Ana Sayfa / Uncategorized / EFENDİMİZİ EZANLA ANMAK-ll/ Orhan SALCI

EFENDİMİZİ EZANLA ANMAK-ll/ Orhan SALCI

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

A R A L I K

Orhan SALCI

EFENDİMİZİ EZANLA ANMAK-ll

Bismillah…

Bir Kutlu Doğum haftasını daha idrak ettiğimiz şu günlerde; İslam Dininin en temel şiarlarından olan EZAN konusunda, bazı hususlara dikkat çekmekle, Efendimiz (s.a.v.) i anmaya niyet ettik. Semeredâr olur inşallah.


Özet olarak; Efendimiz (s.a.v.) ve Ashab-ı Kiram (r.h.a.) Mekke’den Medine-i Münevvere’ye hicret ettikten sonra ilk iş olarak Mescid-i Nebevî nin inşasına başladılar. Mescid tamam olduktan sonra insanların namaza nasıl çağırılacağı konusu gündeme geldi. Bazı sahabeler boru çalmak, bazıları ateş yakmak, bazıları çan çalmak, bazıları mescide namaz vakitlerinde bayrak asmak gibi teklifler sundular. Bu istişareler bir müddet devam ettiği halde tekliflerin hiçbiri insanların ve Fahri Kâinat Efendimizin gönlüne yatmadı. Bir gece Abdullah bin Zeyd’e rüyasında “Ezan” talim edildi. Rüyasını anlatınca Efendimiz mutlu oldu, “Sana hayır öğretilmiş, git bunu Bilal’e öğret insanları namaza çağırsın” buyurdular. Ardından “Aynı rüyayı ben de görmüştüm ama o benden önce davrandı” diyerek h.z Ömer geldiler.

Kısaca özetlemeye çalıştığımız bu meselede dikkat çekilmesi gerektiğine inandığım oldukça fazla detay var.

Namaza davete ihtiyaç, zamanlaması bakımından incelenmeli.

Ezanın Müslümanların hayatına girmesinde vesile kılınan şahıslar bazında incelenmeli.

İstişare sürecinde dikkat edilen hususlar, hassasiyetler açısından incelenmeli.

“Niçin”i bakımından incelenmeli

Lafzı, içeriği, manası ve Peygamber Efendimizin ve binbeşyüz yıllık İslam tarihi boyunca ezan algısı bakımından incelenmelidir.

Bu hususları irdelemeye başlamadan önce aklımızda şu soruların bulundurulması, bir bakıma bu hususlarında irdelenmesi gerekiyor kanaatindeyim:

Ezan, “davet” midir?

Davetse neyin davetidir, neye davettir, kimlerin davetidir?

Ezan, “dava” mıdır?

Ezan, “ilan” mıdır, “ilam” mıdır, “i’lâ” mıdır?

Kanaatim o ki, bütün bu sorulara verilecek cevap evet olmalıdır.

1. Zamanlama bakımından
incelersek, Ezan bir davettir. Namaza davettir, kulluğa davettir. Hz Ömer’in (r.a) Müslüman olmasıyla açıktan yapılmaya başlanan tebliğ sürecinin bir devamıdır aşamasıdır. Tebliğ ve irşada, İslam’ı şahsi hayata ve toplum hayatına yerleştirmedeki tedriciciliğin, hikmetle, teenniyle davranmak hikmetliğine işarettir. İslam’ın hür ve rahat bir şekilde yaşanabilmesi için yıllarca çekilen çilelere, çilekeşlere, Allah için her şeyden geçerek hicret edildiğine göre, hicret emrine uyanlara tebriktir, ödüldür, alkıştır. Ve bunun kıyamete kadar ilan edilmesidir.

Davadır, Zira Efendimiz ve ilk Müslümanların ilk ve en önemli davaları Allahın varlık ve birlik davası, buna iman ve davet davası idi. Yıllar boyunca Allahın varlık ve birliğine inandıkları ve bunu açıktan ya da gizlice dava ve davet ettikleri için çile çektiler, canlarından, mallarından vazgeçtiler. Bütün peygamberlerin ortak sıfatlarından biri “tebliğ” olduğuna göre, Allahın varlık ve birliğine iman, bu hakikati, bu hakikate olan iman ve inancı  her yerde ilan, insanları buna davet etmek her peygamber gibi Resulü Ekrem Efendimizin ve dolayısıyla Müslümanların en büyük davasıdır.

İlandır; tevhidin ilanıdır, namazın ilanıdır, kulluğun ilanıdır, hürriyetin ilanıdır.

İ’lâdır. Âlemlerin Rabbi olan Allah-ı Zülcelalin adını en yüksek bir yerden en güzel ve en gür bir sada ile yüceltmek, herkese ve heryere duyurmakla yüceliğini tescil etmektir. Allahın adını yüceltmek için çekilen çilelerin ilanıdır ve ondan bir süre sonra gelecek cihad emrine hazırlayarak İslam’ı, Müslümanları ve Allahın adını her yerde ilan ve her yerde yüceltmek yani İ’la etmektir.

2.  Şahıslar bakımından; Ezan-ı Muhammedî nin İslam ve Müslümanların hayatına girmesinde vesilelik eden üç şahıs önemlidir, Hz Abdullah bin Zeyd,  Hz Ömer, Hz. Bilal-i Habeşi. Hz Abdullahın şahsi hususiyetleri, Efendimize ve İslam’a bağlılığı vb hakkında yeterince malumat sahibi değilim. Öte yandan Hz Ömer, Efendimizin “Allah’ım İslam’ı iki Ömer’den biriyle güçlendir “ diye dua ettiği ve kabul olunmuş bir duadan sonra hidayete ermiş, hidayetiyle İslam’ın açıktan tebliğ dönemi başlamış, Cennetle müjdelenmiş bir sahabedir. Medine’ye hicretten sonra açıktan davetin bir bakıma hürriyet ve istiklal ile neticelendiği sürecin önemli ikinci aşamasıdır ve hürriyet ve istiklalin ilanı anlamına geldiği söylenebilecek olan Ezan rüyasına Hz Ömer’in de ortak olması bence gayet manidardır,  Hz Ömer’e ilahi bir hediyedir, lütuftur, manevi bir alkıştır, ödüldür.

İlk Ezanın Hz Bilal’e Peygamberimiz tarafından okutulması da manidardır. Öncelikle, Hz Bilal’in İslam’a ilk girenlerden olması, bu uğurda çok çileler çekmesi, onca çile ve işkenceye rağmen dininden dönmemesine, hürriyetten sonra Hz Bilalin hürriyetine bir vurgu bir alkış vardır kanaatindeyim. Köleliğin kaldırılmasına davet ve bunu ilandır. Siyah bir kadının siyah bir evladına ezan okutmak, ırkçılığın, ayrımcılığın, sosyal sınıflara reddiyenin ilanıdır, davetidir, davasıdır..

Öbür taraftan, ilk ezanı sesinin gür ve güzel olması sebebiyle Hz Bilal efendimize okutulması, bütün Müslümanlara ezanın gür ve güzel bir sesle okunması gerektiğini talimdir, bu hususa davettir.


3
İştişare süreci bakımından; ilk vurgulanması gereken Peygamber Efendimiz insanları namaza davet için tek başına bir formül bulma yoluna gitmiyor oluşudur. Kendisi re’sen bir çözüm bulabilir, Rabbine dua eder ve çözümü O’ndan bekleyebilirdi. Hâlbuki Efendimiz Ashabıyla istişare ediyor, istişareler günlerce devam ediyor. Herkesin kafası, gönlü bu hususla doluyor ve Risale-i Nur da makbul olunan dualar arasında sayılan “lisan-ı ıztırari” mesabesine gelince Allah katından sadık bir rüya ile Ezan talim olunuyor.

Rüyanın sadık oluşunu da şundan anlıyoruz: Hz Abdullah bin Zeyd’in, “Eğer insanların benimle alay etmeyeceklerinden, yalanlamayacaklarından çekinmesem uyanıkken gördüm diyecektim” diyor oluşu, Peygamber Efendimizin O’nun rüyasını tasdik ediyor oluşu, ve rüyayı sadece O sahabe değil, Hz Ömer ve onlardan sonra başka sahabeler de görüyor olmaları rüyanın sadık oluşunun delilleridir. Bundan şu sonuç çıkartılabilir; meşverete davet, İslami meseleri dert edinmeye davet ve bunu dava edinmek.

İstişare sürecinde Sahabe-i Kiramdan bazıları çan çalınmasını, bazıları boru öttürülmesini, bazıları bayrak dikilmesini, ateş yakılmasını teklif ediyorlar. Bu tekliflerin tamamı reddediliyor. Gerekçe; başka dinlere, kavimlere vs benzememeye davet ve bu hususu dava edinmek. Peygamber Efendimizin “Kim bir kavme benzerse O’ndandır” sözünü ne kadar inanarak, gerekçelendirerek dava edinerek söylediğini gösterir bir belgedir adeta namaza davet konusunda gösterdiği hassasiyet ve ileri sürdüğü gerekçe. İslam’ın en son ve en mükemmel din oluşunun Allah katında dinin İslam oluşunun, “elyevme ekmeltü leküm dineküm ve etmemtü aleyküm..” ayetinin manasını önceden ilan gibidir. Son, mükemmel dinin; Allahın razı olduğu dinin İslam olduğunun ilanıdır, ilamıdır, talimidir, davasıdır.

Ezan, adeta bir  “bayrak” ve sözleri Allah tarafından yazdırılan, öğretilen ilk “İstiklal Marşı”dır. Elbette hiçbir dinin, devletin kavmin ve milletin marşına benzemeyecektir. Dünyanın neresinde Müslüman varsa o marş orada söylenecek, Müslüman’ın, Allahın varlığına, birliğine inanan, emirlerine itaat eden kullarının var olduğunun ilanıdır, ilamıdır. Müslüman’ın her yerde Allahın adını yüceltmeye davettir.

.

4.  Sözleri yani lafzı, manası, algısı ve “niçin”i bakımından;  Bediüzzaman hz lerinin vurguladığı, Kur’an-ı Kerim deki en temel esaslardan üçü yani, “tevhid, nübüvvet ve ubudiyet” manası Ezanın lafızlarında da sarih bir şekilde vurgulanmıştır. Dolayısıyla bu lafızlar insanları Allah’ın var ve bir olduğuna, en yüce olduğuna, Peygamber Efendimizin Allahın Rasulü olduğuna imana davettir. Sonra ibadete davettir, sonra kurtuluşa, hürriyet ve istiklale, dünya ve ahiret sıkıntılarından, nefsin ve Şeytanın tuzaklarından, ahiret azabından kurtuluşa bir davettir. Sonra Allahın adını, iman esaslarını, ibadet vakitlerini ve kulluğun gerekliliğini ilandır, ilamdır, bildirmektir. Ve en son olarak, her yerde Ezan okuyarak her yerde Allahın ve Peygamber efendimizin adını, iman esaslanı açıktan, gür ve güzel bir sada ile İ’lâ etmek yani yüceltmektir. Ve buna davettir, emirdir.

Hz Enes bin Malik (r.a) anlatıyor; “Allah Rasulü bizi bir gazve için bir belde üzerine götürürse sabah ezanına kadar bekletirlerdi. Eğer ezan okunursa hücum ettirmez, ezan okunmazsa hücum emri verirlerdi.” Bu hadisi şerif bize başka ölçüler vermesi bakımından çok manidardır. Ezan okunmayan beldenin ve halkının İslam beldesi, İslam halkı olarak kabul edilemeyeceği ölçüsüdür ve İslam tarihi boyunca bu ölçü sürekli dikkate alınmıştır. Bir beldede ezan okunmuyorsa önce tebliğ ve irşad görevi, sonra halkı ezanı kasten terk ederse irtidat ettikleri (dinden döndükleri) hükmüne varıldığı için cihad görevinin talimi, ilamı, ilanı ve daveti söz konusudur. Bu açıdan ezan, Müslümanların Müslümanlıklarının, imanlarının ilanı anlamına gelmektedir.  Ezan bir beldede, ülkede dalgalanan İslam bayrağı olarak kabul edilmiş, bayrağın inmesi savaş sebebi sayılmıştır.

Ezan-ı Muhammedinin yeryüzünde en gür ve güzel sada olarak kıyamete kadar susmaması, Efendimiz’in (s.a.v.) ve ashabının davet ve davalarına varis, şefaatlerine nail olmak duasıyla…

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Önceki yazıyı okuyun:
İftira Hakkında / Bediüzzaman Said Nursi

YİRMİ İKİNCİ MEKTUBUN HÂTİMESİNDEKİ BAHSE BİR ZEYLDİR (Gayr-ı Münteşir) اَيُحِبُّ اَحَدُكُمْ اَنْ يَأْكُلَ لَحْمَ اَخِيهِ …

Kapat