Ana Sayfa / Yazarlar / Dilim Dilim Dilim

Dilim Dilim Dilim

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Dilim Dilim Dilim 

Çok konuşuyorsun bazan.
Senin konuşmaya ihtiyacın ve hevesin olabilir belki..
Ama karşındakinin dinlemeye mecali var mı bir bak yüzüne, gözlerine..
Mimiklerine bak, yüz kıvrımlarına, göz torbalarına bak..
Saçı sakalı nasıl bir bak.
İnsanda saç sakal elbisede ütü gibidir. 
Ütüsü var mı yüzünün, aynaya bakacak hali var mı, mecali var mı, cesareti var mı?
Omuzlarına bak.. 
Asırlık ahşap konak gibi başlamış mı
saçakları çökmeye..  Yoksa capcanlı, dipdiri duruyor mu zamana meydan okuyarak..
Kıştan sonra baharda yeniden yeşeren toprak gibi, ağaç gibi etrafa mis gibi kokular, cana can katan manzaralar mı sunuyor? Yoksa yaza ermiş, aylardır şu görmemiş bozkır gibi solgun ve yorgun mu?
Hazan mevsimi gibi rengarenk mi yüzündeki ifadeler?
Yeşil, sarı, turuncu, kırmızı.. Her renkten var ama gitmeye hazır bir yolcu gibi biraz umut, biraz hüzün mü kokuyor yüreği..
Sesi, sözleri denizdeki dalgalar gibi, gel-gitler gibi mi; bazan var bazan yok.. Bazan coşkun, bazan aheste mi vuruyor kıyıya..
Sesine kulak ver. 
Ses tonundan anla halini.
Kelimeler belli belirsiz mi dökülüyor dudaklarından, cümleler tek kelimeden, iki, bilemedin üç kelimeden mürekkep zoraki cümleler mi..
Yaz gecelerinde gece vakti mısır tarlasında yere sırtüstü uzanmış, gözü gökteki yıldızlarda, kulağı çekirge seslerinin bestesini dinlemenin hazzında, huzurunda mı?
Sen konuşurken ki haline bak..
Bitse de gitsek, sussa da kafamızı dinlesek, sormasa da derdimizle pişsek edasında mı.. Yoksa sesi billur, sular gibi gürül gürül mü?
Akıyor mu insanın içine içine.. 
İçtikçe ferahlatan can suyu gibi mi?
Nasılsın diye sorma dostuna, insan her zaman ben kötüyüm, ben yorgunum, ben bitkinim demez, diyemez..
Dostum nasıl diye kendine sor.
Konuşunca dilden, susunca halden anlayan adam sen ol.
Konuşanın dilinden herkes anlar da deme.. herkes anlamaz, anlayamaz.
Susanın halini anlayana insan derler, ârif derler, kâmil derler, dost derler..
Okumak sadece kitap okumak, satır okumak değildir.
Gözünle okumak, kulağınla okumak, koklayarak, dokunarak, tadarak ve en mühimmi hissederek okumak..
Anlatmak için okumak, okumaktan sayılmaz.. 
Ona eskiden plak derlerdi, teyp derlerdi.
Kaydeder ve nakleder.
Okumak anlamak için olursa okumak olur. Tuğla tuğla örülen, her gün biraz daha büyüyen, içine girene yuva olan bina gibi;
hücre hücre büyüyüp serpilen, ömür ve mevsim kemale erince meyve veren ağaç gibi.. 
Olarak vermek, sormadan vermek..
Sormadan, söyletmeden anlamayı öğrenirse, konuşmadan anlatmayı da öğrenir insan.. 
Sen herkesi ve herşeyi kitap gibi okur hale geldiğinde kitap gibi okunma kıvamına da gelmişsindir zaten. 
Sana da kimse nasılsın diye sorup rahatsız etmez. Bakar ve okur okumayı bilen.
Soru sorulmak ta rahatsız eder insanı, taciz eder, yorar, gerer..
Sussa bir türlü, konuşsa bir türlüdür çünkü.. Cevaplasa bir türlü cevaplamasa bir türlü..
Doğru söylese bir türlü, eğri konuşsa başka türlüdür.
Soru sormak da, sorulmak da yorar insanı vesselam..
Sordun, cevap alamadın yorulursun.
Sordun istediğin cevabı alamadın, üzülür, gerilirsin.
Sordun, cevap aldın üstüne vazife düştü..
Yaparsın yorulursun, yapamaz yorulursun..
Susmak iyidir.
Sükunet iyidir. 
Hal dili en doğru dildir, hal diliyle konuşmak, halleşmek sükûnettir, selamettir.
Soracaksan kendine sor sorularını..
Hikayelerini, dertlerini, hayallerini kendine anlat..
Bazan kendiyle de dertleşmeli, halleşmeli hatta helalleşmeli insan..  
Akşam olup kervancının devesinin yükünü boşalttığı gibi yüklerini boşaltmalı, dinlendirmeli devesini, yükünü çeken bedenini, yüreğini.
Sormalı kendine bazan, istikamet nereye, yolculuk nereye, yüküm ne, ne kaldı menzile?
Her canın bir derdi var azizim. 
Biraz sessizlik, biraz huzur lazım herkese.
Dünya çok ışıklı, çok parıltılı, çok renkli ama bir o kadar da gürültülü, bir o kadar da dertli bir diyar..
Sessizce seyretmeli.
Sabretmeli.
Bir dertli sen değilsin cihanda. 
Anla ve sus..
Yük olma kimseye. 
Çok konuşuyoruz çoğu zaman..
Hedefine ulaşmayan, muhatabına tesir etmeyen her söz hoş olsa da boş değil midir?
Dinlemiyorsa seni muhatabın, ha boşluğa, ha duvara, ha insana konuşmuşsun farkı yok..
Derdini dökmek istiyorsun belki.
Ama bir bak, yer var mı kabında
dostunun?
Belki onun kabı senden de dolu.
Gam yükü kervanlarının biri gelip biri geçiyor belki gönül köprüsünden..
Girmesen olmaz mı bu yoğun trafiğe.. 
İstenmeden malını ortaya sermesen, buraya tezgah, sergi açmasan olmaz mı?..
Senin malın bu pazarda satılacak mal değil belki..
Her ilaç her derde deva mıdır?
Her yediğin şifa mıdır, gıda mıdır.
Her yediginden başkasına da yedirme sevdasından vazgeç, her ilacı içirmeye çalışma herkese..
Bal yemekten bıkmış insana dert ikram edilir mi hiç?
Her bünye her yükü kaldırmaz bilirsin. Her yürek de her derdi kaldırmaz, her fikri kaldırmaz.
İstendiğinde ver, ihtiyaç miktarınca ver, var ise ver.
Var olsa bile istenmeden verme..
Neyin var ki zaten.
Ah dilim,
Sus dilim.
Dilim dilim dilim..
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Malum Olsun ki…

“MALÛM OLSUN Kİ,  bizi ziyaret eden, ya hayat-ı dünyeviye cihetinde gelir;  o kapı kapalıdır.  Veya hayat-ı uhreviye cihetinde gelir.  …

Kapat