Yazar: Prof. Dr. Sadık ERİK
Bu günlerde Kastamonu yerel basında çıkan haberlere göre, Araç ilçesinin Daday sınırındaki cennet yayla, Eğriceova yaylasına kapsamlı bir turizm uygulaması başlatılıyor. Demek sonunda bacasız bir fabrika denilen turizm gündeme geliyor. Sevindirici bir gelişme.
Öteden beri hep dile getirmişimdir, Kastamonu’nun kalkınmasında sanayiden ziyade turizme ağırlık verilmelidir diye. Doğaya ve çevreye zararlı emisyon veren bacalı sanayinin yerine, çevreyle, doğayla dost bacasız sanayi en uygunudur Kastamonu için.
Eğer bu güzelim doğanın varlığını sürdürmek, gelecek nesillere de bırakmak istiyorsak sürdürülebilir kalkınma dedikleri (sustainable development) olgu için Eko-turizm en uygun olanıdır. Terimin adı üstünde, ekoloji ve turizmin uyumu. İki terazi kefesi düşünün, bir tarafında çevre, ekosistem, diğer tarafında turizm, ikisi de dengede, biri diğerine ağır basmıyor, öyle olunca da sürdürülebilir bir turizm olgusundan bahsetmiş oluyoruz.
Bu süreçte doğal yapı korunmuş, yerel kültür korunarak yaygınlaştırılmış, yerel halk için katma değer yaratılmış, ekonomi uzun vadeli olarak ivme kazanmış olacaktır. Başka sektörleri de beraberinde getirecek, önemli bir kalkınma modeli oluşturacaktır.
Bu açıdan bakınca Eğriceova Yaylasına yapılması düşünülen turizm yatırımı büyük önem taşımaktadır, çok önemli bir fırsattır.
Yıllardan beri gelmiş geçmiş ilin tüm valileri hep Kastamonu ‘nun bu doğa potansiyelini övmüş ve bu potansiyelin yeterince değerlendirilemediğini, tanıtılamadığını dile getirmişlerdir. Demek ki, yıllar sonra bir bakanın gelip bu konuda talimat vermesi bekleniyormuş. Bu gecikmede en azından Kastamonulu sanayici ve iş adamlarının biraz vebali olmalı diye düşünüyorum. Her halde yatırım açısından pek tercihlerinde değil. Hoş başka alanlarda da fazla bir yatırım yaptıkları söylenemez.
Ancak gelecek için umutlu olmak gerekiyor, zira hava yolu bağlantısı ve Ilgaz tüneli gelecek yıllarda yeni yatırımcıları cezbedecektir mutlaka.
Her neyse, şimdi süreç başladı, haberlere bakınca Valilik de, üniversite de taşın altına elini sokmaya hazır. Hatta belediye ve Milli Parklar Bölge müdürlüğü de.
Şimdi kısaca Eko-Turizm nedir, kısaca uzmanların görüşlerini özetleyelim.
Eko-Turizmin başlıca hedefi, amacı:
1. Doğayı koruma,
2. Yerel halkın refahını artırma,
3. Sürdürülebilir kalkınmayı göz önünde bulundurma,
4. Kültürel kaynakları koruma,
5. Yerel halka Sosyo-Ekonomik katkı,
6. Kitle turizmi yerine düşük profilli turizmi benimseme (kitle turizmi ister istemez çevreye olumsuz etki yapar),
7. Yerel, geleneksel mimariyi koruma,
8. Sosyal sınıflar arasındaki dengesizliği giderme,
9. Karşılıklı kültürel etkileşimi sağlama,
10. Küçük aile işletmeleri ile yerel ürün ve yiyeceklerin sunumu (kesinlikle fast food tarzı gıdalar yerine Kastamonu yerel yemek kültürünün tanıtım ve ikramı,
11. Turizmin sadece belli bir mevsimde değil, tüm aylarda sürdürülmesi (her mevsimin ayrı güzelliği tanıtılmalı). (Uluslararası Eko-Turizm topluluğu¸; Kurtoğlu, 2001; Altıparmak, 2002, mehmetodabas.wordpress.com).
Eğriceova çok güzel bir yayla; ortada geniş bir göl, çevresi orman ve bünyesinde anıt ağaçlar da mevcut. Doğal yapı olarak, topoğrafya olarak son derece uygun. Üç sene önce anıt ağaç araştırması sırasında Selami Acar’la beraber bölgeye gitmiştik. Daday yolundan saptıktan sonra yol durumunun iyi olduğunu söylenemez. Proje hayata geçirilirken köy yollarının da onarılacağı düşünülürse çevre köyler daha baştan bir avantaj yakalamış olacaktır.
İki yıl önce de Gezelim-Tozalım programının yapımcısı Gafur Uzuner bölgede çekim yapmıştı. Bu çekimde ateş yakmak için çıra amacıyla dibi iyice oyulan bir çam ağacını göstererek uzun bir yuh çekmişti.
Valinin açıklamalarına bakınca, çevre açısından bizi umutlandıran yönler; her kesimin bundan faydalanacak olması (aksi zaten düşünülemez), yayla turizminde bir numara olacağı, 20 milyon dolarlık bir yatırım olacağına göre çok iyi bir proje olacağı, projenin doğaya tamamen uyumlu olacağı (bu çok önemli), bu projeyle ilin diğer kesimlerinde de benzer gelişmelerin beklendiği, bu yatırımlarla ilin doğal güzelliklerinin uluslararası düzeyde de tanıtım fırsatı yakalayacağı.
Diğer olumlu noktalar; ihale sürecin takiben 2 yıl içinde projenin tamamlanmasının ön görülmesi, üniversite ile işbirliği yapmaları. Üniversite bünyesinde Turizm Fakültesi olması büyük bir şanstır, akademik düzeyde, bilimsel, ekolojik ve ekonomik açıdan her türlü yol göstericilik görevini mutlaka yapacaktır. Bu projede ortak olmaları onlar açısından da önemli bir deneyim olacaktır.
Milli Parklar 10. Bölge müdürünün de açıklamaları olumlu, özellikle doğaya zarar vermeme ilkesine bağlı kalmaları, il dahilinde doğa turizmini yaygınlaştırma söylemi önemli.
Rektör ve Turizm Fakültesi dekanın yaklaşımları da olumlu. Belediye dersen o da her türlü katkıyı vermeye hazır. Bileşenler olarak geriye ne kalıyor, kamuoyu yani halk, onun da bu projeyi desteklemesi zaten kaçınılmazdır, kendisine sağlayacağı bir çok avantajları göz önüne alınca.
Konuyla yakından ilgili olduğu için Fakülte dekanın bakış açısı da ümit verici. Örneğin taklit yerine kendi özümüzü yansıtmak, orijinal faaliyetlere yer vermek, sürdürülebilir turizme, eko-turizme önem vermek şeklindeki söylemi önemli.
Ancak yine de şahsen çevreye verilebilecek zararın minimum düzeyde olması ile ilgili tereddütlerim var. Nedenine gelince hiçbir zaman evdeki hesap çarşıya uymuyor. Yani kağıt üzerinde, planda ön görülmüş de olsa, arazide tatbikat safhasında istenmeyen gelişmeler olabiliyor.
Yüklenicinin umursamaz davranışı, denetim mekanizmasının iyi çalışmaması. Önce yol çalışmaları düşünülürse, topoğrafya ile fazla oynanmaması, mümkün olduğunca ağaç kesilmemesi, kesilmesi gerekiyorsa kesim yerine nakil araçlarıyla uygun alanlara dikilmesi, bunun için maliyet artacak diye düşünülmemesi, yaylada ise yapılacak hafriyat sonucu gölün konumuna dikkat edilmesi.
Uzun Göl örneğinde olduğu gibi bir hataya düşülmemesi, yani doğal gölün, doğallıktan çıkarılıp çevresinin duvarla örülerek bir suni havuza dönüştürülmemesi gerekiyor. Gölün hemen çevresindeki orman örtüsünün mutlaka korunması esastır. Yapılması düşünülen tesisler ormana zarar vermemeli, konaklama tesisleri yapılacaksa, Sıragömü yaylalarındaki özgün, ahşap mimarisi göz önüne alınmalı, alanda kesinlikle beton görünümü olmamalıdır.
Gelen ziyaretçilerin daha fazla ilgisini çekebilmek ve memnuniyetlerini sağlamak için göle uygun balık cinsleri aşılayarak olta balıkçılığı iyi bir seçenek olabilir. Ayrıca çevrenin tanıtılması açısından uygun yürüyüş rotaları oluşturulabilir. Bu amaçla bölgeyi tanıtacak rehberlerin yetiştirilmesi de esastır. Diğer bir nokta, yerel halkın ve kamu oyunun da eko-turizm açısından eğitilmesi, işini severek yapması ve ziyaretçi memnuniyeti bakımından son derece önemlidir.
Diğer çok önemli nokta, Yayla festivalinde yapıldığı gibi düzensiz bir otopark uygulaması olmamalı, araçlar ormanın en bâkir yerlerine kadar girememeli, alandan belli mesafede zemini beton olmayan düzgün otopark oluşturulmalı, yığılmaları önlemek için de toplu taşım uygulaması düşünülmelidir.
Alanda hem çevre kirliliği yaratmaması, hem de havayı kirletmemesi açısından ateş ve mangal yakılmasının yasaklanması önemli bir noktadır, eğer burası uluslararası bir merkez olacaksa. Orman yangını açısından da son derece dikkat edilmesi gereken nokta. Yapılar doğal peyzaja uygun olmalı, tek kattan fazla yapı yapılmamalı. İnsanlar buraya deldiklerinde bir ferahlık bulmalı, temiz havayı içine çekmeli, doğanın sakin ve huzur verici özelliğiyle baş başa kalmalı, müzik gürültüsü olmamalı.
Gelen ziyaretçilerin çevredeki biyoçeşitliliği tanıması bakımından küçük bir sergi evinde çevredeki varlıklar tanıtılabilir. Bu konuda Araç MYO.’lundaki konuyla ilgili akademisyenlerden de yardım sağlanabilir. Böylece ziyaretçilerin daha ilgisi uyandırılmış olur.
Sonuç olarak arzu edilen, Eğriceova’da yapılması düşünülen Eko-Turizm uygulamasının yukarıda belirtilen ilkelere uyularak, başka alanlarla yarışma amacı gütmeden, kitle turizminden, fazla yapılaşmadan kaçınarak, özel sektöre rant kapısı açmadan uygulanması. Böylece, örnek bir Eko-Turizm uygulaması ile marka haline gelip uluslararası beğeni kazanması Kastamonu’ya en yakışanı olacaktır.
Her halde konuyla ilgili merciler bu ayrıntıları düşünecekler, ayrıntı gibi de olsa çok önemli. Benim şimdilik aklıma geliveren noktalar bunlar.
Bu vesile ile Araç Haber Gazetesi’nin kurucusu sayın Abdullah Savaş’ı, gazeteciler gününde aldığı ödülden dolayı kutluyorum. Ödülün adı da çok yerinde, Hüsnü Açıksöz de bu vesile ile anılmış oldu.
Bu ödül sanıyorum Abdullah Savaş’ı daha da motive edecek, doğru iş yapmayanları, yapılması gerekenleri yapmayanları daha kuvveti taşlayacak, ilçenin sorunları ve bulduğu çözüm yollarını daha bir şevkle dile getirecektir. Abdullah Savaş’ın şahsında gazeteye emeği geçen tüm çalışanları da içtenlikle kutluyorum.
2016
- Mehmet Nuri BİNGÖL”ün Edebî Yolculuğu - 30 Ağustos 2024
- Risale-i Nur’da ve Hatıralarda Kurban Bayramı - 15 Haziran 2024
- Ramazan’dan Sonra - 24 Nisan 2024
- Ramazan Bayramı ve Peygamber Efendimizin Bayramı - 9 Nisan 2024
- Kadir Gecesi ile İlgili Yazılar - 5 Nisan 2024
- Saatler ve Manzaralar / Yahya Kemal BEYATLI - 30 Mart 2024
- Peygamberimizin (asm) İtikâfı - 29 Mart 2024
- Aydınların Dilinden Bediüzzaman Said Nursî / Vefatının 64. Sene-i Devriyesi Hatırasına (video).. - 25 Mart 2024
- Sükûtun Zarâfeti / İmam Süyutî - 23 Mart 2024
- “Oruç, Bıçağa Gerek Duyulmayan Bir Ameliyattır.” - 20 Mart 2024