Emanetin kalplerden kalkması / Hadîs-i Şerîf

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Huzeyfe b. el-Yemân radıyallahu anh anlatıyor:

“Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), bize iki hadis irad buyurmuştu. Ben bunlardan birini gördüm, diğerini de bekliyorum.

Buyurmuştu ki: ‘Emanet insanların kalplerinin derinliklerine konmuştur. Sonradan Kur’ân-ı Kerîm indi. [İnsanlar] Kur’ân ve hadiste [bu emanetin] te’yîdini buldular.’

Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bize bu emanetin kalplerden kalkmasından da bahsetti ve buyurdu ki:

‘Kişi uykuda imiş gibi farkında olmadan kalbinden emanet alınır. Geride, benek izi gibi bir iz kalır. Sonra ikinci sefer, yine uykuda imişcesine, kişi farkında olmadan kalbindeki emânet duygusundan bir miktar daha alınır. Bunun da, kalpte bir kabarcık izi gibi bir izi kalır. Yani şöyle ki, ayağın üzerinden bir kor parçasını yuvarlayacak olsan, değdiği yerleri kabarmış görürsün. Ne var ki, içinde işe yarar bir şey yoktur.’

Sonra Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) bir çakıl tanesi aldı, onu ayağının üzerinde yuvarladı (ve sözüne devam etti:)

‘Emanet bu şekilde peyder pey azalmaya devam eder. (O hale gelinir ki, artık) alışverişe giden insanlarda emanet tamamen kaybolur. Hatta dürüstler ‘Falanca kabilede dürüst insanlar varmış’ diye parmakla gösterilirler. Bazan da, kalbinde zerre miktar iman olmayan bir kimsenin ‘Ne civanmerd, ne kibar, ne akıllı kişi’ diye övüldüğü olur.’

Ben öyle günler gördüm ki, hanginizle alışveriş yaptığıma aldırmazdım. Muhatabım Müslüman idiyse, bana karşı hile yapmasına dindarlığı mâni olurdu. Muhatabım Yahudi veya Hıristiyan idiyse, onu da, âmiri bana hile yapmaktan alıkoyardı. Fakat bugün sizden sadece falanca ve filanca ile [gönül huzuruyla] alışveriş yapabilirim.”

(Buhârî, Rikak 35, Fiten 13; Müslim, İman 230; Tirmizî, Fiten 17; İbn Mâce, Fiten 27)

***

Hadisin ravisi Hz. Huzeyfe, sahâbîler arasında fitneler, yani kıyametten önce ortaya çıkacak bir takım hâdiselerle ilgili olarak Peygamberimiz (asm)’in söylediklerini en iyi bilen kişi idi. Hadis kitapları onun bu yöndeki pek çok rivayetine yer verir.

Hz. Huzeyfe’nin burada bahsettiği ve Resûlullah (asm)’dan duyduğu iki hadisten biri, “emanetin kalblerin derinliğinde yerleşmesi”, ikincisi de, “emanetin kalkması” ile ilgili olandır. Burada zikredilen emanet, öz bir ifadeyle, Allah’ın ve insanların hukuku, Allah’ın kullarına farz kıldığı ibadetler, kısaca dinin kendisidir. Bütün bunlar dikkate alındığında, emanet kavramının ne derecede büyük ehemmiyet taşıdığı ortaya çıkmış olur.

Hadiste söz konusu edilen “emanet” kavramı üzerinde farklı yorumlar yapılmıştır. Bu yorumları şöyle özetleyebiliriz:

Emanet, İmandır;  Mükellef olanların -Allah’tan başka kimsenin görmediği- gizli, saklı taraflarıdır; Allah’ın emir ve yasaklarıdır; Allah’ın kullarından aldığı ahittir; bütün dinî yükümlülüklerdir; Allah’a mutlak itaattir. (bk. İbn Hacer, ilgili hadisin şerhi)

Hadisin ifadelerinden anlaşılıyor ki, buradaki emanetten maksat, kişinin imandan aldığı eminlik şuurudur. Çünkü iman emniyeti, emaneti, güvenirliliği telkin eder. İmandan kaynaklanan iman şuurunun güçlülüğü nispetinde kişinin emniyeti, güvenirliği de kuvvet bulacaktır. Alışveriş gibi muamelelerdeki emniyet, imandaki emniyetle orantılıdır.

Özetle, hadiste imanın kaybolması veya zayıflamasıyla birlikte sosyal hayatta emniyetin kaybolduğu bir gelecek zamandan / Raşit halifeler zamanından, ta ahir zaman fitnesinin vuku bulduğu bir zamanın fitnesinden haber verilmektedir. Ancak bu emniyetsizlik az da olsa ta Hz. Huzeyfe’nin zamanında da boy göstermiştir.

Hadiste yer alan “Kişi, bir uyku uyur. O uyurken emanet kalbinden silinip alınır” ifadesinde yer alan “uyku”dan maksat, gaflet uykusudur. İmandan, iman şuurundan, sorumluluk idrakinden yoksun kalmak suretiyle gaflet uykusuna dalmaktır.

İnsan Allah’ın Kitabı’ndan ve Rasûlü’nün sünnetinden gafil olduğunda haramlara dalar, günah işler ve neticede imanı zayıflar. Bütün bunlar emanetin kalkmasının, iman noksanlığının ve kalbin kararmasının alâmetleri sayılır. Kalp, iman nuru ile aydınlanır. Günahlar kalbi karatır.

İnsanın gafleti arttıkça, imanı zayıflar, eminliği ortadan kalkar, dînî hassasiyeti, hak ve hukuka riâyeti yok olur. Böylece kalpteki siyah lekeler çoğalır ve kalp simsiyah kesilir. O zaman insan hainleşir. Alışverişte hainlik yapmayan, dürüst olan parmakla gösterilecek kadar azalır. Hatta “filanoğulları arasında emin bir adam varmış” diye dillere destan olur. Oysa onun kalbinde hardal tanesi ağırlığınca bile emanetten, imandan eser kalmaz, bulunmaz.

“Emanetin kalpten kalkması” demek, imanın kalpten çıkması ve sadece onun zahiri bir eseri olarak dil ile bunu ikrar etmek manasına gelir. (bk. İbn Hacer, a.g.e)

Bu hadis, zamanla insanların din ve iman cihetinde bozulacağını, emanetin yavaş yavaş ortadan kalkacağını ve insanların birbirine güvenlerinin kalmayacağını haber vermektedir.

Konuyla ilgili bazı hadisler:

“Size bir şey bırakıyorum ki, ona sarıldığınız müddetçe sapıklığa düşmezsiniz. O, Allah’ın Kitabı’dır.” [Müslim, Hacc 147, hadis no: 1218; İbn Mâce, Menâsik 84, hadis no: 3074; Buhârî, (Tecrid, 1654); İbn Hişam, IV//251].
Bir başka rivâyette ise ümmetine Allah’ın ipi Kur’an ile Ehl-i Beytini (Ev halkını) emânet olarak bıraktığını bildiriyor (Müslim, Fezâilu’s-Sahâbe 36, Hadis no: 2408; Ahmed b. Hanbel, 5/181).

“Emânet kaybedildiği zaman yani -işler ehli olmayanlara verildiği zaman- kıyâmeti bekle.” (Buhâri, İlim 2)

“Emânet sahibi olmayan kişinin gerçek ve mükemmel bir imânı yoktur.” (Ahmed bin Hanbel, Müsned, III/135).
Peygamberimiz (asm), vergi memurluğu görevi isteyen Ebû Zerr el-Gıfârî’ye şöyle demiştir:

“Sen güçsüzsün; bu iş emânettir; emânet, üstesinden gelemeyen kimse için kıyâmet gününde zillet ve perişanlık doğurur.” (Müslim, İmâre 16)

“Münâfığın alâmeti üçtür. Söz söylerken yalan söyler. Vaad ettiği, söz verdiği zaman sözünde durmaz. Kendisine bir şey emânet edildiği zaman hıyânet eder.” (Buhârî, İman 24; Müslim, İman 107, 108)
Ebû Hüreyre (r.a.) anlatıyor: “Rasûlullah (s.a.s.) şöyle duâ ederdi:

“Allah’ım, şikak ve nifaktan ve kötü ahlâktan sana sığınırım.” (Ebû Dâvud, Salât 367, hadis no: 1546; Nesâî, İstiâze 21)

Sorularla İslamiyet

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Ramazan Bayramı ve Peygamber Efendimizin Bayramı

Peygamber Efendimizin Bayramı Bayram bir sevinç ve neşe günüdür. Yüce duyguların coştuğu, sevgi ve saygı, …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Risale-i Nur Külliyatı’nın Kudsî Dayanakları

RİSALE-İ NUR KÜLLİYATININ KUDSİ DAYANAKLARI Risâle-i Nûr Külliyatı, nakillerle fazla meşgul olmadığı gibi aklı da …

Kapat