بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكَاتُهُ أَبَدًا دَاۤئِمًا
Aziz, Sıddık, Muhlis (Hâşiye) Kardeşim ve Hizmet-i Îmaniyede Metîn, Hakîkatdar Arkadaşım!
Evvelâ: Sizi nurların neşrinde ve vâizlerin diliyle ders vermenizde ve benim bedelime, benim borcum olan o memleketimde, Nurlarla o hemşerilerime yardım ve imdat etmekde, rûh-u cânımla tebrik edip, bin bârekallah derim.
Sâniyen: Hadsiz hamd ve şükür ederiz ki, pek az sıkıntı ve zahmetlerle Nurların pek çok fütuhatı geniş dâirelerde tezâhür etti ve ediyor. Husûsan mekteplerde…
Salisen: Orada Nurlarla alakadar yeni arkadaşlarımıza çok selam ve muvaffakiyetlerine duâ ederiz. Ve husûsan Hoca Kâsım’a selamımla dersiniz;
Risâletünnur medrese mahsulü olmasından, herkesten evvel hocalar ona koşmak ve sâhip çıkmak lazım iken, geri kalıyorlar ve mektep muallimleri felsefeye Nurun tokatları için, tenkid etmek değil, belki kemâl-i takdir ve tasdikle nurlara sarılmaları ve sâhip çıkmaları ehemmiyetli bir hadisedir. İnşâallah Hocalar dahi, yakında kendi mallarına koşacaklar.
اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى
Kardeşiniz
Said Nursî
————–
Haşiye: Gavsın (ks) Hulûsî’ye; Muhlis nâmını vermesi tam yerindedir.
***
Ehli Hak, yalnız hak için bahse girişmeli. Hak için bahse girişen izhar-ı fazl etmez. Yalnız hakkı arar. Hak hangi tarafta olursa olsun, kemâl-i şevk ile alır. Hatta hak, hasım tarafında olsa, hâlis bir hakperest daha ziyâde sever. Çünkü, istifade eder. Eğer hak onun sözünde olsa, bir istifadesi olmaz. Gurura girmek de ihtimali var. Fakat hasmın elinden çıksa, hem istifade eder. Hem teslimiyyetle hakka inkıyadını gösterir. Bir fazilet dahi kazanır.
Hakîkat böyle iken, maatteessüf ehl-i hakda ve ulemâda hakperestlik nâmı altında, nefis-perestlik işe çok karışıyor.
En mühim ve kudsî bir mes’eleyi, satranç oyunu gibi izhar-ı fazl yolunda ve müzakere-i ilmiyeyi, münakaşa derecesine çıkarılıp, onunla oynuyorlar. Her iki taraf kendini haklı zanneder. Her iki taraf, mâdem münakaşa sûretini alıyor, haksızdırlar.
Zaten kemmiyeten az olan ehl-i dalâlet, kesretli olan ehl-i hakkın şu hâlinden istifade ederek, mağlup edip, perîşan ediyorlar.
Hem münakaşacı iki kısım, o mes’elede hakkı göremezler. Çünkü: Nazar-ı insaf ile bakılmadığı için, tenkid nazarı hasmının yalnız çürük taraflarını ve taraftarlık cihetiyle kendi nefsinin yalnız iyilik tarafını görür, iyiliklerini onun çürükleriyle müvazene eder. Elbette bu nazar hakkı göremez, görse de tanımaz.
Said Nursî
Gayr-ı Münteşir
- Mehmet Nuri BİNGÖL”ün Edebî Yolculuğu - 30 Ağustos 2024
- Risale-i Nur’da ve Hatıralarda Kurban Bayramı - 15 Haziran 2024
- Ramazan’dan Sonra - 24 Nisan 2024
- Ramazan Bayramı ve Peygamber Efendimizin Bayramı - 9 Nisan 2024
- Kadir Gecesi ile İlgili Yazılar - 5 Nisan 2024
- Saatler ve Manzaralar / Yahya Kemal BEYATLI - 30 Mart 2024
- Peygamberimizin (asm) İtikâfı - 29 Mart 2024
- Aydınların Dilinden Bediüzzaman Said Nursî / Vefatının 64. Sene-i Devriyesi Hatırasına (video).. - 25 Mart 2024
- Sükûtun Zarâfeti / İmam Süyutî - 23 Mart 2024
- “Oruç, Bıçağa Gerek Duyulmayan Bir Ameliyattır.” - 20 Mart 2024