Dîvan Şiirinde Kurban

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

SULTAN ŞAİRLERDE KURBAN

Klasik Türk Edebiyatı içerisinde pek çok şair yetişti. Bu şairlerin büyük çoğunluğu Osmanlı Devleti zamanında sultanlar tarafından da desteklendi. Zaten pek çok kaynakta yer aldığı gibi Osmanlı sultanlarının da çoğu müstakil divan tertip edebilecek kadar usta şairlerdi ve belki de bu yüzden ilime, sanata ve sanatçıya sahip çıkma konusunda oldukça hassas davranmışlardı.

Doğuya ait tarih ve siyaset kitaplarında sık sık anılan bir atasözü vardır. Denilir ki; “Kelâmü’l-mülûk, mülûku’l-kelâm.” yani “Sultanların sözü, sözlerin sultanıdır.” Gerçekten de Osmanlı padişahlarının, hatta hanedan mensuplarının neredeyse tamamına yakınının bizzat şiirle meşgul olması dünya tarihinde eşine kolay rastlanamayacak bir tablo karşımıza çıkarıyor.

Sevgilisinin mahallesini Kâbe sembolüyle ifade eden âşık kurban olarak da kendi canını sunar. Hatta bu durum onun için büyük bir şeref kaynağı ve mutluluk vesilesidir: “Kâbedür kûyı Muhibbî eyledün çünki tavâf / Hâcı oldun farzdur cânunı kurbân eylemek” (Kanuni Sultan Süleyman)

Hatta sevgili uğruna kurban olmak, hac sevabından üstün görülür: “Yâra kurban olmagı gel bana ta’lîm eyle kim / Şimdi bildüm kim sevâb-ı hacc-ı ekber var imiş”(Kanuni Sultan Süleyman)

DİVAN ŞAİRLERİNDE KURBAN

Didüm işigüne yüzüm süreyim güldü didi
İşte bak Ka’be gerek hâcı gerek kurbân ol

(Necâti)

Şâir, sevgilinin eşiğine yüz sürmeyi murad ettiğinde sevgili Kâbe’ye bakmanın bile sevap olduğunu ima eder biçimde: “İşte bak Kâbe! Hem hacı ol, hem kurban!” der.

Şimdi tîg-ı cevr ile öldürme kurbân oldugum
Iyd-ı adhâ geldügünde idesin kurbân-ı ıyd

(Bâki)
“Cefa kılıcınla şimdi öldürme beni kurban olduğum. Kurban bayramı gelsin de o zaman (canımı alarak) kurban vazifeni yerine getirirsin.”

Kana gark olsa tenim ola garîk-i rahmet
Tek beni Ka’be-i kûyunda sen eyle kurbân

(Hüdâyi-i Kadîm)
“Tenim kana boğulsa da (aslında) rahmete gark olur. Yeter ki beni Kâbe gibi mukaddes semtinde sen kurban eyle.” Şâir “tek” kelimesini tevriyeli kullanarak “diğer âşıklarına iltifât etme, sadece beni kurbân eyle” de demek istiyor.

Ka’be-i kûyun tavâfından beni men itme kim
Ne kadar olsam zaîf âhir senün kurbânınam

(Kavsî)

“Kâbe gibi azîz olan semtini tavâftan beni men etme. Ne kadar zayıf olsam da sonuçta senin kurbanınım.”

SEVGİLİ UĞRUNA ÖLMEK HACI OLMAK DEMEKTİR

Öldür beni vü gönlümü al kim bu Ka’be’de
Hâcı gerek fedâ ola kurbân ile bile

(Kavsî)
“Sevgilim! Ben öldür ve gönlümü sök al yerinden! Bu Kâbe’de hacı olmak kurbanla beraber ölmekle mümkündür ancak!”

Visâl-i haccın istersen tavâf it Ka’be-i kûyın
Gerekdir âşıka kurbân içün cânın fedâ kılmak 

(Sûzî)
“Vuslat haccı istiyorsan sevgilinin Kâbe gibi değerli makamını ziyaret et, sonra da cânını kurban eyle ki haccın tamâm olsun.”

Bilürem ıyd-i visâlün bana câvîd olmaz
Eyle kurbân beni kim böyle güzel îd olmaz

(Fehîm i Kadim)
“Sana kavuşma bayramının benim için sonsuz olmadığını biliyorum. Sevdiceğim! Beni kurban eyle de bayramımız bayram olsun.”

Azmî yolunda cân ile kurbânun oldugı
Iyd-i visâle irmek içün bir bahânedür “

(Gedizli Azmî)
“Vuslat bayramı”na erişmenin yegâne yolunun canı kurban etmektir.”

Kurbân eyle cânunı mânend-i kûsfend
Iyd-i visâle irmege tek bir bahâne kıl 

(Âsaf)

“Koyun gibi canını kurban eyle de vuslat bayramına erişmeye bir bahanen olsun”

Beni kurbanun idin çalma bıçagun ganeme
Ne bilür yoluna can virmegi ol bir meleme

“Bıçağı koyuna çalma, beni kurbanın et. Koyun ne bilir yoluna cân vermeyi, o işi gücü meleme olan / beceriksiz bir hayvandır.”

Ayntablı Hâfız Abdülmecidzâde Efendi hilal ile bayram arasındaki irtibatı da hatırlatır şekilde bayram günü sevindirilmemesine sitemkârdır:

Iyd-i vaslınla sevindürsen n’ola ben hasteni
Ey hilâl-ebrû dimezsin bu da kurbânım benim

“Hilâl kaşlım! ‘Bu da benim kurbanımdır’ demezsin. Vuslatının bayramıyla ben hastanı (kurban etsen de) sevindirsen n’olur?”

Hayalün tekye-i dilde halilüm eyle tek mihmân
Yolına can ile serden iki kurbânumuz vardur
(Hüdâyi-i Kadîm) 

“Dostum! Hayâlini gönül tekkesine yeter ki misafir eyle. Yoluna hem canımızı hem başımızı kurban ederiz.”

Said Giray kabul olunacağını bilse can kumrusunu sevgilinin cemâli için şevkle hemen kurban edeceğini söyler ama ne kumrudan kurban olur, ne “fakir”den kurban istenir.
Kumrî-i cân-ı fakîr olsa idi makbulün
Hasret-i şevk-ı cemâlünle iderdüm kurbân
Hayre Gir Eyle Bugün Kurbân Kurbân Üstüne

“Sevgili sayısız gönülleri fetheden güzellik mülkünün sultanıdır. Bayram günü sadece bir iki kurban kesmek sultana yakışmaz.”

Kâ’be’dür kûy-ı nigârun kendü cânlar cânıdur
Kapusında kırdugı âşıkları kurbânıdur 

(Kanuni)

“Semti Kâbe, kendisi canlar canı olan sevgilinin sürüne sürüne gelen kurbanları da kapısında kırıp geçirdiği âşıkları olacaktır.”

Re’fet’in dediğine bakılırsa sevgili, muhabbet ehli kurbanların çokluğundan neredeyse bıçak kullanmadan ve hiçbirini atlamaksızın her birinin kanına girer.
Zebh eder min-gayr- sikkînin tegâfül eylemez
Girse erbâb-ı mahabbet dest-i hûn-efşânına

Böylece sevgilinin semti fânilikk vâdisinin kurban yerine benzer:

San Ka’be-i kûyı küşte-gândan
Kurbân-geh-i vâdi-i fenâdur

(Fehîm-i Kadîm)

Divan şiirinde kurban ve bayram ile ilişkili beyitler elbette bu kadar değil. Hayatın yansıması olan şiir ve edebiyatta bu konuyla ilgili birçok şiir karşımıza çıkar. Özellikle sevgili için kendini kurban etmek, bayramda sadece bir gün kurban kesildiğini ama şairin her gün kurban olması temel konulardan dikkat çekenleri arasında…

(Derlenmiştir)

fikriyat

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Saatler ve Manzaralar / Yahya Kemal BEYATLI

SAATLER VE MANZARALAR Yahya Kemal BEYATLI   Sütunların Dibinde Duâ Edenler Ayasofya’da, ikindiden sonra, yerle …

Yorumlar

  1. avatar

    sağol sayın editör senin bu efkarının ve ihatanın muhiti ne kadar alkışlanacak bir tutum, güzel olan herşeye güzel tavır alıyorsun sağ ol var ol.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Unutulan Bir Gelenek: Bayram Salâtı (Salâsı)

Arapça “dua” mânasına gelen salâ (salât صلات), dinî mûsikide Hz. Muhammed (s.a.v)’e Allah’tan rahmet ve …

Kapat