KABARCIK Ubeydullah GARİB |
Dilde Kalan Tek Dua
Yeni evinin tapusunu aldı…
“Şükürler olsun sana, güzel ev verdin bana!” dedi, yürekten teşekkür etti Allah’a!..
Sevincinden içi içine sığmıyor…
Satın aldığı yeni arabanın devrini almak üzere noterde…
Az sonra modeli yüksek bir arabanın sahibi olacak!
Ve işlemler bitti…
İyi bir işi var…
Geliri yerinde…
Bir derdi kaygısı yok!..
Günleri yoğun iş temposuyla geçiyor..
İşte bir günün daha sonuna geliverdi!
Arabasına bindi, sokak lambalarını bir bir arkada bırakarak yuvasına döndü.
Sofrası hazır…
Sevdiği yemekler önünde…
Sofradan kalkmakta biraz zorlandı.
Kendisini hemen yanı başındaki koltuğa bırakıverdi.
Demini iyi almış çayı yudumlamanın tadı ise bir başkaydı…
Televizyon kumandası elinin altında…
Haber saatine dakikalar kaldı.
Zamanlama yerinde.
Haberleri dikkati dağılmadan izleyebilecek…
Farklı haber olabilir ümidiyle bir iki kanala daha geçti!
Kendince haber analizlerine girişti…
Yorumlar yaptı…
Az sonra ise bir hafta boyunca heyecanla beklediği dizi başlıyor…
“Dizilerden insan bilmediği çok şeyi öğreniyordu!”
“Gündeme getirilemeyen önemli konuları işliyorlardı!”
Bir solukta izledi diziyi.
En meraklı yerinde iken bir bölüm daha sona erivermişti!
Çaresiz bir hafta bekleyecek…
Artık istirahata çekilmeliydi.
İşe erken gidiyordu.
Uykusunu tam almalı, yeni güne zinde başlamalıydı.
Dolu dolu bir gün nasıl da geçip gitmişti!..
Bir sabah belindeki ağrıyla uyandığı güne kadar her şey yoluncaydı…
Hemen doktora gitmek istemedi.
Ağrı, soğuk günlerde kendisini iyice hissettiriyor, biraz hareket edince hafifliyor, sonra da tamamen geçiyordu.
Bu sebeple pek ciddiye almadı ağrısını.
Ne olduysa işte o gün oldu!..
Sabahleyin gözlerini açtı, ama belini doğrultamadı.
Her ne kadar “Abartmayın, geçer!” dese de kimseye sözü geçmedi.
Doğruca hastaneye kaldırdılar.
Film, tahlil vs. derken teşhis konuldu:
Bel fıtığı!..
Doktorun şefkatli sesi:
“Sizi bir müddet hastanemizde ağırlayacağız!”
“Önemli değil!” dedi… “Nasıl olsa bir iki gün içinde taburcu oluruz…”
Bir gün…iki gün… üç gün…
Bir hafta geçti, o hala yatakta.
Zaman donmuş, saniyeler saate dönmüştü!
Ve geceleri gizlice silinen göz yaşları…
Yüreğinin derinliğinde bir biri ardınca yakarışlar,…
“Ne olursun Allah’ım, bana şifa ver!
Yuvama kavuştur beni!
İşimin başına döneyim Allah’ım!”
Tedavi süreci uzamıştı…
Üç hafta geçtiği halde iyileşemedi.
Hala ayağa kalkamıyordu.
Çok bunalmış, iyice daralmıştı.
Bir bir silinip gitti gözünden her şey!..
Değeri kalmadı hiçbir şeyin…
Kalan…sadece…
Yüreğinde bir tek arzu!…
Dilinde bir tek dua!..
Allah’ım!
Ne olursun ayağa kalkayım!
Yeter ki ayağa kalkayım Allah’ım!
Başka hiçbir şey istemiyorum Allah’ım…
Yeter ki bir kez ayağa kalkayım!
- Bir Elma Bir Kâinat! - 31 Ocak 2024
- Ne Kadar ve Ne Zamana Kadar Tevbe İstiğfar - 5 Ekim 2023
- Seher Vakti - 15 Eylül 2023
- Sabahın 7.00’si - 16 Ağustos 2023
- Tek Başına! - 29 Temmuz 2023
- Her Hayır Onun… - 5 Temmuz 2023
- Ben de Mucize Gördüm! - 18 Mart 2022
- Yetmiş Bin Perde… - 28 Şubat 2022
- Altın Değil, Elmas Fırsat! - 1 Mayıs 2021
- Ay Tutulmadı - 6 Haziran 2020