Ana Sayfa / Yazarlar / Dünya Dedikleri Acayip Yer

Dünya Dedikleri Acayip Yer

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Hayalimin kırılmaz zannedilen fanusu kimi vakit ürperir durur. Her zaman neşeli olması beklenen fağfur kâse bazen “çın çın” hıçkırabilir. Merak denilen şaşkın his cabası hem de.
O günkü hâliniz tam anlattığım gibiydi. Şaşırıp afallamıştınız ve hayalin kırılamaz sandığınız fanusu öyle bir çatlamıştı ki. Kalp denilen kâsenin inleyip sızlaması tereddüde itelemişti sizi.
Orada, oradaydınız. Baktınız, bir mekân ki dillere destan.
Taze söğüt dalları parıldayan suya kucak açmıştı. Ördek ses ve yüzüşleri mahzun suyun yüzünde mekik dokumaktaydı. “Tıp tıp” adım sesleri ve “pıtı pıtı” konuşmalar ördekçiği korkuttu, dikkate kaydırdı.
“Babam ne zaman gelecek?” dedi pıtı pıtı sesin sahibi. “Neden hiç aramıyor?”
Genç annenin bakracı utanır gibi suya gömüldü. Kadının dudaklarına kadar yükseldi çıkınca. Kana kana içerken de düşündü.
“Önce oğluma içirmeliydim ama nefis işte. O kadar susamışım ki…”
“Sen de içer misin yavrum?” diye sorarken sesi amma da müşfikti.
“İçmesine içerim de, önce söyle. Babam nerede benim?”
Cevap vermedi kadın, doğruldu, nehrin karşısına baktı, doğunun da doğusunda bir yerlerde harp oluyordu.
Şehadet parmağı ıslak gözlerinde dolaştı.
“Sen suyunu iç.” dedi. “Karnın aç mı?”
“Ama, evde yiyecek kalmadı dedin ya ana. Hem babam…”
Sessizlik örtüsü bütün varlığı sardı yine. Yalnız ördekçilkler, kurbağalar hâla “taganni”ye durmuştu.
“Hadi eve gidelim. Durmadan konuşman, sürekli sorman başımı ağrıtıyor artık.”
“Ya babamın da bir yeri ağrıyorsa?”
“Keşke, keşke…” diye düşündü Genç Anne. “Sadece yaşadığını, yaralı olduğunu bilsem yeterdi bana.”Çocuk, su şırıltısı sesiyle asılmadan yapamadı:
“Hani harbe gidiyor demiştin? Tez gelecek demiştin. Gideli o kadar çok oldu ki… Yoksa hiç mi gelmeyecek ana?”
Ses boğuldu tekrar, küçük dilini yuttu herkes. Her şey öylesine sustu, ördekler, kazlar, kurbağalar, rüzgâr,dalgacık ve kuşlar, bütün mahluk sustu yine.
Ya sen?
Gördüklerin, duydukların nefesini bile tıkamışa benzerdi. Sessizliğin suskun nağmeleri seni ta ne zamandan beri çepeçevre sarmamış mıydı?
Bir çocuksan eğer, her varlık sussa da duramaz, sorar sorarsın. Öğrenmeye öylesine açsındır. Âlem şekerci dükkânıdır sana; her şeyin konuşulması, açılması, deşilmesi gerekir. Ama sen gel de bunu büyüklere anlat bakalım.
Çocuk da anlatamadı. Yavaştan sızlanıverdi sadece. Sesi bir kuzu melemesini andırıyordu sanki.
“Dün ağlıyordun. Seni gizlice seyrettim, fark etmediğin için söyleniyordun. Keşke İsrail’e hücuma gitseydi.”dedin.
“Fazla gelme üstüme…” ikazı havayı böldü, suları ortasından ikiye yardı. Söğüt dalları acaba bunun için mi titredi, bunun için mi inledi? Devam etti çocuk:
“Ağlıyordun, gördüm bunu ben. Keşke gâvurla harbe gitseydi, keşke Yahudi üzerine gitseydi, dedin. Acaba sağ mı, dedin sonra. Sahi kimlerle vuruşmaya gitti ana?”
“Bir daha konuşursan, bak karışmam.” hitabıyla o dillere destan mekândan kaçar gibi hayalini çekmiş, tutunduğun muhayyile gediğinden aniden kopmuştun.
Fağfur kâse “çın çın” ötmüştü. Hayalin kırılmaz zannettiğin fanusu, az kalsın tuz buz olacaktı.
“Bu mu?” sualini -sahiden- neden sordun?
“Dünya dünya dedikleri bu mu?” sualini tekrar soracak mısın?

***

Oraya vardığında hayalin bir yara daha aldı. Gittiğine gideceğine binlerce pişman olmuştun. Gördüğün manzara yüreğinde volkanlar patlatmıştı.
Kulağında kalın, ince, orta sesler dokundu. Kimi zalimce, kimi mazlumcaydı.
“Sizinle mi uğraşacağız?”
“Ne yaptık ki?”
“Daha ne olsun?”
“Elimizde kitap ve ilim.”
“Bak, itiraf da ediyorsunuz.”
“İtiraf edecek ne var ki?”
“Birilerinin menfaatına dokunan şeyler kitap da olsa suçtur, itiraf edilecek nesnelerdir.”
“Yarasa koltuklarıyla bir işimiz yok bizim. İşimiz kalpteki karanlıkla…”
“Dolayısıyla…”
“Kitap ilimdir, ilim aydınlıktır, biz yarasa değiliz, aydınlığa muhtacız.”
“Kapayın çenenizi. Dinleyecek vaktimiz yok sizi.”
Duydukların seni hesaplanamaz bir şaşkınlığa itmişti. Demek onlar gibileri de vardı ha!..
Gözleri nurdan hedeflere takılmıştı; o sert, kaskatı kalpleri, kendilerini zindanlara tıkmak isteyen kalpleri bile yumuşatmaya ant içmişti.
Fağfur kâsenin “çın çın”ları sürura boğulmuştu. Fanusun yaraları ise kapanacak gibiydi.
…Ve sen, bir defa daha “Acaba bu mu?” sorusunun ölçülemez derinliğine dalıverdin.

***

Daireye benzer zaman ve destansı mekanlara dikkatli kulakların, tam oraya varınca feryat eden vapur düdükleri duydu, martı çığlıkları ile tırmalandı.
Ahlar, vahlar… Feryat ve figanlar…
“Ne oluyor, ne bitiyor?” diye sormaya kalmadan art arda patlamalar neydi sahiden?
“Acaba gökgürültüsü mü?”
Sorduğun buydu ama başını semaya kaldırınca apaydın gördün; tek bulut parçacığı bile yoktu.

Yazar : Mehmet Nuri BİNGÖL

BİYOGRAFİ
1961’de Şanlıurfa/Birecik’te doğdu. İlkokul ve ortaokulu aynı ilçede okudu. 1982’de İstanbul Edebiyat Fakültesinden mezun oldu. Anadolu’nun çok yöresinde Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği yaptı.
Yazgı, Köprü, Bizim Külliye dergilerinde hikâye, deneme ve makaleleri yer aldı. Gap Gündemi, Tasvir, Yeni Nesil gazetelerinde yazıları yayımlandı. Birecik yıllıklarına alınmış şiirleri, yaptığı derlemeleri ve değişik site ve kitaplara alınmış makale, mülakat ve köşe yazıları bulunuyor.
Kitaplaşan iki eseri ve tefrika romanları Mehmet Nuri EMİNLER mahlasıyla yayımlanmıştır. Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliğine devam ediyor. Birecik’te temsilciliği açıldığı ilk günden beri Eğitim-Bir-Sen üyesi. Dört kızı ve üç torunu bulunuyor. Şanlıurfa/ Birecik’te ikâmet ediyor.

Tarık Buğra ile yaptığı mülakatın iktibas edildiği eserler:
Politika Dışı (Tarık Buğra)
Tarık Buğra’yla Söyleşiler (Mehmet Tekin)

Hikâyelerinin İktibas Edildiği Eserler:
Kedinâme (M. Nuri Yardım, 2019)
Dergizan Yıllığı (Ramazan Seydaoğlu, 2020)

İktibas edilen mahalli derlemeleri:
Cumhuriyetin 50. Yılında Birecik Yıllığı
Cumhuriyetin 70. Yılında Birecik Yıllığı

Tefrika Romanları:
Yokuşta ( 1986)
Yokuşta Tırmanış-1 (1984)
Yokuşta Tırmanış- 2 (1988)
Kafkasya’da Sarp Ufuklar (1981)

Kitapları:
Sürgündeki Çeçenya (1. Baskı: 1996; 2. Baskı: 2000) Gençlik Yayınevi
Nur Üstad (Biyografi- Deneme; 2002) Erguvan Yayınevi
Siyahtan Turkuaza (15 Temmuz) [Hikâyeler] 2021. KDY yayıncılık
Ver Elini Türkmeneli [Gönül Sayhası-1] (Roman) 2021, KDY Yayıncılık
Azada Yürüyüş [Gönül Sayhası-2] (Roman), 2021, KDY Yayıncılık, "Bir Başka Çeşme" (2022- KDY- Öyküler)

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Anarşi Sebep ve Çareleri – I

ANARŞİ SEBEP VE ÇARELERİ – 1 Anarşi, “Başıboşluk. Din ve nizam tanımamak. Din ve nizam …

Kapat