecisi, habercisi, vesilesi olmasını ümit ediyorum, Rabbimden niyaz ediyorum..

Lâ tahzen.
İnnallâhe meanâ..
Üzülme, Allah bizimledir..
Ve
Korkma..
Rabbim bu milleti mahzun etmez, mağdur etmez..
Öyle inanıyorum ki Rabbimiz bu toprakları, bu milleti Cennete adam yetiştirmek için seçmiş.
Bin yıldır medreselerde, tekkelerde, camilerde milyonlarca alim, arif, eren, ermiş, derviş yetiştirip Cennete göndermiş..

Dünyanın dört bir köşesinde Allah’ın adını, adaleti, merhameti, gerçek medeniyeti, sulh ve selameti hakim kılmak için ter döken, kan veren, can veren alperenler yetiştirip Cennete göndermiş..

Cihan Harbi, İstiklal Harbi, Kıbrıs harekatı, terörle mücadele vesileleriyle milyonlarca evladını şehit ve gazilik makamına yükseltip Cennete layık adamlar haline getirmiş..

Zaman zaman biz Cennetin yolunu şaşırsak, terketsek, sırt dönsek de Rabbimizin kudret eliyle, belki biraz sarsarak, zorla tutup bu milletin evlatlarını Cennetine buyur ettiğine;
Cennete ürün yetiştirmek için kurduğu fabrikanın, tezgahın kapanmasına, atıl kalmasına razı gelmediğine dair bir his ve düşünce taşıyorum.
Hata ediyorsam Rabbimden ve dostlarımdan af diliyor, özür diliyorum..

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Kastamonu ASHİM Yaraları Sarmaya Devam Ediyor

KASTAMONU ASHİM YARALARI SARMAYA DEVAM EDİYOR Kahramanmaraş merkezli ve bölgedeki en az on ili etkileyen …

Kapat