Ana Sayfa / Yazarlar / Dolmuşa Binmek Dolduruşa Gelmek Üzerine / Vehbi KARA

Dolmuşa Binmek Dolduruşa Gelmek Üzerine / Vehbi KARA

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Dolmuşa Binmek Dolduruşa Gelmek Üzerine

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu partisinin 5 Nisan günü yaptığı grup konuşmasında her zaman yaptığını yaptı bir kadına, hem de bir bakan hanıma hakaret etti. Kılıçdaroğlu’nun bu edep dışı konuşmasından sonra CHP’li partililerin gaf yaptıkça kendisini çılgınca alkışlıyorlar. İşin daha kötüsü ise bu seviyesiz üslup ve siyaset ana muhalefet partisinin politikası haline gelmiş durumda

Bu sözün bir gaf olmadığını “sözlerimin arkasındayım” diyerek adeta “Merd-i Kıpti şecaat arz ederken sirkatin söyler” misali teyit etti. Hani geçenlerde yargı mensuplarını suçlayarak “Allah’tan korkmayan biz cesaret edeceğiz” diyerek bir gaf yapmıştı. İnsanlar da “Allah konuşturmuş, siz söyleyene değil söyletene bakın” diyerek bu olayı geçiştirmişti.

Beni düşündüren Kılıçdaroğlu’nun  bu zavallı hali değil. Zira bu şekilde konuştukça halkın CHP’ye bakışı daha da kötüleşiyor ve siyasete karşı bir soğukluk taşımaya başlıyor. Hükümet ve Ak Parti yöneticileri siyasetin bu denli seviyesizleşmesinden elbette memnun değil. Çünkü Ana Muhalefet Partisinin eleştirileri ve siyaseti en çok onların politikalarını etkiliyor. Seviyeli ve Türkiye’nin gerçeklerine uygun bir muhalefet yapıldığı takdirde hükümet kendisini daha ciddi bir çalışma içine sokarak siyaset yapacaktır. Buna mukabil CHP’nin bu sefil hali kimseye bir menfaat sağlamadığı gibi “kutuplaşma” ve “düşmanlık” tohumlarını atıyor.

Kılıçdaroğlu bu memlekette bir kadının namusuna hakaret edildiğinde insanların öldürüldüğünden haberi yok herhalde. Halktan o derece kopuk yaşıyor ve kendi seçtiği politikacıları o kadar çok kendine bağlamış ki her ne dese çılgınca alkış alıyor. Adeta çıkıp kürsüde defni hacet etse korkarım yine alkışlayacaklar.

“Allah’tan korkmayan biz” diye kürsüden konuşurken ister istemez düşünmeden edemiyorsunuz. Acaba gerçekten de Allah’tan korkmadıkları için mi böyle alkışlıyorlar. Yok canım, olur mu öyle şey! Bu kadar insan Allah’tan korkmaz mı? Büyük bir ihtimal ile halk ağzı ile konuşacak olursak “dolduruşa getirildikleri” için böyle alkışlıyorlar.

CHP’lileri bir kenara bırakalım. Zaten düşmüş oldukları vahim durum ortada. Kılıçdaroğlu gibi çapsız ve kalitesiz bir genel başkanları var. Yönetime geldiği 6 yılda 7 seçim kaybetmiş ve rakipsiz olarak başkan seçiliyor. Aslında acımak lazım bu duruma. Hâlbuki Türkiye gibi bir ülkede güçlü ve dikkate alınmaya değer ana muhalefet partileri lazım. Zira hükümet kendisini ana muhalefet partisinin gücü ile orantılı olarak geliştirebilir. Hata yaptığı anda gelen eleştirilerle düzeltip yoluna devam edebilir. Lakin ülke olarak şansızlığımız şudur ki böylesine kalitesiz ve ön yargılı insanlar CHP’de toplanmış. Bu zavallı CHP’li politikacıların söylediği hiçbir söz ciddiye alınmıyor. Belki de haklı olarak yaptıkları eleştiriler çapsız ve kalitesiz yöneticileri tarafından dile getirildiği için değer bulmuyor, gülüp geçilerek kenara atılıyor.

CHP’nin durumu vahim olmasına vahim de peki bu akademisyen ve gazetecilere ne oluyor? Ülkemiz topraklarında iç savaş çıkarmaya çalışan PKK ve avanesine destek olmak ne demektir? Oluk oluk kan akarken “Aman ülkemizi Suriye’ye çevirmeyin! Çözüm önerilerinizi siyaset yaparak dile getirme imkânınız var, şiddete bulaşmayın” demek dururken “Devletin vatandaşlarına uyguladığı şiddete hemen şimdi son vermesini talep etmek” ve bunu basın bildirisi ile duyurmak ne demektir? Ateşe körükle gitmek değil midir?

PKK gibi dünyanın gözle görmediği bir vahşi terör örgütünü tek bir söz ile dahi eleştirmeden devleti suçlamak aklın, vicdanın ve sağduyunun sesi midir? Yoksa Rusya, İran gibi sinsi ülkelerin ve Siyonist örgütlerin dillendirmeye çalıştıkları haince plan olmasın sakın!

Akademik unvanlara sahip zavallı ahmaklar böyle olursa Kılıçdaroğlu’nun peşinden koyun sürüsü gibi giden CHP’liler de böyle olur işte! “Allah’tan da korkmayan kuldan kuldan da utanmaz”. Atalarımız böyle söylemiş, vesselam…

Yazar : Vehbi KARA

Dr. Vehbi KARA, 1965 Yılında İstanbul’da doğdu. İlk ve orta eğitimini yine İstanbul’da tamamladıktan sonra 1982 yılında Deniz Harp Okuluna girerek askeri öğrenci olarak eğitimine devam etti. 1986 Yılında Kontrol Sistemleri bölümünden Elektrik-Elektronik Mühendisi olarak mezun olduktan sonra Teğmen rütbesi ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı savaş gemilerinde ve karargâh birimlerinde deniz subayı olarak görev yaptı. Savaş gemilerinde güdümlü mermi ve top atışlarında birincilik kazanmıştır. 1997’de Yüzbaşı rütbesinde iken askerlik mesleğinden ayrıldı ve ticaret gemilerinde çalışmaya başladı. Gemi Kaptanı olarak çeşitli ülkelere ait 30’dan fazla ticari gemide görev yapmış çalıştığı firmalardan ödüller almıştır. 2011 Yılında Araştırmacı kadrosu ile İstanbul Üniversitesinde göreve başladı ve halen de bu üniversitenin Su Ürünleri Fakültesinde ve Mühendislik Fakültesinde denizcilikle ilgili meslek dersleri öğretmenliği görevini yürütmektedir. 1997 Yılında İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Bölümünde “Petrole Dayalı Stratejiler ve Uluslararası İlişkilerde Petrolün Rolü” isimli çalışması ile yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. 2015 Yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri ilişkileri Bölümünde “Çalışma İlişkileri Açısından Kapitalizm Sonrası Dönem: Malikiyet ve Serbestiyet Devri” başlıklı çalışması ile doktora eğitimini tamamlamıştır. Uzakyol Kaptanı yeterliliğinde gemi kaptanlığı, Denizci Eğitimci Belgesi ve Elektrik-Elektronik Mühendisliği sertifikaları mevcuttur. Denizcilik, askerlik, tarih ve iktisat konularında çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde makaleler yazan Vehbi KARA’nın “Bahriyede 15 Yıl” ve “Altı Ayda Altı Kıta” isimli iki kitabı bulunmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Önceki yazıyı okuyun:
Eyyüp Ekmekçi’den Kadir Mısıroğlu’na Cevap

Eyyüp Ekmekçi'den Kadir Mısıroğlu'na Cevap Zübeyr Gündüzalp ağabey'in yanında hizmetinde on sene kalan ve halen …

Kapat