Ana Sayfa / Yazarlar / Dünya Şekavetinden ve Âhiret Azabından Kurtulmak

Dünya Şekavetinden ve Âhiret Azabından Kurtulmak

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

-DÜNYA ŞEKAVETİNDEN VE ÂHİRETTE AZABINDAN KURTULMAK-
“İşte, ey ehl-i iman! Sizi idam-ı ebedîden ve dünyevî ve uhrevî cehennemlerden kurtaran Kur’ân’ın himayeti altına mü’minâne ve mutemidâne giriniz
ve Sünnet-i Seniyyesinin dairesine teslimkârâne ve müstahsinâne dahil olunuz,
dünya şekavetinden ve âhirette azaptan kurtulunuz.” (13. Lem’a, 8. İşaret)
Vecizesi nasıl anlamalıyız?..

“İşte, ey ehl-i iman!
Sizi idam-ı ebedîden ve dünyevî ve uhrevî cehennemlerden kurtaran
Kur’ân’ın himayeti altına” ifadesi bize;
Peygamber Efendimiz (ﷺ) bir hadis-i şerifinde bu gerçeğe dikkat sadedinde
“Kadere iman, kaygı ve üzüntüyü giderir.” (Münavî, Feyzu’l-Kadîr, 3/187) buyurmuşlardır.
“Rabian: Risaletü’n-Nur, kendi kendine Kur’ân’ın himayeti ve hıfz-ı Rabbânî altında intişar ediyor.
İmâm-ı Ali (r.a.) iki defa sırren, sırren demesi işaret eder ki, perde altında daha ziyade feyiz ve nur verir.
Sizin gibi kardeşlerim, zamanın sarsıntılı hâdisâtına karşı
-şimdiye kadar gibi-
yine tam mukavemet eder ümidindeyim.
Kadere iman eden, kederden emin olur. düsturumuz olmalı..” (Kastamonu Lahikası)
Diyerek, İman dairesinde;
hayatın bütün mükellefiyetleri ve hizmet-i Kur’aniye’nin muhafazası dahilinde
eman ve istikamet üzerinde olması fevkiyetini, ferman ediyor…
“Gerçekten, “Rabbimiz Allah’dır!” deyip,
sonra da dosdoğru olan kimseler var ya,
onlara artık korku yoktur ve onlar mahzun (da) olmayacaklardır.” (Ahkâf,13)

“mü’minâne” ifadesi bize mana-i harfi hakikatine baktırıyor,
“Ey îmân edenler! Eğer Allah’dan sakınırsanız, size furkan (hak ile bâtılı ayıracak bir anlayış-feraset-) verir, kötülüklerinizi örter ve size mağfiret eder. Çünki Allah, (pek) büyük ihsan sâhibidir.” (Enfâl, 29)
“Bu (Kur’an), mümin bir toplum için Rabbinizden gelen basiretlerdir (kalp gözlerini açan beyanlardır), hidayet rehberidir, rahmettir!…” (A’raf, 203)

Rasulü Ekrem (ﷺ)’ den mealen şöyle bir hadisi şerif rivayet ediliyor.

“Müminin ferasetinden sakının!. . Çünkü o Allah’ın nuruyla bakar.” (Tirmizi, Tefsiru’l-Kur’an, 16, Suyûtî, el Câmiu’s Sağir, 1, 24)

Şöyle ki;
“En yüce sıfatlar ise Allah’ındır”- (Nahl.60)
“ herbir masnuun en mühim gayeleri Sâniine bakar;
Onun kemâlât-ı san’atını ve nukuş-u esmâsını ve murassaât-ı hikmetini ve hedâyâ-yı rahmetini Onun nazarına arz etmek ve cemal ve kemâline bir ayna olmaktır, bildim.
…..Ve yakînen bana bildirildi ki, kâinattaki kudretin faaliyeti ve seyir ve seyelân-ı eşya o kadar mânidardır ki, o faaliyetle Sâni-i Hakîm envâ-ı kâinatı konuşturuyor.” (24. Mektup)

“ve mutemidâne -Güvenerek, itimad ederek-
ifadesi ise,
“Allah iman edip yararlı işler yapanlara mağfiret ve büyük bir mükafat vaad etmiştir.”-Fetih,29-)
“ Hâlıkının kudretine istinad, hikmetine itimaddır.
Öyle mi? Evet, emr-i kün feyekûn’a mâlik bir Sultan-ı Cihana acz tezkeresiyle istinad eden bir adamın ne pervası olabilir?
Zira en müthiş bir musibet karşısında 3
“Biz Allah’ın kullarıyız; yine Ona döneceğiz.” (Bakara,156)
deyip itminân-ı kalble Rabb-i Rahîmine itimad eder.
Evet, ârif-i billâh aczden, mehâfetullahtan telezzüz eder.
…. Onun içindir ki, kâmil insanlar, aczde ve havfullahta öyle bir lezzet bulmuşlar ki,
kendi havl ve kuvvetlerinden şiddetle teberrî edip Allah’a acz ile sığınmışlar;
aczi ve havfı kendilerine şefaatçi yapmışlar.” (7. Söz)

“ve Sünnet-i Seniyyesinin dairesine
“Teslimkârâne” derken de;
“Allâh’a koşun…” (ez-Zâriyât, 50)
“Ey îmân edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allâh’ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır.” (el-Münâfikûn, 11)
“Lezzetleri tahrip edip acılaştıran ölümü çok zikrediniz” (Tirmizî, Zühd: 4, Kıyâmet: 26; Nesâî, Cenâiz: 3; İbni Mâce, Zühd: 31.)

“Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan
“Her nefis ölümü tadıcıdır.” (Âl-i İmrân,185) 
âyetinin külliyetinde,
“Nev-i insanî bir nefistir; dirilmek üzere ölecek.
Ve küre-i arz dahi bir nefistir; bâki bir surete girmek için o da ölecek.
Dünya dahi bir nefistir; âhiret suretine girmek için o da ölecek”
mânâsı, âyetin işaretinden kalbe açılıyordu.”(26. Lem’a, 8. Reca)

“ve müstahsinâne -Beğenerek, severek- dahil olunuz,
dünya şekavetinden ve âhirette azaptan kurtulunuz.” (13. Lem’a, 8.işaret)
“….ölüm, idam değil,
firak değil,
belki hayat-ı ebediyenin mukaddemesidir,
mebdeidir.
Ve vazife-i hayat külfetinden bir paydostur,
bir terhistir,
bir tebdil-i mekândır.
Berzah âlemine göçmüş kafile-i ahbaba kavuşmaktır…

Ve hâkezâ, bunlar gibi hakikatlerle ölümün hakikî güzel simasını gördüm.
Korkarak değil, belki bir cihetle müştakane
-severek, isteyerek- mevtin yüzüne baktım!..” (26. Lem’a, 8.reca)

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Şehirden Şehire Göçün İzne Bağlandığı Yıllar: Mürûr Tezkereleri

Bir zamanlar çiftini çubuğunu, işini gücünü bozup büyük şehirlere (Özellikle İstanbul) göç etmek çok zor …

Kapat