Ana Sayfa / Yazarlar / “Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan olmayın..” ayeti mezhepleri mi kasdediyor?

“Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan olmayın..” ayeti mezhepleri mi kasdediyor?

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

“Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan (olmayın. Bunlardan) her fırka, kendilerinde olan ile böbürlenmektedi”  ayeti mezhepleri mi kasdediyor?

Bu ayetin hak mezheplerle bir ilgisi yoktur. Nitekim bir başka ayette, ilim sahiplerine sormamız istenmektedir:

“Halbuki onu peygambere ve aralarında yetkili kişilere gösterselerdi, içlerinden işin içyüzünü araştırıp çıkaranlar, onun ne olduğunu (haberin neye delalet ettiğini) bilirlerdi.” (Nisâ, 4/83)

Rum suresinin 31 ve 32. ayetlerinin meali şöyledir:

“Hepiniz O’na yönelerek O’na karşı gelmekten sakının, namazı kılın; müşriklerden olmayın. Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan (olmayın. Bunlardan) her fırka, kendilerinde olan ile böbürlenmektedir.”

Bu ayetlerde yer alan “Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlar,..” ifadesinden maksat, dinin özünü kaybeden, kendi heva ve heveslerini din yerine ikame eden ve böylece -dinin temel prensiplerinin dışına çıkarak- bölük pörçük olan gruplardır. Bunların dört mezheple ilgisi olmadığının en büyük delili; bu mezheplerin İslam ümmetinin büyük çoğunluğunu temsil eden, Kur’an ve sünneti esas alan ve bin yıldan beri en büyük alim ve velileri yetiştiren, itikadî ve amelî konuların temel disiplinlerinde birbirlerini tasdik eden ve bu manada İslam ümmetinin şahs-ı manevisini temsil eden bir merkezde yer almalarıdır.

Yaklaşık 1300 yıldan beri bu dört mezhep, Ehl-i sünnet adını almış ve bu adla yad edilmiştir. Bu husus tek başına, bunların Hz. Peygamber (asv) ve sahabenin yolunda gittiklerinin açık bir göstergesidir.

İslam’a bağlı olmakla beraber, çok farklı yönleri bulunan kesimler açısından bakıldığında, genel olarak farklı iki ayrı zihniyet söz konusudur. Bunlardan birincisi Ehl-i sünnet ve cemaat, ikincisi, Ehl-i bid’a olanlardır. Ehl-i sünnet ve cemaat, hadis-i şerifte,

“Ben ve ashabımın üzerinde bulunduğu itikada bağlı olanlar…” (Kenzu’l-Ummal, h. no: 1057)

olarak tanımlanmıştır. Dolayısıyla bu itikada bağlı olmayanlar bidat ehli sayılır. Bunlar yetmiş bir fırkadır. Mutezile, Cehmiye, Kaderiye, Haricîler ve benzerleri bu kısma dahildir.

Ehl-i sünnet ve cemaatin kendi arasında iki ayrı itikadî mezhepleri vardır: Eşarî ve Maturidî. Bunların temel esaslara ait hususlarda pek bir farkları yoktur. Detaylarda bazı nüansları vardır. Bu sebeple ikisi de aynı kesimi temsil etmektedir.

Ehel-i sünnet vel-cemaat ve ehl-i necat olarak tanımlananlar, diğer bir hadiste

“Sevad-ı azamı teşkil eden benim ve ashabımın üzerinde bulunduğu yolda yürüyenlerdir.”(Kenzu’l-ummal, h. no:8319)

olarak tarif edilmiştir. Hadiste  yer alan “es-sevadu’l-âzam / sevad-ı azam” kavramı, en büyük kitle, en büyük cemaat manasına gelir. Tarih boyunca, yaklaşık 1300 yıllık bir geçmişe sahip olan dört mezhep çevresinde oluşan kitleden daha büyük hangi kesim vardır?

Mezhepsizliğin geçmişi iki yüz yılı bulmamaktadır.  Eğer biz dört mezhebi ehl-i bida kabul edersek; hadislerde bahsedilen fırkalar -açıkça- ehl-i bid’a olarak damgalandıklarına göre, ortada bir İslam ümmetinden söz edilebilir mi?

Çok iyimser bir yaklaşımla; bu ümmetin % 90’ı Kur’an’dan doğrudan  İslamî hükümleri çıkaracak durumda değildir. Bu takdirde bütün bu insanlar, ya dört mezhebin milyonlarca allame  ve müçtehitlerinin arkasından gidecek veya -ne takvasında ne ilminde-irfanında ve ne de feraset-i diniyelerinde dört mezhep alimleriyle asla kıyaslanamaz durumda olan– bir kaç kişiyi takip etmek durumunda kalacaktır.

Şimdi Allah aşkına, İmam-ı Azamı, İmam-ı Malik’i, İmam-ı Şafiiyi, İmam-ı Ahmed bin Hanbel’i mi taklit edelim; yoksa, dosdoğru bir takvayı göstermediği gibi, doğru bir ilmî ferasete de sahip olmayan bir kaç kişiyi mi taklit edeceğiz?

Genel olarak bütün tefsirciler, hadisciler, kelamcılar, fakihler, evliyalar, allameler dört mezhebe bağlı insanlardır.

Özetle, on üç asırdan beri İslam ümmetinin en az yüzde % 80-90’nını teşkil eden dört mezhep mensuplarını ehl-i bid’a sayarsak, ümmetlerin en hayırlısı olan İslam ümmeti nerede kalır?

Sorularlaislamiyet

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Seküler Riyazet : Diyet / Murat ÇİFTKAYA

Geçenlerde bir bayan öğretmen arkadaş şu anektodu anlatıyordu: “Benim kilo sorunum için sağlık merkezine gitmiştik; …

Kapat