Ana Sayfa / Yazarlar / “Dünya Hepten mi Yalan?”

“Dünya Hepten mi Yalan?”

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İNSANOĞLU bir hatalar yumağı. Hele olaylar, durumlar, fikirler, cümleler, şahıslar gibi çok yöne ve çok veçheye sahip konular karşısında “meseleyi tek yönüyle ele almak” şeklinde öyle aceleci, yüzeyselci ve kolaycı bir hatası var ki.. İşte bu hatası yüzünden pişmanlıklarına yeni pişmanlıklar eklemesi de eşyanın temel kanunları gibi bir kesinliğe sahip neredeyse.

Oysa sıkça duyduğumuz: “mevzu bundan ibaret değil!”“meselenin şu yönü de var”, “bu konuda sağlıklı neticelere ulaşabilmek için konunun tüm yönleriyle ele alınması gerekir” gibi “ilaç cümlelerin” de anlatmaya çalıştıkları üzere; aslında pek çok mesele, anlaşılmaları noktasında çaba, dikkat, özen gibi birtakım şartları olduğunu fısıldar bize. Hem de o konu hakkında (bazen asgarî düzeyde de olsa) bilgi edinmemiz ve mevzuyu tüm yönleriyle ele almamız türünden başka şartları da peşi sıra eklemeyi ihmal etmeden…

Tıpkı hiç de haksız olmayan “yalan dünya, vefasız dünya, aldatıcı dünya” gibi sözler veya “dünyanın Cenâb-ı Hakkın yanında sinek kanadı kadar kıymetinin olmaması” hadisi gibi bir hakikate işaret eden bazı rivayetler karşısında düştüğümüz benzeri hatalar gibi. Öyle ki, hemen hepimizin rastladığı (ve bazen de tekrarladığı) üzere, öylesi söz veya rivayetleri tek yönlü bir ele alışla bunlardan dünyayı boşlamak, kötülemek hatta ondan nefret etmek gibi öğretilerin çıkarılabilmesi bir vakıa durumunda..

Ya da diğer bir ifadeyle, konuya bütünlüklü yaklaşamamak suretiyle düşülen o “meseleyi tek yönlü ele almak” hatası, her gün yaygın şekilde icra edilebilmekte..

Gerçi şu da var ki; dünyanın faniliği, elemleri ve özellikle de insanın insana ve dünyaya ettikleri bize dünyadan nefret etmemiz için her gün yığınla sebep sunuyorlar. Ama mevzuya bütünlüklü yaklaşamama tehlikesi, bize “dünyadan tiksinmenin” doğru bir tavır olmayabileceği konusunda da bir şüphe veriyor gibi. His, fikir hele vicdan aynamız, “Dünyanın hiç mi güzel bir yönü yok yahu?” dedirtiyor sanki.. Ki, bunda pek de haksız değiller!

İşte tam da burada, “peki nedir işin aslı? Yok mu bu konuda ‘meseleyi tüm yönleriyle’ ele alan yaklaşımlar?!” gibi soruların -haklı olarak- aklımıza gelebileceği bu noktada, konuyla ilgili izahlardan birisine ihtiyaç duymuşuz demektir.. O halde, dünyanın aslında üç yüzü olduğunu ve onların hepsinin değil de sadece bir yüzünün fena olup sevilmeye layık olmadığını anlatarak bu konudaki muhtemel karmaşalarımızı tedavi edecek bir izah demetine dikkat kesilmenin de tam vaktidir:

“Birinci yüzü: Cenâb-ı Hakk’ın esmasına bakar. Onların nukuşunu gösterir. Mana-yı harfiyle, onlara âyinedarlık eder. Dünyanın şu yüzü, hadsiz mektubat-ı Samedaniyedir. Bu yüzü gayet güzeldir.” Ve “bu yüze zeval ve firak ve adem giremez; belki tazelenmek ve teceddüd var.”

(Esma: isimler. Nukuş: nakışlar. Mana-yı harfi: Her şeyin Allah’ı tarif ve işaret eden manaları. Âyinedar: yansıtan, ayna tutan. Mektubat-ı Samedaniye: Bize Rabbimizi anlatmak için O’ndan gönderilmiş olan mektuplar-tüm varlıklar. Zeval: sona ermek, bozulmak.Firak: ayrılık. Adem: yokluk. Teceddüd: yenilenmek.)

“İkinci yüzü: Âhirete bakar. Âhiretin tarlasıdır, Cennet’in mezraasıdır, rahmetin mezheresidir. Şu yüzü dahi, evvelki yüzü gibi güzeldir. Tahkire değil, muhabbete lâyıktır.” Dünyanın bu yüzü “âlem-i bekaya nazar eder, onun tarlası hükmündedir. Bu yüzde bâki semereler ve meyveler yetiştirmek var; bekaya hizmet eder, fâni şeyleri bâki hükmüne getirir. Bu yüzde dahi mevt ve zeval değil, belki hayat ve beka cilveleri var.”

(Mezraa: tarla. Mezhere: bahçe. Semere: netice. Mevt: ölüm. Cilve: Tecelli, yansıma-Cenâb-ı Hakkın isimlerinin şu dünyadaki tecellisi.)

“Üçüncü yüzü: İnsanın hevesatına bakan ve gaflet perdesi olan ve ehl-i dünyanın mel’abe-i hevesatı olan yüzdür. Şu yüz çirkindir. Çünki fânidir, zâildir, elemlidir, aldatır… ehl-i hakikatın ettiği nefret, bu yüzdedir.” İşte dünyanın bu yüzü “kasden ve bizzât kendi kendine bakar. Bu vecihle insanların hevesatına, keyiflerine ve bu fâni hayatın tekâlifine medar olur. Nur-u imanla dünyanın evvelki iki vechine bakmak, manevî bir cennet gibi olur. Üçüncü vecih ise, dünyanın fena yüzüdür ki zâtî ve ehemmiyetli bir kıymeti yoktur.” (Risale-i Nur’dan).

(Mel’abe-i hevesat: heveslerin oyun yeri.Zâil: Yok olucu. Tekâlif: Görev ve sorumluluklar. Medar olmak: Sebep-vesile olmak. Vecih: yön, taraf. Zâtî: Asıl, kendinden.)

Yazar : Mustafa H. KURT

Mustafa H. Kurt: 1974 yılında Gaziantep'te doğdu. Cumhuriyet Lisesi (1992) ve Gaziantep Üniversitesi Tarih bölümünden mezun oldu (2000). Türkiye’de ve Almanya’da eğitimcilik yanında farklı iş kollarında çalıştı. Yazarımız, kastamonur.com yanında hâlihazırda çeşitli dergi ve haber sitelerinde yazıyor.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Toplumu gıda ve kültür ile gey’leştirmek!

Milletleri iffetsizleştirmek, aile düzenini bozmak, nüfus artışını engellemek, normali anormalleştirmek, yeni tartışma ve kavga alanları …

Kapat