Ana Sayfa / Yazarlar / Dördüncü Suriye Operasyonu

Dördüncü Suriye Operasyonu

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Suriye’de Türk Silahlı Kuvvetleri ile birlikte Özgür Suriye Ordusu (ÖSO), büyük bir destan yazmaya devam ediyor. İlk 3 aşamada elde edilen başarılar düşmana korku ve dostlara güven vermiştir. Bu operasyonlar Suriye’de 8 yıldan beri devam eden iç savaşı bitirilmesi açısından da büyük önem taşıyor.

Şimdi sıra Dördüncü Operasyona geldi. Bu sefer Fırat Nehrinin doğusunda yapılacak harekatta PKK/PYD unsurları hedef alınacak. 80 Bin civarındaki asker, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın harekata başlama emrini bekliyor. 

Bugüne kadar başta PKK olmak üzere DAEŞ gibi terör örgütlerine ağır darbeler vuruldu. Bölgemizdeki ABD, Rusya, İran ve Esed Rejimine rağmen elde edilen başarıların önemi büyüktür. Zira bu sayede Türkiye; Ortadoğu’nun otoritesi pekiştirmiştir. ABD ve Rusya da dahil olmak üzere artık herkes anlamıştır ki; bölgede Türkiye’nin izni ve onayı olmadan hiçbir operasyon başarılı olamaz. 

Tarihin en büyük kırılma anlarından birisi; 15 Temmuz 2016’da halkımızın göğsünü tanklara siper ederek dünyanın en gelişmiş silahlarına karşı direnmesidir. Bu olaydan hemen sonra FETÖ çetesinden temizlenmiş ordumuz; zafer üstüne zafer kazanarak önce Fırat Kalkanı daha sonra da Afrin Harekâtını gerçekleştirebilmiştir.

Bu zaferler Rusya ve İran rejiminin gözünü korkutmuş Astana süreci ile birlikte İdlib kentinin Esed güçlerinden korunması maksadı ile “çatışmasızlık bölgeleri” statüsüne geçmesi sonucunu doğurmuştur. Bu üçüncü askeri operasyonda da Türk Silahlı Kuvvetlerinin, kontrol noktaları kurarak 4 milyondan fazla Suriye vatandaşının rejim çapulcularından korunması amaçlamıştır. 

Ne yazık ki Rusya, İran ve Esed güçleri yapılan anlaşmaları çiğnemiş beşinci aşamada yeni bir harekata gerek olduğunu göstermişlerdir. Resmen adı “çatışmasızlık” olduğu halde Rus ve Suriye uçakları hala sivil halkı bombalanmaya devam etmektedir. Üstelik Suriye birlikleri anlaşma ile sınırları aşarak Türkmen dağı bölgesine ilerlemiş fakat ağır kayıplar verdirilerek gerisin geri gönderilmiştir.

Aynı anda hem Rusya hem de ABD hedef alınamayacağı için mecburen anlaşmayı çiğneyen Rusya-İran-Esed koalisyonuna cevap verilmesi gecikmiştir. Fakat sonuçta Türk Silahlı Kuvvetleri, İdlib şehrinin çevresinde kontrol noktaları meydana getirerek ilerlemesine devam etmiştir.

Bu güne kadar ABD’nin oyalaması nedeni ile PKK/PYD unsurlarına karşı yapılacak harekat iki defa ertelenmişti. Nasıl ertelenmesin ki? Bizzat ABD Başkanı Trump, Suriye’den bütün askerleri çekeceğini açıkça söylemişti. Fakat karşımızda sözünde durmayan açıkça düşmanlık eden bir ABD var.

Elbette bu saatten sonra Fırat’ın doğusunda yapılacak harekata karşı ABD bahane bulamayacaktır. Bununla birlikte binden fazla ABD askerinin emniyetli bir şekilde geri çekilmesi şu andaki en ciddi sorundur. 

Silahlı Kuvvetlerimizle birlikte ÖSO’nun harekatı esnasında Esed rejimi unsurlarının da Tabka Barajına doğru bir harekat yapması hatta Deyr-i Zor bölgesinde Fırat Nehrinin doğusuna geçerek ilerlemesi söz konusudur. Özellikle petrole ihtiyaç duyan rejim kuvvetleri ile ABD’nin nasıl bir çatışma yaşayacağı tahmin edilebilir. 

Muhtemelen binlerce TIR ve uçakla destekledikleri terör unsurlarını aynı Afrin’de olduğu gibi yüzüstü bırakıp kaçarak paçayı kurtarmaya bakacaklar. Bu arada bir kısım ABD askerinin öldürülmesi de söz konusu olacaktır. F 35 Uçaklarının verilmemesi nedeni ile çıkan kriz daha ileri bir aşamaya gelecektir. Muhtemelen finalde, İncirlik ve Kürecik’ten ABD askerlerinin çıkarılması ile sonuçlanacak gelişmeleri yaşayacağız. 

ABD’nin S 400 füzelerini almamız nedeni ile suni olarak çıkardığı kriz; bambaşka bir aşamaya gelecektir. ABD yaptırımları ile çok daha ağırlaştırılmış bir biçimde yüz yüze geleceğiz. Fakat bu durum sanılanın aksine Türkiye’nin aleyhine değil lehine bir yönde gelişecektir. Feto’nun Türkiye’ye iade edilmesi sürecinden tutun daha bir çok konuda ABD’nin geri adım atmak zorunda kalacağı bir döneme yaklaşıyoruz.  

Hakkın ve doğrunun yanında olanın en büyük yardımcısı Allah’tır. Hiçbir güç O’nun kudretinden kurtulup kaçamaz. Bugüne kadar sadece masum sivilleri öldürmüş olan Rusya, İran, ABD, Esed rejimi ve DAEŞ gibi terör örgütler; artık tokat üstüne tokat yemeye başlamışlardır.

İnisiyatifi eline geçiren Türk Ordusu ile beraber hareket eden ÖSO, çok daha büyük bir güç ile Suriye’de kalıcı bir barış sağlanması için avantajlı bir konuma geçecektir. Suriye’li kardeşlerimizin kendi topraklarına dönüşü açısından bu 4. büyük harekâtın önemi büyüktür. Yıllardır bu harekata hazırlanan ve kolordu seviyesinde bir büyüklüğe ulaşan ÖSO’ya yine büyük bir görev düşüyor.

Allah’ın izni ile nice kâfir zalimleri mağlup etmiş bu aziz millet Suriyeli kardeşlerimizle birlikte yeniden zafer kazanacaktır. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Yeter ki birlik ve beraberlikten ayrılmayalım. Yukarıda öngördüğümüz harekatların meşruluğu açısından hiçbir kimsenin itiraz etmeye hakkı yoktur. 4 Milyondan fazla mülteciye ev sahipliği yapan ve onlarla birlikte aşını paylaşan Türkiye’ye karşı düşmanlarımızın mahcubiyetten başka bir seçenekleri yoktur.

Evet, Fırat Kalkanı ve Afrin’deki Zeytin Dalı Operasyonları, gerçek bir zafer olup tarihe geçmiştir. Şimdi sırada ABD’den güç alarak terör faaliyetlerine devam eden PKK’ya yeni bir ders verme zamanı gelmiştir.

Ne yazık ki Suriye’de büyük güçlerin askerleri bulunduğu için daha başka zaferlere de ihtiyaç vardır. Sınırlı birliklerle icra edilen ilk üç harekat, nihai zafere ulaşmak için yeterli değildir. Zira 7 senedir devam eden Suriye İç Savaşında; başka zaferlerde gerekiyor. Öyle ki; neredeyse bütün İslam düşmanları birlik olmuş dünyanın en gelişmiş silahları ile acımasızca Suriye halkına saldırmaktadırlar.

Bu istiklal ve hürriyet savaşında düşmanlar arasında kim yoktur ki? Dünyanın en büyük silahlı kuvvetleri buradadır. Başta Rusya, bir ara “çekildim” dediği halde bütün acımasızlığı ile özellikle şehirleri bombalayarak çoluk çocuğu öldürmeye devam etmiştir.

ABD, fenalığını ve hainliğini gizlemeden; terör örgütüne açıktan destek vermektedir. Binlerce sorti uçak ve TIR ile silah yığınağı yaparak gelecekte yapılması hedeflenen Türkiye’ye karşı harekata hazırlanmaktadır. Türkiye’deki 15 Temmuz 2016 darbesini hayâsızca desteklediği gibi hala Suriye’de de masum sivilleri katletmeye devam ediyor.

İran, Müslümanlara karşı nasıl bir düşmanlık beslediğini Suriye’de apaçık göstermiştir. Şii ulemasının dahi reddettiği Nusayri inancını ve Nusayri rejimini desteklemekten çekinmemiştir. Bu güne kadar sayısı 20’den fazla İranlı general, Suriye’de öldürülmüştür. Lübnan’daki militanları ile birlikte her gün yüzlerce insanı ve askeri teçhizatı, Suriye’ye göndermekten geri durmamıştır. Bu sefer ABD ve İngiltere ile cedelleştiği için Suriye’de karşımıza çıkması pek güç görünüyor. Lakin Acemoğlu her zaman sürprizler yapabilir. Asıl bunlardan korkmak gerekir. Zira takıyyecilikte yani yalancılıkta kimse bunları geçemez.

DAEŞ ise nasıl bir İslam düşmanı olduğunu yaptığı katliamlarla ispatlamış durumdadır. En büyük zulmü Müslümanlara yapmış Esed rejimi yıkılmak üzere iken Mücahitleri arkadan vurma hainliğini göstermiştir. Nusayri rejiminin, hapishaneleri boşaltarak adeta bir canavar haline dönüştürdüğü DAEŞ terör örgütü, ABD sayesinde Müslümanlara kan kusturmuş ve sonunda ordumuz sayesinde Cehennemin dibine gönderilmiştir. 

Esed rejiminin kimlik kartı vermeyerek insanlık dışı muamele yaptığı Kürt halkını köleleştiren PKK ise hıyanetini apaçık göstermiş durumdadır. Halep’te Rejim güçleri ile işbirliği yapan PKK, alçakça mücahitlere arkadan saldırmış ve bu şehrin düşmesine neden olmuştur. Fakat PKK’nın, Suriye’de varlığını sürdürmesi bundan sonra mümkün olamayacaktır. Çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri 4. Kez Suriye topraklarına girmek üzeredir.

Fırat Kalkanı Harekâtı, görünüşte DAEŞ Terör örgütüne karşı yapılmış olsa da gerçekte ABD ve yandaşlarına karşı yapılmış bir operasyondur. Adı üstünde Fırat’ın batısında kalkan yapılmış sonuçta Batılı ülkeler tarafından desteklenen DAEŞ Örgütüne tokat vurularak savaş dışına itilmesi sağlanmıştır. Bugün Trump tarafından da itiraf edildiği gibi Obama yönetiminin desteklediği DAEŞ denilen örgütün yerinde şimdi yeller esmektedir.

Keza Zeytin Dalı Operasyonu da PKK/PYD unsurlarına karşı yapılarak aslında ABD’ye büyük bir darbe vurulmuştur. Binlerce TIR ve nakliye uçağı ile Türkiye’ye karşı beslenen ve semirtilen PKK güçleri, büyük bir darbe ile Afrin’den temizlenmiştir. Sonuçta terör örgütünün aslında kâğıttan bir karton olduğu cümle âleme gösterilmiştir.

Rusya, İran Ordusu ve köleleştirdikleri Esed Rejimi çapulcuları tarafından kuşatılan İdlib ise önce diplomasi ve sonrasında askeri birliklerimiz sayesinde “çatışmasızlık bölgesi” ile korunmaya çalışılmaktadır. Kontrol noktalarında görev yapan askerlerimiz Rus, İran ve Rejim askerlerinin saldırılarını önleme konusunda yeteri kadar etkili olmasa da tüm dünyanın bu alçaklığı net bir şekilde görmesi sağlanmıştır. 

Şimdi sırada Fırat’ın doğusundaki terör örgütü PKK/YPG/PYD hedeflerine yönelik düzenlenecek harekâta gelmiştir. Etki alanı düşünüldüğü zaman Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı alanlarının 6-7 katı büyüklüğünde bir alanda gerçekleştirilecek harekât; öncekilerden biraz daha farklı olacaktır.

Suriye’de 100 km derinlikteki bir bölgede teröristlerin etkisiz hale getirilmesi uzun bir zaman süreci gerektirebilir. Daha güneye doğru ilerleme de sağlanabilir. Çünkü 200 bin civarında ÖSO ordusu hazır hale getirilmiştir. Meskûn mahallerde olası çatışmalar, Afrin’de olduğu gibi sivil ve asker kayıplarının en az seviyede olması ve ABD’nin çekilmesi için sabırlı olmayı gerektirmektedir.

Fırat’ın doğusunda icra edilecek operasyonlarda mesele sadece alan hâkimiyeti değildir. ABD’nin terör örgütü PKK/YPG’ya sağlamış olduğu himaye ve desteği ortadan kaldırmak en önemli amaçtır.

Türkiye, daha önce olduğu gibi yine askeri harekâtları önceden açıklayarak “bir gece ansızın gelebiliriz” şeklinde icra etmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan; ABD askerleri ile çatışma riskini bertaraf etmek maksadı ile harekâtın gerekçelerini göstererek açık bir tavır ortaya koymaktadır. Bunun en önemli nedeni; uluslararası ve bölgesel aktörlere karşı ön almaktır. Zira ABD’ye karşı “biz sizin sözünüze güvenerek 6 aydan daha fazla bir süre bekledik” deme hakkımız vardır.

Bu sayede Amerikan askerleri ile karşı karşıya gelmek istemediğimizi ifade etmiş oluyoruz. Eğer ABD askerleri direnmeye kalkışır ise dünya üzerindeki hegemonyasını kaybetme riski ile karşı karşıya kalacaktır. Askeri mantıkla düşünüldüğü takdirde dünya hâkimiyetini PKK/YPG için riske atmaması beklenebilir.

Unutulmaması gerekir ki Fırat’ın doğusuna düzenlenecek bu harekât; ABD’nin “terör örgütü PYD’yi desteklemesi ve Türkiye’ye karşı olası bir harekatı önlemek maksadı ile yapılmaktadır. Yani çatışmayı ABD tetiklemiştir. Sorumluluğunu da kendisi yüklenmiş olacaktır.

Çünkü; Türkiye, PKK/PYD’nin ABD tarafından himaye edilmesini asla kabul edemez. Güneydoğu’da binlerce askeri ve sivil kayıp verdiğimiz PKK’ya karşı harekat ülkemizin geleceği ile ilgilidir. Gözümüzün önünde saldırıya hazırlanan bir terör örgütüne karşı eli kolu bağlı bir şekilde beklemenin mantığı olamaz.

Rusya’nın Fırat’ın doğusuna düzenlenecek harekâta bakışı henüz netleşmemiştir. Onların asıl beklentisi; Türkiye ile ABD’nin karşı karşıya kalmasıdır. Fakat PKK, aynı zamanda Rusya’nın desteklediği rejim içinde bir tehdittir. Bununla birlikte Rusya ile ilişkiler yeni bir aşamaya gelecektir. Muhtemelen Türkiye’nin bölgede güçlenmesinden hoşlanmayacak fakat itiraz da edemeyecektir.

Rabbim kahraman askerlerimizi ve Özgür Suriye Ordusu unsurlarını muzaffer eylesin. En az kayıpla yeni bir zafer kazanması için beş vakit namazımda dua ediyorum, vesselam…

Yazar : Vehbi KARA

Dr. Vehbi KARA, 1965 Yılında İstanbul’da doğdu. İlk ve orta eğitimini yine İstanbul’da tamamladıktan sonra 1982 yılında Deniz Harp Okuluna girerek askeri öğrenci olarak eğitimine devam etti. 1986 Yılında Kontrol Sistemleri bölümünden Elektrik-Elektronik Mühendisi olarak mezun olduktan sonra Teğmen rütbesi ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı savaş gemilerinde ve karargâh birimlerinde deniz subayı olarak görev yaptı. Savaş gemilerinde güdümlü mermi ve top atışlarında birincilik kazanmıştır. 1997’de Yüzbaşı rütbesinde iken askerlik mesleğinden ayrıldı ve ticaret gemilerinde çalışmaya başladı. Gemi Kaptanı olarak çeşitli ülkelere ait 30’dan fazla ticari gemide görev yapmış çalıştığı firmalardan ödüller almıştır. 2011 Yılında Araştırmacı kadrosu ile İstanbul Üniversitesinde göreve başladı ve halen de bu üniversitenin Su Ürünleri Fakültesinde ve Mühendislik Fakültesinde denizcilikle ilgili meslek dersleri öğretmenliği görevini yürütmektedir. 1997 Yılında İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Bölümünde “Petrole Dayalı Stratejiler ve Uluslararası İlişkilerde Petrolün Rolü” isimli çalışması ile yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. 2015 Yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri ilişkileri Bölümünde “Çalışma İlişkileri Açısından Kapitalizm Sonrası Dönem: Malikiyet ve Serbestiyet Devri” başlıklı çalışması ile doktora eğitimini tamamlamıştır. Uzakyol Kaptanı yeterliliğinde gemi kaptanlığı, Denizci Eğitimci Belgesi ve Elektrik-Elektronik Mühendisliği sertifikaları mevcuttur. Denizcilik, askerlik, tarih ve iktisat konularında çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde makaleler yazan Vehbi KARA’nın “Bahriyede 15 Yıl” ve “Altı Ayda Altı Kıta” isimli iki kitabı bulunmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Kamu Spotu ve Din

Kamu spotu ve din “kamu yararı olduğuna karar verilen bilgilendirici ve eğitici nitelikteki film ve …

Kapat