Mehmet Nuri BİNGÖL |
“EL HAYRU Fİ MAHTERAHULLAH”
Camia olarak “geniş siyaset dairelerinde ara sıra vazife bulunabilir” fehvasınca sandık tekrar önümüze getirilinceye kadar asli vazifemize; “imanımızı muhafaza, iman kurtarma ve muhafaza etme” misyonumuza devam diyoruz.
Bazı sosyal medya sitelerimde de izah ettiğim gibi, “eğer mümkünse” vazifelerimizin doğabileceği zeminlerin artık çok uzakta mı, yoksa yakında mı olduğunu -erken seçim- bilemiyoruz. O yüzden bu mevzuda yazacağım – yani bir seçime kadarki nihai yazımdır.
7 Haziran seçimindeki Ak Parti’nin aldığı netice bir zaferdir. Çünkü normal bir iki partiye karşı değil yedi düvele karşı mücadele etmiştir.
“Elhayru fi-mahterahullah” hükmünce bu netice –ülkemizin ilerideki tablosu açısından- nice hayırlara gebedir.
Koalisyonun ne demek olduğunu bilmeyen ya da unutan yeni veya rahavete girmiş seçmene bir ikaz olduğu gibi kendi “pire”leri – ya da keneleri- milletvekili adayı yapılmadığı için muhalefete çalışan ya da hiç çalışmayan teşkilatların tesbiti açısından “genel merkez”e bir ölçü olmuştur- umuyorum.
***
Yeni Şafak Gazetesi yazarı Yusuf Ziya Cömert’in 10 Haziran 2015 tarihli yazısını, olduğu gibi kabul edip imzamı atabileceğim bir kısmını istifadenize sunuyorum.
76 16 60
“Sufiler, ‘keşke’ denilmesini tavsiye etmezler. Çünkü, ‘keşke’ dediğin zaman, Allahu Teala’nın yarattığı bir durumdan hoşnut olmadığını beyan etmiş olursun.
‘Keşke’yi, sadece ‘tevbe’ maksadıyla söylersin. ‘Keşke yapmasaydım’ dersin, günahlarından pişman olduğunu ikrar etmek için.
‘Olanda hayır vardır’ sözünün maksadı da, Allah’ın yaratmayı murad ettiği bir şeye itiraz etmemeyi ifade eder.
Ne zaman söylersin bunu?
Vuku bulduğu zaman memnun olmayacağın bir şey vuku bulduğunda söylersin.
Şer gibi görünse de, Allah’ın o şerri hayra tebdil etmesini dilediğinde söylersin.
Şu seçim sonuçlarından sonra, kafamın içinde, zaman zaman lisanımda dolaşıp duran cümle, budur.
‘Olanda hayır vardır.’
Vuku bulan şeyin hayra tebdil olması elbette imkan dahilindedir.
Bu, bazen, kendi kendine olur.
İnsan olmanın kıymeti şuradadır: Bu halin hayra tebdili için ben ne yapabilirim?
Soruyu güncelleyelim:
AK Parti, şu hali daha iyi bir hale dönüştürmek için ne yapabilir?
Birinci adım: ‘Nerede yanlış yaptık’ sorusunu soracak.
Soru kolektif bir soru. ‘Kim yanlış yaptı?’ değil, ‘hep birlikte, bir topluluk olarak, nerede yanlış yaptık?’
Bu sorunun tekil versiyonu da var. Çok net.
Özellikle, yaptıkları birden fazla insanı ilgilendiren mevkilerde bulunanların sorması gereken bir soru.
Tabii ki, içtenlikle sorulması gereken bir soru.
‘Ben nerede yanlış yaptım?’
Bir soru daha var.
‘Biz, nerede doğru yaptık?’
Belli ki, yapılmış doğrular da var. Millet, yüzde 41 oyu boşuna vermedi. Demek ki, doğrular, bütün partilerin doğrularından daha fazla.
Ne olacak bu soruları sorunca?
‘Ben şurada yanlış yaptım’ diyecek ‘kalite’ye sahip olanlar, o yanlışı terkedecek.
Yanlışı doğruyla değiştirecek.
Kolektif bir yanlışsa, toplu olarak, o yanlışa tabir caizse ‘tevbe’ edilecek.
Hata, yanlış, günah neyse, o izale edilsin, doğrular kalsın.
‘İnsan öğütme makinası’ çalışmasın, ‘hata öğütme makinası’ çalışsın.
Biliyorum, bu sorular çok soyut kaldı.
İndirgemem lazım.
Mesela, ‘Biz ne yaptık da, yıllardır bizimle beraber olan, bizim sevdiğimiz, bizi de seven Kürtler’i üzdük?’ diye sorulmalı.
‘Acaba, yıllardır bizimle beraber olan insanların bir kısmı hangi sebeple MHP’ye oy verdi?’
‘Bu iyi insanlar, yolsuzluk söylemlerinden etkilenmiş olabilir mi?’
‘Adayları belirlerken, nerelerde hata yaptık?’
Çünkü sayısız ‘uygunsuz aday’ hikayesi var.
Ve ayan beyan ortada, adayların doğru belirlendiği yerlerde sonuçlar daha iyi.
Şunu işitiyorum:
Başkanlık sistemi doğru bir argüman değildi.
Aksini de işitiyorum:
Biz, başkanlık sistemini öne çıkarsaydık, daha iyi sonuç alırdık.
Altı doldurulmadıkça, analizleri yapılmadıkça, bu ‘hipotez’lerin ikisi de yanlıştır. İkisi de safsatadır.
Bu soruları sormak mevkiinde olanlar, kabahati peşinen ‘üzülen Kürtler’e veya reyini değiştiren ‘Türkler’e bulacaksa ‘muhasebe’ye hiç başlamasınlar.
Kabahat ‘başkası’ndaysa, yapacak bir şey yok!
‘Amigo kafası’yla hiç bir sorun çözülemez.
Amigo lügatinde ‘özeleştiri’ yoktur, sadece yağ ve tezahürat vardır.
Millet, AK Parti’ye büyük teveccüh gösterdi, 18 milyon 861 bin 459 oy verdi.
Bu oy miktarını şu anda hiç bir parti rüyasında bile göremez.
AK Parti, şu anda, kendisini onarabileceği, yeniden imar edebileceği bir zemindedir.
Olanda –AK Parti için- hayır vardır, eğer AK Parti, bu ‘muhasebe’yi başarırsa…”
- Cemaat Değil Cemaattan Yana Olmak - 19 Eylül 2024
- Müzeden Ayasofya-yı Kebir’e… - 12 Eylül 2024
- Romancı Olmak – Olmamak – Olamamak - 25 Ağustos 2024
- Vâizler Neden “Etkisiz Eleman”? - 22 Ağustos 2024
- Nur Üstad ve Abdülhamid Meselesi - 11 Ağustos 2024
- Bahardan Sonra Yaz (Öykü) - 5 Ağustos 2024
- Sahabe Bir Sıfat; Hataları İse Ferdidir. - 4 Ağustos 2024
- İsmail Tohumu Fidana, Ardından Ağaca Duracaktır. - 31 Temmuz 2024
- Bazı Dikkatler-2 - 30 Temmuz 2024
- Adem-i Îtimat Meselesi - 29 Temmuz 2024