Ana Sayfa / Yazarlar / Deprem ve Yangından Daha Büyük Afet…

Deprem ve Yangından Daha Büyük Afet…

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Son günlerde pek çok kişinin hocaları telefonla arayarak, yolda izde önlerini keserek neden yağmur duası yapılmıyor diye sorduklarını, sorguladıklarını duyuyoruz.

“Eskiden iki hafta rahmet yağmasa duaya cıkılırdı. Ancak aylardır rahmet yok, buna rağmen dua eden yok, dua edelim diyen de yok.
Biz müftülüğe akıl öğretecek, emir verecek insanlar değiliz ama anlamak istiyoruz, yağmur duasına çıkmak, hiç olmazsa cuma günleri rahmet duası okumak, insanları Îstiska Namazı kılmaya, birlikte duaya, Allah’a yalvarmaya davet etmek dinde olmayan bir şey midir?
Sünnet değil midir?
Acizliğimizi, muhtaçlığımızı, halimizin zorluğunu, geçimimizin darlığını, ağızsız dilsiz mahlukatın acınacak hallerini Allah’a cc arzetmek ayıp mıdır, günah mıdır?
Dinsiz, donsuz, soysuz üç beş beyinsiz boşboğaz bizi kınar, bize yobaz der, örümcek kafalı der diye mi korkuluyor halen?
Hocam neden yağmur duasına çıkılmıyor bunu bize izah edin.. Bizim halimizi, talebimizi de büyüklerimize izah edin” diye hocalara sitem ettiklerini duyuyoruz sık sık.

Hakikaten neden dua yapmıyoruz? Gururumuza mı dokunuyor?
Aciz, muhtaç olduğumuzu ifade etmek kariyerimizi, karizmamızı mı sarsıyor?

Adam koskoca fabrikatör olmuş, bilim adamı olmuş, amir olmuş, memur olmuş, utanmadan dua ediyor, yuh olsun derler diye mi korkuyoruz?

Yoksa bir köylünün “Allah vermezse marketler dolu” dediği gibi, artık Allah’a cc muhtaç olmadığımızı mı düşünüyoruz?

Arabamız kaza yapsa kaskomuz,
evimiz yansa-yıkılsa deprem sigortamız, tarlada mahsulümüz zarar görse tarım sigortanız var.
Başımız her sıkıştığında gidecek bir vekilimiz, partimiz var, bize el uzatacak hatırlı dostlarımız var..
Daha da olmadı güçlü, merhametli bir devletimiz var.. Bize karada ölüm yok, (haşa) Allah’a cc ihtiyacımız kalmadı diye mi düşünüyoruz?

Köylüden çiftçiden, börtüden böcekten bana ne..
Köylü kuraklıktan çift sürememişse, ekin ekememişse, mahsül kaldıramamışsa bana ne..
Benim işim sağlam, sırtımı devlete dayamışım.
İşyerim, patronum sağlam, maaş kartım cebimde. Ay başında trink paramı alıyorum.
Yağmur yağsa bana ne, yağmasa bana ne mi diyoruz, böyle mi düşünüyoruz?

El açıp Rabbimize gönül dolusu dua etmek için kendimizin ya da bir yakınımızın göçük altında kalması,
amansız bir derde düşmesi mi gerekli?
Maaşlarımızın kesilmesi, işlerimizin bozulması mı gerekli?

Bizler aciz, fakir, muhtaç, zayıf, kullar değil miydik? Bunca kibre ne zaman, nerede bulaştık?
Dua kulluğun, ibadetin özü değil miydi? “Duanız olmasa Allah katında ne değeriniz olabilir ki, Allah size neden değer versin ki” mealindeki ayetin hükmü kalkmış;
“Ayakkabınızın bağcığı kaybolsa onu bile Allah’tan cc isteyin” hadisindeki derse, tavsiyeye artık ihtiyaç kalmamış mıdır?

Kendi ellerimizle, dillerimizle yapıp ettiklerimizle insanı bozduk, insanlığı bozduk, beşeri hayatı bozduk, ekolojik hayatı, dünyanın düzenini bozduk..
Suçumuzu, hatamızı kabul etmek, af dilemek, özür dilemek için olsun el açmak, “Ya Rabbi, biz bozduk sen düzeltiver.. Düzeltmeye gücümüz yetmiyor” demek bu kadar zor mu?

Son yıllarda egomuz azdı, tavan yaptı. Herşeyi hakettiğimize inanır olduk.
İsterken de rica değil emir kipiyle ister olduk.

Anne babanın, okulun, belediyenin, devletin, gittiğimiz dükkanın hasılı herkesin bize saygı göstermesi, arzumuzu yerine getirmesi, kusursuz hizmet sunması m, saygıda kusur etmenesi gerektiğine öylesine inandık, havaya girdik ki Allah Teala’nın da biz istemeden, bir bedel ödetmeden, karşılık beklemeden her arzumuzu yerine getirmesi gerektiğine inanmaya başladık?
Ben niye dua edecekmişim ki.. Madem bizi yarattı, benim ihtiyacımı bilmek ve karşılamak zorunda diye mi düşünüyoruz artık?
İstemenin edebini de mi kaybettik?

“Siz yerdekikere merhamet edin ki, göktekiler de size merhamet etsin..”
“Merhametli değilseniz iman etmiş sayılmazsiniz” hadislerinde öğütlenen merhameti, acımayı, yardım etme, incitmeme ahlakını mı kaybettik?
İçimizden rahmet çekildiği için mi dışımıza rahmet indirilmiyor?

“Vermek istemeseydi istemeyi vermezdi” buyurmuş bir Allah dostu.
Vermek istemediği için;
vermeye layık kullar olamadığımız için istemeyi de mi aldı bizlerden?
Vermek için istememizi, elimizi uzatmamızı, rahmet-merhamet kapısını çalmamızı, af dilememezi, göz yaşı dökmemizi bekliyor anlaşılan.
Geneli ilgilendiren sıkıntılar, musibetlerin kalkması için topluca dua etmek gerekiyor elbette..
İstememek, isteyememek depremden yangından daha büyük bir afettir.
İstemeyecek miyiz?

Ey dostlar..
Hayat zorlaşıyor, acılaşıyor..
Güvendigimiz dağlara karlar yağmaya, tutundugumuz, bizi hayata bağlayan dallar bir bir kırılmaya başladı.
Nereden geldiğini bilemediğimiz, nereye saklanacağımızı, nasıl korunacağımızı bilemediğimiz, mikroskopla bile göremediğimiz bir virüs bizi esir aldı.
En güvendigimiz kalelerimizi işgal etti.
Aciziz, aciz kaldık.

Gençliğimiz, gücümüz, sosyal çevremiz, siyasi çevremiz, makam ve mevkimiz, ticaret ve servetimiz yani güvendigimiz, övündüğümüz, böbürlendigimiz hiç bir şeyin bizi kurtaramayacağını gördük, görüyoruz.

Yelkenleri suya indirme vakti gelmedi mi?
Kudreti sonsuz, rahmeti sonsuz, serveti sonsuz, keremi-ikramı nimetleri sonsuz Alemlerin Rabbi olan Allah’a yönelmenin, O’na sığınmanın, O’na yalvarmanın O’ndan istemenin vakti gelmedi mi?

Yoksa Allah kalplerimizi, dillerimizi, ellerimizi mühürledi, dua etmemize, kapısını çalmamıza fırsat vermeyerek mi cezalandırıyor bizleri?
Her gün güneşin gülen yüzünü güldürerek, hayatın günlük güneşlik, güllük gülistanlık olduğunu düşündürecek mi helakimizi hazırlıyor?

Affet ya Rabbî..
Lütfet ya Rabbî.
Kapından kovma..
Rahmetinden kovma,
Bizi huzuruna al, bize merhamet et..
Lütfunu, yardımını esirgeme.
Bize acı, bize merhamet et.

Biz nefsimize zulmettik, kendimize kötülük ettik, ediyoruz..
Senden başka gidecek kapımız yok, Sana yöneliyoruz,
Affet Allahım..

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Savaşların Şairi Mehmet Akif Ersoy

Edebiyatımızda Savaş Şiirleri ve Çanakkale Şehitleri, İstiklâl Marşı Tarih boyunca hakkın zaferi için birçok savaşlar …

Kapat