Ana Sayfa / Yazarlar / Duzah mı, Vicdan mı?

Duzah mı, Vicdan mı?

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Vehmimizi ele almaya az kalsın pişman olacaktık. Hayal üstüne “binmenin” öylesine incitici olduğunu bilemezdik elbet. Gözlerden azat olmuş bir menzile düşmenin şaşkınlığını yaşıyorduk. Çadır direklerine eşdeğer dağlarla çepeçevre kuşatılmıştık, ruhumuz cendereye alınmıştı.

Hele semâdaki açıklığı örten bulut tabakası yok muydu, bunaltıyordu beni. Kendimi taşlaşmış hissediyor, “müncemit bir sakf”ın gölgesinde olduğumu dehşet içinde hissediyordum.

Vahi, kum deryası, yoklar ülkesi… Burası çöldü elbet. Bata çıka yürürken çevreyi kolluyorduk devamlı. Bir çalının dibinden engerek mi fırlayacak, kavurucu ışık beyninizi mi kavrayacak, isyancı uğru akınına mı kalacaktık ?.. Merak ve kuşku tepelerden yüce, çam yeşilinden ince hasılı.

Kaskatı kalpler; gözleri kinle bakan, dişleri gıcırdayan? Yüreğimden taşıverecek gibi kabaran naz ve niyazı kulak ardı etmedeler hep.

“Muztar adamlar” gibiydi hâliniz artık; “me’yusâne” bakıyordunuz çevrenize, eşyaya… Gökler ses verdi size, tekrar tekrar bakmanızı istedi kendisine. Bakışlarınız basamak basamak “kemiklerinizin toprağı” zeminden göğe doğru yükseldi; garip, mahzun, şaşkındınız.

“Dediğin gerçeğin ta kendisi, merkezîleşmiş hakikatti. Duygularım anlattığından farklı değildi açıkçası… Keşke dönmez olsaydım göklerin çağrısına; o ısrarcı dâvetine yönelmez olsaydım keşke; nihayetsiz dehşet aldım oradan. Fezanın tüm boyutlarını kaplamış devinimli, ileriye doğru hareketli, boşlukta salınan ha salınan, asılı, kimi donuk, kimi inlemeli, kimi hâla inşada ama haşmetli cisimler, cisimcikler… Ortalama top güllesinden yetmiş defa hızla, gözlerimdeki ışıktan kavse bin tehdit savuruyordu.

“Herbiri gülle, bomba olmuşlar sanki, mevzi ve yuvalarından üstümüze yollanmak için salınmışlar gibi. Süratleri keskin mi keskindi; ama hayret, sayısız küreler birbirine dokunmuyordu bile. Halbuki… Hani o on camız meselesi… Kurulu düzeni bozmak mıydı bu yaptıkları? Tam tersine, daha da pekiştirmedelerdi. Yoksa yanlış mı görüyor, yanlış mı biliyordum? Eğer tek birisi yolunu şaşırsa –hâl bu ya- tuz buz olacaktım, zerremin esamesi bile okunmayacaktı. Zıvanadan çıksaydı gökler, ödü patlayacak olan yalnızca ben değildim; sevdiğim, bağlandığım her şeydi. Görünen âlemin ve âlemimin de tıpkı batan gün gibi benzi solacak, dudağı uçuklayacaktı. Ya benim ürperişim? Ad bile koyamıyordum ona. Geç bir kalem azizim, es geç. Hayır mı gelirdi gökten, cisimlerden ve ‘ecramdan’?..

“Bir şahıs, Kudret-i ezeliye tarafından, adem zulümatından şu korkunç dünya sahrasına atılırken…”

Ne mi olur? Başına gelenlerin aynısını, tıpkısını yaşardın. “Sanki alacağı varmış gibi” bir lütuf beklediği zaman”, ani düşmanlar adeta; hastalıklar, musibetler, ızdırap ve elemler hücuma başlamaz mıydı dört koldan?

“Bir meded, bir yardım için müsterhimâne tabiata ve anasıra baktığı vakit kasávet-i kalple, merhametsizlikle karşılaşır. Ecram-ı semâviyeden istimdat etmek üzere başını havaya kaldırır. O ecram atom bombaları gibi dehşetli ve heybetli hâlleriyle gözüne görünür. Hemen gözünü yumar, başını eğer, düşünmeye başlar…”

İşaret’te seslendirilen hâli bütün görkemiyle görmekteydin; başını eğip beklemeyi bir çare mi belledin? Çarenin yeri de belli, adresi de; olabildiğince. Bir bilseydin, ona bir gülseydin; yüreğinde ne baharlar açardı kimbilir. Oysa ki inliyordu vicdanlar; “Duzah”a atılmışçasına…

***

Zihnimizin yönü aksi yönlere döndü birden; sinemize gizlenmiş, pusuya yatmış nefsimizi bilmek için, ona bakmanın zamanı gelmiş de geçiyordu. Onu tanıyınca apışıp kaldık; hayretlerdeydik artık. İşittiğimiz yüz binlerce eyvah’tı; sayısız ihtiyaç çılgınlığı… “Zavallı nefsimizden binlerce hacetlerin sayhaları geliyor”du. Acizlik tozuna batmış benliğimizden gelen boğuk feryatlar, ardı ardına patlayan çığlıklar kulaklarımızı tırmalıyordu; bizim ve vicdanımızın. Teselli bekleyen ruhumuz, bundan geri korkuyla avuçlanıyor,kuşkuyla devleşiyordu.

“Sonra.. sonra ne mi yaptım dersin? Anlatayım azizim; tákatim kesilmiş, dermanım kalmamıştı. Soluk soluğaydım, sıkıntıyla kıvranıyordum. Bir kapı gördüm; kısa, çok kısa bir an gözlerimde canlandı. Üzerinde ‘vicdana girilir’ mi yazıyordu, ne? Kapıyı aşınca bir de ne göreyim; biçare bir uzlet köşesi, kraterde kabaran lavlarla dolu bir mahzen. Buhrandaydım artık, içim kavruluyordu. O mekânın tasvirini yapabilmek haddim değildi. Medet alma, yardım bulma bir yana, hep aynı hisleri sağıyordu. Binlerce emel, yüz binlerce istek, galeyanlı arzular, hop oturup hop kalkan heyecanlı ‘hissiyat’… Onlara had mi çekmek? Onu bir yana at hele, ad bile koyamıyordum. Bütün onlar – ah, onlar – vicdana sıkışmışlar, ezel-ebed arasına pösteki sermişler, yayılıp kalmışlar; öylesi genişlikleri var! Dünyayı yutacak bir ağza, yediğini sindirecek bir mideye sahip olsaydı eğer, yine de doymayacaklar sanki.”

Aklımız kesik kesik hatlarda geziniyordu, zıpçıktı keçiler kaçtı kaçacaktı.

Ama o ses kendimize getirdi bizi. “ERRAHMAN…”

Mehmet Nuri Bingöl

Yazar : Mehmet Nuri BİNGÖL

BİYOGRAFİ
1961’de Şanlıurfa/Birecik’te doğdu. İlkokul ve ortaokulu aynı ilçede okudu. 1982’de İstanbul Edebiyat Fakültesinden mezun oldu. Anadolu’nun çok yöresinde Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği yaptı.
Yazgı, Köprü, Bizim Külliye dergilerinde hikâye, deneme ve makaleleri yer aldı. Gap Gündemi, Tasvir, Yeni Nesil gazetelerinde yazıları yayımlandı. Birecik yıllıklarına alınmış şiirleri, yaptığı derlemeleri ve değişik site ve kitaplara alınmış makale, mülakat ve köşe yazıları bulunuyor.
Kitaplaşan iki eseri ve tefrika romanları Mehmet Nuri EMİNLER mahlasıyla yayımlanmıştır. Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliğine devam ediyor. Birecik’te temsilciliği açıldığı ilk günden beri Eğitim-Bir-Sen üyesi. Dört kızı ve üç torunu bulunuyor. Şanlıurfa/ Birecik’te ikâmet ediyor.

Tarık Buğra ile yaptığı mülakatın iktibas edildiği eserler:
Politika Dışı (Tarık Buğra)
Tarık Buğra’yla Söyleşiler (Mehmet Tekin)

Hikâyelerinin İktibas Edildiği Eserler:
Kedinâme (M. Nuri Yardım, 2019)
Dergizan Yıllığı (Ramazan Seydaoğlu, 2020)

İktibas edilen mahalli derlemeleri:
Cumhuriyetin 50. Yılında Birecik Yıllığı
Cumhuriyetin 70. Yılında Birecik Yıllığı

Tefrika Romanları:
Yokuşta ( 1986)
Yokuşta Tırmanış-1 (1984)
Yokuşta Tırmanış- 2 (1988)
Kafkasya’da Sarp Ufuklar (1981)

Kitapları:
Sürgündeki Çeçenya (1. Baskı: 1996; 2. Baskı: 2000) Gençlik Yayınevi
Nur Üstad (Biyografi- Deneme; 2002) Erguvan Yayınevi
Siyahtan Turkuaza (15 Temmuz) [Hikâyeler] 2021. KDY yayıncılık
Ver Elini Türkmeneli [Gönül Sayhası-1] (Roman) 2021, KDY Yayıncılık
Azada Yürüyüş [Gönül Sayhası-2] (Roman), 2021, KDY Yayıncılık, "Bir Başka Çeşme" (2022- KDY- Öyküler)

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
İmtihan Nimeti

MÜLAKAT imtihanı çıkışında size veya sizden önce girip çıkanlara şöyle sorular sorulur: “Sana ne sordular? Nasıl …

Kapat